Yaşam Büfesinde “Cezalı Vize”

“…Yarın ya da öbür gün ya da herhangi bir gün, sizin de gününüz aksiliklerle başlarsa, “Amma da şanssız bir günümdeyim” diye yakınmaya başlamayın hemen. Çocuğunuz o sabah ayakkabılarını hızlı giyemediği için otobüse yetişememiş ve okula geç kalmış olabilir. Aceleyle kahvaltı ederken çay bardağını üstünüze dökmüş olabilirsiniz… Kapıdan çıkarken ayağınız kayabilir ve düşebilir, üstünüzü başınızı kirletebilirsiniz. Hemen başlamayın yakınmaya… Bu yazıyı aklınıza getirin ve sonra da sevinin…> Şirket genel yönetmeninin oğlu o gün ana okuluna başlayacaktı. Babası okula onu kendisi götürdü ve bu nedenle o sabah işe zamanında gidemedi...> Şirkette çalışanlar her sabah sırayla poğaca getirmeye karar vermişlerdi. Poğaca getirme sırası o sabah John’daydı. Poğaçaları aldı ama o sabah işe geç kaldı…> Sheby’nin çalar saatinin pili o sabah bitmişti. Uyanması gerektiği zamanda uyanamadığı için o sabah işe geç gitmek zorunda kaldı…> Kavşakta bir trafik kazası olmuştu ve yol kapalıydı. James da o sabah işe geç gitti…> Lary soluk soluğa kalmasına rağmen otobüse yetişemedi ve işe zamanında gidemedi…> Bob kahvaltıda pantalonuna reçel damlattı. Otobüs durağına gitmek yerine pantalonunu değiştirmek için yatak odasına gitti ve doğal olarak işine zamanında gidemedi...> Gary’nin otomobilinin aküsü bozulmuştu. Otomobilini bir türlü çalıştıramadı ve işe geç kaldı… Tüm bu kişiler, bugün yaşıyor olmalarını o sabah başlarına gelen küçük aksiliklere borçlular. O sabah başlarına bu küçük aksilikler gelmemiş olsaydı, hiçbiri işine geç kalmayacaktı ve işlerine zamanında gittikleri için de o sabah ölmüş olacaklardı. Çünkü o sabah 11 Eylül günüydü ve bu kişilerin tümünün iş yeri New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin “İkiz Kuleleri” idi...”

Vize (06.2021) > Ceza > Dava > Gerekçeli Kararın Güzelliği (01.2022) ve ZM68 Mesajlarıyla Sedef Hanımlı “Umutsuz Vak’a”

Merhaba

Yazımın başlığı “Gerekçeli Karar” da olabilirdi. Bu yazımı 23 Ocak günü Çeşme’de salonda yazıyorum (24 Ocak’ta yine salonda bitirmeye çalışıyorum). İlk defa sıfıra yaklaşan sıcaklığı ile buz kesen Çeşme’de camlı bölmede değilim. Elektrikli ısıtıcı camlı bölmede ayaklarımı ısıtsa da sırtım üşüyor. Bu nedenle salona geçtim ve klima + şömine ile gerçek, fiziksel sıcağı hissederek yazıyorum. İster elektrik, ister doğalgaz ya da motorin ile kalorifer fark etmiyor cepleri yakarken sırtları üşüten çözümler olarak ısınsam da yüreğim üşüyor… Pandeminin ilk yılı olan 2020 de aldığım odunlarla yanan şömine bugün bize lüks olmaktan öte gerçek ısınma kaynağı. Hem kendi (MNC) adıma hem de C13 olarak Copcular adına şükür ve şükran dolu olmanın yanısıra ülkem insanları için dua etmekten öte bir şey gelmiyor elimden…

Aksilikler ve Bilinmeyen Kader Oyunları

Yazımın girişindeki anlatım “Bütün Dünya Dergisi“nin Aralık 2003 sayısından bir alıntıdır. Neden şimdi gündemimde ? Yaklaşık on gündür arabam kapımın önünde değil. Aldığım bilgiye göre Cuma (28.01.2022) gününe kadar da olmayacak. Fesh edilmesin diye yönetim görevini kabullendiğim derneğimizin (https://www.borzemliler.org/blog/) 2022 yılı ilk yönetim kurulu toplantısını yapmak için Bornova ZMAEnstitüsü‘ne gittiğim 11 Ocak 2022 günü Çeşme’ye dönerken küçük ve anlamsız bir kaza yaptım. Ben buna “Gerekçesiz Kaza” diyorum. Neden böyle dediğimi açıklayacağım. O gün ayrıca Işıkkent’e gidip Netdirektli Semih Kırgel‘den derneğin web sayfasını etkinleştirmek için yardım istedim. Bu oyalanmalarla dönüş akşama doğru olunca her zaman olduğu gibi Güzelbahçe’de Kule‘nin yolunu tuttuk. Bir de ne görelim; yılların kapsamlı ve yerleşik balık restoranı olan Kule kapısına kilit vurmuş. Bu durumda rotamızı Zeytinler’deki Hanedan’a çevirdik. Gece karanlığında Zeytinler-Germiyan kara yolunu hiç sevmediğimi defalarca söyledim. Yol dar; orta şerit çizgileri silik ve yol kenarındaki kedi gözleri yetersiz. Bir de yaş seksene gelirken gözlüğün camları karşıdan gelen aracın uzun ışıklarında görüşü sıfırlayınca bu yol beni hep korkutuyor. Yine de bir çıkışlık otoyola geri dönüp girmeyi düşünsem de yapmadım. Başıma gelecek varmış. O gün yolculuğumun gidişi ve dönüşü yoğun yağış altında geçti. Öyle ki özellikle dönüşte otoyolda sağ şeride geçip hızımı doksan yüz sınırında tutmaya çalıştım bir ara. Ne var ki, bir süre sonra aşırı yağmur olsa da alışkanlık baskın çıkıyor ve bir de bakıyorsun ki yine sol şeritte ve yüz otuz sınırındasın. Bu nedenle Germiyan Köyü içindeki “Gerekçesiz Kaza” belki de hem o gün hem de son on beş gün arabasız yaşamakla bizi yazımın girişindeki aksilikler benzeri ciddi sıkıntılardan korumuş olmalı. Bunu kimse bilemez ve oğlum Ümit’in hemen her gün kahvaltıya gelip de bizi istemesek de arabasıyla bir yerlere götürmesi bize arabasızlığı yaşatmıyor. Binlerce şükür ve şükranla dua ediyoruz. Kaza gerekçesiz; peki ya “Gerekçeli Karar”…Bundan önce yaşadığım kazaya neden “gerekçesiz” diyorum ?

Hanedan’dan çıkıp yağmur, karanlık, yolun belirsizliklerindeki zor bir yolculuktan sonra köyün meydanına gelip durdum. Burası Germiyan Köyü caminin önünde, Atatürk büstünün de olduğu küçük bir meydan ve sağ tarafta bakkala mal indiren bir kamyonet. Yolun sol tarafında bir mıcır yığını ve durunca geri gitmek yerine ileri gittim. Anlamsızdı. Çünkü ilerisinde de bir kepçe ve yolun devamı yok gibi. Gidip de nereye gidecektim ki ? Tamam ileri gittim de kamyonetin arka kapağının açık olduğunu dikkate almadım. Açık kapak kamyonetin solunda yaklaşık yirmi santim dışarı çıkıyormuş. Bunu sağ aynayı kopartıp kapıyı çizdirince anladım; iş işten geçtikten sonra. Kazasız geçseydim yol beni bir yere götürmeyecekti ki…! İşte bu nedenle “Gerekçesiz Kaza” diyorum ben yaptığım bu anlamsız işe… Belki de öncülünde ve/veya ardılında beni nice daha büyük sıkıntılardan kurtardı bu kaza…Sigorta acentam sevgili Aydınçelebi‘ye yol gösterici yardımları için şükür ve şükranla teşekkür ediyorum. Altmışlı yılların sonlarında asker olmanın kısıtlarının oluşturup geliştirdiği Erzurum’dan kalan ve aynı sevgiyle süren dostluklarına da ayrıca teşekkür ediyorum. Ve kapıma yapıştırılmış bir PTT Kargo belgesindeki not “Muhtara uğra !“.

Gerekçesiz Kaza ve Gerekçeli Kararın Güzelliği

Pandemi nedeniyle daha çok Çeşmeli olunca ikametgah adresimi resmen Çeşme’ya aldırdım. Mavişehir’in muhtarını da severdim; ancak Çeşme’de Yalı Mahallesi Muhtarı Ali Ekber‘i daha çok sevdim. Hem her sıkıntıya (patlayan su boruları; kesik elektrikler; araba çarpan köpek; kaçak binanın yıkılan kalıntıları vb) anında müdahil olması hem de geçen gün beni evde bulamayan PTT Kargo’nun kendisine bıraktığı belgeyi evime kadar getirmesi bana bir sözü hatırlattı: “Biz, bir köyde kırk kişiyiz; birbirimizi tanırız“. Meğer gelen belge “Konya-Ereğli Sulh Ceza Hakimliği“ndenmiş. Mahkemenin verdiği kararın gerekçesindeki detaylarda güzelliği gördüm ve onu yazıma konu etmeyi istedim. Bundan önce bir de gündemime düşen “Gece Yarısı Tutuklama” dan söz etmeden geçemeyeceğim. Ne demiş de tutuklanmasına karar verilmiş ? sorusuna doğru yanıtı bulamadım. Oğluma sordum. Internette baktım ve içinde “Saray-Öküz-Ahır” geçen bir Çerkez Atasözü imiş gerekçesiz olgunun tutuklanma gerekçesi…Şık olmamış; güzel olmamış. Ne var ki; bu tür yaklaşımlar salt bugüne has değil ki ! Aynı sözleri daha önce Fazıl Say (08.04.2014 de); emekli büyükelçi Namık Tan (30.12.2019 da) söylemiş. Demek ki gerçekten de bir ata sözü imiş. Yine de Uğur Dündar’ın yönetiminde ve iki partili milletvekili yanında ekranlarda söylenen bu söz şık olmamış ! Dilin kemiği yok (kemiksiz olan tek organ da dil değil). Sözcükler birbirini tetikleyince Ziya Paşa‘nın “Terkib-i Bend”indeki ünlü sözü düşünüyorum ve linkini verdiğim videoda otorite açıkca kime söylendiği net olan sözlerinde ne diyor ? (https://www.facebook.com/watch/?v=645765515852114):

“bed asla necabet mi verir hiç üniforma, / zerdüz palan vursan eşşek yine eşşektir”

Bir zamanlar Şeyhî‘nin “Harnamesi“nde de benzer seslenişler yok muydu ? Kimden kime böylesi bir seslenişi düşündüğümde Emel yengemin bir sözüne hakvermeden edemiyorum: “Her istediğini söyleyen, hiç istemediğini işitir”. Bunu hep görüyorum. Ne var ki; o kişi kendinde başkalarına hakaret etme hakkı görüyor ya işte en çok bu bana dokunuyor.

Günümüzde soğuk ve ısınmayı zorlaştıran zamlar; kar ve ekmek kuyrukları; “…geçmesen de girmesen de; o köprü bizim köprümüzdür; o tünel bizim tünelimizdir” şarkısını söyleten “El Mecbur” durumların yükü altında inlerken Dr.Kabaş‘ın kim olduğunu bilmiyordum. İlgimi de çekmiyordu. Merak, üşümenin önüne geçti ve araştırınca neler girdi paradigmamın açılan yeni kapılarından. Sedef hanımın başını derde sokan sözlerinin video görüntüsünü buldum. Sakıncalı görülen sözlerini bipleyerek yazıma ekledim.

Sakıncalı Sözcükler

Rivayet olunur ki; Abdülhamit’in istibdat döneminde (tek bir yöneticinin toplumu baskı altında yönetmesine dayanan düzen, baskıcılık, hiçbir hakkın ve özgürlüğün bulunmadığı tek adam yönetimi; 14.02.1878 den sonraki 30 yıl) “Burun” ve “Yıldız” demek yasakmış. Çünkü her iki sözcük de padişahı anımsatıyormuş. Ve bugün haklı ya da haksız onun iddiasında değilim; sadece yapılanın, yapılma şeklinin, ardına eklenen kuyruklarla kışkırtan mesajların şeklinden rahatsızım ve ülkemin insanları açlık, yokluk, yetersizlik, soğuk vb yaşam sıkıntıları çekerken Namık Kemal‘in bir beyti düşüyor zihnimden klavyeye:

“Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hürriyet ?/ Çalış, idraki kaldır, muktedirsen âdemiyetten!” Düşünceyi, eğriyi doğruyu ayırt etmeyi, doğruyu seçme bilincini yok edemediği için abuk sabuk gerekçelerle eziyetini sürdürüyor. Çok iyi biliyor ki tünelin sonundaki ışık üzerine doğru gelen şimendiferin ışığıdır ve tünel gittikçe daralıyor: kaçacak yer yok…

Doktorasının Son Cümlesi

Videoya bakınca sevdim Dr.Kabaş‘ı ve merak etmeye başladım kimdir acep diye ? Bu arada kitaplarından birini “Soru Sorma Sanatı (Doğan Kitap, 2009)” özellikle satın almak istedim; ancak tükenmiş, bulamadım. Sadece sahaflarda var görülüyor ve onlar da 17.50 TL lık kitaba 60-80TL arasında fiyat belirlemişler (https://www.kitapyurdu.com/kitap/soru-sorma-sanati/128269.html). Bu durum hem Sedef Hanıma ve hem de kitaba olan ilgimi artırdı. Neden derseniz ? (Demeseniz de ben yanıtlayacağım) 1987 den beri SSTC (*) ile bezenmiş olarak geçiyor iş ve özel yaşamım ki bunun da dışa yansıyan en önemli etkisi “Soru Sorma Becerisi ve Hevesi“. İşte bu “Soru Sorma” konusu beni Sedef hanıma yakın kıldı ve bu kez de “Doktora Konusu”nu anlamaya çalıştım (2007 yılında Prof.Dr.Yasemin Giritli İnceoğlu danışmanlığında). Önce tezinin son cümlesine baktım: “Öyle siyasetçiler var ki, yolsuzluk dosyaları var; bu kamburla dolaşıyorlar. Ama kendileriyle söyleşi yapıldığında karısı ile nasıl tanıştığı, hangi marka gözlük taktığı ve en sevdiği yemeğin ne olduğu soruluyor, böylece aslında onun işlediği suçlar, onun işlediği günahlar bir anlamda meşrulaştırılıyor. Bunlara itirazım var.

Cezalı Vize

Aracımın vizesi için randevu aldım (Haziran 2021). Yola çıkmadan e-devlet’ten durumuma baktım. Ödenmemiş trafik cezası olduğunu göremedim. Gönül rahatlığıyla Çeşme’den yola çıktım. Vize için zahmet çekmeyeyim diye Netdirektli Çağlar vize yaptırma görevini üstlendi. Randevu sırası gelince “İki trafik cezan varmış Mustafa Amca” diyen sesine şaşırdım telefonda. Hemen oğlum Kerem’e durumu anlattım. İki cezayı da ne olduğunu düşünmeden hemen ödedi Kerem ve vizeden geçtim. Bu cezaları anlamakta zorluk çektim. Çeşme Trafik Büro Amirliğin’de cezaların ne olduğunu öğrendim. Ancak anlam veremedim. Birisi “Girilmez yola” girdiğim için olan ceza idi ve erken ödeme ile ödemiştim. Şirinyer’e gittim. Taşıtlar Vergi Dairesi’nin ilgili birimleriyle görüştüm. Ödemem kayıtlarda görünmüyordu. Ödeme makbuzumu aradım ve buldum. Buna itiraz ettim. Ödediğimi kanıtladım. Mükerrer olan ödemeyi bir süre sonra iade ettiler.

İkinci ceza ise mantıksızdı. Meğer 22.03.2020 günü Konya-Ereğli’ye gitmişim. Saat 19.00 da (ki o saatlarda ortalık kararmış olmalı) sözde sis lambalarını yakmışım. Fahri trafik müfettişinin birisi tutanak tutmuş. Trafik Şubesi ceza tahakkuk ettirmiş. Mavişehir’deki evime evrak bırakılmış (sözde uyarı notu ile muhtara). Ancak bu konuda duyarlı olan ve benden gerekli talimatı almış olan blok görevlimizden bu konuda hiç bir mesaj almamıştım. Bu nedenle bir yıl sonra 2021 Haziranında vizeye girerken benim adıma Kerem 105TLlık cezayı 217TL olarak ödemiş. İlginç olanı ne ben ne otomobilim, ne sözü edilen tarihte ne de ondan önce ve sonra Konya-Ereğli’ye hiç gitmedik ki sis farı açık diye ceza yazılsın… Rahmetli Ecevit’in dediği gibi bu durumu “içime sindiremedim”. Dava açarak itiraz etmeye karar verdim. Bu durumu WhatsApp Grubumuz olan ZM68 de paylaştım ve aldığım ilk responsları yazımın ekindeki videoya ekledim. Bu mesajların fonuna da Nezuş’la nişanlı olduğum 1964 yılında fakülte bahçesinde çektirdiğimiz fotoğrafları koydum.

Umutsuz Vak’a mı ?

Düne ait olan ceza ve dava mı; yoksa güncelin yüksek eleştiri dozunu kabullenmekte zorlanan otoritenin tutumu mu umutsuz vak’a (en azından gece yarısı tutuklanmaların son bulduğu sözlerinden sonra) ? Yazımın amacı “Gerekçeli Kararın Güzelliğini” bana ait örneğin sözcükleriyle paylaşmaktı. Yazım uzadıkça uzadı ve artık burada yazmalıyım. Hakime hanım “usul ve esas” açısından süreç yönetimini tek tek sorguluyor ve yanıtlarını veriyor. Örneğin

  1. Kabahatlar kanununa göre idari yaptırım kararı hakkında başvuruda (MC) bulunabilir mi ? Yanıt: Evet, bulunabilir.
  2. Peki doğru adres başvurmuş mu ? Yanıt: Evet, hakimliğimizin yetki ve görev alanında.
  3. Başvuruda bulunanın başvuru hak ve yetkisi var mı ? Yanıt: Evet, var.
  4. Süresi içinde başvurmuş mu ? Yanıt: Her ne kadar karşı taraf (İEM) buna itiraz etmiş ise de muhtara bırakılan belge eksik olduğu için süresi içerisinde başvurmuş (sayılır)
  5. Dosya (başvuru) incelenmeye değer mi ? Yanıt: Evet ve incelenmeli
  6. Talep net mi ? Yanıt: Evet, kural ihlali yapmadığı ve Ereğli’ye hiç gelmediği
  7. Fahri trafik müfettişinin yaptırım kararını destekleyecek, kanıtlayacak tutanağının ekleri var mı ? Yanıt; Hayır, yok
  8. Fahri trafik müfettişinin hazırladığı tutanak resmi evrak mıdır ? Yanıt: Bu konu doktrinde ve uygulamada ihtilaflıdır ve bu tutanağı destekleyecek dosyada başka bir belge yoktur.
  9. Bu durum idarenin belirliliği ilkesine ve hukuk devleti ilkesine uygun mudur ? Yanıt: Hayır, her iki ilkeye de aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle;
  10. Sonuç ? Yanıt: Başvuruya konu idari yaptırım kararı hukuka aykırı olduğu anlaşıldığından kaldırılmasına ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir:
  • Başvurunun kabülüne;
  • İdari yaptırım kararının kaldırılmasına;
  • Kararın İzmir İl E.Md.lüğüne tebliğine;
  • Başvuruda bulunana tebliğine;
  • Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına
  • 5326 sayılı yasanın 28/son maddesi gereğince kesin olmak üzere karar verildi (07.01.2022)

Geçen yıl Temmuz ayının 5nci günü başvuruda bulunmuştum ve altı ayda sonuçlanmış oldu. Birkaç iletişim gideri (~50TL) dışında bir masrafım olmadı. Hak yerini buldu. Ben ve otomobilim ne sözü edilen tarihte ve ne de öncesinde ve sonrasında sözü edilen yere hiç gitmedik. Pandemi koşullarında Çeşme/İzmir güzergahı dışında sağlık nedeniyle (Aydın Göz Hastanesi) bölgemizde yaptığımız bir-iki seyahatimiz Aydın-Kuşadası, Ödemiş’ten öteye olmadı. Kaldı ki sözü edilen gün bizim yaşımız için sokağa çıkma yasağı vardı. Daha da ötesi sis far ışıklarını yakma gerekçesiyle hazırlanan tutanakta saatin 19.00 olarak yazılı olduğuna bakılırsa Mart ayında o saatde hava kararmakta ve sis farlarının yakılmasını uygun kılan hava koşulları da söz konusu olabilirdi. Her neyse !

Sözün özü; cezalı vize ile Temmuz 2021 de başlayan hak arayışı serüveni “Gerekçeli Kararın Güzelliği” ile biz ZM68 grubuna belki “Paradigma Değişikliği” açısından ve hatta “Hiç bir zaman geç değildir” inanışıyla bir mesaj vermiş olabilir. Öte yandan bugüne dek önce karar verilip de neden gerekçeli karar günler, haftalar alır diye aklıma takılan bir soruya da yaşadığım örnekle somut bir yanıt bulmuş oldum. Bu yazıma başlarken çerçevem bu olmasına karşın gerek “Gerekçesiz Kaza” ve gerekse “Gece Yarısı Tutuklaması”nın sürüyor olması ile çeşni kazanan yazımı gerek ekli görselindeki bipli kısımda ve gerekse Dr.Kabaş’ın 2007 yılındaki doktora tezinin son cümlesinde söylenmeyen nice sözlerin zihni yoran sessizliklerini düşünmeden ve kısıtlarıyla sözcüklere dökmeden edemedim.

Şükür ve şükranla, sanayi bölgelerine gelen 72 saatlik elektriksizliğin ruhumu yakan ardıllarıyla enseyi karartmamaya çalışarak umutlarımı sürdürüyorum; sağlık ve esenlik dileklerimle.

Öykücü


(*) SSTC > Sahip olduğumuz değerlerin farkına varmak ve…>>>

~80 / 90 lar : Selling Skills Training Course (Satış Gücü > Sahra Gücü)

2000 ler : Soru Sorarak Tabiiki Canım (G.Temizel > İş Gücü)

2020 ler : Self Style by Trained Competence veya “Soft Skills by Trained Competence”