Yaşam Büfesinde “Takım Çantası”

“…Anadolu’nun doğusunda Pers İmparatorluğu, batısında ise Lidya’lılar hızla büyüyüp güçleniyorlardı. Savaş kaçınılmazdı. Lidya Kralı Karun, fala inanırdı ve geleceği bilme uğruna servet harcamaktan çekinmezdi. Delfi Tapınağı’ndaki kahin Pythia’ya hediyeler gönderip savaşın sonunun ne olacağını sordu. Aldığı yanıt netti: “Lidya orduları Kızılırmak’ı geçince bir imparatorluk çökecektir“…”

Merhaba

Hızlı geçen, yoğun yaşanan Ocak 2012 nin son günlerinden seslenmek istiyorum. Kış gerçek yüzünü gösterirken Side’den Bursa’ya uzanan C4 lü günlerde Nezuş’la doyumlu bir mutluluğu yaşıyoruz. Aman yanlış anlaşılmasın buradaki C4, yeni arabamız Citroen’dir. Altmışsekize ulaşan yaşamın virajlarını otomatikleşerek salimen dönmek de bir başka güzelmiş. Allah herkese böyle eşin, böyle oğulların ve kızlarla torunların yakın markajı ve desteğiyle yaşam konforunu artırmak nasip etsin. Daha ne ister insan !

Ocak ayı beklentilerimi aşan bir yoğunluk ve bunun verdiği hazla geçiyor. Aralık 2011 içinde kaderin aşağıdaki resimde görülen karesiyle şekilleniveren ilişkilerinde AS/POL ya da POL/AS ikilisinde mesleki işe yarama mutluluğum artarak gelişmekte. Ardışık iki adet “yılsonu değerlendirme toplantısı”ndan edinilen bulunmaz bildi edinme fırsatlarıyla güçlenen alt yapıya kurulan SSTC Öğrenme Yolculuğu bir başka keyifliydi. Bu kez dört güne sığdırılan yoğunlaştırılmış program, evrensel kalem satışından gerçek iş yaşamı öykülerie uzanan adım adım öğrenme yolculuklarında ölçülebilir kılınan heves bir başka anlam doluydu. Mükemmel bir yaz otelinin buz gibi koridorlarına sığmayan gece çalışmalarının meyvelerini ertesi sabah video karelinde görebilmek gurur vericiydi.

Bugünlere nasıl geldik ?

Yirmi sene önce Aralık ayının ilk günlerinde Sapanca’da toplanmıştık. Alev’le birlikte eğlenerek öğrenme yolculuğunu gerçekleştirmede yardımcı eğitmendim. O yılın ilkbaharında Antalya Dedeman’da, kışında ise Sapanca’da global SSTC çerçevesini güncelleyerek uyguluyorduk. Ertesi yıl kış sonuna doğru da Afyon’da toplanacaktık. Kurumsal kültürün ilk adımı olarak SSTC i Ciba-Geigy’nin tüm bölümlerinde heyecanlı birlikteliklerle yaşıyorduk. Öğrenmeye hevesli seçilmiş grubumuzda Agro, Farma ve Tohum gibi alt bölümlerimizde üst ve ast ayrımı yapmaksızın sırasıyla herkesin katılması programı her koşulda, kriz yıllarında bile ve hatta o yıllarda daha bir fazla yaşama aktarıyorduk. Ardından da eğitimlerde öğrenilenlerin gerçek iş yaşamında da uygulanabilmesi için “izleme çalıştayları” yapılıyordu. Daha o zamanlarda, yerel kurumsallaşma gayretlerinin henüz masraf/yarar hesaplarında artıya geçmediği günlerde bile öğrenilenlerin alışkanlık haline gelmesi için yönetimin verdiği önem ve öncelik net olarak hissediliyordu. O kültürle gelişen benim başarı formülümün “2P” si yani Türkçe’siyle “İsrar/İnat/Sabır/Süreklilik” karşılığı üçüncü “P” olan “Passion/Tutku” organizasyonda baskındı. İşte o günlerden bir anı yandaki fotoğraf ve bugün o kareden iki eski dostun genel müdür olarak yönettikleri kurumlarında (Polen Tohumculuk ve Agri Sciences ki ben bu ikiliye bundan böyle AS/POL diyeyim) SSTC prensiplerinin bakış açısıyla danışmanlık vermekteyim. Bu danışmanlığım bugün bana geçen yıl ki benzer gayretlerimden ve hatta 2009 dan önceki 24 yılda hizmet verdiğim CINOS sürecindeki iş yaşamımdan çok daha fazla keyif veriyor. Üstelik birlikte olduklarımın da benzer keyfi aldıklarını görmek ayrıca gurur veriyor. Yeter ki sağlık olsun.

Ocak 2012 den yarınlara bakışta neler görülüyor ?

Bir yanda Mısır’ın ana vatanı olan Şili ve Meksika’dan yola çıkıp Türkiye’de odaklanan PLN’in büyüme, gelişme ve dönüşme sürecinde özellikle ikinci nesil, Amerika eğitimli genç ortakların (SonEfe) dinamikleri ve öncülük eden ÖY nın yorulmaz enerjisiyle 2012 nin ayrıcalıklı üretim koşullarında yeniden Meksika ve Şili’den destek arayışına yönelen stratejileri; diğer yanda AS ın iki alt bölümünde “korurken beslemek” ve “beslerken korumak” bütünleşmesi yılın kritik koşullarında ne tür başarılara imza atılabileceği sinyallerini gösteriyor. İki kelimeyle: Helal Olsun ! Yeni bir ülkeye açılırken, SDN nın zor koşullarında iki ay geçiren Dr.MÖ ve üretim uzmanı AU nın özveri karşılığında zenginleşen bilgi dağarcıklarındakileri “daha iyisi için daha etkili olma” ya da Mısır 2004 deki tek bir kavrama indirgediğim gibi “bee/be effective:Etkili olmak” adına nasıl bir paylaşım içinde olacaklarını bu hafta içinde göreceğiz (buna tanık olmak bana nasip olacak mı ? bilmiyorum). Ancak şundan eminim ki iki ISO standardına sahip olan ASgiller, başlatılmış olan “iş tanımı” sonrasında “etkili performans yönetimi” ne olan inancın daha da gelişip bu süreçte örnek bir çalışma ortaya koyacaklardır. Benim de buna katkılarım son dört kurumumdan daha fazla olacaktır. Bunu da yine yanda görülen SSTC sonuçlarına ait somut “soru sorma becerileri”nin yükselen değerlerinden anlıyorum. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

Bursa’da dört günüm nasıl geçti ?

Mudanya-Güzelyalı’da kar yağışı altında Gemlik Körfezi’ne bakan camlı balkonda kimi zaman “war horse” ile yaşaran gözlerle, kimi zaman buğulanmış Çankaya’nın Güzelhisar leblesiyle buruklaşan tadıyla mükemmel bir tatil oldu. Dün teşekkür iletime bugün kızlarımdan sevgili Zeynep anında geribildirimde bulundu. Duru’yu beklerken, Allah hepsinden razı olsun.  Programımda AS/POL için de iki ayrı günde iki farklı eylem planım olmasına karşın hava koşulları uygun olmadığı için erteledik. Böylece bu Bursa seyahatim salt MİN (İrem’li Nezuş ve Musto Dede)gillerin, PABÜ(Pınar Aslıhan barış Ümit)lerle kısa bir sömestre tatiline benzedi. Günlerime yanımda ve uzaktaki sevgi yumaklarım yanında iki kitap anlamlı kıldı. Bu kitaplar;

1.Dr.Yılmaz Argüden’in Yönetim Kurulu Sırları. Yaşam Kalitesi için Kurumsal Yönetişim (2007) ve

2.Dr.Cem Kozlu’nun Liderin Takım Çantası. Araçlar ve Yaklaşımlar (2009) idi.

Özellikle Denise ve Stanford  Üniversiteleri gibi Amerikan eğitimli, Türkiye doktoralı bay Kozlu’nun kişisel öyküleriyle zenginleştirdiği kitap bana apayrı bir haz verdi. Herkes ve özellikle yönetici rolünde olanlar bu kitabı mutlaka okumalı. Okumanın ötesinde verilen prensipleri kendisiyle özdeş kılmalı. Kendi öyküleriyle süslenmeli. Kimi kavramsal alıntılarımı yanlarda koyacağım görsellerle daha etkili kılmaya çalışacağım. O kitabı okuyacaklar için beni etkileyen kimi mesajlara şimdiden odaklayabilmek için kimi sorularımı da bu yazımın aralarına serpiştireceğim. Örneğin:

* Kervancıbaşı Kaşgarlı Seyit neden iyi bir liderdi ? ki bu soruya yanıt ararken kendilerine dönüp “develer ve devecibaşlarının performanslarına bakıp, “İnanç ve İddia” ya da “Tutku ve Sevda” yı Mısır’da 2004 yılında Pazarlama Müdürlüğüne veda ederken yaptığım sunumdaki “bee and bravemen/Etkili Olan Cesur Liderler” de sahnede heyecanla dört döndüğüm mesajlarıma kendiliklerinden erişebilsinler.

Bay Kozlu’nun kitabını yapılandırdığı “Liderin Checklist“indeki 7 aşamalı bölümleme de “Bilgelik Piramidi”ni anımsatan ayrı bir fayda sunmaktadır. Yapılandırması şöyledir:

1.Veri toplama

2.Analiz ve öneri

3.Tartışma

4.Karar

5.Planlama

6.Execution (ki kolaylıkla “uygulama” diyebileceği bu bölümü İngilizce olarak bırakmıştır. Çünkü eski dilde de olsa gerçek karşılığının “icra” ve hatta biraz daha açılımla “iş yaptırabilme disiplini” diyebilmek için İngilizce sözcüğü aynen almış ve AIDA’ nın ilk “A” sına vurgu yaparak dikkati “acta non verba” ya çevirmiştir).

7.Takip (işte SSTC den sonraki “İzleme Çalıştayları” da bunun için önemlidir ve sadağınızdaki oklar bitmeden, bir atımlık barutla yola çıkmamak için “sözlerin eyleme dökülmesi” sabrı ve inadını gösterebilmelisiniz; göstermelisiniz)

Sevgili oğlum Ümit’in zaman zaman mesajlarını benimle de paylaştığı ve sanırım CC ya danışmanlık hizmeti veren Dr.Argüden’in kitabından da birkaç mesaj aktardıktan sonra yazımın girişindeki Karun’un öyküsünü SSTC ile bağıntılayıp satırlarıma son vereyim.

Aralık 2011 de Antalya-Rixos Lares’te sekiz günlük beraberliğimde Liderin lider olabilmesi için üç temel kavramdadan söz etmiştim. Bunlar,

1.Liderin hedefi vardır.

2.Liderin bu hedefe ulaşmak için bir stratejisi vardır ve

3.Liderin bu hedefine, bu hedefe erişmek için paylaştığı stratejisine inanan takipçileri vardır; demiştim.

Şimdi Dr.Argüden’in kitabından Bay M.Musashi’nin bir deyişini aktarayım “Strateji çizerken önemli olan uzakta olabilecekleri yakından görebilmek, yakındakilere ise uzaktan bakabilmektir”. Güzel laf etmiş Miyamoto bey.

Yılmaz bey ekliyor ve diyor ki; “Başarı sürekli olarak değer yaratabilmektir (MC:Bu nedenle ben SSTC sonunda Kim Amcanın kitabından esinlenerek VIP-ERIC diye bir “Strateji Tuvali“ne vurgu yapıp sorarım katılımcılara:

“Şimdi SSTC de öğrendiklerinizle kendinize bakınca, bundan böyle “VIP/Değer Yaratan Yenilikçi Programlar” yapabilmek için kişisel olarak,

1.Yapmakta olduğunuz neleri yapmayacaksınız ? (E:Eliminate),

2.Neleri azaltacaksınız ? (R:Reduce),

3.Neleri artıracaksınız ? (I:Increase) ve

4.Neleri farklı yapacaksınız ? (C:Create) . Her neyse biz yine Yılmaz Beyin sözleriyle devam edelim).Değer yaratmada sürekliliği sağlayabilmek ise hem doğru işin yapılması (STRATEJİ), hem işin doğru yapılması (YÖNETİM) ve hem de sürekliliği sağlayacak yapılanma (KURUMSALLAŞMA) ile mümkün oluyor. Kurumsal yönetişim (Corporate Governance) hissedarlar, yönetim kurulu, üst yönetim ve çalışanlar arasındaki ilişkilerin ilkelerini, yetki ve sorumluluk alanlarının dağılımını ve organizasyonunu belirleyen kurumsal yapıların kalitesini, güvenililirliğini ve şeffaflığını kapsıyor. Kurumsal yönetişim bir kültürdür, bir iklimdir ve davranışlar bütünüdür…” ve “doğruları” sıralar Dr.Argüden,

1.Doğru insanlar

2.Doğru takımlar

3.Doğru süreöçler

4.Doğru kültür

5.Doğru bilgi

6.Doğru yönlendirme

7.Doğru denetleme

İşte sözün özü bu: Yedi doğruyu bütünleştirebilmek. Elbette kolay değil. Ancak reçete net.

Peki doğru sandıklarımız gerçekten doğru mu ?

Bu sorunun yanıtı için de baştaki öyküyü sonlandıralım:

…Anadolu’nun doğusunda Pers İmparatorluğu, batısında ise Lidya’lılar hızla büyüyüp güçleniyorlardı. Savaş kaçınılmazdı. Lidya Kralı Karun, fala inanırdı ve geleceği bilme uğruna servet harcamaktan çekinmezdi. Delfi Tapınağı’ndaki kahin Pythia’ya hediyeler gönderip savaşın sonunun ne olacağını sordu. Aldığı yanıt netti: “Lidya orduları Kızılırmak’ı geçince bir imparatorluk çökecektir“. Kahinin dediği doğru çıkmıştır. Kızılırmak’ın doğusunda şiddetli bir savaş olur ve savaştan sonra Lidya İmparatorluğu yok olur”

Karun SSTC almış olsaydı ikinci soruyu da sorardı kahin Pythia’ya. “Hangi imparatorluk yok olacak ?” diye. Bu nedenle dört günlük Side’nın buz oteli gibi soğuk Silence Beach koridorlarında öğrenme yolculuğunda paylaştığımız temel kavram;
* Sor ki; müşterinin satın alma dürtüsünü bulabilesin !

* Sor ki; etkili bir yaklaşım kurabilesin !

* Sor ki; müşteri responslarını doğru ele alabilesin !

* Sor ki; sipariş alabilesin !

* Sor ki; dağarcığını güncelleyebilesin ! diye uzar gider sorularımız ve biz biliyoruz ki;

Cevap, doğru soru sorulduğunda değerlidir“.

Nice soru sorma becerilerinizin hep aydınlık yollarda gelişmesi dileklerimle.

Öykücü