“…Adamın biri bir gece bir rüya görmüş. Upuzun bir kumsal boyunca yanında Tanrı ile yürüyormuş. Onlar yürürken de tam karşılarında gökyüzünden bir film şeridi gibi adamın hayatından sahneler geçiyormuş. Kumsal adamın hayat yoluymuş sanki… Adam kumda iki çift ayak izi kaldığını fark etmiş. Ayak izlerinin bir çifti kendisine, diğeri ise Tanrı’ya aitmiş. Hayatının son sahnesi de gökyüzünden geçtikten sonra adam, kumdaki ayak izlerine boydan boya bir daha bakmış. Ve birden bir şey dikkatini çekmiş. Hayat yolunun pek çok bölümünde kumda sadece bir çift ayak izi görünüyormuş ve adam dehşet içinde fark etmiş ki; ayak izleri hayatının en kötü, en acı anlarında teke iniyor. En acı zamanlarında hayat yolunda yapayalnız yürüdüğünü fark etmek onu fena halde rahatsız etmiş. Ve Tanrı’ya sormaya karar vermiş: “Tanrım… Eğer sana inanırsam, senin yolundan gidersem her zaman yanımda olacağını ve her zaman yanımda yürüyeceğini söylemiştin…Oysa hayat yoluma bakıyorum. En zorlu en çetin en acılı anlarımda sadece bir çift ayak izi görüyorum kumda. Anlayamıyorum Tanrım anlayamıyorum. Hayatın kolay günlerinde yanımda yürüyorsun da sana en muhtaç olduğum anlarda beni niye terk ediyorsun ? Tanrı gülümseyerek cevap vermiş: “Ben seni çok sevdim ve hiç terk etmedim. Hayat yolundaki en zorlu sınav günlerinde, en acılı ve en kötü anlarında kumda hep bir çift ayak izi gördün. Çünkü o zaman ben seni kucağımda taşıyordum“…”
Tanrı zar atmaz; Tanrı silgi kullanmaz. Kendinizi sorgulayın ve …; Festival ve Panel; Netgilli Baba ve Oğul; Tulumbayı sırtlamak
Merhaba
Yazımın başlığındaki “ME SAFE” ayrık sözcüklerini daha önce “Mesafe” den türetmiş ve ikisini birlikte bir yerde kullanmıştım. Bugünlerde hem “Mesafe” hem de “Sağlığı Koruma” önlemlerindeki “Üçlü Öneri” gündemin ilk sıralarında yerini koruyor. Biz yetmiş beşlikler evde otursak da vaka ve vefat kayıtları hızla düşüş gösterse de “Yeni Normal” de “Mesafe” “ME SAFE” için önemini koruyacaktır. Umarım bugün dayatmayla, adına “Sosyal Mesafe” koyarak, sabunla daha çok dost olarak ve yaşamı maskeli baloya benzeterek edindiğimiz davranış biçimini “alışkanlık” kılarız ve daha az sıkıntılı günler yaşarız. Bu duaya “amin” derken içimde eskiye dönüş adına umutsuzluğum da filizleniyor.
Geçen hafta sonunda sokağa çıkmak yasak mı değil mi derken yetmiş beşliklerin aklı biraz karıştı ve benimkisi de yine kirlendi (Dirty Mind). Konu sorumlusu (SB): “Yasak yok” dedikten hemen sonra bir başka sorumlu (DB) “Bekçi Mürteza” gibi “Yassah hemşerim” dedi. Bunu göre cumbaba “ben sizin babanızım ben ne dersem o olur” tutumuyla “Yasağı kaldırdım” demesi kaybolan eşeğin bulunması gibi 65 altını sevindirdi. Internette kimileri bunu Artema’nın reklam sloganına benzetse de benim kirlenen zihnim nedense “O… nun neden çocuğu olmuyor ?” açık uçlu sorusunun yanıtıyla; limonları okşayarak seçen adama limon satıcısının seçmeli sorusuyla ve trene melül melül bakan ineğe sorulan açık uçlu soruya ineğin verdiği 1/364 orantılı açıklamasıyla aklım kirlilik koridorundan uzunca bir süre çıkamadı. Bunu aşabilmek için “ya sabır” çekip yine çatıya çıktım ve merdivenleri tırmanırken aklıma takılan şu soruların yanıtlarını da düşünmeye başladım:
- Koronalı günlerin kısıtlarında, sokağa çıkmanın yasak olup eve hapsolunduğunda kimileri iş ve özel yaşam dengesi için yeni yollar bulabildi mi ?
- Hangi sektörler bu kısıtlardan daha çok etkilendi ? Tarımın zorunlu işleri arasında yer alan bitki koruma sektörü zamana bağlı kritik işlerini tam olarak yapabildi mi ?
- Dijitalleşmenin öne çıktığı zor koşullarda bilişim sektörü (bizim Netgiller) etkilerini ve etkinliklerini artırırken “kesintisiz kolaylık” ve “Hızlı ve kesintisiz erişim” ana mesajları için bir “SWOT Analizi” yapacak olsak neler görürüz ?
- Koronadan sonra “Artırılmış Gerçeklik” ya da “SFS: Siber Fiziksel Sistemler” çerçevesinde “Yeni Normal” de bizi hangi “Fırsat” ve “Tehditler” bekliyor ve bunlarla baş etmeye hazır mıyız ? Sadece “Hazır olmak” değil “RAW Sorgulaması” ile bilgi ve beceri düzeyimizle hangi yanıtlara ulaşırız ?
- Zor koşullar sizi bütünleştirebildi mi? Zor koşullar “İç Dinamikleri” nasıl etkiledi ? Hayatta kalmak, ayakta kalmak adına kısa vadeli çıkarların daha bir fazla önem kazandığı, satışın kral olduğu zor koşullarda uzun vadeli hesaplar yapan teknik ve pazarlama ile gerçek bir bütünleşme sağlanabildi mi ? Bu bütünleşme kalıcı olacak mı ? Yirmi altı yıl önceydi. Ülkesel finans sisteminin çökmesi ile gerçek bir zor yıldı. Kriz yılı yaşanan koşullarda bağ alanlarında İsviçre destekli bir “Çiftçi Destek Ekibi Projesini (Small Farmers Project)” yaşama aktaran “Sultananın Sultanları“nda olduğu gibi “Paradoksları Yönetme Becerisi” geliştirdi mi ? Silolar yıkıldı mı ? Gerçek bütünleşmenin formülü olan (1+1=4) yakalanabildi mi ?
- Zor koşullar öğretici oldu mu ? Şirketlerde tek kârlılık merkezi olan satıştaki satışçılar görevlerinin öncülleri ve ardılları için her günün bir önceki günden farklı öğrettiklerini anlayabildiler mi ? Öncülleri için teknik yönde mesleklerine güncelleyebildiler mi ? Ardılları olarak satışı gerçekleştirmek, kârlılıkla gerçekleştirmek, zamanında gerçekleştirmek için pazarlamanın temel prensiplerini öğrenme gayreti içinde oldular mı ? Yoksa bir satış müdürünün yıllık toplantıda horoza sorulan sorunun yanıtı olarak söylediği gibi “polemiklere girmem, s*ker geçerim” diyecek şekilde işin önünü ardını düşünmediler mi ? Yirmi altı yıl önceydi. Pamuk pazarında ömrünü doldurmuş “…ron grubu” ilaçlarla ve Soçili, Polonyalı, Kübalı promosyonlarla kampanyaların rahatlığında yola devam etmeye çalışıyorduk. Öte yandan Ege’de kırmızı tulumlular ekibi “PL nun Cengaverleri” olarak Akhisar Tütün Otelde karargah kurmuş, seferberlik ilan edilmişti. Satışçının yönetici gönderdiği “gece mektubu” ile “helva yapmak” için kolları sıvamışlardı. Gündüz tarlalarda fink atıyorlar; akşam yemeğini Değirmen’de yiyorlardı. yemekten sonra köy kahvelerinde ikişerli üç ekip olarak nane yağcılık yarışına giriyorlardı. Gece yarısını geçip de vakit yeni günden saat alınca otelin barında birer bira içerken “Neyi iyi yaptık ? > Yarın ondan daha çok yapalım … Neyi yaparken zorlandık ? > Yarın onu daha farklı yapalım.”.. diyerek kendilerini sorgulama pratikleri yapıyorlar, öğreniyorlar, öğrendiklerini paylaşıyorlar ve (1+1=4) formülü ile adım adım ilerliyorlardı. Emekleri boşa gitmemişti. Ustalık isteyen, maliyeti dört kat fazla olan hedef ilacın satışını 150 kg dan sırasıyla, 3,5 > 7.0 ve 14.0 tona çıkarmışlardı. Siz de bugün Koronalı günlerde, zor yılda öğrenme süreçlerinizi etkinleştirebildiniz mi ? Öğrenirken üretip, üretirken eğitildiniz mi ?
- Zor koşullar farkı, farklılığınızı ortaya çıkardı mı ? Daha doğrusu siz bu zor koşullarda potansiyelinizi açığa çıkarmak için, sahip olduğunuz değerleri etkinleştirmek için farkındalığını geliştirdiniz mi ? Yirmi iki yıl önce yeni bir ilacı, yeni ve hiç bilmediğimiz bir pazara (CYP ve Kayısıda Monilya Hastalığı) sokmak için Malatya’nın kayısıları için 1100 km öteden yola çıktığımızda gerçek bir tepki vardı müşterilerimizde. Öyle ki en büyük iki bayiden biri olan Ali Ş. sınıf arkadaşı olan pazarlama müdürümüzün adını kullanıp “Taner bile gelse almam” diyordu. Yılmadık. Birkaç demo yaptık. Bunlardan biri de Atmalı Aşiretinden rahmetli Ahmet Amcanın Dilek’teki baraj gölü kenarındaki bahçe idi. Biz de (MDM/MC; BM/MÇ; SE/MA ve PL/İS : Dördümüz kırmızı tulumlarla) “Malatya’nın Maymunları” gibi giyindik. Bahçelerde, bayilerde, teşkilatta ve Şire Pazarı’nda tur atıyorduk. Pazarın hakimi olan ve aktif ömrünü tamamlamış olmakla birlikte hastalık baskısı her yıl çok fazla olmadığı için ve “milking period” u yaşayan bu grup jenerik ilaçlar (CDM) çok ucuz olduğu için “farkı göstermeden” pazara girmek çok zordu. Bu iş hatır gönül işi olarak başarılı olamazdı. O yıl şansımıza Mart ayında iklim koşulları hastalık için çok iyi oluştu. Hastalık tam bir epidemi (salgın) şeklinde gelişti. Pazardaki CDMli ilaçların etkisi yetersiz kaldı. Bizim ilacımız farkını gösterdi ve Ali Ş. nin bile satın alması için Taner’in gitmesi gerekmediği gibi demo bahçesi sahibi rahmetli Ahmet amca bize dönüp “bundan sonra gardaşız” dedi. Emekler boşa gitmedi ve satışın bilmediği pazar için korkularla yaptığı satış projeksiyonu 20 kat fazlasıyla ilk yılda gerçekleşti. Ayrıca kestirimlerde önemli bir konu olan “TTTS (Tripl ti es / Time To Top Sales” zirvesi üç yılda yakalandı. Başarı kalıcı oldu. Koronalı günlerin zor koşullarında kimler, sahip oldukları değerlerin farkına vardılar ? Farkındalıklarını nasıl ortaya koydular ? Bu sorularla çatıya çıktım ve dijitalleştirmeyi sürdürdüm.
Koronalı günlerde Çeşme’de hâlâ sabırla ve keyifle çatı temizliği yapıyorum. Bazen yetmişli yıllardan gün yüzüne çıkan bir fotoğrafı “Biz büyük Aileyiz Grubu“nda paylaşıp anıların keyfini depreştiriyorum. Buna ait bir kareyi aşağıda paylaşıyorum. Yıl 1974 ve fotoğraftaki en küçük çocuk olan ortanca oğlum Eray bugün hekim (Prof.Dr.) ve eşi doktor Özgen’le birlikte Koronalı günlerde hepimizin “ME SAFE” cengaverleri. Allah razı olsun. Eray o fotoğrafa 46 yıl sonra bugün bakınca nasıl bir yorum getirmiş onu da görselin içinde görebilirsiniz.
Bizimkiler (1974) sanki Birleşmiş Milletler
Bazen de CINOS sürecinin üç evresinden öğretici kareler yakalayıp dostlarla paylaşıyorum. Farklı geribildirimler alıyorum. Hatta mesajımı okuyup da tek sözcük bir yazmayan sessiz geribildirimler bile oluyor. Üstelik hiç de tahmin etmediklerimden. Demek ki konu çoklukla “öğrenilenleri yaşama aktarmak/aktaramamak” veya “kumaş meselesi“. Kimi geribildirimler ise açıkcası mutlu ediyor. Telefonuma bakıp birkaçını paylaşırsam:
Etkili toplantı yönetimi; 32 Küçük Beceri; Kim sahip olmak ister ?
27.04.2020: Samsun ve Tokat Üniversitelerinde bitki koruma bölümü son sınıf öğrencilerine, genç meslektaşlarıma “Tulum & Tulumba” çerçeveli ve tulumba şovlu şirket tanıtma sunumu yapmışım (1997). Sunum öncesi öğrencilere “Tarım ilacı firması denince ne düşünüyorsunuz ?” diye sormuşum (32 Küçük Beceriden biri olan “Check-in” yani “Beklentileri belirleme”). Kendilerine toplantı öncesi dağıttığım kağıtlara görüşlerini yazmışlar. Sunumdan sonra da “Şimdi No….s için ne düşünüyorsunuz ?” diye sormuşum (32 Küçük Beceriden bir diğeri olan “Check-out“). Aynı kağıtların arka yüzüne görüşlerini yazmışlar. Bu kağıtlardaki notları karşılıklı olarak renkli kağıda dökmüşüm. Birkaç sayfa tutmuş. Her sayfanın arkasına toplantılara ait fotoğraflar yapıştırmışım. Hepsini pvc ile kaplamışım. Bunları tarayıp dijital ortama aktardıktan sonra imha etmeye kıyamamışım. Yargılarımın öncelik tanıdığı ilk kişiye örnek bir fotoğrafla birlikte aşağıdaki WhatsApp mesajını göndermişim:
- Merhaba H…Umarım Koronalı günlerde başta sağlık olmak üzere her şey yolundadır.Ben de Çeşme’de çatı temizliği yaparken 1997 yılına ait bir dosya elime geçti ve imha etmek yerine sana göndermeyi tercih ettim… İlgini çekerse sana göndereceğim. Sana nasıl ulaştırabilirim ? ve bir saat sonra gelen yanıt:
- Mustafa bey sağlıklı günler diliyorum. İyi haberlerinizi almak güzel. Değerli bilgileriniz ve sizin emekleriniz her zaman başımızın üstünde. Dijital ortamda fotoğrafını çekip gönderebilir misiniz ? Bu sayede fiziki erişim zarureti de ortadan kalkmış olur; sağlıklı günlerde ziyaret etmek geç olmasın diye...
- Demek ki; sahip olmak istiyor ve Koronalı günlerin kısıtları fiziksel olarak elde etmeye engel ve geç kalmamak için dijital istiyor. Hemen dediğini yapıp gönderdim. Ancak yine görselleri bir başkasına göndermek için şansımı denemek istedim.
İkinci seçeneğim CINOS’un üç evresinde de birlikte olduğumuz, global birleşmelerin ve ülkesel krizlerin, zor koşulların öğretici ortamlarını birlikte paylaştığımız bir arkadaşıma göndermek için benzer mesajı gönderdim. Mesajımı beş dakika sonra okuduğunu gördüm. Yanıt vermesi için bekledim. Aradan beş gün geçti. Tek bir sözcük yazmadı, tek bir ses çıkmadı. Açıkçası merak da ettim. Sessizliğine bir anlam veremedim. Ben de kendisine bir başka arkadaşıma verdiğimi söyledim. Bu gerçekti. İşte üçüncü kişiyle olan diyalogumdan bir pasaj:
01.05.2020:
- Merhaba M…Koronalı günlerde…buldum. İmha etmeden önce sana sormak istedim: İster misin ? Ne işe yarar dersen bir sonraki mesajımda açıklayacağım. Selamlar.
- Konunun NO… tanıtımı olması önemli değil.İki konu var bence fayda türetmek için. İlki etkili toplantı yönetimi ki sunum öncesi ve sonrası kişinin sorduğum aynı soruya verdiği yanıtlarla “memnuniyet anketi” yapmanın somut verilerini bu sekiz sayfada görebilirsin. Diğeri de genç meslektaşlarımızın (son sınıf öğrencileri) 23 yıl önce sektörümüz için böyle düşünürlerken bugün ne düşünüyorlar kıyaslaması için veri olması. İster misin ? Selamlar. .. Ve bir gün sonrası
02.05.2020:
- Mustafa bey merhaba. Her şeyden önce sizi duymak, güzel günlere dönmek mutluluk verici.Bu arada çok birikmiş WA mesajlarımdan dolayı ancak bugün gözden geçirme yapabildim. Yeni gördüm. Belirttiğiniz çalışmalar, benim için değerli, zira bizlere sektörde yol açan emekleriniz olarak bakıyorum. Mümkün olursa bunları sizden bir ara almak ve en azından size de bir merhaba demek isterim. Selamlarımı bildiriyorum. Saygılarımla. M… Ve bir saat sonra benden yanıt
- Sevgili M… yanıtına ve niyetine çok sevindim.Senin için, sana vermek için saklayacağım. Şubat ayından bu yana Çeşme’deyiz ve özellikle doktor oğlumuzun ciddi baskısıyla hiçbir yere gitmiyoruz. Sosyal mesafe sana da uyarsa dilediğin zaman gelebilirsin (teklifin Çeşme için de geçerliyse). Sevinirim. Sağlık ve esenlik dileklerimle yolun açık ve aydınlık olsun. Selam ve sevgilerimle.... Ve beş dakika sonra M…den gelen mesaj
- Mustafa bey çok teşekkürler. İlk fırsatta görüşmek isterim. Bu bir ayı geçebilir. Sosyal mesafeye de tabii ki itibar etmeliyiz. Sevgi, saygı ve selamlarımla. İnşallah görüşürüz... Ve devam ediyor.
Sözün özü; geribildirim şampiyonların sabah kahvaltısıdır. Dostlarla özünü görebilmek için gereklidir. Vermek ve almak lider yöneticini temel görevlerinden biridir. Vermek ve alınan geribildirimi özümsemek, kabullenmek bir niyet ve zihniyet konusudur. SSTC (Self Sytle by Trained Competence / Eğitilmiş Yetkinlikle Özgün Tarz) ın en temel öğretilerinden birisidir. Üst düzey yöneticilerin kariyer yolculuklarında gittikleri kurumlardan biri olan “Yaratıcı Liderlik Merkezi (CCL)” in 14 eğitim kitapçığından dördü geribildirim üzerinedir. Diğer yandan Koronalı günlerin yarattığı zor koşullar öğreticidir; “ben senden daha önemliyim” egosunu yıkarak bütünleştiricidir ve asıl önemlisi zor koşullar farkı ortaya çıkarır. Siz yeter ki kendinizi sorgulayın; kendinizi sistematik olarak sorgulayın ve farkındalığınızı geliştirin. Siz yeter ki bunu yapmayı isteyin. Çünkü size hiç bir dilek verilmemiştir ki gerçekleştirmek için gerekli olan güç de beraberinde verilmemiş olsun. Bu gücü kullanın.
Yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Öykücü
NOT: Yukarıdaki yazımın bir kısmını dün yazdım ve sokağa çıkma yasağı vardı. Devamını bugün getirdim ve yasak kalkmıştı.