Yaşam Büfesinde “Efkar”

“…Yaşımız seksen arifesinde ve yerleşim adresimiz Çeşme. Bugün (29 Ekim Pazar) öğle vakti Yalı Mahallesindeki evimizden çıkıp Çeşme’ye geldik; biraz bayram havası almak istedik. Heyhat. Sanki hayalet şehir. Tamam gece fener alayı olacak ama bu ruhsuzluğu anlamakta güçlük çekiyorum. Tamam iktidar Cumhuriyeti coşkuyla kutlamamak için tercihlerini ve tavrını net ortaya koyuyor. Amenna. Tamam fesli ya da cüppeli olanlar inkarlarını sürdürüyor. Amenna. Peki ya (1)…; Bu haftaya Alaçatı’da Yaşar Aksoy Kitap-Kafe’de başladım. Çok güzel bir yer olmuş. Hepinizi bekliyoruz. Biliyor musunuz; Yaşar Aksoy’un babası rahmetli Cemal Abi çok değerli, çok çalışkan bir meslektaşımızdı. Ve rahmetli Enstitü Müdürüm Nihat İyriboz’un yanında göreve başlayan ilk uzman ziraatçıdır. Ben Enstitüde çalışırken Cemal Abi de…(2) …”

“Otomobil istiyoruz” < “Otomobil İzmir’de gidin alın !” (1920) ve “Büyük Taarruz” dan unu akıtılıp bitkisel hayata sokulan maliyenin şimşekli hali (pür melali; 2023)

Merhaba

Çok şükür haftaya keyifle başladım. Bugün oğlum Ümit’le birlikte Alaçatı’ya Berber Hayri’ye gittik; tıraş olmaya… Gölgede baharın serinliğinde ve güneşe çıkınca yazın sıcağında parlak ve aydınlık bir günü yaşıyoruz. Tek endişemiz yağmurun yağmayışı. Her sabah perdeyi açıp, Begonvil ve Japon Güllerinin renklendirdiği bahçemden gökyüzüne bakınca, toplanan bulutları görüp “bugün yağacak yağmur !” diye hevesleniyorum. Heyhat ! Tıraş olup da sıramı Ümit’e devredince üç adım ötedeki “Yaşar Aksoy Kitap Kafe“yi ziyaret ettim. Çok güzel bir mekan olmuş. Refah ve ferah. Masalar ve bilgisayar ekranlarıyla, raflardaki kitapların kompozisyonu ile beni önce Kordon’daki Atatürk Kütüphanesi‘ne ve ardından da Konak’taki Elhamra Sineması yanındaki Milli Kütüphane‘ye götürdü anılarımla…Hani “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” sözü var ya, tıpkı onun gibi internet sonrası bilgiye erişmek için kütüphane alışkanlığımız da yok oldu gitti. Bu yaklaşımla biraz daha ileri gidersem; bir zamanlar “bilgi güçtür” diyerek çekmecelere ve ansiklopedilere hapsedilmiş olan bilgiye erişmek zordu; emek istiyordu. Ve emekten önce de heves istiyordu. Ve tetiklenen bir başka anım: Lise İngilizce ders kitabında (Gatenby) “A library is a place where we can borrow books” cümlesini anımsıyorum. Bu cümle ile verilmek istenen öğrenme de “where, when, while, since” gibi bağlaçların nasıl kullanılacağı idi. Bin defa yazdım ve yandaş da gösterdim inanışıma; bu denli “Doğru kullanım / perfect tense vs “ için gramer öğretmek yerine başını, gözünü yara yara konuşmayı öğretselerdi bugün çok farklı yerde olurduk hepimiz. Buna Neil Rackham da kendi ülkesini örnekleyerek aynen eleştiriyi yapıyor kitabında (3).

Pazar Hüznü

Hava güzeldi. Fox televizyon kanalında mükemmel bir program vardı. Genç İlker’e eşlik eden deneyimli, asker İlker ve Mediha Okur’la Ozan Gündoğdu samimi, duygu yüklü ve inanç dolu görüşleriyle renk katıyorlardı, değer katıyorlardı programa. Zor ayrılsam da bu anlatımlardan yirmi kilometre uzaktaki şehre inip “Bayram Havası” almak istedim; istedik. Kapımızın önündeki mor sarmaşıklarla keyfe girizgah yapıp saat on dört gibi yola çıktık.

Güzün serinliğinde ve yazın parlaklığında bir gündü 29 Ekim 2023 Pazar günü

Şehre girdik. Marina yolunda park edecek çok boş yer vardı. Yollar sakindi. Ortalık sessizdi. Muhtarımız Ali Ekber “Bayram Kutlama Programı”nı paylaşmıştı. Tamam bir saat sonra “Dalyan-Soğuk Hava Deposu” açılışı vardı programda. Tıpkı Cumartesi günü “Gazze Mitingi” gibi Bayram Programındaki bu etkinlik bana göre tam bir “dam üstünde saksağan“… İkisinin benzerliği “sahip olmak ve yapmak”la ilgili “olmak”la değil. Yazılarımdan birinde “HaDoBe” den “BeDoHa” ya geçebilmekten söz etmiştim. Bu yaklaşımı 2004 yılında Mısır’da yaptığım “Cesur Adamlar (BeE)” çerçevesinde ortaya koymuştum (4). Biz gelelim yine 29 Ekim öğleden sonra şehre sinmiş olan ölü toprağına. Sahilin sonuna kadar gittim. Hep aynı durum; rutinlerinin bile altında sessiz, sakin sanki “cittaslow”. Tekke’de arabamı park ettim. Tavuklu salata, Gavurdağı ile patatesleri beklerken Sakız’a baktım ve hüzünlendim. Yakıştıramadım. Anladım ki bu işin iktidar ya da muhalefet olmakla ilgisi yok. Daha da ötesi bu işin siyasetin o kanadında ya da bu kanadında olmakla da ilgisi kalmamış artık. Ucunda çıkar yoksa, bugün senin yandaşına, yarın benim yandaşıma yemeyenin domuz sayıldığı devlet malından cukkalanmak söz konusu değilse kimsenin kılı kıpırdamıyor, ruhu duymuyor artık. Ve işte aşağıda yazdıklarımın tamamı (1). Gün kavuşmadan eve döndüm kızgınlığa dönüşen hüznümle ve Fox’ta kavuştum gözyaşlı keyfime “Atatürk” filmi ve “Kamera Arkası” ile. Helal olsun. Yapanlardan Allah razı olsun. Duruldum ve gözüme uyku girdi. Ve bugün…

“Kitap ve Kafe”

Bugün Hazzı: Cemal Abinin Oğlu Yaşar ya da Yaşar’ın Babası Cemal Abi

Önce rahmet diliyorum Cemal (Aksoy) abiye. Kendisiyle dört yıl kadar birlikte mesleki beraberliğim oldu (1970/74). Ayrıca büyük oğlum Ümit’in Karşıyaka’daki evinde hemen kapı komşusu idi Cemal Abi. Cemal Abiye ait bilgilere Mehlika Mete’nin “Cumhuriyetin Ziraatçıları” kitabında görebilirsiniz.

Aynı şekilde Dr.P.Önder‘in arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği “Kuruluşundan Günümüze Bornova Zirai Mücadele Araştırma İstasyonu’nda Çalışan Teknik Elemanların Özgeçmişleri” isimli kitabın 53-54 ncü sayfalarında da Cemal abi pek güzel anlatılır. Bir kısmını buraya almadan önce küçük bir açıklama: Kitabın isminde “İstasyon” geçiyorsa da bu durum geçicidir ve kitabın hem yayımından önce ve hem de sonra ve bugün hâla sözü edilen kuruluş “Enstitü”dür.

“…Uşak’ta 1910 yılında doğmuş olan Cemal Aksoy, ilk ve ortaokulu Uşak’ta tamamladıktan sonra Bornova Ziraat Vekaleti İzmir Ziraat Mektebi’nden 1933 yılında mezun olmuştur. Öğrencilik yıllarında Nihat İyriboz müdürlüğündeki Garbi Anadolu Haşarat ve Emraz İstasyonu’nda (şimdiki Bornova ZMAEnstitüsü) yardımcı görevler üstlenmiş ve mezuniyetinden sonra bu kuruluşun ilk uzman memuru olarak çalışmalarına başlamıştır. Ege’de tüm zirai mücadele sorunlarının çözümünde büyük gayretler göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’ndan kaçan ünlü Fitopatolog Berlinli Dr.Hans Bremer‘in asistanlığını yaparak o zamanın en önemli eseri olan “Nebat Hastalıkları” kitabını birlikte yazmışlardır. Ayrıca yine Almanya’dan ülkemize gelen Dr.Bodenheimer ile koşniller özellikle kabuklu bitler ve teşhisleri konusunda önemli çalışmalar yürütmüştür… Mesleğe 60 yıl boyunca yaptığı hizmetler nedeniyle Tüm Ziraatçılar Dayanışma Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nden “Şükran Plaketleri” almıştır…” Allah rahmet eylesin; mekanı cennet olsun.

Cumhuriyetin Ziraatçıları (5)

Ve uzun lafın kısası pazar günü yaşadığım yetersiz kutlama hüznünü bugün yaşadığım ve gruplarımda aşağıdaki mesajla paylaştığım hazla biraz olsun azaltarak yola devam ediyorum.

…Bu haftaya Alaçatı’da Yaşar Aksoy Kitap-Kafe’de başladım. Çok güzel bir yer olmuş. Hepinizi bekliyoruz.
Biliyor musunuz; Yaşar Aksoy’un babası rahmetli Cemal Abi çok değerli, çok çalışkan bir meslektaşımızdı. Ve rahmetli Enstitü Müdürüm Nihat İyriboz’un yanında göreve başlayan ilk ziraatçıdır. Ben Enstitüde çalışırken Cemal Abi de İzmir ZMKBaşkanlığı’nda çalışıyordu. Güzel bir kadirşinaslık örneği olmuş. Coşkulu bir ruhla sürdürmek gerek ki her hafta programıma bir gün koyacağım buraya gelip “Milli Kütüphane” benzeri bir ambiansı yaşamak için. Sizi de bekliyorum. Selamlar.
..” ve Dernek Yönetim Kurulumuzdan sevgili İbrahim diyor ki “Buluşma noktamız olsun her ayın belirli günü eli boş olan elini boşaltan yaşar Aksoy’a gitsin selamlar sevgiler” ve benden “Bravo İbrahim. Ben yakın olduğum için her hafta gitmeye çalışacağım elime kağıt kalem de alarak. Laf aramızda hem Alaçatı’nın en güzel yerinde hem de Alaçatı’yı gezerken yorulanlar için dinleme yeri olur ve çay-kahve de bedava. Batar katta “söyleşi mekanı” da yaratmışlar. Örneğin Mehlika hanım geldiğinde Enstitü Müdürümüz Tevfik bey ve Mehlika hanımla sohbeti (veya sohbetin devamını) Cemal abinin oğlu yaşar Aksoy’un da olduğu bir ortamda daha samimi bir atmosferde yapsak…! Neden olmasın…” ve katılıyor İbrahim “Evet neden olmasın birbirimizin süliyetini unuttuk”

Hadi hayırlısı …

Öykücü


(1) WhatsApp Gruplarımda paylaştığım mesajın tamamı: Yaşımız seksen arifesinde ve yerleşim adresimiz Çeşme. Bugün öğle vakti Yalı Mahallesindeki evimizden çıkıp Çeşme’ye geldik; biraz bayram havası almak istedik. Heyhat. Sanki hayalet şehir. Tamam gece fener alayı olacak ama bu ruhsuzluğu anlamakta güçlük çekiyorum. Tamam iktidar Cumhuriyeti kutlamamak için tavrını net ortaya koyuyor. Amenna. Tamam fesli ya da cüppeli olanlar inkarlarını sürdürüyor. Amenna. Peki ya CHP’nin kalelerinden biri olan Çeşme’de 29 Ekim günü, gündüzü neden bu denli sessiz. Bazen normal günlerde Alaçatı Pazarını bile coşturan Roman Orkestramız neden marşlarla, Rumeli Türküleriyle Cumhuriyet Meydanını gün boyu gümbür gümbür coşturmaz; ya da neden davul-zurnalar şehrin dört bir yanında bayram havası yaratmaz? Neden kutlama coşkusunun sesi taaa Sakız’a kadar gitmez? Bunları yaparken Çeştur’un meydandaki masalarını, sandalyelerini çoğaltılıp üç liralık çaylar bizden deyip halkı toplamak, birlik olmanın harcı olmak istenmez. Yazıklar olsun. Çok üzüldük. Hiç yakışmadı. Hele hele İzmir’in gülü Çeşme’ye… Ve bu mesajımı Instagram’da paylaşan oğlum altına Y.Özdil’in şu sözünü de eklemiş: “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana sazı soksan az”

(2) Cemal Aksoy (1910-2004)

(3) Neil Rackham S.P.I.N.Selling (https://en.wikipedia.org/wiki/Neil_Rackham)

(4) HaDoBe’den BeDoHa’ya : “Ah bir kameram olsa, gider çekim yapar ve toplantıda sunardım” diye patrona sızlanan bölge müdürü aslında ısıttığı mabadını masanın arkasındaki koltuktan ayıramıyordu (2010/Antalya). https://www.copcu.com/2020/08/03/yasam-bufesinde-deger-cercevesi/

(5)

Cumhuriyetin Ziraatçıları-İyriboz Kardeşler, Ege Yayınları, 2023. Remzi Kitapevi ya da online sipariş adresi: https://zerokitap.com/urun/Cumhuriyetin-Ziraatcilari-Iyriboz-Kardesler/24448