“… Marlon Brando’nun ünlü “Baba” filminde mafya üyesi haydut , bir adamın sırtına tabancayı dayar, alaycı bir sesle ” ReddedemeyeceÄŸin bir teklif yapacağım…“der, zavallı da “haraç” teklifini kabul eder… İlk “inandırma” olayı kutsal kitaplara göre Hz.Havva’nın cennette yasak elmayı, Hz.Adem’e yemeÄŸe ikna etmesiyle baÅŸlamış. Onu da ikna eden yılan kılığındaki ÅŸeytan…”
Merhaba
Kasım  ayının ilk pazarında ÇeÅŸme yine bir baÅŸka güzel. Biz “KÜME Bekçileri (MNC)” olarak bugün ÇeÅŸme’de, sabah yürüyüşünde, yeÅŸil ve morlarla kaplı bahçede edilen kahvaltıda şükürle, şükre saygılı huzurla gerçekten mutlu ve saÄŸlıklı sürdürüyoruz günlük yaÅŸamımızı. Bunlar hep KÜME nin ikinci kuÅŸağının Yeni, Demir ve Varol’la zenginleÅŸen ve ABİDE‘yi yaratan emekleriyle oluyor. Aklımız hiç geride kalmıyor. Yirmi güne kalmaz KÜME‘nin büyük abisi Pakistan’dan yine gelecek ve inÅŸallah bu kez görüşürüz diye umut ediyoruz. Geçen yazımda dediÄŸim gibi KÜME‘nin bekçisi ÇeÅŸme’de iken İstanbul’da buluÅŸan yolları iyilikleri, güzellikleri daha bir anlamlı kılıyor. Binlerce şükür.
Yazımın giriÅŸi sürmekte olan bir set hazırlığımın odağındaki “İkna, İnandırma ve Uzlaşı” sözcüklerinden algılarımı yansıtıyor. Geçen sene bu günlerde gündemimde “Dert AÄŸacı” varmış ve Netdirekt’lilere dönükmüş mesajlarım. Bugün de “Uzlaşı hakemi” ile genele, MUM Grubuna ve Netin’lilere.
Düşünceler odaklanınca ÇeÅŸme Çatıdaki Çeyizlerden (3Ç) elime düşen kitaplar da güdümlü oluyor. Uzun yıllar Amerika’da kalmış olan Türkkan Hocanın kitabından yola çıktım. KonuÅŸmacı ve özellikle liderlik, çatışma yönetimi gibi konularda ikna uzmanı olan Prof.Mark Gerzon‘la kesiÅŸti, buluÅŸtu aklımın kıvrımları (http://www.bigspeak.com/mark-gerzon.html). Ki aklımın kıvrımları hâlâ Åžafak Pavey‘in türban konusundaki sözlerinde. Bir siyasetçiye yakışmayacak düzeyde güzeldi; etkiliydi, kısa, net ve mesaj dolu sözleri. Sonra şöyle bir bakayım dedim o sözleri söyleyen yüreÄŸin neler yaÅŸayıp bugünlere nasıl eriÅŸtiÄŸine. Hayran olmamak elde deÄŸil. Böylesi deÄŸerlere sahip olan CHP neden hep muhalefette kalır ki diye düşünüp Marlon Brando’nun filmi ile Kaçak dizisinin geçen haftaki bölümünde mayfanın damadı olan Ertan’ın psikolog doktorla olan konuÅŸmasını dalıp gidiyorum. Önümüze okul yapılsa da iki katlı deyip dört kat çıkılsa da su basmanı iki metreyi aÅŸsa da deniz kenarındaki villalarda oturmak için mafya olmak gerekse bile kızamaz oldum sistem dışı oluÅŸumlara. Ya yetmiÅŸe giderken hiçbir ÅŸeyin sürpriz olmamasından ya da zamane olgularına bakınca sırtına tabanca dayama öncesinde erkeklik bizde kalsın düşüncesi ile “gönüllü kabul”ü tercih etmenin kolaycılığından. Durum geçekten böyleyse eÄŸer ne diye “ikna ilimdir” diye inanıp bir yanda Prof.Cialdini’yi diÄŸer yanda Ord.Prof.R.O.Türkkan‘ın kitabını durmadan zihnime kazımaya çalışıyorum ? Bu soru ile şöyle bir silkindim. Etrafa baktım. Çimleri sulayan fiskiyeler uzun süre açık kaldı. Gidip onları kapatmalıyım.
Fiskiyeleri kapatmak, dolma içi için nane kesmek ve Albayrak’tan gazete alıp gelmek derken aklımın odağı bu kez türbanlı kadın milletvekillerinin meclise girmeleri ve yapılan konuÅŸmalara gitti. O konuÅŸmalar kimleri, hangi grupları nasıl, ne kadar etkiledi ve kimler neye ikna oldu ? sorularıyla bir kez daha dinlemek, izlemek istedim. İlk tercihim sevgili Åžafak Pavey oldu. Biraz daha yakından tanımak istedim. Bu düşünce tarzı, bu uslup, bu güzellik yüzüne, sözüne, jestine, mimiklerine nasıl yansımış acep diye meraklandım.(http://safakpavey.kimdir.com/ )       http://www.youtube.com/watch?v=Hp-8r9vIkag
“… Türk diplomat, siyasetçi. AyÅŸe Önal’ın kızıdır. Erzurum’ludur (10 temmuz 1976). Londra Westminster Üniversitesi Uluslararası İliÅŸkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra yüksek lisansını London School of Economics’de tamamlamıştır. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve giriÅŸ seviyesinde Arapça, Farsça bilmektedir. Uluslararası iÅŸaret diliyle de konuÅŸabilmektedir. BirleÅŸmiÅŸ Milletler’deki Engelli İnsan Hakları SekreterliÄŸi görevini bırakarak 15 yıl sonra Türkiye’ye geri dönmüş, 12 Haziran 2011 seçimlerine girip CHP İstanbul 1. bölge 5. sıradan milletvekili seçilmiÅŸtir. Mecliste yemin töreninde bütün meclis üyeleri tarafından alkışlanan tek milletvekilidir. İsviçre Zürih’te, Cenevre Üniversitesi’nde sanat eÄŸitimi aldığı dönemde tekerlekli sandalyedeki bir arkadaşını trene bindirmeye çalışırken geçirdiÄŸi bir kaza (24 Mayıs 1996/ saat 09.03) sonucu sol kol ve bacağını kaybetmiÅŸtir. Buna karşın yaÅŸama sevincinden, gücünden hiçbir ÅŸey kaybetmemiÅŸ, bu duruÅŸu ile Zürih Üniversite Hastanesi’nde tez konusu olmuÅŸtur. Bu çalışma kitap olarak yayımlanmıştır…”
Bu arada hep okumakta olduÄŸum gazetenin iki baÅŸ köşe yazarının son günlerdeki yazılarına bakıp düşünüyorum. Bana yaşıt ve hemen hemen aynı mahallede (Tepecik ve Kahramanlar yok aslında birbirinden farkı arada Bay DoÄŸanca’nın yaÅŸadığı Hilal var sınır olarak, daha doÄŸrusu geçiÅŸ olarak) büyümüş olduÄŸumuz Bay Özkök’ten pek fazla keyif almıyorum son günlerde. Tipim olmasa da Bay Hakan’ın yazıları üzerinde daha fazla düşünür oldum. Ne var ki Ahmet beyin son üç günde aklı karışık gibi geldi bana. Bayan Pavey’in konuÅŸması üzerine ilk yazısı oldukça olumlu ve empatik iken ikinci gün özellikle “başı açıkların kirlenmiÅŸliÄŸi” konusunda saptırmayla suçluyordu ve empatisi kaybolmuÅŸtu. Bugün (04.11.2013) ise özellikle anne AyÅŸe hanımın “13 numaralı Peron” (http://www.haberhakki.com/kulis-haber/safak-pavey-13-numarali-peron-ve-yeni-bir-hayat.html) kitabında da deÄŸinerek istasyonda olan kaza, vakti zamanında AKP e ailecek verilmiÅŸ olan destekler vb konuları öne çıkıp yine bir bayan Pavel taraftarı gibiydi yazısı. Bu gel gitler esasen az olan güvenimi daha bir alıp götürüyor. Ne diyeyim böyle dostlar yerine… Allah bildiÄŸi gibi yapsın.
Bayan Pavel’i Allah nazarlardan korusun. Allah yüzündeki gülümsemeyi hiç eksiltmesin; artırsın. Ne var ki hemcinsleri bile siyasetin ayak oyunlarından olsa gerek taÅŸ atmaktan geri durmadılar; hem de dillerinden Allah sözü eksik deÄŸilken. Anlamam zor. Gözler bu denli kör, yürekler bu kadar mühürlü mü ? Onca yürekten gelen açık seçik sözler bile iknaya, hele hele diyaloga yetmiyorsa ben ne yapmaya çalışıyorum ki MUM Grubunun olası bir “Müzakere Becerileri Ustalık YolculuÄŸu” isteÄŸine hazır olmaya çalışırken. Tek inancım o ki “hiç bir emek boÅŸa gitmiyor, gitmeyecektir”.
“UzlaÅŸma Hakemi” de denilen Prof.Gerzon‘un ikna için, uzlaşı için öne sürdüğü 9 maddelik önerilerini aktararak yazımı “ÇeÅŸme / Pavey / Gerzon” üçlüsünün öğretileriyle tamamlamak istiyorum.
1.Yetkili kişilerin dedikleriyle düşünmek size yetmesin: Topladığın bilgilerin anlamını anlayıp değerlendir.
2.Karşı tarafı iyi tanıyın: Zıt görüşlü olsalar da yazdıklarını, söylediklerini oku. Sevdikleri konuÅŸmacıları bir de sen dinle. Ne diyor Pavey konuÅŸmasında “… buraya gelmeden diÄŸerlerinin konuÅŸmalarını taradım ve karşı tarafın durumuyla ilgili tek bir söz bile etmediklerini gördüm…”. Bu nedenle karşı tarafın kafaları nasıl iÅŸliyor iyi bilirseniz, uzlaşı köprüsünü nasıl kurabileceÄŸinizi tasarlarsınız. Amaç bu tasarıdan iÅŸe yarar bir eylem, bir sonuç çıkarabilmek.
3.Alçak gönüllü olun: Bunun en güzel örneÄŸidir Pavey’in konuÅŸmasındaki her tümce. Kendi özel durumunu sadece “.. bir erkek milletvekilince engellenen pantolon giyme…“den öteye götürmemiÅŸtir. Ben onu “ben her ÅŸeyi bilirim” havasında görmedim. Helal olsun.
4.Başkasını dinlemeyi alışkanlık edinin: Ancak gerçekten dinleyin ve siz anlatırken onların dinlemediklerini fark ederseniz uyarmaktan da çekinmeyin.
5.Zafer deÄŸil, amaç peÅŸinde olun: Karşınızdakini “mat etmek”se tek hedefiniz, müzakereden kazanan olarak da çıksanız içerlerler ve zaferi çelmelerler.
6.BaÅŸka kesimlerden de müttefikler arayın: Sadece kendi yandaÅŸlarınızla yetinmeyin. Bugün artık azınlık dayanışması yetmiyor. Bu bölünmüşlük çağında size destek verecek pekçok kesimler bulabilirsiniz. yeter ki buna inanı ve arayın; emek verin. Tıpkı Mayıs 2005 de Paris’in doksan kilometre kuzeyindeki bir ÅŸatonun gün ışığı gören camlı salonunda sabahın saat tam sekizinde F2 çerçeve çalışmalarının ilk seansı baÅŸlarken birbirini hiç tanımayan gruptakilere  “seçin birini ve hadi bakalım network’unuzu kurun” dedikleri gibi.
7.Sadece medyadan, basından almayın haberi: Cross-check diye bir iÅŸin olduÄŸunu ve çok da iÅŸe yaradığını eskilerin deyimiyle “la havle vesaire” yerine geçtiÄŸini unutmayın.Karşı tarafı medyanın çapıtmasıyla tanımayın. kendi gözünüzü, kulağınızı, kiÅŸisel iliÅŸkilerinizi kullanın. Åžahsen yaÅŸamış bile olsam bugünlerde MADS Plus Grubu‘nu kendim ziyaret etmek istiyorum. Özellikle “VASP” çalışmalarımız hızlanırken.
8.Hızlı, kökten deÄŸiÅŸim istemek ürkütür, görüşlerinizi tedbirli açıklayın: DeÄŸiÅŸim iki yanı keskin bıçak gibidir. Bundan ürkenler, çıkarlarının tehdit altında olacağını sananlar çoktur. Hedeflerinizi ürkütmeyecek ÅŸekilde açıklayın. Bu öneri bana iki ÅŸeyi anımsattı. Birisi doÄŸunun “Kaizen”i ki “adım adım iyileÅŸme” denebilir. DiÄŸeri ise sekiz yıl önce İstanbul’da Ferari’sini satıp da Borusan’ın salonunda BMW’e binen bay Sharma‘ nın “awaeking yourself” baÅŸlığı altında sözünü ettiÄŸi “hergün %1 iyileÅŸmek”. Ve hatta bir üçüncüsü de ısıtılan su ile “KurbaÄŸa Testi” öyküsü.
9.Bu listeyi kendiniz tamamlayın: “Bu yazılanlar mutlaka doÄŸrudur ve yeterlidir demiyorum” diyen Prof.Gerzon; Prof.Türkkan’ın anlatımıyla gerçekten de esprili adammış.
Dr.Goleman‘ın eleÅŸtirilerine uÄŸrasa da “müzakere, uzlaÅŸma, ikna” konularını “diyalog”la kıyaslamalı olarak ele alan Prof.D.Yankelovich‘un ÅŸu linkle eriÅŸebileceÄŸiniz klasik eserinde ( http://www.amazon.com/The-Magic-Dialogue-Transforming-Cooperation/dp/0684865661); uzlaşı” rastgele konuÅŸmalarla müzakerede herkes en doÄŸrusunu kendisinin söylediÄŸi iddiasındadır ve karşı tarafın yanlışlarını belirterek kazanmaya çalışır. Diyalogta ise taraflar her iki tarafta da bazı doÄŸrular olduÄŸunu kabule baÅŸlar ve daha iyi bir karara varabilmek için birbirlerinin görüşlerini anlamaya çalışır”. Åžimdi yazarını anımsayamadığım ve 3Ç de en ön sıralarda yerini koruyan bir kitapta diyalog için “anlam akışı” deyimini kullandığını çok iyi anımsıyorum. Peki ÅŸimdi Bayan Pavel’in o hayran kaldığım konuÅŸması sonrasına diyalog için ufacık da olsa bir adım ilerleme olmuÅŸ mudur ? acep siyasetin arenasında… Sanmıyorum. Pavel dışındaki oyuncuların var olmak adına öylesi çıkar çatışmaları var olmalı ki ne Londra’daki iÅŸ okulundan nasip almamış; ne uluslararası bir örgütte özverili çalışmalar yapmamış “vanminütle vaytsi“ye giden yolda kabadayılık yapmış ve yapmakta olan ruhların liderliÄŸinde grubun sadece yükselen apartmanlarla yüreklerinde bir sevgi yükseleceÄŸini ummak sadece safdillik olacaktır. Umutsuzum.
Çok karıştı yazım. Türlü yemeÄŸi gibi oldu. İknadan yola çıktı. Birkaç profesör devreye girdi. Pavel’le yolunu ÅŸaşırdı. Biraz önce de Pakistan’a gönderdiÄŸi bir elektronik posta ile Bay Kent’in anlamlı sözlerini bir yerlere eriÅŸtirmeye çalıştı. Muhtar bey Ayvalık’taki zeytin hasad ÅŸenliÄŸinde demiÅŸki “İnsanın gideceÄŸi noktayı anlaması için nereden geldiÄŸini her zaman bilmesi gerekiyor”. Çok doÄŸru. Bilebilirse kuÅŸkusuz. KasımpaÅŸa’dan vaytsiye vanminütle gidersen, anca gidersin. Ülke de bir yana gider. Biz de içimiz yana yana bakakalırız.
Görelim mevlam neyler; neylerse güzel eyler; aydınlık yollarda ustalaşmaya çalışırken önümüze çıkan engelleri diyalogla aşma çabalarımızda yüzümüz de hep aydınlık kalsın.
Öykücü