Yaşam Büfesinde “Mülayim”

“… Karayip’te sayısız korsan var, bizim de rekabet etmemiz gereken sayısız ürün ve rakip var. Adınızı kimse biliyor mu ? Ne diyor Kaptan Sparrow “Ama benden söz edildiğini duymuş olmalısın”. Adınız bilinmiyorsa bunu nasıl değiştireceksiniz ? Kaptan Sparrow gibi kazanmak için hile yapmasak da kazanmak zorundayız. Adil dövüşmemiz gerektiğini kim söylüyor ? Rakibin güçlü yönlerine saldırarak hata yapmayın. Dünya neyi yapıp neyi yapamayacağımızı anlama yeteneğimiz etrafında döner (MC: Kolaj videoda sözünü ettiğim Kral Arthur’un ve  Amatem’in duasını düşünün).  İnsanları farklı şekilde gruplandırabilirsiniz: Selena’yı bilen ve bilmeyen insanların gibi; ya da “Sertlik Derecesi”ne göre Mülayimler ve diğerleri… Selena, etrafımızda var olan ama bizim dünyamızda olmadıkları için göremediğimiz dünyalar için bir derstir…”

3DbyM PL / AYK > İkna (Ethos/Pathos/Logos); Dua (Akıl / İrade / Güç)

Merhaba

Dün “Sertlik Derecesi“ni yazdıktan sonra kısa diyalogu anımsadım. Adam sorar: “Adın ne ?” ve “Mülayim” diye yanıtlarsın. El oğlu durur mu ? Bazen mırıldanırken sesi de yükselir ve “Sert olsan ne yazar !” diyerek yoluna devam eder. Baka kalırsın ardından ! Tıpkı geminin ardından baktığın gibi ve atamazsın kendini denize; serde erkeklik olsa da. İki arada bir derede kalırsın ve sürüngenlikle memeli arasında bocalarsın. Bunu gören rakip “Memeli Mülayim” der sana eğer sen Selena’nın mesajlarını bilemezsen. Biraz karışık oldu biliyorum. “Gizem iyidir” diye mi yapıyorum ? Belki. Belki de yönü çizmekte zorlanıyorum. Daha “3DbyD” nin “Üçüncü Versiyonu“na alışmadan bir de McKinsey çıkınca karşıma yine allak bullak oldu aklımın kıvrımları. Ne alaka ? mı diyorsunuz ?

Bu soruya yanıt vermeden önce yazımın girişindeki bir kısmı alıntı maviler, 2010 yılında Coupe & Sansolo ikilisinin yazdığı “Büyük Resim” isimli kitabın ana fikrini anlatma gayretimdir. Kitabın ismi altında “Filmlerden Alınacak Temel İş Dersleri” de yazar. İşte bu açıklama bana birkaç şeyi çağrıştırıyor. İlki “beyin ne ararsa onu buluyor”. İkincisi “Ben bunu çok yapıyorum” diyebilmemdir. Kriz yılının yarattığı fırsatları göremeyenlere film mesajıyla anlatarak akılda kalıcılığı sağlamak için çırpındığım 24 yıl öncesini anımsadım. Bugün üçüncü bay Damat’ın sahnesinde “3DbyD” nin “Denge/Disiplin/Değişim Üçlüsü” ile pek fazla ilgilenmedim inanarak, sadece ilk iki “3DbyD” i anımsatması dışında. İlki rahmetli Demirel’in “3DbyDemirel” idi; ikincisi bay Derviş’indi “3DbyDerviş” ve bu kez de “3DbyDamat” olarak zihnime yerleşti. Hava bozunca deniz kenarındaki sabah yürüyüşlerim olmasa da Çeşme’de; camlı bölmeden jakarandanın mor çiçeklerine bakarken de “Benim 3D onların 3D sini döver” düşüncesine kuvvetle inandığımı anlıyorum. Kararlı değilsen (D1:Determination/Kararlılık), Disiplinden yoksunsan (ki bunu rahmetli Kör Hafız bile biliyor Kemeraltı’nda Oska Pasajının köşesinde ruhu otururken) ve asıl önemlisi doğrular için Adanmış (D3:Dedication / Adanmışlık) değilsen sunum orta oyunundan fazlası olamaz. Zaman geçiyor ve havanda döğülen sudan şerbet olmuyor. Öyle bir devir yaşıyoruz ki kimyacılar değil simyacılar baş tacı oldu. Herhalde buna diyorlar “Böyle başa böyle traş” ki hem Amerikaya küfredip hem de alabros kestirince saçını “Sert olsan ne yazar; ey Mülayim !”.

McKinsey sorusu bir paragraf içinde kaynayıp gitti. Özellikle yapmadım. Yolu şaşırdım. Hedefi biliyordum. Yine de Milton Erikson‘un beygiri gibi yolda çıktım. McKinsey ile ilk tanışmam 1995 yılıdır. Babanın Kızının hatalarıyla yeniden tetiklenen kriz ortamını aşmaya çalışırken genç bir otorite yardımcısı şirketimize katıldı. Henüz CIgildik ve NOlaşmanın sinyalleri okunamıyordu. Ben satıştaydım; o ise satışı da kapsayan pazarlamada benim iki üst yöneticim oluyordu. Sevgili Alev’le birlikte düzenlediğimiz “Liderlik ve Koçluk Çalıştayı”nda ilişkimiz samimileşti. Oğlum yaşındaydı. Altyapısı güçlüydü. Becerikliydi. Elindeki kitabı bana verdi okuyayım diye: Mükemmeli Arayış. Waterman ile Collins’in birlikte yazdığı bu kitapta “McKinsey’in Yedili Çerçevesi” ile “Karanlığın Güçleri” ve “Aydınlığın Güçleri” ayırdına varmaya çalışmıştım (http://blog.netdirekt.com.tr/uzman-gorusu/is-ve-iliski-odaklilik.html ). Bu kavramlar aynı zamanda “Sert Kavramlar” ve “Yumuşak Kavramlar” olarak tanımlanıyordu. Tıpkı “Sürüngen” ve/veya “Memeli” yürekli otorite ayrımı gibi. Bizim “Mülayim” filmlerden hangi mesajları aklında tutabilmişti ?

Önceki yazımla bir bağ oluştursun  diye bir ekleme yapayım. Otorite “Sürüngen/Memeli Dengesi“ni kurmaya çalışırken yeri gelecek mutlaka “Sert” olacaktır. Çünkü;

1.Sertlik şirkete hayatta kalma fırsatı sağlar.

2.Sertlik işlerin gidişini tepeden belirleme olanağı verir. Çünkü otorite standartlar içinde hesap verecektir.

3.Sertlik inanırlık sağlar ve bunun kalıcı olmasını sağlar.

4.Sertlik işlerin hallolmasını sağlar. Israrlı olmak için, iş bitim tarihlerine uymak için ve disiplinli bir icraat için sertlik şarttır.

5.Sertlik güçlü yönetimi garanti eder ki ilham veren liderlik kadar önemlidir.

Demek ki “Ey Mülayim sert olmak zorundasın“. Dynasty’deki Stephen geldi aklıma da ve “o” ve benzerleri sert olabilir mi ?

Öğrenme ve ustalık yolculuklarımda beni “sert/yumuşak” ikileminde etkileyen filmleri düşündüm. İlk aklıma gelen; C3 ün otorite olduğu CC-Bursa gecelerinde “Kuşatma Altında” filmini izlerken aklımda kalan “Şans hazırlıklı beyinden yanadır” sözleri ile SSTC Öğrenme Yolculuklarında “Hazırlık” konusuna verdiğim önemi artırdım. Bundan önce kriz yılında rahatlık zonlarından çıkmak istemeyenleri uyarmak için “Özel Bir Kadın” filminden “Operaya ilk defa gidenler ya severler, ya nefret ederler. Severlerse hep giderler, sevmezlerse farkı anlarlar ama asla ruhlarından içeri girmez” sözleri ile “Push/İtme” kolaycılığını “Pull/Çekme” ekstra emekleriyle desteklemelerinin özellikle kriz yılındaki önemine dikkat çekmeye çalışmıştım. Gülüp geçmişlerdi; biz PL ve TS ile “Başarı Öyküleri” yazarken… Global birleşmenin acımasız kıyımından avantajlı çıkabilmek için yapmaları gerekenlere dikkat çekerken de “12 Maymun” filminden “Kassandra Sendromu” nu kullanmıştım. Kaos eşiğinde yaşarken kurtuluş reçetesi için kimi zaman gereksiz detayları saplananlar için “Contact” filminden “Ockham Usturası“nı kavramını kullanıp “Gerçeğin basit bir açıklaması vardır” diyordum. Anlayana saz oluyordu sözlerim anlamayana sazı soksan az oluyordu. “Amerikalılar” filminden “Satışın ABC’sini: Always Be Closing”, “İlk Şövalye” filminden “Kral Arthur’un Duasını: Akıl, İrade ve Güç”, “Sekizinci Gün” filminden “Başarı Sunumun Beş Özelliğini” öğrendim ve içselleştirerek kullandım. Peki sonuç ne ?

Sözün özü; çeşitlilik tüm çevremizdedir; yapmamız gereken dikkat etmektir. Öğrenme ve ustalık yolculuğunuzun aydınlık yollarda açık dikkatinizle verimli ve keyifli olmasını diliyorum.

 

Öykücü