Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “Timsah & Sırtlan (1)”

YaÅŸam Büfesinde “Timsah & Sırtlan (1)”

“…Baltalar elimizde, uzun ip belimizde bir gideriz ormana hey ormana (bu ne biçim bir çocuk ÅŸarkısıydı, öte yandan ormanlarımdan bir dal kesenin elini keserim derken astığı astık, kestiÄŸi kestik zamanın behrindeki otorite; gerçi MuÄŸlalı Ormancı da köye ateÅŸ düşürmüştü)…; “Ne yani asmayalım da besleyelim mi ?” diyebilen vicdan yoksunu dangalak darbeci…; Daha dün “al ÅŸu ipi as onu” derken özel ulakla gönderilen urganı odasının baÅŸ köşesine koyan gamlı baykuÅŸ…; yumruÄŸunu sıkıp masaya vurmak varken el yükseltip de Devlet’e inat devlet bağışlayarak sözün nereye varacağını hesaplayamayan dangalak çaylak…; Saçmalıklardan ironi arayan ve bunun için HANsız (2) timsahın gözyaÅŸlarına ve hatta sırtlanın sırıtışına bile hasret kalan yorgun ruhum…”

Åžu GAT dünyada MASlaÅŸmak için RAW mısınız ? Kendinizi sorgulayın, sahip olduÄŸunuz deÄŸerlerin farkına varın. Farkındalığınızı geliÅŸtirin, özgüveninizi yükseltin ve sizi motive eden nedenleri bulun ! Güç sizde; size hiç bir dilek verilmemiÅŸtir ki beraberinde gerekli olan güç de verilmemiÅŸ olsun…

NOT: Bu yazımda içerikle görsel tam ters köşe yapacaktır. YüreÄŸimi sıkan Narin’den TusaÅŸ’a uzanan cinayet ve ihanet rüzgarı yetmezmiÅŸ gibi bir de kürsülerdeki meymenetsiz yüzlerden yorulan ruhum ipli, ipsiz savrulurken klavyenin tuÅŸlarına düşen maskelenmiÅŸ anlatımın ekinde şükür ve şükranla ailemin “YaÅŸam Mimarlarının BaÅŸarı Formülü”nü görselleÅŸtirerek teselli bulmaya çalışıyorum.

Merhaba

Şöyle de yazabilirdi “Er(me)miÅŸin Bahçesi“nde nasıl buyurduysa zerdüş; “Bxxak BaykuÅŸ” ya da “Mxxdeburlarr Çetesi veya “Dangalaklarr Korosu“…

İp atma provası yapmış olsaydı sıkılı yumruğunu havaya kaldıran siyasi ilk harekette hedefine savurabilirdi özel ulak kullanmadan; olmadı ve kürsünün hemen önüne düştü ip ve ikinci bir hareket daha yapmak zorunda kaldı. Ne urganmış be abicim !

Daha dün annesinin kollarında yaÅŸarken, çiçekli bahçesinin yollarında koÅŸarken ÅŸimdi siyasi oldu, meclisleri doldurdu ve yanan ormanların yerini oteller aldı. Dün ne dediÄŸini unutup bugün çarkı felek gibi fır dönmekten utanmıyor. “Al ÅŸu ipi as onu !” derken bugün “…Sen kim meclise gelsen bir yer mi bulunmaz, baÅŸ üzre yerin var..” diyerek buyur ediyor; ertesi gün yetmiyor “seni sevmeyen ölsün” benzeri yakarışlarla sözde Kürdü Türke, Türkü Kürde yamamaya çalışıyor; aslında yaptığı yanmasın diye kazı çevirmekten öte deÄŸil…

Tam yirmi yıl önceydi. CINOS(3)‘un üçüncü evresinde gençleÅŸmiÅŸ ve Ä°zmirlilenmiÅŸ yeni ekiple baÅŸarı grafiÄŸi hızla yükseliyordu. Hem satış hedeflerinde sınırlar aşılıyor hem de baÅŸarının hazzını kutlamak için yıllık toplantı yeri için sınır ötesine uzanılıyordu: Mısır 2004.

Ä°kinci global birleÅŸmenin yerel yıkıcı etkileri altında ihmal edilip sahipsizlik nedeniyle, çöküşe geçmiÅŸ olan liste başı TXK ilacı için seferberlik ilan edip sahaya yayılan “sahra gücü” ile “Yes, we are ready” söz veriÅŸe dayalı “Etkili Eylemler “sonucu zirveye çıkan ve “Cesur Adamlar (Bravemen)” adıyla iz bırakarak Pazarlama Müdürlüğünü devrediyordu “ZxxtinyaÄŸlı Mustafx”… Mısır’daki sunumumda ana mesajım “BeE” idi; açılımı da “Be Old (MC), be young (KA), just be Effective (4) idi.

Eeeee ! Dünden bugüne benzeÅŸenler ne, beÅŸ benzemezler ne ? DoÄŸrudan yanıt verirsem blogumda öykü anlatmayı sürdüremem. Bu nedenle iki fıkra ile anlatmaya çalışayım. Biri “ipli” olsun, diÄŸeri de “ipsiz” ve biraz da “sapsız“.

Adamın biri minareye çıkmış; kendini aÅŸağı atıp intihar etmek istiyormuÅŸ. Ahali aÅŸağıda toplanmış ve usulen yapma, etme deseler de merakla sonucu bekliyorlarmış. Oradan geçmekte olan Temel “bana bir ip getirin ben onu kurtarırım” demiÅŸ. Hemen uzunca bir urgan (kalın ip) getirmiÅŸler. Temel ipi minarenin ÅŸerefesinde intihar etmek isteyen adama atmış ve “tut ucundan” demiÅŸ. Adam tutmuÅŸ; Temel hızla ipi asılmış ve adam yere düşüp ölmüş. Seyredenler ÅŸaÅŸkın, Temel de ÅŸaÅŸkın ve kendi kendine söylenmeye baÅŸlamış: “Allah, Allah ben geçen sefer kurtarmıştım adamı…” ve devam etmiÅŸ “minareden miydi yoksa kuyudan mı hatırlamıyorum”…

Dün “as onu” diye kürsüden ip atan adam bugün “gel gel bana gel “derken yumruÄŸu sıkılı adamın özel kurye ile gönderdiÄŸi kürsüden atılmış ipi odasının baÅŸ köşesine koymuÅŸ; onunla ne yapacaksa…!

Eskiden (ellili yıllar) ilkokul birinci sınıf kitabında (Alfabe ki; ister “elif be” den gelsin eskiyle baÄŸları iÅŸaret etsin diye; ister “Alfa beta” dan gelsin Latinlere kadar uzanan batının kültürüyle bütünleÅŸmeye geçiÅŸ adımı olsun diye ben “Alfabe” sözcüğünü hep sevdim) “ip” yerine daha çok “top” kullanılırdı (bugün top’tan “top olmak”tan ürküyor ÅŸoförü de düşününce zihinler) öğrenmenin ilk çabalarında ve şöyle yazardı Alfabede:

Veli Ali’ye seslenirdi: “Ali top at” ve söz dinleyen Ali’nin de yanıtını “Al sana top” olurdu. Åžimdilerde adının Türkçesi “eÅŸitlik, denklik” olan zat-ı muhterem “al sana ip” diyor. Bu “ipli” söylentileri sevmiyorum. ÖrneÄŸin bir yanda “ormanlarımdan bir dal kesenin kolunu keserim” diyen zamanın behrindeki adil ve akîl adam; diÄŸer yanda “baltalar elimizde uzun ip belimizde bir gideriz ormana hey ormana” demeyi matah biÅŸey gibi öğretip ormanları ya maden ya da otel yapan sakil adam… Åžimdilerde baltanın gücü yerine kibritin gücü ile çıkan yangın ya da altın avutmasının gücünü kullanan gözünü hırs bürümüş canilerin makineleriyle talan önlenemez biçimde sürüyor. Bu nedenle ÅŸimdi bir de “ipsiz sapsız” bir fıkra ile yazımın giriÅŸindeki “Timsah ve Sırtlan“a bir anlam yüklemeye çalışayım:

“…Suların yükseldiÄŸi sırada Nil kıyısında bir timsahla bir sırtlan karşılaşırlar; durup selamlarlar birbirlerini. Sırtlan timsaha sorar “Günleriniz nasıl geçiyor efendim ?” Timsah cevap verir “Kötü geçiyor. Gün oluyor acılarım ve hüznüm içinde aÄŸlıyorum. Beni görenler diyorlar ki; bunlar yalnızca timsah gözyaÅŸları. Ä°ÅŸte bu beni sözün ötesinde yaralıyor (MC: Artık aÄŸlamıyor; bence aÄŸlayamıyor. Çünkü doymayan açgözlülükle birlikte yiten vicdanla gözlerde yaÅŸ kalmadı). Sırtlan da timsaha şöyle der “Acınız ve hüznünüzden söz ediyorsunuz ama bir an için beni düşünün. Dünyanın güzelliÄŸine, harikalarına, mucizelerine bakıyorum ve salt bir sevinçle gülün güldüğü gibi gülüyorum. Ä°nsanlar diyor ki “Bu yalnızca bir sırtlan gülüşü (MC: Ä°kisi de gülmüyor. Ne gülecek halleri kaldı ne de gülecek yüzleri. Ayaklar çukurda; omuzlar çökmüş, atabildikleri birkaç adım mecalsiz. Git evine dinlen be abicim, bak okyanus ötesindeki amcaoÄŸlunuz bile selasız, duasız, namazsız, helallik alamadan gitti ve arafta kaldı; bekliyor. Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı)…”

Buna bakan “çaylak” tam bir dangalak; yok mu bunların bir akıl hocası. Lafın nereye gittiÄŸini halkın ironiden anlamadığını, el yükseltmek ne demek abicim ! Sizin sı*ıp batırmanız yetiyor rakibinizin bir ÅŸey yapması gerekmiyor oyunu kaybetmeniz için.

Nereye kadar ?

Atam seni her zamankinden çok özledik. Sana çok ihtiyacımız var. Ãœlkemde tam bir akıl tutulması var; gel bizi bu gafletten uyandıracak yolu etkili kılmak için ses ver Allah’ım…

Öykücü


(1) OÄŸuz Saygın’dan

(2) HAN’sızlar: https://www.copcu.com/2021/05/30/yasam-bufesinde-hansizlar/

(3) CINOS: Ciba, Novartis ve Syngenta’da geçen 24 yılım (1985-2009)

(4) BEe :https://www.copcu.com/2010/03/14/yasam-bufesinde-beceren/