Yaşam Büfesinde “4ncü Blog (Hayat Kısa)”

“…Hayatı yaşamaya değer kılan nedir; eksik olan nedir (L1: Live / Yaşamak) > Sevgiyi nasıl bilirim, nasıl gösteririm ? (L2:Love / Sevmek) > Cevaplar nerede, neyi öğrenmeliyim, neyi unutmalıyım ? (L3:Learn / Öğrenmek) > Nasıl hatırlanacağım ? Neyi hayal ediyorum ? İçimdeki ateş ne ? (L4:Legacy / Miras)…”

Çatıdaki Covey Köşesi; Önemli İşlere Öncelik (1994)’ten Bütünlüğe Doğru (2005) ve “Hayat Kısa, Öyleyse ? (2022)

Merhaba

Birkaç gün önce sevgili Gönül (ZM68GI) bir sürpriz yaptı. Sabah kahvemize konuk oldu. Çok mutlu olduk. Özlem dolu sohbete doyamadık. İçten duygularla anılar, algılar ve izleri “öykü tadında” paylaşıldı. Rahmetli eşini, çocuklarını, dünyanın dört bir yanına uzanan yaşam kavgasının koşuşturmalarını keyifle, gururla ve şükür ve şükranla konuştuk. Bizim “çakılı topçu” benzeri hep İzmir odaklı yaşamımızın da öğrenme ve ustalık yolculuklarını paylaşırken kahveye küçük ve acı biber dolmaları renk kattı. Ardından bu güzellik WhatsApp Grubumuzda (ZM68) “yanık dolma” açılımı ile sürdü. Bir süre önce de Prof.Dr.İbrahim Kısmalı hocamızın vefat haberini paylaşınca kısa baş sağlığı, taziye mesajları yanında sevgili Cihan (ZM68CK)ın bir anısı “mabut ve mahmut” yargısı ile beni bir arayış için düşündürdü. İşte bu iki ardışık olgu beni “4ncü Blog” arayışına yönlendirdi. Bilenler biliyor; üç blogta yazı yazıyorum.

1ncü Blog (L1: Live > Yaşamak: hayatı yaşamaya değer kılan nedir ? Eksik olan nedir ?)

Evet, üç blogta yazı yazıyorum. Bunlardan birincisi (https://www.copcu.com/ ). On dört yıldır kesintisiz olarak bu blogta anılarımı, öykülerimi yazıyorum. Kimi zaman ülkemin arsızından, hırsızından, nursuzundan bunalıp kasalara, kutulara, Aralık’a, Temmuz’a, sıfırlamalara ya da “sürtük” edepsizliğine takılıp yoldan çıksam da kendime dur demeye çalışıyorum. Ailemi yazıyorum. “Kritik Karar Anlarımı (KKA)” toparlıyorum. Bunlara “Dönemeçler” diyorum ve “Dördüncü Dönemece” hazırlık yapıyorum. Bunu “ENKİNİ Serisi” başlığı altında bölümlüyorum. “Yolcu yolunda gerek” ya da “tadında bırakmak gerek” düşüncesiyle hazırlık yapıp, hazır olmaya çalışıyorum. Bu nedenle her zaman “şükür ve şükran” içreyim ve “daha ne ister insan !” diyorum. Bu blogta yola devam ederken…

2ncü Blog (L1: Love > Sevmek : Sevgiyi nasıl bilirim, nasıl gösteririm ?)

İkinci blogta (http://blog.netdirekt.com.tr/) “bilginin zekatını vermeye çalışıyorum”. Keyif alıyorum. Gençlerle birlikte olup ruhumu tazeliyorum. Otuz beş yıl önce (Yalova-Termal 1987) sevgili “Alev Kutay (ZM68AK)” den aldığım “SSTC (Selling Skills Training Course / Satış Becerileri Eğitimi)” nu güncelleyip modifiye ediyor ve transforme edip “Self Sytle by Trained Competence / Eğitilmiş Yetkinlikle Özgün Beceriler” yolunda Netgillilere (Netdirekt ve Netinli gençler) öğrenme ve ustalık yolculukları düzenliyorum. Bunları yazıyorum bu ikinci blogta ve üçüncü blog…

3ncü Blog (L3: Learn > Öğrenmek: Cevaplar nerede ? Neyi öğrenmeliyim ? Neyi unutmalıyım ?)

Geçen yaz bir derneğin genel kurul toplantısı çağrısını aldım. Toplantı gündemindeki bir madde dikkatimi çekti: Derneğin feshi. Üzüldüm. Enstitü müdürüm rahmetli Dr.Kazım Türkoğlu‘nun öncülüğünde benim de kurucu üye olduğum “Bornova Zirai Mücadele Enstitüsü Mensupları Derneği (Borzemliler)” yönetimine gönüllü kimse olmadığı için dernek can çekişiyordu ve kapanma aşamasına gelmişti. İlgisizlik pandemi döneminde daha da artınca ve çalışan ve emekli üyelerini yakınlaştırma amaçlı sosyal etkinlikler de olmayınca “fesih kararı verme” gündeme eklenmişti. Engel olabilir miyim ya da en azından geciktirebilir miyim diye Çeşme’den Bornova’ya doğru yola çıktım. Enstitü müdürü Dr.T.Turanlı, divan başkanı olarak gündemin bu maddesinde fesih olmaması için gayret gösterip ben de bu yönde konuşunca “acta non verba / laf değil eylem” dediler ve dernek başkanı oldum. Yönetim ekibinin gayretleriyle rutin aylık toplantıları online yaparak vaziyeti idare ettik. Ek olarak “bir şey yapmalı, bu döneme ait de öğrenme yolculuklarında bir iz kalmalı !” diye düşünerek Netdirekt‘in sponsorluğunda derneğin web sayfasını oluşturduk. Bu web sayfasının içindeki blogta bugüne dek birkaç yazı yazdım. Benden başkası da yazsın diye WhatsApp Grubumuzda (Borzemliler) çok zorladım. Elli yıllık dostum Dr.Aydın Zümreoğlu, Akdeniz Meyvesineği ile ilgili çalışmalarını, özellikle SIT (Kısır Sinek Tekniği) ile radyasyon uygulamalarını, laboratuvardan Çeşme’nin Aya Yorgi’sine uzanan seyahatleri, Tokyo’ya uzanan gelişmeleri, kendisine dünyanın dört bir yanına gezilerini ve bilgiyi yayma etkinliklerini öykü tadında yazarak derneğin web sayfasında kalıcı kıldı; gençlere mesajlar verdi. Bu üçüncü blogta şimdi başta Prof.Dr.Nafiz Delen (kornişon endüstrisindeki danışmanlıkları) ve Prof.Dr.Cezmi Öncüer (salça üreticileriyle uzun soluklu Sandom projesi çalışmaları)den “Üniversite-Özel Sektör İşbirliği ve Eşgüdümü” öykülerini bekliyorum ve umutluyum. Ve yazıma konu olan “Dördüncü Blog”

4ncü Blog (L4: Leave A Legacy : Bir iz bırakmak: Nasıl hatırlanacağım ? Neyi hayal ediyorum ? İçimdeki ateş nedir ?)

Uzunca bir süredir ZM68 olarak WhatsApp Grubumuzda etkin bir iletişim içindeyiz. Çoklukla “copy/paste (kes/yapıştır)” türü güncel görsellerle gelişse de diyaloglarımız, araya kişisel görüşler, algılar, yargılar ve özellikle kutlama ve baş sağlıklarıyla kısa öykülerle zenginleşiyor. Yazımın girişinde söz ettiğim gibi; geçen gün sevgili Gönül (ZM68GI) Çeşme’de kahve sohbetimize katılınca gördüm ki; Nezuş’la doyumsuz bir sohbete daldılar. İçine “Küçük Dolmalar” da girince ve mutfak becerisi konusunda Nezuş’un anneme (kayınvalidesi) olan sevgisi gözyaşlarıyla da dillenince Gönül’ün dilindeki ve gözlerindeki şaşkınlıkla takdir içimi yine şükür ve şükranla doldurdu. Neden pişirme hatalı dolmaların resmini paylaştım grubumuzda ?

Bu sorunun yanıtını dolaylı bir anlatımla vermek istiyorum. SSTC (Satış Becerilerini Geliştirme Eğitimi) öykülerimden ve temel mesajlarımdan birisidir. Başarılı satıcıya sormuşlar “Başarının sırrı nedir ?“. Başarılı satıcı “Bir müşterimle ilk defa görüştüğümde bilerek küçük bir hata yaparım” demiş. Şaşırmışlar ve “Neden ?” diye sorduklarında başarılı satıcının yanıtına hak vermişler “Hepimiz hata yapabiliriz ve müşteri hatasız satıcıyı değil, hatasını görüp de hatasını düzeltme hız ve hevesi yüksek olan satıcıyı görmek ister”. Biz de bu nedenle herhangi bir ürünü satın alırken “servis hizmetini” sorgularız. Gelelim sevgili Şener (ZM68AŞE)‘in kibarlık olsun diye “yanmak” yerine “fazla kızarmış” dediği dolma tepsisini paylaşmama… Hem Şener’den bir geribildirim aldım-ki geribildirim şampiyonların sabah kahvaltısıdır– hem de doğru pişirilmiş dolma tepsisini paylaşma fırsatım oldu. Her neyse…Gönül kahve sohbetinden sonra WhatsApp Grubumuzda şu mesaj trafiği yaşandı:

[13:59, 04.10.2022] Mustafa Copcu 68: Merhaba” dan sonra yazmayı sürdürmek istiyorum ve paragraf yapmak için bir çubuğa basınca, “Merhaba” beni beklemiyor, sabırsız davranıp gidiveriyor. [14:03, 04.10.2022] Bu sabah kahve sohbetimizde sevgili Gönül olunca özlemle dillenen sözler birbirini kovaladı ve doyumsuz oldu sohbet. Düne ait anılarla duygular bugüne bağlandı. Öylesine anlatımlar oldu ki “tüh Allah ! Ben bunları niye videoya kaydetmedim diye hayıflandım zaman zaman. Bu konuda anıları ve öyküleri “ZM68″olarak nasıl kalıcı kılabiliriz ? sorusuna takılı kaldı aklım. Selamlar.
[14:17, 04.10.2022] Gönül Işınak 68: Sevgili Nezahat ve Mustafayla geçirdiğim kahve keyfi ve sohbetin tadı bambaşkaydı. Çook teşekkür ediyorum İnşallah yakında hep birlikte bu sohbetleri yaparız. 🙏❤️
[14:19, 04.10.2022] Mustafa Copcu 68: İnşallah
[14:26, 04.10.2022] Gönül Işınak 68: Cihan haklısın Nezuş çok güzel anlatmış. Tarifin gerisi bende. Hem de acı dolmalık biberlerle yapıyor. Ayrıca Mustafa’nın kahvesi ve servisi benim diyenlere taş çıkartır. Allah sağlıkla tekrarını nasip etsin. Çok şıktı.

ve geçen gün Prof.Dr.İbrahim Kısmalı’nın vefat haberini paylaşınca sevgili Cihan’dan şöyle bir anı ile rahmet dilekleri geldi:

İbrahim ağabey ile yakın dostluğum vardı. Sanırım biz üçüncü sınıfta iken o da Bornova Topçu Taburu’nda yedeksubaylığını yapıyordu ve Çamlık’ın hemen dibindeki kaldığımız bir evde benim oda arkadaşım olmuştu.

Yıllar sonra, yani on onbeş yıl önce, Tekirdağ’da bir bağcılık kongresi yapılmıştı. Ben de katılmıştım. Üç günlük kongrenin son günü Tekirdağ yakınlarındaki bağ ve şaraphaneleri gezmeye ayrılmıştı. Akşama kadar Şarköy ve Mürefte’de beş altı bağ ve şaraphane gezdik. Akşam sekiz buçuk civarında yemek için Şarköy’e döndüğümüzde, deniz kıyısında küçük ve salaş bir restoranda hazırlık yapılmıştı. Masalara dağıldık. Benim karşımda İbrahim abi ve eşi Şeniz hanım oturuyorlar. Masada bir kaç kişi daha var. Organizasyon biraz amatörce yapılmış. Restoranın ızgara yapılacak ocağı çok küçük. Bir kerede ancak üç dört porsiyon balık pişirilebiliyor. Gurupta yemek için bekleyen en az otuz, otuzbeş kişi var. Saat dokuzu geçti, aralarında pek çok profesörün de bulunduğu misafirlerle beraber balıklarımızı bekliyoruz. Yorucu günün yorgunluğu üzerine açlık da binince az sonra masada sohbetin de arkası kesildi. Herkes boş bakışlarla karanlık denizi seyrediyor, masada gergin bir sessizlik hakim. Bir ara, kendi kendime fakat masadakilerin duyabileceği yükseklikte iç geçirirken, ağzımdan şu kelimeler çıktı; ‘Vermez ise Mabud, neylesin Mahmut…’.
İbrahim abi, Şeniz hanım ve masadaki diğer misafirlerle beraber az daha gülme komasına giriyorduk. Işıklarda uyusun, melekler yarenleri olsun.

Ve Karşıyaka ile Narlıdere farkını yansıtan mesajlar bir yanda “kadına el kalkmaz” çerçevesi için de erkekleri de eğitmek, öte yanda “mevlide çağrı” ile çocuklardan başlayan sistematik beyin yıkama maratonu… Kırklı yıllardaki Köy Enstitüleri ile yakın geçmişte “Yalın Ayaklar Koleji(https://www.youtube.com/watch?v=l9uZNLmYnRI) benzerliğindeki “öğretirken üretmek ve üretirken eğitmek” etkinliğinin zihnimdeki izleri ve Dr.A.Maslow’un sözleri: Yaşamda her gün eğitim, herkes öğretmen her birimiz sürekli öğrenciyiz

İşte bu nedenle anılar ve öykülerle “bilginin zekatını verecek (bir iz, bir miras bırakacak)” olan mesajlar bizimle birlikte yitip gitmesin. “4ncü Blog“u oluşturmamızı istiyorum ve yanıtlarınızı, görüşlerinizi ve desteklerinizi bekliyorum.

Var mısınız ZM68 li dostlar !

Selamlar.

Öykücü