Yaşam Büfesinde “Dua ve Karakter”

“…Ulu Rabbime şükürler olsun ki beni Gümüşlünün orda doktor Tahsin’le karşılaştırdı (> Sığırtmaçlı bağcı Mustafa);… Allah razı olsun Oxxn abimden bana beyaz sineği öğretti (> İmraşlılı pamukçu Mehmet); …Bir cumartesi günü bana bir kilo kuş üzümünün çöplerini ayıklattı

 

Havagazı Gençlik Merkezi (HAGEM) nde Mustafa enişteyi anımsamak

Merhaba

Yazımın başlığındaki konuya yer vermezden önce bugün gelişen bir durumu yazayım.

Allah sıralı ölüm versin. Geçen hafta Nadire Hanımı, bugün de bacanağım sevgili Mustafa (Ergüzer) enişteyi yolcu ettik. İkisi de doksanı aşan dolu dolu yaşanmışlıklarıyla hepimize güzel anılar bıraktılar. Hizmet ettiler, kendilerine hizmet edilmesine olanak sağladılar; veda sürecini hazırlıklı karşılamaya zaman verdiler. Nadire hanım için arşivimden bir kolaj yaparak önceki yazıma eklemiştim. Mustafa enişte için hiçbir görsel bulamadım yazıma ekleyebilecek. Sadece 2016 yılında Havagazı Gençlik Merkezi’nde yaptığım bir seri konuşmamın başlangıcında Mustafa enişteden söz ettim. Bunun yerine boğazımızdan geçen ekmeği için, evlerimize ustalığı ile bıraktığı emek ve ürünleri için birkaç kısa öykü ile yazılarımda yerini alsın istiyorum.

Nezuş’la beraberliğimiz gelişmeye başlayınca benimle görüşmek için haber göndermiş rahmetli Mustafa enişte (1962). Ellili yılların sonlarında (1958) başlayan aşkımız lise yıllarımda ilerleyip de rutinlerin içinde fazla dikkat çekmeye başlayınca Dörtbudak ailesi (D Serisi) içindeki “baba rolü” ile bu çağırıyı yapmış Mustafa enişte. Ben henüz “D Serisi” ni tanımamışken, hele hele Mustafa eniştenin nasıl bir adam olduğunu bilmeden bu çağrıdan ürkmedim desem yalan olur. Bir de “Atıf’a gelsin; orada buluşalım” demez mi rahmetli. Ben yüzme de bilmem; ya bana kızıp da beni denize atarsa korkusu bile geçmiştir içimden. Bu korkuların birkaç yıl sonra bizi resmi, “CD Serilerince onaylanmış”  beraberliğe götüreceğini kim bilebilirdi ki ! Çağrıya icabet ederken yakın arkadaşım rahmetli Latif’ten de beni yakından izlemesini istemiştim. Buluştuk. Konuştuk. Bu gibi durumların öncüllerini çok iyi anımsarken her nedense yaşadığım o anları pek fazla kaydetmemiş belleğimin kalemi. Neler konuştuk ? Neler hissettim ? Nasıl oturmuştuk ? Ne içtik ? Hiçbir iz yok Atıf’taki iki Mustafa’nın buluşmasına ait. Daha sonra talebe Mustafa nişanlanınca daha sık görüşmeye başladık. Bu beraberliklerim hemen hemen her zaman Havagazı Fabrikasında gerçekleşti. Kendisi Havagazı Fabrikasında modelci ustasıydı. Onunla beraber rahmetli Remzi abi ve Kestaneci Mustafa ile de tanışmıştım orada. Dökümcü ustası olan Remzi abi de bir başka mükemmel biriydi. Sevgi doluydu. Her zaman gülümseyen yüzü ile gerçek bir dosttu. En son onunla da Kıbrıs Şehitleri yolundaki nostaljik bir pastanede keşkül yerken sohbet ettiğimizi anımsıyorum. Rahmetli Mustafa eniştenin hepimizin evlerinde divan çakmak ya da taban döşemek gibi ahşap işlerinde çok emeği, çok alın teri oldu. Haklarını helal etsin. Yetmişli yılların başlarında bir tek Mustafa eniştenin Esentepe’deki evinde televizyon vardı. Haftanın bir günü, Kaçak dizisinin olduğu gün herkes onun evinde toplanırdı. Biz (MNÜE) bile tee Tepecik’ten Esentepe’ye iki belediye otobüsü aktarma yaparak giderdik. Bazen kırk kişi olurduk ve tek maaşlı Mustafa eniştenin (rahmetli Hayriye ablanın) kuru fasulyeli sofrasına dizilirdik. Rahmetli babam iki kişiyle rakı içmeyi severdi. Biri kayın biraderim Nazım abi; kulakları çınlasın, Allah sağlıklı uzun bir ömür versin; diğeri de rahmetli Mustafa enişte idi. Elli yıl önce yetersizlikleri paylaşan o güzel insanlardan sonra biz bugün varlıkları paylaşmakta aynı özeni, özveriyi gösteremiyoruz. Geliştikçe içimize kapandık; daha benci olduk. Mustafa enişteden bir kez daha haklarını helal etmesini istiyoruz. Şimdi yazımın  esas konusuna geleyim.

İkisi de çiftçiden dua aldı. İkisi de meslektaşımdı. Biri bana rapor etmiyordu ama buna rağmen günlük programını dakika dakika paylaşacak şekilde inançlı ve disiplinliydi. Gerçek ekip ruhuna uyum için akademik ortamdan özel sektöre geçtiği yılın kriz ve kaosunun baskısında öğrendiklerini adım adım geleceğe taşıyordu. Diğeri ise sevimlilik (!) görüntüleri altında çıktığı merdivenlerden bir gün tepe taklak düşmenin taşlarını döşüyordu kaderin kendine çizdiği kariyer yolculuğunda… Dualar neden ikisi için de benzer hayırlı sonuçlar doğurmamıştı ? Tek sözcükle: Karakter. Birisi ne kadar disiplinli ise diğeri bir o kadar ve hatta fazlasıyla disiplinsiz idi. Otuz sekiz yıl önce rakip firma büyürken deneyimli elemanlarımızı transfer ediyordu. Lojistik müdürümüzü genel müdür, bölge müdürümüzü satış müdürü, satış elemanımızı bölge müdürü olarak transfer ederek kültürümüzle yapılandılar. Böylece aramızdaki çekişme düzeyli, dürüst bir rekabetin (fair competition) ötesinde düşmanlığa dönüyordu. Hele bir de bu ayrılışlara “Nereye gidiyon; neden istifa ediyon ?” sözüne yanıt olarak “Kornişon yetiştirmeye” gibi yalan girince rekabetin ötesinde öfke de yaşanıyordu. Henüz “içine sindirememek” sözleri tedavülden kalkmamışken rakibin satış müdürü hafta sonunda gelip bizim odamızda eski koltuğuna oturup da eski elemanlarına talimat vermek gibi bir akıl dışı ilişkiler yaşamaktan çekinmeyince bozuk düzen alabildiğince yayıldı. Tavan arasındaki telsiz gibi sızıntılarla tehditler bile ortaya saçılıyordu. İşte bu karmaşık etkiler altında onların bir satışçısını transfer ettik. Sevindik. Meğer boşuna sevinmişiz. Çünkü karşı taraf “Allah razı olsun bizi bir baş belasından kurtardı” sözleri kulaklarımızda çınladı. Satışta başarılıydı. En riskli satışlar sonrasında çoklukla yaşanan tahsilat sıkıntılarını aldığı ipoteklerle çözmenin yolunu bile buldu. Şeytan tüyü vardı ilişkilerinde ve bu tüy günü kurtarırken onun yolculuğunda uzun vadeli sorunları biriktiriyordu.

Otorite yardımcısı (TA) onu bölge müdürü yapınca ben kurtuldum. Rahmetli satış müdürü (İU) ise kahrından kanser olayazdı. Amirinin vermediği promosyonları verdi; satışı katladı. Kurumun söz vermediği promosyonları (yurt dışı seyahati ve prim) almak için müşteri satış müdürüne geldiğinde hemen yandaşının (TA) odasına kaçıp amirini müşteri karşısında kızarttı. Bundan utanmadı; sıkılmadı. Huylu huyundan vaz geçmedi. Bereket otorite yardımcısı bir global birleşmenin öncülünde makyajlama ustası arayan bir başka rakip şirketin otoritesi olan dost arkadaşına (!) bizimkini kakaladı. Tam onlara göreydi bizimkisi. Çünkü birleşmenin bir kanadının amacı ne olursa olsun ciroyu yükseltip birleşmede değer kazanmaktı. Global stratejileri böyleydi ve bunu başardılar. Birleşme öncesi bu amaçla yapılmış abartılı, şişirilmiş satışın yaklaşık bir milyar dolara yakın kısmını iade almak zorunda kaldı birleşme sonucu ayakta kalanlar. Bizimki de örneğin Ege Bölgesinde tütün pazarına elli tona yakın yabancı ot ilacını satıp başarının ödülünü alırken birleşme sonrası %90 nını geri aldı. Tütüncü yabancı ot ilacı kullanmıyordu ve bunu sağır sultan bile duymuştu, biliyordu.

Fethiye’de akşam üzeri otele giriş yaptım. Üzerimde kırmızı tulum vardı. Ege ve Antalya ekibini buluşturup pull/push dengesi için bir nevi seferberlik başlatacaktım. Üstümü değiştirip havuz başında bir cin tonik içerken sol alt taraftan, havuz kenarından bir öpücük sesi geldi. Bizimkisi tıpkı beş yıl önce Salihli’de Alkent’te manitasını otele atıp da iş pişirirken (ben onun adına tarlalarda dolaşırken) yaptığı gibi rus sevgilisi ile komşu otelin havuz başında keyif yapıyordu. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Buraya kadar İmraşlılı pamukçu Mehmet’in “Allah razı olsun Oxxxn abimden…” duası tutmuş gibiydi. Çok geçmedi. İşinden oldu. Eşinden, çocuklarından oldu. Sağlığından oldu. Çaptan düştü. Elden ayaktan kesildi. CINOS’un üçüncü evresinde bize, Sığırtmaçlı Mustafa (Doğrul) nın dua ettiği Tahsin abisine gelmişti; kendisine yardımcı olsun, elinden tutsun, bir iş olanağı sağlasın diye. Tutulacak eli kalmamıştı. Aldığı borcu ödemediği gibi “Benim kayın pederim ağır ceza hakimi…” diye başlayan sözleriyle verdiği senedi ödememek için her şeyi tehdit düzeyinde yapmış ve arkadaşlarının birikimlerini boğazından geçirmekten çekinmemişti. Allah bildiği gibi yapmıştı. İkisi de dua almıştı. Biri kurumunda üst düzey yönetici oldu. İş değiştirip sektör lideri şirketin genel müdürü oldu. Şirket değiştirip bir kimya şirketinin genel müdürlüğüne geçti. Şimdilerde sektör içinde kendine uygun bir görevde tarıma katkılarını sürdürüyor. Birinin sağlam karakteri aldığı duayı kalıcı ve sürdürülebilir, hak edilmiş kazanca dönüştürdü; diğerinin aldığı dua karakter yetersizliği nedeniyle sürekli hayırlara vesile olmadı. Belki de yaşadığı sürecin keyifleri, öpücük seslerinin arkasındaki haz ona göre tüm bunların hepsine değmiştir. Bize de uzaktan burada gazel okumak düşüyor.

Sözün özü; sıralı ölümlerle, Nadire hanım ve Mustafa eniştenin bıraktığı izlere, etkilere, ürünlere rahmetle şükür ve şükranla dua ederken; iki arkadaşıma edilmiş duaların anımsattığı anıların ışığında ben de duamın bir bölümünü yineleyip yazımı bitireyim: “Allah’ım istediklerimizden, hak ettiğimiz ve bizler için hayırlı olacak olanları nasip eyle; doğru yoldan ayırma, hatalarımızı ve günahlarımızı bağışla. Beraberliklerimizi ve sevgilerimizi koru; bizleri koru Allah’ım“.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.

Öykücü