Yaşam Büfesinde “Duble Eray”

“…Benden dokuz yaş küçük olan sayın İzzet Karaca‘nın kitabını, beş yıl önce Bay Baybars ile buluşmak için Barış’la Ankara’ya giderken almışım. Kendisi kariyerinin zirvesindeyken, çok uluslu bir şirketin CEO’su iken planladığından bir yıl önce emekliye ayrılmış ve bu yaşadıklarının öğretilerinde, deneyimlerinden damıttığı bilgilerle bu kitabı yazmış. Kitaba önsöz yazan Sayın Eczacıbaşı ve Sayın Özilhan’a ek olarak şirketinin CEO su (eski mi yeni mi bilemedim) Bay Paul Polman‘ı görüyorum. Bay Polman’nın 2015 yılında yazdıkları arasındaki VUCA kısaltmasını Korona pandemisini yaşadığımız 2020 yılında HBRBlog yazılarından birinde görmüştüm. Güncel ve yazının yazarına ait sanmıştım. Meğer beş yıl önce kayda geçmiş bir terimmiş (!). “VUCA” nedir ? …(www.copcu.com/2020/09/07/yasam-bufesinde-hail/)…;Dün (17.01.2020) ben, yetmiş beşi doldurup da şükür ve şükranla güne başlarken Kanadalı iki genç konuğumuzun bizi ziyaret geleceğini öğrendim. Hemen arşivimden Kanadalı kayıtlarımı taradım. Önce görsel kaydı olmayan sevgili Eray abiyi düşündüm altmışlı yıllarda Kanada’ya giden kişi olarak. Ardından yedi yıl önce Antalya’da topladığım sınıf arkadaşlarımı düşündüm. Fakülteye girişimizin (1963) ve ilk beraberliğimizin üzerinden tam 50 yıl geçmişti 2013 yılında. Mezuniyet sonrası hiç görüşmediğim sınıf arkadaşım Şükrü tee Florida (Key West) dan gelmişti. Onun 25 yıl süren Kanada serüvenini düşündüm. Bir süredir internetten tanıdığım ve mesaj dolu kısa filmlerini beğenerek izlediğim Kanadalı Murat beyden kareler bulmaya çalıştım. Ve dördüncü Kanadalı olarak dün bize gelecek olan yeğenimin oğlu İlke ve Kanadalı eşi Meg’in 2016 yılındaki düğün karelerinden bir pasaj çekip aldım(https://www.copcu.com/2020/01/20/yasam-bufesinde-kanadali-kader/), …Dr.Cole’un bana güncel etkisi iki farklı yönde oldu. Birisi hiç ilgisiz de görünse internetin dahi çocuğu Aaron Swartz‘ı düşündüm yeniden. Diğeri de Muzaffer Şerif örneği ile sınıf arkadaşım Şükrü Kaya’nın 1972 den bu yana süren “Okyanusun Öte Yakasındaki Yaşam Gölündeki Kulaçları” ile Kanada’dan Florida’ya uzanan ve “Şükrü’den Sam’e” dönüşüm yolculuğu oldu. Yıllar önce Ödemişli Muzaffer’in “Şerif” ten “Sherif”leşmesi gibi Muğlalı Şükrü de “Sam”leşerek isimleri gibi yaşamı da kolaylaştırabildiler mi ? Yirmi altı yaşında intihar eden dahi çocuk “Üstün Becerilerinin Kurbanı” olarak Platon‘un dediği gibi “Hayatı oyun gibi yaşayabildi mi ?“. Aaron bu becerileriyle kazanılamaz mıydı ? Zenginlerin bilmedikleri nedir ? (https://www.copcu.com/2020/09/16/yasam-bufesinde-rise-to-rest-r2r/)…;

Bir Çeşme klasiği (Çeşme Bahçeleri); Kanadalı Eray Abi ve Eray

Merhaba

Yazımın çerçevesi dünden oluştu ve eski yazılarımdan “Kanada” ile ilgili olanları aradım. Anahtar sözcüklerle arama motorundan pandeminin baskın olduğu 2020 yılındaki üç yazıma eriştim: Kanadalı Kader, HAIL ve Rise to Rest (R2R). Onlardan birer parçayı yazımın girişine aldım:

Dün Temmuz’un ilk cumartesi gününün akşam üzeri ve sonrasında Çeşme’de dostlarla çok güzel bir gün yaşadık. Kanadalı Eray Abi (KEA) yi paylaşamadık. Herkesi mutlu edecek en iyi organizasyonu yaratabilmek için gelgitlerimiz oldu. Kesin sonuca erişinceye kadar an be an karar değiştirdik. Kayınbiraderim Nazım abiden ilk mesajı aldığımızda ortanca oğlum Eray, “Dayıcığım beraber gidip Eray abiyi otelinde veya dışarda bir yerde birlikte ağırlayalım” teklifini yapar. Bizim Eray belli ki Kanadalı Eray Abiyi kendine saklamak ister. Halbuki biz (Nezuş ve Musto Dede ile Nazım abi) Kanadalı Eray Abinin geleceğini duyunca Nezuş dayanamaz ve “Ben Eray abiyi evimde ağırlamak isterim; ona börek de açarım” der. Bu içten isteğe tanık olan Nazım Abi, bizim Eray’a “Annen evinde ağırlamak istiyor Kanadalı Eray’ı” der. Küçük bir açıklama, Kanadalı Eray Abi, Nazım abinin fakülte yıllarındaki “kankasıdır”. Ve Eray abinin bizimle olan ayrı bir öyküsü de vardır; Nezuş video kaydında bu öyküyü anlatmaktadır. Bizim Eray da annesinin evde yapacağı ağırlama hazırlıklarının yorgunluğunu ve yaratacağı etkiden çekinmektedir. Çünkü annesi bir süredir tansiyon yükselmeleriyle sıkıntılı bir süreç yaşamaktadır. Sonuçta Kanadalı Eray Abinin bizim evde ağırlanmasına karar verilir. İki gün önce, gecenin ilerleyen bir vaktinde Nazım abi bize gelir ve “Ben kesin kararımı verdim, Eray bizim eve gelecek” der. Biz de kabul ederiz ve cumartesi akşamı bir ara Kanadalı Eray Abiyi görmek için Nazım abilere gitmekle yetiniriz. Bu gelgitlerle cumartesi öğle üzeri olur ve Keremlerin Bodrum’dan dönüp de ikinci bir bayram yemeğinde bizde buluşmanın sofra hazırlıklarını yaparken bir haber gelir ki “Nazım abi bizim Eray’la birlikte Kanadalı Eray Abinin oteline gidip buluşacaklardır”. Cumartesi organizasyonumuzun birincil önceliği “Çocuklarımızla bir Çeşme Klasiği” yaşamak ve Kanadalı Eray Abiyi de bu beraberliğin içine katmak iken, birden programda “belirsizlik çatlağı” oluşmuştur. Bu arada Çeşme’de trafik yoğundur. Bizim evle Çeşme arasındaki yaklaşık on kilometrelik yolu araçların bir saatte aşamadıkları sıkışıklık yaşanmaktadır. Netekim (12 Eylülcüyü anımsıyorum) bir saatlik beraberlik planı iki saatte bile bitmemiştir. Sürpriz değildir. Ayrıca bizim Eray’ın rahmetli babaannesinden aldığı “el ve ruh” ile Kanadalı Eray Abiden kolay kolay ayrılamayacağı ve devamının bizde süreceği olasılığını dillendirdiğimde Nezuş “hayal kuruyorsun” der ve “hayalim gerçek olur”. Gece Kanadalı Eray Abi ve eşi Roxana ile, Nazım Abi ve Neş’e ile ve de C9 ile mükemmel bir anı yaşatır hepimize. Daha ne ister insan; binlerce şükür.

“Ben böyle kardeşler görmedim”

der Kanadalı Eray Abi dün gecenin keyifli ortamında. Üstelik bir de Kanadalı Eray Abinin evlilik yıldönümü olduğu öğrenildiğinde sessizce ortadan kaybolan küçük oğlum Kerem elinde Bottega ile sahne alır. Büyük oğlum güzel bir söylevle şampanyayı patlatınca keyifler zirve yapar. Ümit bu; nasıl Nazım abinin ergenliğindeki yaramazlıkları tatlı birer öykü oluyorsa Ümit de dayısını aratmaz gençliğindeki yaramazlıklarda. Ancak her iki neslin yaramazlıkları da hem başarılarının hem de başarırken keyif aldıkları verimliliklerinin de nedenidir. Bu nedenle trafik ve cezalar konusu da acıtmaktan çok öğren(me)mekle ilgili olarak tatlandırılmaktadır. Büyük abi ile küçük kardeş arasında kalan bizim Eray da sessiz bir kabullenişle öykülere renk katmaktadır. Bunlara bakan Kanadalı Eray Abi bizim “EKÜTrio(1)” ya hayran hayran bakarken “ben böyle kardeşler görmedim; bunları sen mi doğurdun Nezahat ?” gibi demekten kendini alamaz. Gerçekten de doğru söylüyor Kanadalı Eray Abi; göremez, böylesi bulunmaz. Allah nazardan saklasın. Bugüne dek EKÜTrio’nun “57, 54 ve 42″yaş aralıklarında geçen yıllarda bırak kavga etmeyi, tartıştıklarını ya da seslerinin birbirlerine karşı bir kez olsun yükseldiğini hiç görmedik. Daha ne ister insan….

“Eray Abi” ve “Abicim”

Sofrada iki Eray vardır ve küçük oğlum Kerem “Eray abi” diye seslendiğinde Kanadalı Eray Abi üstüne alınmaz ve bizim Eray’a seslendiğini sanır. Kerem, “Hayır” der “Eray abi sana seslendim. Ben abime Eray Abi demem abicim derim” der ve EKÜTrio’daki bağların güzelliğini açıkça vurgular. Demek ki herhangi bir ani oluşumda “Big Brother” olarak görevi üstlenmeye ve bu görevin etki ve tepkilerine sevgi ve saygı ile kabule hazırlar. Daha ne ister insan…

“Beni Kanada’ya alsana Kanadalı Eray Abi”

Kanada’da geçen ve içine yargıçlık da katılmış olan 1969 dan bu yana elli yılı aşkın sürenin hukukla yoğrulmuş olduğunu gören Kerem, Kanadalı Eray Abiden “beni Kanada’ya al Eray abi…” derken gecenin keyfinin etkisinde, Kanadalı Eray Abi bu isteğin kurallarını sabırla anlattıktan sonra kardeşler “Onu alma beni al” diye espriyle sohbeti tatlandırdılar. Gerek “Sam’leşen Şükrü (EZM68ŞK)” ile 1972 den bu yana yirmi beş yıllık Kanada serüveninden sonra Florida’nın sıcağına Key West’e sığınmasından ve gerekse beş yıldan bu yana yeğenimin oğlu İlke’nin pilot olmasına rağmen Kanada’da yaşadığı anlatılan sıkıntılarına bakınca Kanada’da yaşamın pek öyle güllük gülistanlık olmadığını görüyorum. Dünya küçük ve yaşam her yerde zor.

Sözün özü; dün gece bir “Çeşme Klasiği” yaşadık. Gecenin mimarı olan anne Nezuş ile Eray’la Özgen’e, bize katılan Kanadalı Eray Abi’ye ve eşine, Nazım abi ve Neşe’ye ve anılarımızı İngilizce olarak öykülendirip grubu kırıp geçiren büyük oğul Ümit’le tam aile bizimle olan KIDZ Dörtlüsü(2)ne özlediğimiz böyle keyifli bir gece yaşattıkları için şükür ve şükranla teşekkür ediyorum. Hepsinin yolları, bahtları açık ve aydınlık olsun.

Öykücü


(1) EKÜTrio > Copcuların “Y Kuşağı Erkekleri”, oğullarım: Eray (1969), Kerem (1981) ve Ümit (1966)

(2) KIDZ Dörtlüsü > Kerem, İrem, Duru ve Zeynep Copcu