Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “En Küçük”

YaÅŸam Büfesinde “En Küçük”

“…KardeÅŸim olsun istiyorum; çünkü abla olacağım, ablası olacağım. Ama kardeÅŸim olmasını istemiyorum; çünkü “En Küçük Copcu (EKC)” olmanın avantajını kaybedeceÄŸim. Aramızda ÅŸu soruyla küçük bir test yaptık: “Bu görüşlerine göre sizce DC kaç yıl sonra evlenir ?” Görüşlerimiz 15 ila 25 yıl arasında deÄŸiÅŸti. Kiminle evleneceÄŸine gelince; sınıfının en yakışıklılarını seçmiÅŸ. Dört adayı var. Hiçbirinden vazgeçemiyor. Evlenmeyi de bir seçme testi gibi görüyor. “İçlerinden en iyi koca hangisi olur ?” sorusuna yanıt bulmak için “yaÅŸa ve gör” düşünce tarzını tartışmasız savunuyor. Geri kalan bir düzine seyirci de “hop kardeÅŸim, ne oluyor ? Olur mu öyle ÅŸey ?” demiyor. Bu keyifli anlar yarınlarda nelerin sinyalleridir bilinmez. Åžurası bir gerçek ki bizden fersah fersah ilerde; özgüveni çok yüksek; akıl sınırları çok geniÅŸ. Evlenince kocanın soyadını alacaksın “CopculuÄŸun kalmayacak” görüşlerine de ÅŸiddetle karşı çıkıp “CopculuÄŸu Ömür Boyu Sürdürmek” için çareler, çözümler üretiyor, buluyor ve ÅŸiddetle savunuyor…”

MaÅŸallah, maÅŸallah biz burda okula gidelim; emekliler ÇeÅŸme’de keyif sürsün” (En Küçük Copcu)

Merhaba

Hava güzel olunca biz…” diyerek ÇeÅŸme’ye geldik. Geçen yıl da Mart başında açmıştık ÇeÅŸme’de yaz sezonunu. Bu yıl bir hafta sonra geldik. Yaz gibiydi. Ada yürüyüşünde laleler topladık. Papatyalar geçmek üzere. Nevruzlar açmış. Etraf yemyeÅŸil. Geçen yıl baharın tamamında büyücek bir onarım ve geliÅŸtirme iÅŸiyle geçtiÄŸi için telaÅŸlıydık. Bu yıl camlı bölmenin keyfinde, C13 Grubumuza günlük bir kare fotoÄŸraf ekinde ana mesajım “Sizi de bekleriz” oluyor ki gerçekten de “sizi de bekleriz” diyorum özellikle de brunch türü keyifli ve leziz olduÄŸu kadar saÄŸlıklı bir grup beraberliÄŸinde. Eren ve Barış’ın okullarındaki sınav yılı haklı duyarlılıkları ; İrem ve Duru’nun okul iliÅŸikleri; Eraygillerin MestleÅŸme giriÅŸimlerindeki yeni yapılanmalar; Keremgillerin İngiltere beraberlikleri derken şükür ve şükranla da olsa pek fazla gerçekleÅŸmiyor “sizi de bekleriz” çaÄŸrısının meyveleri. Hayat meÅŸgalesi; göründüğü kadar kolay deÄŸil yükselen baÅŸarı çıtasının üzerinden atlamak. Yeter ki saÄŸlık olsun; her iÅŸin başı saÄŸlık. Olmazsa biz uzanıveririz İzmir’e. Ne kadar yol ki ÅŸunu ÅŸurası. Bir de Netgillerde bir iÅŸe yarıyor olmanın gururu olunca ayak aÄŸrılarımız artsa da şükür ve şükranlarımız sürüp gidiyor dualarımızla.

Hava güzel olunca biz…” diye baÅŸlayınca söze ellili yılların baÅŸlarında (1952) ilkokula baÅŸladığımda elimdeki iki okuma kitabına uzandı aklımın kıvrımları. Biri benim, o yıla ait güncel Alfabe, diÄŸeri de en 1945 lere ait olan ablamın kitabı. O günlerden beri aklıma hep takılan ÅŸu olmuÅŸtur: Neden Ablamın kitabı benim kitabımdan daha kaliteliydi ? “Kalite” sözcüğü hem kağıdından hem de aklımda kalan içeriÄŸindeki birkaç okuma konusundan dolayıdır. Kendi kitabımdan aklımda kalan sadece “Ali top al. Al sana top. At Ali at” gibi öğretilerken ablamın kitabından üç konu baÅŸlığı aklımda, konulara eklenmiÅŸ olan resimler de zihnimde daha dün gibi capcanlıdır. Bunlar,

* “Hava güzel olunca biz bahçeye çıkarız” diye anlatıma baÅŸlayan evcil hayvanlara ait konudur. Bu baÅŸtaki söz bir tekerlemedir aklımın kıvrımlarında: “Hava güzel olunca biz bahçeye çıkarız” sözcükleri nedense bana ÅŸiir gibi gelir. Anılarımla birleÅŸmenin anımsatıcı etkisinin verdiÄŸi hazdan olsa gerek.

* DiÄŸer bir konu da deniz kenarından bir anlatımdır. Tıpkı Ortaokulda okuduÄŸum İngilizce kitabındaki “Brown’s family went to the seaside. The sea was calm…” anlatımında olduÄŸu gibi ikisi kıyıya yakın, biri biraz daha uzakta demirlemiÅŸ olarak duran üç kayık anlatılırdı ablamın okuma kitabındaki o yazıda. Yakında duran kayıklardan biri yenidir ama kayıkçı yaÅŸlıdır. DiÄŸeri eski bir kayıktır ama kayıkçı gençtir. Uzakta duran kayığın ise tentesi vardır. Yazının ana fikrini anımsamıyorum. Belki de tercihler ve kabullerdir. Karar vermeye etki eden nedenlere dikkat çekmektir. Bilmiyorum hangisi. Önemli olan zihnimde silinmeyen yerleridir.

* Anımsadığım üçüncü konu elektrik telleri, rüzgarlı bir hava ve kurusun diye asılmış olan çamaşırlarla davranış biçimi konusundaki anlatımdır. Bu yazıdaki mesajı çok iyi anımsıyorum. İç içe girmiş iki mesaj vardı: İlki elektrik tellerine çamaşır asılmaz. İkincisi asılan çamaşırları toplamak (ya da sermek) için dokunanı elektrik çarptığında kurtarmak için tutup asılmayasın yoksa sen de çarpılırsın. Ya ne yapasın ? sorusuna verilen yanıtı anımsamıyorum. Bırak çarpılsın akılsız mı deniyordu; yoksa eline bir sopa al vur kafasına mı ? bilmiyorum. Bildiğim tek şey varsa ablamın kırklı yıllardaki okuma kitabı benim ellili yıllardaki kitabımdan daha kaliteliydi. Belli ki kırklı yıllarda eğitim ve öğretime verilen değer daha yüksekti. Buna şüphe yok; en azından hâla Köy Enstitülerinin etkileri, rahmetli Tonguç babanın emekleri sürüyordu kırkların başlarında.

Gelelim yazımın giriÅŸindeki “CopculaÅŸma“ya ve “En Küçük” olma isteÄŸinin neden bu denli güçlü olduÄŸuna. Geçen ayın sonlarına doÄŸru Ümit emekli olup da yurda dönünce NezuÅŸ yine hünerlerini döktürdü ve C13Plus grubuna bir ziyafet verdi. BaÅŸ rollerde Duru ve Ümit vardı. Amca/YeÄŸen her koÅŸulda hepimize baskındı. İki gün önceki diyaloglarında da “Kum Saati” vardı; sınırları zorlayan. Copcuların en küçüğü olan Duru, nedense hiç bir koÅŸul altında “Copcu” soyadını ve “Copcu” soyadlı “En Küçük” olma konumunu yitirmek istemiyor. İlginç ! Gerçekten çok ilginç ! Kendimi, çocukluÄŸumu, ergenliÄŸimi ve hatta daha sonrasını anımsıyorum örnekleriyle ve itiraf etmeliyim ki fırsatını bulsam soyadımı deÄŸiÅŸtirmeyi bile düşündüğüm anları unutmuyorum. Kimi zaman “Copcu” yerine “Cop” dediÄŸimiz olmuÅŸtur; hem de ailecek. ÖrneÄŸin babam Soma’da köfteci iken tabelada “Köfteci Fahrettin Cop” yazardı. Tabela vergisi az olsun diye, tabela küçük tutulduÄŸu için, “Copcu” nun “..cu” su sığmadığı için mi bilmiyorum; ama çoklukla “Çöpçü” diye dalga geçtikleri için sevememiÅŸtim soyadımı. Åžimdilerde, bizimkilerden her hangi bir serzeniÅŸ duymadığım gibi özellikle Duru’nun “Copcu” soyadını kaybetmemek için türettiÄŸi çarelere bakınca açıkçası keyif aldığımı hissediyorum. Ümit, Eray ve hatta babası Kerem takılıyorlar “Evlenince kocanın soyadını alacaksın; Copcu soyadın olmayacak” sözlerine sınıfından seçim yaptıklarından birinin soyadını kullanıp (örneÄŸin Kaya olsun) cevabı hemen yapıştırıyor “Duru Copcu Kaya” olacak, iki soyadını birlikte kullanacağım” diyor. Grup bunu kabullenip de “Olabilir ama çocuÄŸun bu soyadını, Copcuyu alamayacak ki…” dediklerinde de “Olmazsa çocuÄŸumun adını Copcu koyacağım; soyadı kocamın soyadı olsa da Copcu devam edecek” diyecek kadar ısrarcı “En Küçük Copcu Duru“. İlginç ! İşte şükredecek, sevinecek bir baÅŸka birlik, beraberlik, sevgi, paylaşım, özgüven ve motivasyon nedeni daha ve “Hava güzel olunca…” Daha ne ister insan ?

ÇeÅŸme’nin parlak baharından selam ve sevgilerle yolunuz hep açık ve aydınlık olsun dileklerimle.

Öykücü