Yaşam Büfesinde “Uzlaşı”

“…Parkta bir şeyler okumak için uzun salkım saçak dalları olan söğüt ağacının altındaki bir banka oturdum. Oynamaktan yorulmuş bir çocuk soluk soluğa yaklaştı yanıma. Başı önünde durdu önümde: “Bak, ne buldum ?” dedi heyecan içinde. Elinde bir çiçek vardı. Yaprakları yıpranmış, solmuş çiçeği alıp oyuna dönmesini dileyerek sahte bir gülüş fırlattım ve dikkatimi başka bir yöne kaydırdım. Ama o gitmektense yanıma oturmayı seçti. Çiçeği burnuna yaklaştırdı ve şaşkınlık içinde “Kokusu da güzel, kendisi de güzel. Onun için kopardım bunu sizin için” dedi. Bu çiçek ya ölüyordu ya da ölüydü. Portakal rengi, sarı ya da kırmızı bir renk ışıltısı yoktu. Ama almam gerektiğini biliyordum, yoksa gitmeyecekti çocuk. Çiçeğe uzandım ve “Tam ihtiyaç duyduğum şey“dedim. Çocuk çiçeği elime vermek yerine nedeni olmadan havada tuttu öylece. İşte o zaman ilk defa farkına vardım…”

Merhaba

Bir şirketin reklamında ünlü kör (!) “Bakmadan almam” derken ve özel pistte hız rekoru denemesi yaparken görünenin ötesinde yaşamda neleri hafife aldığını mı göstermeyi de istiyordu acaba !

Üç ay önce Çeşme’de beş kitap birden almışım. Dördü, otuz kişilik grupla birlikte çıkacağım “Yaşam Büfesinde Sıraya Girme Öğrenme Yolculuğunun” çerçevesiyle ilgiliydi. Beşincisi ise “Tanrı’nın Formülü” (http://www.kitapesintisi.com/2014/04/kitap-yorumu-tanrnn-formulu-jose.html). Birkaç kez elime aldım. Okumayı sürdüremedim. Kitabın yapısından değil bu parçalı bulutlu ilişkim. Daha çok benden dolayı. Bu tür kitabı okuma moduna henüz (hâlâ) geçemedim. Aklımın kıvrımlarındaki ilginin yönetim/pazarlama benzeri konulara yoğunlaşması azalmadı. Şimdi de elime “Tanrı’nın Formülü”nü aldım. Elime ağır geldi. Aklımın seçiciliği kitabın sayfalarından “Cantor’un Teorisi; Fermat ve Gödel Teoremleri; Mandelbrot Fraktalları, Lorenz Sistemi, Occam Süpürgesi” gibi bilimsel (!) kavramları alıp beynimi yormaya başladı. İçlerinden sadece “Occam Süpürgesi” yıllardır dilimden düşürmediğim “Occam Usturası” ile buluşmaya çalıştı. Internetten bu ikilinin bağlarını görmeye çalıştım. Benzerlikleri kadar farklarını anlamaya çalıştım. Tıpkı lise yıllarımdan kalan “logaritma” sözcüğü ile bugünlerde karşıma fazlaca çıkan “algoritma” sözcüğü arasındaki benzerlik ya da farklar gibi…Bunlara takılıp kalınca yine okuyamadım. Teorem, postulat, hipotez sözcükleri uçuşmaya başlayınca “Hipotez” de karar kıldım yoluma devam etmek isterken ve elim yine “Etkin Yöneticinin Seyir Defteri”ne kaydı. Kolayıma geldi. Belleğimden silinmemiş ustalık yolculuğu kırıntılarını bir araya getirmek ve bir mesaj oluşturmak işime geldi. Ne işiyse ! Her neyse. Umarım yeni yılda aklım sakinleşir ve “Tanrı’nın Formülü” nü özümseyerek okurum.

Yazıma önceleri yaptığım gibi kısa bir fıkranın, öykünün girişiyle başladım. Unutmazsam yazımın sonlarına doğru devamını, tamamını yazarım.

Dokuz yıl önce ölmeden kısa bir süre önce Dr.Drucker’ın tüm öğretilerini yukarıda sözünü ettiğim kitapta “Mesaj/Soru/Girişim Üçlemesi” yapısında derleyen Prof.Joseph Maciariello‘nun ana başlıklar öylesine güzel ki bir blogumun kısa anlatımında hangisini seçeceğimi bilemiyorum. Madem ki “Hipotez” sözcüğünde karar kıldım o halde 202nci sayfadaki anlatımı aktarayım:

Sınanmamış Hipotezlerle Başlayın” diyor otuz yıldır Dr.Drucker’ın öğretilerini ders olarak anlatan Prof.Joseph bey sözlerini şöyle sürdürür: “...Hipotezlerle ne yapacağımızı biliriz. Hipotezler tartışılmaz. Hipotezler sınanır. Hangi hipotezlerin savunulabilir, dolayısıyla ciddi olarak gözden geçirilmeye değer olduğunu, hangilerinin gözlenebilir deneyimle karşılaştırılarak daha ilk sınamada elenebileceğini bulabiliriz. Etkin yönetici görüşleri yüreklendirir. Ama aynı zamanda görüş sahiplerinin görüşlerinin gerçeklikle karşılaştırılarak sınanmasının neyi göstermesi gerektiği üzerinde düşünmesinde ısrar eder…”

İşte bu mesajın iki ana sorusu:

1.Karar almayı, bilimde de olduğu gibi bir hipotez sınama süreci olarak yürütüyor muyum ?

2.Yoksa karar alma benim için çeşitli seçenekler için bir “olgu” arayışı mı ?

Amaç net. Karar alma sürecini ilişki ölçütü ve gözlenebilir olgularla karşılaştırılarak sınanması gereken görüşler gerektiren bir hipotez sınama süreci olarak yürütün.

Rahmetli Drucker’ın 2004 yılında MESS Yayınlarından olan “Kendini Yönetmek” isimli kitabının bir yerinde der ki “Başarılı kariyerle planlı değildir. Bunlar insanlar fırsatlara hazırlandıklarında gelişirler”. Şunu hep anımsayın. Burada sözü edilen “hazırlık” tıpkı Hz.Musa’nın “Hendekler hazır mı ?” sorusuyla vurguladığı hazırlık gibi olmalıdır; yürekten inanarak.

Jim Collins de “Good to Great” isimli kitabından “Beşinci Düzey Liderlik” tanımını yaparken etkin lideri (ki ben ona Lider Yönetici diyorum) gösteri atından çok yük beygirine benzetir. CINOS’taki iki düzinelik yıllarıma baktığımda, kendimi düşündüğümde “adam haklı” demekten kendimi alamıyorum.

Yazımın başlığını bir ara “bakar körlük” koymak istemiştim. Bu nedenle girişteki öyküyü seçmiştim. Dr.Drucker’ı ölümsüz kılan Prof.Maciariello’nun uzlaşı konusundaki derlemesinden kısa bir alıntı yapıp sözü “geribildirim”e getirmek istiyorum. Neden mi ?

Çünkü son öğrenme yolculuğunun ilk “konuşma halkası”nda beklentilerimi katılımcıların “geribildirim verme ve isteme konusunda bilgi ve heveslerinin gelişmesini”ifade etmiştim. Bu arada herbirine gönderdiğim yirmidokuz farklı cd den geribildirim bekliyorum. Çünkü vermelerini gerekli kılacak ve aynı zamanda Utku’nun anlatımlarının odağında olan “merak” konusuyla da ilintili olarak “meraklı geribildirim” vermeleri için uyarıcılar da katmıştım cd lere. Bakalım görecekler mi ? Yoksa bakar kör mü olacaklar ? Görüp de geribildirim vermeye değer görecekler mi ? Umutlarım yüksek mi ? Şimdilik yanıtım gönlümde saklı kalsın.

Her neyse. İki tür uzlaşıya örnek verir Dr.Drucker’ın öğrencisi olan hoca. Bunlar “sınır koşullarının sağlanması ya da sağlanmamasıyla” ilişkilidir. İlkinde bir özdeyişte ifade edildiği gibi “yarım somun hiç ekmek olmamasından iyidir”. Diğeri ise Hz.Süleyman’ın adalet anlayışını sınadığı ve çok bilinen bebeğin paylaşımıdır ki  “yarım bebek hiç bebek olmamasından kötüdür” düşüncesiyle uzlaşı birinin özverisiyle sonuçlanır. Benzer durumla lider yöneticinin sofrasında çokca olacaktır. Allah işini kolaylaştırsın. Şimdi geribildirim konusuna da aynı kitaptan alıntılarla kısaca değinip yazımı bitireyim (girişteki öykü yarım kalacak. İnşallah bir sonraki yazımda).

Uzlaşı için karar alması gerekecektir lider yöneticinin. “…Kararın temelinde yatan beklentileri sürekli gerçek olaylarla test etmek için karara bir geribildirim katmak gerekir. En iyi karar bile yüksek olasılıkla yanlış olabilir. En etkin karar bile giderek eskir. Geribildirim için örgütlü bilgiye ihtiyaç vardır. Raporlara ve rakamlara ihtiyaç vardır. Geribildirim mekanizmanızı doğrudan gerçeklikle yüzleşme çerçevesinde oluşturmazsanız etkisizliğe mahkum olursunuz…”

Umarım ki ABG YBGE Öğrenme Yolcuları cesur geribildirimlerle hem kendi kariyer yolculuklarında her fırsata hazır olurlar hem de kurumlarına katkılarını maksimize ederler; hem de her zaman aydınlık yollarda. Neden olmasın !…

Öykücü