Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “COOP&COCO”

YaÅŸam Büfesinde “COOP&COCO”

“…Hafta sonunda Lozan’a gittik. Panaromik daÄŸ trenine bindik. İki Nehir Arası Köyünde indik. COOP’tan içeri girdik. Nevalemizi aldık ve tablo gibi evler ve yemyeÅŸil doÄŸanın temiz havasında geleneksel düğün törenini izlerken karnımızı doyurduk…Ortada bir araba duruyor. Hareket etmiyor. “Bir el atalım” diye anlaÅŸtık; iÅŸbirliÄŸini saÄŸladık ve arabayı itmeye baÅŸladık. Araba yerinden oynamadı, kımıldamadı. İşbirliÄŸimiz yetmedi. Eksik olan neydi; nerede hata yapıyorduk ?DeÄŸiÅŸimin temeli İşbirliÄŸiİstasyondan iskeleye doÄŸru yürüyordum. Hava yaz gibiydi. Yürüme yolu kalabalıktı. Önümde yirmili yaÅŸlarda iki hanım yürüyordu. Biri telefonda yüksek sesle konuÅŸuyordu. KonuÅŸması bitince etrafa aldırış etmeden “s*iktir git” dedi. KonuÅŸmanın tamamına kulak misafir olduÄŸum için ürperdim…”

COPCUS2018 Seçmeler; Biopsiyle baÅŸladık. Sevgili Ahmet’i yitirdik. Eren’i İstanbullu yaptık. Şükür ve şükranla yaÅŸam büfesinde sırada kalmaya çalışıyoruz

Merhaba

Bugün MaviÅŸehir’de sezon sonu ilk günüm ve evde temizlik var. Avukat dostumuzun rehberliÄŸinde “mirasçılık belgesi” almak için Bostanlı’da Notere gittim. Alamadım. Soy aÄŸacım görünmediÄŸi için (!) veremedi. Bu kez Sulh Hukuk Mahkemesinde “veraset ilamı istemi” ile dava açtım. Yüzsekseniki lira kırk kuruÅŸumu aldılar. Åžaşırdım. Çok geldi. Elime verilen makbuza baktım ve 130TL nın avans olduÄŸunu gördüm. İlginç. Art niyet olabilir mi ? diye düşündüm. Hani avans olduÄŸunu unutur da “Langırt Köy Sandığına” olur mu ? diye kuÅŸkulanmadım desem yalan olur. Bu düşüncelerle İstasyondan İskeleye doÄŸru yürümeye baÅŸladım. Bu yürüyüşte tanık olduÄŸum iki konuÅŸmayı yazıma konu yaptım. Biraz sonra paylaÅŸacağım. Bundan önce yazımın baÅŸlığı olan “COOP & COCO” ne demek oluyor ? konusuna açıklama getireyim. Otuz iki yıl önceden baÅŸlarsam neler yazabilirim ?

Mavili kısım: Ekim 1986 idi. Montrö’de konaklıyorduk. Her sabah minibüslere binip Les Barges’daki CG’nin çiftliÄŸine (!) gidiyorduk. Elimizde iki haftalık program vardı. YaÄŸmur yaÄŸsa da aksamıyordu. Çoklukla tarlada, ara sırada kapalı alanda çalışıyorduk. Onaltı yılda öğrenmediÄŸimi on altı günde öğreniyordum. Gündüz anlatılanların quiz’leri (küçük test sınavları) gönüllü olarak akÅŸam otelin lobisinde otomatik bir makinada (müzik kutusu gibi bir bilgisayardı) yapılıyordu. Soruları doÄŸru yanıtladığında makina bir sertifika veriyordu. Sertifikayı otelin barına verince bedava bir bira alıyordun. Ne otelin barındaki bedava bira ne de eÄŸitmenlerin akÅŸamları çevre köylerine fondüye götürdükleri ÅŸahane (!) yerel ÅŸaraplarından bir damla içmek o yıl bana nasip olmadı. Çünkü içmeme sözü vererek yurt dışına çıkmıştım. Nedenini ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. İşte makinanın verdiÄŸi sertifikalardan birini saklamış ve çatıdaki arÅŸivime koymuÅŸtum. Åžimdi ÇeÅŸme’de olsaydım o sertifikanın fotoÄŸrafını yazıma eklerdim. İzmir’deyim ve yapamıyorum. Böylece öğrenilenleri pekiÅŸtirmek için hevesimizi motive ediyorlardı. Çok hoÅŸuma gitmiÅŸti. Hafta sonu için bize bir daÄŸ treni yolculuÄŸu önerdiler. Montrö’den Lozan’a geldik. Panaromik DaÄŸ Trenine bindik. Bir saate yakın süren keyifli bir yolculuktan sonra Zweisimmen (İki Nehir Arası) denen bir İsviçre Köyünde indik. Karnımız acıktı. Kapısında kocaman harflerle “COOP” yazan markete girdik. Yiyeceklerimizi aldık. Köyün yamacında bir yere oturup yemeÄŸe baÅŸladık. Åžans bu ya; bir köy düğününün geleneksel güzelliÄŸine de tanık olduk; hayran kaldık. Dikkat ederseniz “Biz” dili kullanıyorum. Çünkü bu iki haftalık beraberlik gerek Montrö-Les Barges, gerek Basel’e doÄŸru giderken bir gecelik Lusern ve Platus seyahatinde hep meslektaşım, iÅŸ arkadaşım Dr.Ünal DoÄŸanay ile birlikte sürdü. Her yönüyle mükemmeldi. Gerçek bir öğrenme ve ustalık yolculuÄŸu idi. İşte bu seyahatte dikkatimi çeken “COOP” un anlamı “Cooperation/İşbirliÄŸi” yani Kooperatifçilikti. Öncesinde ve sonrasında daha nice kooperatifler ve kooperatifçilik örnekleri gördüm ülkemde ve çoklukla kahroldum. Rahmetli Ecevit’in tüm gayretlerine raÄŸmen bir türlü gerçek anlamda hedeflerine varıp da uzun soluklu yaÅŸayamadılar. Kimileri “Kalkınma Kooperatifleri” olarak yerel kaldı; kötü ellerde, yaramaz niyetlerle yitip gitti. Kimileri TariÅŸ gibi büyüdü, geliÅŸti ve siyasetin arenasında yaÄŸmalandı gitti. Åžimdilerle “TKK” ler varlıklarını “tüccar gibi” sürdürebiliyorlar; inÅŸallah devam ederler. Ne var ki; ne zaman “COOP” görsem hemen “yarım kalmış” bir çaba düşer aklıma. Neden mi ?

YeÅŸilli kısım: Altı yıl önceydi (Temmuz 2012). Mum dibine ışık versin istedim. Yeni yapılanmanın ilk evresiydi (DOD1). Üç yıl önce birleÅŸen iki rakip ÅŸirket yeni bir yola girmiÅŸti. Bugüne dek (2009) oyunu kuralına göre oynayan iki “adil rakip” tek bir çatı altında buluÅŸmuÅŸtu. Farklı yönetim tarzlarının etkisinde “ben senden daha önemliyim” demeden iÅŸlerini yapmaya çalışıyorlardı. Yine de iki temel sıkıntıları dikkat çekiyordu. Biri iç iletiÅŸim ve çatışma yönetimi; diÄŸeri müşteri iliÅŸkileri ve ÅŸikayet yönetimi idi. “Su akar yolunu bulur” diyerek bir süre bekledim. “İşbirliÄŸini” görebiliyordum. Ancak bir ÅŸeyler eksik gibiydi. Hatta “gibi”si fazlaydı. Nihayet birlikte bir öğrenme yolculuÄŸuna çıkmaya karar verdim. Kendimi sahip olduÄŸum üç temel deÄŸerle (NKM/ 3-48-67) tanıtıp sözlerime baÅŸlarken yazımın giriÅŸindeki “yeÅŸilli kısım” daki örneÄŸi verdim. Bu örneÄŸi dün İzmir’de yapılan bir baÅŸka etkinliÄŸin isminde de gördüm. Yazımın giriÅŸindeki siyahlı kısım (Dönüşümün Temeli İşbirliÄŸi) sözleri dün yapılan toplantının adıydı. TBD (Türkiye BiliÅŸim DerneÄŸi) nin ITO (İzmir Ticaret Odası) ile birlikte gerçekleÅŸtirdiÄŸi “1.İzmir Kobiler ve BiliÅŸim Kongresi” nin amacı “Kobilerin Sanayi 4.0 ı yakalaması” idi ve tema olarak da “Dönüşümün Temeli İş BirliÄŸi” idi. İşte buradaki “İşbirliÄŸi (COOP)” ve 2012 yılında Netgillerle ilk buluÅŸmamdaki araba örneÄŸindeki “iÅŸbirliÄŸi” aynı amaca dönüktü; dönük. Yeterli mi ? Bence deÄŸil. Çünkü gerek 2012 de Netgillerin gayretlerinde ve gerekse bugün belirli çatılar altında (ITO gibi, TBD gibi) toplanan kiÅŸi ve kurumların iÅŸbirliÄŸinde (COOP) bence bir sıkıntı yok. Sıkıntı yok ama araba yürümüyor. Neden ? Çünkü eksik olan bir sonraki adım ki bütünleÅŸik olarak COOP’tan hemen sonra devreye girmeli. Nedir o ?”EÅŸgüdüm“. Bu nedenle 2012 de keyif alarak gönüllü olarak baÅŸladığım ve hâla keyifle sürdürdüğüm “EÅŸgüdüm saÄŸlama” amaçlı beraberliÄŸimde kendime biçtiÄŸim rol “Koordinatörlük“tür. Bu nedenle “İşbirliÄŸi (COoperation)” ile “EÅŸgüdüm (COordination)” ı birleÅŸtirip “CO&CO” yazdım konu baÅŸlığıma. Peki ya kırmızı kısmın bu yazıda ne iÅŸi var ?

Aslında hiçbir iÅŸi yok. O, apayrı bir konu. Ne var ki; İstasyondan İskeleye doÄŸru yürürken önümdeki yirmili yaÅŸlardaki iki hanımın birinin sözleri sürekli kulağımda çınlıyor ve içime iÅŸliyor. Bu nedenle 2018 den seçmelerle bir montaj yapıp yazıma eklerken tek amacım kendim adına, ailem adına şükür ve şükranlarımı bir kez daha dillendirmektir. Önümdeki kızların (kadınların) yüzlerini görmedim. Görmeyi de istemedim. Kulaklarımı tıkamak istedim; yapamadım. KonuÅŸmanın sonunda bir baÅŸka diyalog (!) sol arkamdan geldi. Onların yüzüne baktım ve bu kez kırklı yaÅŸlarda bir hanım ve bey arasındaki sert konuÅŸmayla aklımın ÅŸakulu biraz daha kaydı. Bu konuÅŸmaları biraz sonra tam olarak yazacağım. Ondan önce ilk duygularımı anlatayım. Güzel bir mekanda (Karşıyaka İstasyonundan İskeleye uzanan yürüme yolunun renklerinde), güzel bir havada (yaz gibi 26 derece, günlük güneÅŸlik), saÄŸlıkla ve keyifle yürürken kulağıma çalınan kirliliklerden tiksindim ve hemen ÇeÅŸme’ye dönmeyi, yalnızlığı, ada yürüyüşündeki dinginliÄŸi aradım. Kalabalıkların orta yerinde böylesine saygı ve sevgiden yoksun, böylesi fütursuzca, ortaya dökülen kirliliklerden rahatsız oldum. Bunları duymaktan suçlu gibi başımı yere eÄŸdim. Tiksindim. Kimseleri görmek istemedim. Tramvaya binip sahilden hemen eve döndüm. Neler duydum ?

Önümde yirmili yaÅŸlarda iki hanım (!) yürüyordu. Biri telefonla konuÅŸuyordu. Sesi yüksekti; hırçındı. Kelimeleri düzgündü. “Tamam annecim. Gelince öderim annecim” diyen sözlerini birkaç kere yineledi. Telefonu kapatınca ilk sözü “s*ktir git” oldu. Tıpkı Amerikan filmlerindeki “fuck” gibi. Ancak o filmlerdeki “fuck” sözcüğü buradaki iki kelimeden daha masum bence. Arkadaşı bile anne ile yapılan konuÅŸmadan sonra söylenen bu iki sözcüğe dayanamadı. “Ne oldu ?” dedi. Yüksek sesine aldırış etmeden yanıt verdi telefonla konuÅŸan kız/kadın/hanım/bayan “Bu kadından nefret ediyorum. Benim için yüz lira ödemiÅŸ. Onları zarara uÄŸratıyormuÅŸum“. Bu duyduklarımı hazmetmeye çalışırken sol arkamdan kırklı yaÅŸlardaki erkekle bayanın sert konuÅŸması öne geçti. Kadın öfkeyle söyleniyordu: “Bundan nefret ediyorum. Bunu hep yapıyorsun. Sana kaç defa söyledim. Yapmanı istemiyorum”.  Annesine küfreden kzı, kocasına nefretle yaklaÅŸan kadını görünce günlerden gözüme sokulan Sıla’nın dayak yemesini bir daha düşündüm. Hani evi soyulan hocayı kapıyı kilitlemediÄŸi için, deÄŸerli eÅŸyalarını iyi saklamadığı için  sürekli suçlayan hakime hocanın sözü aklıma geldi: “Hırsızın hiç mi suçu yok hakim bey ?”. Kırklı kadının erkeÄŸine, yüzüne karşı sözlerinin; yirmili kızın annesine telefonda kızgınlıklarının ortak sözcüğü “nefret” idi. Nedir toplumu böylesine en yakınlarına “nefret”le seslendiren esas etken ? İmamın sahnede bağırıp çağırması mı ? İmamın o*uruÄŸunu duyanların böylesi etrafa s*çmaları mı ? Nereye kadar ? Boyuna posuna bakıp adam sandım. Temyize gönderince onu da adamlıktan çıkardım. Dün yine “Köy Enstitüleri” için olumlu sözler söyleyen eÄŸitimin en yetkili (!) adamı bir de bakmışım “Köy Enstitüleri ile Beyaz Zambaklar Ülkesine” çevirirse ülkemi belki imamı bile sevebilirim diye umutlandım. BoÅŸ heves mi ? Ham hayal mi ? Günümüz koÅŸullarında olabilecek ÅŸey mi ? Üretim, EÄŸitim ve Öğrenim üçlüsü “CO&CO” ile bütünleÅŸirse neden olmasın ? Böylece 75 yıl sonra yeniden, hem de modern ve dijital çağın nimetleriyle “öğretirken üretmek, üretirken eÄŸitmek” süreci yapılandırılırsa ve sürdürülebilir kılınırsa mucizeler yaratırız telefondaki insanların birbirlerine olan nefretini de kırarak. Enseyi karartmamak gerek.

Sağlık ve esenlik içinde, dün gece eve dönüşümüzün ilk programsız özlem giderme buluşmasının hazzında (C8=MIND Plus EZÜK), rakısız, boynuzlu (Duru) ve kurabiyeli sofranın tadında, sevgi ve saygı dolu beraberliklerin harcında nice öğrenme yolculuklarımızın açık ve aydınlık yollarda geçmesi dileği ile kalın sağlıcakla.

Öykücü