Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “Hairy (!*?)”

YaÅŸam Büfesinde “Hairy (!*?)”

“…BHAG : Ä°nsanı küçük düşünmekten alıkoyar mı ? > Hemen eriÅŸilemez ama görüş alanı içinde midir ? > Büyük Zorlu Cüretkâr Hedef korkutucu olmaz mı ?> “Zor” ve “Kıllı” sözcükleri nasıl olup da “Hairy” içinde birbiriyle buluÅŸuyor ? > Uzun erimli hedef nasıl olur da aciliyet duygusu yaratır ? > Bu durum gerçek bir PARADOKS deÄŸil mi ? > Bugünden baÅŸlayıp yarına, öbür güne, 365 güne, 3650 güne uzanan inancın potansiyel deÄŸeri için takıntı, saplantı, yoÄŸunlaÅŸma ve odaklanma motive edici mi yoksa yıkıcı mı olur ?> Ä°nsanlara amaç duygusu aşılamanın en iyi yolu nasıl olur da “Kıllı” olur ?…1.En güçlü baÄŸları PEKÄ°ÅžTÄ°RMEK; 2.Networkü GENÄ°ÅžLETMEK; 3.Önce daralıp sonra GENÄ°ÅžLEMEK ve 4.Eski iliÅŸkileri CANLANDIRMAK…Ne demek ?…”

 

MESTBalkon Sohbetleri 2014 / Kuzenler ve Kahkahalar

Merhaba

Çok sıcak bir gece geçirdik. Ä°lk defa terledik. ÇeÅŸme’nin, Esenyalı’nın alıştığımız serinliÄŸine yakışmadı dün gece. Yine de klima açmak gerekmedi. Sabah kalktığımızda dinçliÄŸimizde hafif bir düşüş gözledik. Daha dikkatli olmakta fayda var. Su ve mineral madde dengesine dikkat etmek gerek. Bu arada iyileÅŸme süreci devam eden saÄŸlığa odaklanmaktan azıcık kaçınmanın psikolojik yararlı olacak diye bloÄŸuma döndüm. Bakışımı uzaklara yönelttim. Netgilleri özlediÄŸimi hissettim. Koronalı günlerin dayattığı “yeni normal” için kendi tarzlarını bulup bulmadıklarını düşündüm. Daha doÄŸrusu yarattıkları tarzın bireysel kabullerini merak ettim. RutinleÅŸti mi ? Uyumlarında sıkıntı var mı ? Koronadan önce “Ev/Ä°ÅŸ Dengesi” incelemeye deÄŸer konu idi hemen her iÅŸ yerindeki üretici, yönetici ve lider yöneticiler için. Åžimdilerde iÅŸi evden yönetmek ağırlık kazandığına göre bu tarzın beklenmeyen ekstraları oldu mu ? Peki baÅŸlıktaki “Hairy” ne alâka …

Geçen gün yüzümdeki maskeyi çıkartırken elimdeki telefonu düşürdüm. Camı kırıldı. İçim cız etmedi. Çünkü o günlerde EMOT Dünyasında saÄŸlık sorunlarına odaklıydım. ÖnceliÄŸim malda deÄŸil candaydı. Telefonun kırılmaz cam koruyucusu vardı; yine de kırıldı. Kırıldıktan sonra yeniden bir ekran koruyucu taktırdım. Amacım kırık cam parçacıklarından yüzümü korumaktı. Hatalı olan bendim. Hatamdan öğrendim mi ? Hayır. Sonuca böyle kolayca razı oluÅŸum öğrenmemi engelledi mi ? Belki. Ekranı kırık telefon sosyal statüme zarar vermiyordu bana göre; rahatsızlık hissetmiyordum. Fonksiyonları eksiksiz sürüyordu. Bu bana yetiyordu. Sıkıldığımda, sessiz bekleme anlarında “Çarpanga” ile vakit geçiriyordum. “Vakit öldürme” demek daha doÄŸru olur. SessizliÄŸimi gören oÄŸullarım (EKÃœ Trio) üç koldan yenisi için yarışa geçtiler. Kerem’e nasip oldu ve böylece IPhone 8 den 10 a terfi ettim. Hep böyle yapıyorlar. Ne zaman buna benzer büyük küçük bir sorun yaÅŸasam hemen anında sundukları çözümle beni bir kulvar (!) yukarı taşıyorlar. Sevgili Ersin’le son günlerdeki diyalogumuzun odağındaki “Glück und Unglück” böyle bir ÅŸeyi iÅŸaret ediyor olsa gerek…Allah hepinize böylesi oÄŸullar-kızlar-torunlar nasip etsin.

Demek ki; iki iÅŸi birden yapamıyormuÅŸum. Maskeyi çıkarırken telefonu elden bırakmak veya telefon elindeyken maskeyi çıkarmamak gerekiyormuÅŸ. Hatamın bedeli ceza yerine ödül olunca öğrenme eÄŸrim yamulmuÅŸ gitmiÅŸ. Bir hafta sonraydı. EMOT’dan Ata yoluyla Medikalpark’a yolcu olmuÅŸtuk. Kerem’de yemeÄŸe davetliydim. Maskemi çıkarırken gözlüğümün sapı elimde kaldı. SaÄŸ kulağıma takılı tek sapla gözlükçüye kadar gittim. Gözlüğüm multifokal olduÄŸundan gördüklerimi netleÅŸtirmek için ara sıra sol camı elimle bastırmam gerekiyordu. Gözlük sapına cep telefonundan daha fazla üzüldüğümü itiraf etmeliyim. Nedenini bir Hasrettin Hoca fıkrasıyla aÅŸağıda anlatmaya çalışacağım. Bundan önce gözlükçüdeki son durumu aktarayım. Sapı yerine takıverir sandım. Ä°ÅŸin aslı öyle deÄŸilmiÅŸ. Yurt dışından menteÅŸesi gelecekmiÅŸ. Gözlüğümü bırakıp eskilerden bir gözlükle durumu idare ettim. Hâla da idare ediyorum. Laf aramızda hem gördüklerimin netliÄŸi düşük, hem de silikonlu parçalar burnumun üstünü acıtıyor (Neden kırmızı deÄŸil de beyaz ÅŸarap içtiÄŸinin gerekçesi de böyle bir acıtma olayı ki çok bilinen bu fıkrayı bir baÅŸka vesile-yeri geldiÄŸinde-paylaşırım). Gelelim neden gözlük sapının çıkışına telefonun ekranını kırmaktan daha çok üzüldüğüme…

Nasrettin Hoca’nın karısı ölmüş. Hoca bir hafta aÄŸlamış. Daha sonra hocanın eÅŸeÄŸi ölmüş; hoca iki hafta aÄŸlamış ve aÄŸlamayı kesmemiÅŸ. Köylüler bu duruma ÅŸaşırmışlar ve hocaya sormaya karar vermiÅŸler. İçlerinden biri köylülerin sözcüsü olarak hocaya “Hocam karın öldü bir hafta aÄŸladın. EÅŸeÄŸin öldü iki haftadır aÄŸlamaktasın… Bu ne haldir ?” diye sorunca hoca “Karım ölünce, üzülme hocam yenisini alırız dediniz. EÅŸeÄŸim ölünce hiç kimse yenisini alırız demedi“. Telefon ve gözlük…Hoca haksız mı ?  Gelelim “Hairy” sözcüğüne.

Hairy” sözcüğünün anlamını öğrenmek için internete girdiÄŸimde 72.700.000 sonuç olduÄŸu bilgisini görüyorum. Hemen çoÄŸunda ilk sırada yer alan anlamı “Tüylü ve Kıllı”  ise de öne çıkan anlamlar ve ben hep ve sadece böyle bilirdim. Halbuki diÄŸer Türkçe karşılıkları da varmış birbirinden sanki iliÅŸkisiz, ilintisiz :

  1. Kıllı, tüylü
  2. Kıldan yapılmış
  3. Kıl gibi
  4. Tehlikeli
  5. Mükemmel
  6. Saçlı
  7. Riskli, zor
  8. Çok zor

Kevin Murray “Amaç Sahibi Ä°nsanlar” isimli kitabında Jim Collins’in “Kalıcı Olmak” isimli kitabından bir alıntı yapıyor ve “BHAG: Big Hairy Audacious Goal” kavramına dikkat çekiyor. Kitabın çevirisini yapan sayın Ãœmit Åžensoy bu kavramı “Büyük Zorlu Cüretkar Hedef” olarak Türkçe’ye çeviriyor. Söz konusu kitapların genel çerçevelerini ve ana mesajlarını bilmiyor olsaydım buradaki “Hairy” sözcüğünü “Zor” olarak algılamak aklımın ucundan bile geçmezdi. Geçmemesi doÄŸal; çünkü Ä°ngilizce ile iliÅŸkim hiç bir zaman bu derinlikte olmadı. Ne var ki, ÅŸimdi “Hairy“nin “Zor” demek olduÄŸunu anlasam da yine de “Zor” olanı “Kıllı” olandan ayırıp da kabul etmiyor zihnim. Ä°kisi birden aynı yerde buluÅŸunca bu kez de “Dirty Mind“ım yine devreye giriyor (yer misin, yemez misin). Buradaki kıllı düşünce ortamından akıllıca sıyrılmak için “Let Us Your Story” deki F2 nin “Omurga Metaforu“na geçiÅŸ yapayım.

“Omurgalı Liderlik” adını verdiÄŸim “Frameworks 2” turlarının ilk adımı olan Paris 2005 de “Küçük Beceriler” ile tanışmam en büyük ÅŸansım olmuÅŸtu. Böylece 1987 de SSTC ile baÅŸlayan “Öğrenme YolculuÄŸum” 2005 de “Ustalık YolculuÄŸu“na dönüşüyordu. Bir yıl sonra yine Ä°sviçre’de SSTC nin güncellenmesi ile “BütünleÅŸik Özgün Yapı” ÅŸekilleniyordu. Bundan böyle “BaÅŸarı Formülüm” netleÅŸiyordu. Ä°ÅŸte 15 yıl önce Paris’in doksan kilometre kuzeyindeki bir ÅŸatonun gün ışığı gören salonunda çoklukla “KonuÅŸma Halkaları” ile geçen “Diyalog (Anlam Akışı)” seanslarında “Omurganın Omurları” sorularla anlam kazanıyordu. Bir dizi sorunun yanıtı Öykü, Marka, Tutku ve Strateji alanlarındaki yanıtlarını buluyor ve omurganın orta omurgası olan “Amaç ve DeÄŸerler” ile zirveye ulaşıyordu. Tüm bu aÅŸamaları baÅŸarıyla geçerken DOD1 den DOD2 e geçiÅŸin hazzını yaÅŸamak için “Konfor Alanından Gönüllü Çıkış” etkinleÅŸiyordu. Belki de tüm bu aÅŸamalarda takıntı, saplantı, odaklanma ve yoÄŸunlaÅŸmanın tek sözcükle ifadesi “Hairy” oluyordu. Demek ki kıllı olmanın böyle bir etkisi varmış (kendime dur diyemezsem yine dirty mind ortamındaki içsel fırtınama yakalanacağım. O halde…).

Kullanmakta olduÄŸum gözlüğümün tamir edilmesini bekliyorum. Bu arada eski gözlükle okumam zorlaşıyor. Gözüm sulanıyor. Yeni gözlük almayı da düşünüyorum. Ancak bunun için biraz daha beklemek istiyorum. Çünkü duydum ki yeÄŸenim Emre yakında emekli olacakmış ve Hatay’da gözlükçü dükkanı açmak için hazırlıklara baÅŸlamış. Biraz daha sabredip yeni gözlüğümü ondan alacağım. Åžiftahı bizden bereketi Allah’tan…

Bazen elimde bir kitap bazen de laptoptan dijital ortamdan okumalar ÇeÅŸme günlerimde günlerime anlam katıyor. Özellikle iyileÅŸme sürecinde daha yakın olmak için çoklukla yakın oturduÄŸum uzun zaman dilimlerinde. Evimizde yine bir Melek var; gerçek bir melek ve en içten yardımlarını sunan Melek’e ve buna izin veren Ramazan’a da ayrıca gönül dolusu teÅŸekkür ediyorum; ediyoruz (MNC). Böylece geçen sefer merdiven başında yiten sabır gibi “Kara Melek” anları yaÅŸamıyoruz ÅŸimdilik. Aman nazar deÄŸmesin… Sizce neden nazar deÄŸer ?

Dijital ortamda okuma konuları aramak için tuÅŸlara dokunduÄŸumda hemen her zaman ilk istikamet “HBRBlog” oluyor. Yazımın giriÅŸindeki kırmızılı kısım da oradan…BaÄŸları pekiÅŸtirmek, AÄŸları geniÅŸletmek, Daralıp geniÅŸlemek ve Ä°liÅŸkileri canlandırmak sıralı eylemlerinin Koronalı günlerde sosyoekonomik geliÅŸmeler için ÅŸart olduÄŸunu görüyorum. Amerikalı üç profesör oturup bir makale yazmışlar. Bunu HBRBlog için yapmışlar. Meramlarını üç sayfada anlatmışlar. Hocalardan biri Ohio Devlet Ãœniversitesinde yönetim ve insan kaynakları profesörü; diÄŸer ikisi Kellog Yönetim Okulunda anlaÅŸmazlıklar ve organizasyonlar profesörü ve biri ordinaryüs. Makalenin kimi kısımlarının altını çizdim. O tümceleri paylaşıyorum. Çünkü…

… Covid-19 karşısında hepimizin aynı fırtınada ama farklı gemilerde olduÄŸumuz söyleniyor…Bu fırtınada kendimizi ister bir salda ya da bir yatta bulmuÅŸ olalım baÅŸkalarıyla baÄŸlantı kurma ihtiyacı (özellikle krizler sırasında) insanlığın ortak özelliÄŸidir. Hükümetler, meslek örgütlerimiz ve iÅŸ çevremiz bize bir miktar destek sunabilse de bu kurumsal güvenlik aÄŸları genellikle çok deliklidir ve çalkantılı dönemlerde, örneÄŸin iÅŸimizi kaybettikten sonra, bu deliklerden düşmek çok kolaydır. Kriz dönemlerinde bu delikleri kapatıp bizi mali ve duygusal serbest düşüşlerden koruyansa kiÅŸisel baÄŸlantılarımız; yani dost, aile, meslektaÅŸ ve tanıdıklarımızdır…”

Yukarıdaki paragrafın son cümlesine takılıp kalınca arÅŸivimdeki video kayıtlarını incelemeye baÅŸlıyorum. Uzak ya da yakın ilintili nasıl bir görsel ekleyebilirim ? diye arayışlarımı çerçevelendiriyorum. Altı yıl önce profesörlük için akademik ortamadaki (Ãœniversite hastanesi) zorunlu yıllarını tamamlayan sevgili oÄŸlum Eray’ın ilk “MestleÅŸme GiriÅŸimini” tarıyorum. Beyin ne ararsa onu bulurmuÅŸ. Kuzenlerin yer aldığı balkon sohbetlerini özetliyorum. Ekmel’in fıkraları ve Bülo’nun siyasetçi stilinde kahkahaların baskın olduÄŸu kareler, seçiyorum. Yazıma eklediÄŸim kolajda “Aile > Dost > Tanıdık > MeslektaÅŸ” desteklerindeki “Ä°mece”nin yansılamalarını samimi sözcüklerle görebilirsiniz. Daha ne ister insan; binlerce şükür…

Bu yaklaşım aynı zamanda bana, daha geniÅŸ açı ile baktığımda ülkemi düşündürüyor. “Ä°mece” sözcüğünün geçmiÅŸini  anımsıyorum. En sıkıntılı dönemlerdeki “komÅŸu dayanışması” ve özellikle de “mahalle kültürü“nü düşünmeye baÅŸlıyorum. “Çok delikli Güvenlik AÄŸları” ve bu deliklerden kolayca düşen insanlar tanımını çok sevdim. Demek ki her yerde aynı hikaye… Hükümetler eÅŸe, dosta, akrabaya, hısıma, binacılara, köprücülere, liyakatsizlere, elindeki kılıçla oy devÅŸirmeye çalışan hokkabazlara, kutucu ve kasacılara ulufe dayatırken “cep delik cepken delik” misali yetersizliklerle asgari ücretin yarısına mahkum edilen, bunu da bulamayan, iÅŸsiz kalan kiÅŸiler hâla yaÅŸamlarını sürdürebiliyorsa bence sadece ve sadece “Aile, Dost, Tanıdık ve MeslektaÅŸ“ların etkisiyle ayakta kalabiliyorlar.

Temmuz bitiyor. Yarın bayram. ÇeÅŸme’ye geleli altı ay olmak üzere. Yazı ortaladık. Güz gelecek. Havalar soÄŸumaya baÅŸlayacak. Gençler yazlıkları kapatacak. Åžehre dönüş hızlanacak. Belki okullar açılacak. Korona geçecek gibi görünmüyor. Yasaklar yeniden konacak. Biz belki de daha çok ÇeÅŸmeli olacağız. Bu durumda yalnızlığımız artacak. MahsunlaÅŸacağız. Özlemler ağırlaÅŸacak. WA.lı ya da Zoomlu görüşmelerle avunacağız. Peki nereye kadar ? Nereye kadar korkuların etkisinde sürecek yaÅŸam ? Yeni rutinimiz bu olduÄŸunda ruhumuz hasarsız kabullenebilecek mi bu sınırları yaÅŸam gölünün karşı kıyısı görünürken ? Bu sorularla yine bardağın boÅŸ kısmına takıldım. Dolu kısmında öylesine şükredilecek deÄŸerlerimiz var ki…

Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Öykücü