Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “Kan Almak”

YaÅŸam Büfesinde “Kan Almak”

“…OrtaçaÄŸda batılılar hastaları iyileÅŸtirmenin en iyi yöntemlerinden birinin kan almak olduÄŸunu düşünürlerdi. Hekimler hastalıkların “kötü kan” da bulunduÄŸuna inandıklarından, tedavi için insanlardan sistemli olarak kan alırlardı. Hastanın durumu iyiye gitmezse, kan alma yöntemiyle tedavinin mantığı daha fazla-bu kez daha iyi bir ÅŸekilde-kan almalarını gerektirirdi. Bu düşünce tarzı yirminci yüzyıla kadar sürdü.

Peki, bugünün iÅŸ yönetimindeki en güncel ve güçlü fikirleri, kan alma pratiÄŸini daha etkili hale getirmek için uygulamaya kalksaydık ne olurdu ? ÖrneÄŸin, kan alma tekniklerine kalite kontrolu ve istatistiksel analiz uygulasaydık ? Ya da kan alan hekim ya da teknisyenler için ekip kurmanın öğretildiÄŸi çalıştaylar düzenleseydik ? Kan alma birimindeki eÄŸitimli tıp personelini tepeler çıkarıp, güvenmeyi öğrenmeleri için gözlerini kapatarak kendilerini uçurumun kenarında birbirlerinin kollarına bırakma alıştırmaları yaptırsaydık ?  Birimin elemanları kan almakta kullanılacak yenilikçi araçlar ve yöntemler geliÅŸtirmekte daha fazla hareket alanına sahip olsunlar diye bir yetkilendirme programı uygulansaydı ? Hatta daha da iyisi, hem hastalara hem de tıbbi personele pozitif zihinsel tutum eÄŸitimi vererek hastayla doktor arasında daha güçlü ortak yaÅŸam iliÅŸkileri kurulmasını, böylece tedavi sürecinde her iki tarafın daha güçlü pozitif enerji yaymasını saÄŸlayabilseydik ? Sonuç ? Gülünecek bir durum çıkardı ortaya; doÄŸal olarak Kan Alma Birimi (KAB)nin kan alma verimliliÄŸi en üst düzeye çıkarır ve herkes mutlu olurdu-yani ölen hastalar ve geride kalanlar dışında !…”

Merhaba

Yukarıdaki giriÅŸi Dave, Steve ve Mahan’ın kitapları (2004: businessThink:Rules for Getting it Right-Now and No Matter what) dan ödünç aldım. Belki on kez okuduÄŸum çok sevdiÄŸim bir kitap. Sayın Osman Denizcan’ın akıcı çevirisiyle Türkçe’ye “Ä°ÅŸGüdü” ismiyle çevrilmiÅŸ. En son bu sabah ÇeÅŸme’de deniz kenarında bir saatlik sabah okumasında, bir başından bir de sonunda aklımın aradığı mesaj için hızla taradım. Kitabı beÅŸ sene önce sadece kapağında “Stephen Covey’in önsözüyle” açıklamasını gördüğüm için tereddütsüz aldığımı anımsıyorum. Sevgili Covey benim favorim; hem ilk okuduÄŸum “önemli iÅŸlere öncelik/First Thing First” kitabıyla hem de defalarca dile getirdiÄŸim “Etkili Ä°nsanların Sekizinci Alışkanlığı isimli son kitabı ve ekindeki on filmle hayran olduÄŸum birisi. Ä°ÅŸGüdü’nün önsözünde Bay Covey’in dokuz sayfalık anlatımı kitabın tümü kadar anlamlı ve öğretiye sahip benim için. Ä°ÅŸte yukarıdaki giriÅŸ o bölümün ilk satırları.

Siz (özellikle genç nesil) kan almanın elli yıl önce yaÅŸamımızda, özellikle taÅŸra yaÅŸamındai kırsal yaÅŸamda ne denli yeri olduÄŸunu bilemezsiniz. Sondan baÅŸa doÄŸru biraz zaman yolculuÄŸu yaparsak birkaç ay önce bir genç kızımızın Avrupa’ya sülük ihracatıyla yakaladığı çok bin dolarlık (milyon olabilir mi ?) pazarı basında okuduÄŸumda da kan almaya ve rahmetli anneme gitmiÅŸti aklım. Kan almayı düşündüğümde gözümün önüne “kiraz, boynuz,çakmak taşı” gelir. Lütfen bu üçlüyü “elma, ayna ve tosbaÄŸ” ile karıştırmayın. Åžimdi bu son üçlünün ne bu yazıda ne de sizin aklınızda yeri yok; olmamalı; olmasın lütfen (bu araya sıkıştırmanın anlamı “sigara içmeyin” ya da “lütfen pembe fil düşünmeyin” örneklerindeki mesajı anımsatmak için). Ä°lk üçlünün anlamı ÅŸuydu:

  • Rahmetli annem her yıl sırtından kan aldırmadan kiraz yemezdi. Çünkü kirazın kanı sulandıracağına inanır ve pis kanının bedenden uzaklaÅŸması için önce kan aldırır daha sonra kiraz yerdi (bu da sanki “lokumunu hemen yeme” örneÄŸindeki mesajla bütünleÅŸti).
  • Annem kan alıcıya giderken kendi boynuzunu ve çakmak taşını da götürürdü (veya ben uyduruyorum). Bunun da anlamı tıpkı ÅŸimdi manikür-pedikür setiyle kuaföre gitmek gibi birÅŸey; daha hijyenik olabilmenin kırsalcası.

Her neyse ! Stephen amca demek istiyor ki, “çok şükür ki Fransa’da Mösyö Pasteur mikrop kuramıyla bilimin geliÅŸmesine katkıda bulundu ve böylece Tosun’ların kanlarını almak yerine Kerim’ler yeni bir paradigma (bakış açısı)ya kavuÅŸtular; inandılar ve uyguluyorlar (!). Hepsi mi ? ÇoÄŸu. Kimler hariç ? Ãœlkemi Patagonya sanma ahmaklığı ile yerleÅŸik kurumsal kültüre bilinçsizce zarar veren yabancı Kerim’ler. Ne diyelim ? Allah ıslah etsin ve yolcu yolunda gerek. Yukarıdaki öykülendirmenin iÅŸaret ettiÄŸi basit ilke ÅŸudur:

“GeliÅŸmenin anahtarı, yalnızca davranışların deÄŸiÅŸmesi deÄŸildir. Tavrınızı deÄŸiÅŸtirmeniz yeterli olmaz. Dünyaya bakış ÅŸeklinizin, paradigmanızın, varsaymlarınızın deÄŸiÅŸmesi gerekir. Gerçek ve kütlesel bir deÄŸiÅŸim istiyorsanız, paradigmalarınız üzerinde durun. Kendi düşüncesinin dokusunu deÄŸiÅŸtiremeyen kiÅŸi, gerçekliÄŸi hiçbir zaman deÄŸiÅŸtiremeyecek ve dolayısıyla ilerleme kaydedemeyecektir. Ancak riskli bir iÅŸtir bu !…”

Risk deyince de hep aklıma 1992 sonlarına doÄŸru Antalya’da gerçekleÅŸtirdiÄŸimiz görkemli bir lansman toplantısı gelir. Ben ve Tümay sunucu idik ve açılışta pazarlama müdürümüz Dr.VA konuÅŸmasına tam bir AIDA formuluyle baÅŸlamıştı. Katılımcılara ÅŸu soruyu sordu: “Formula 1 sürücüsü Schumaer’ e sormuÅŸlar: Saattte 270 km hızla giderken önündeki onlarca göstergeyi nasıl kontrol ediyorsun ? ” Yanıt çok ilginç ve burada yazmayacağım öykülerimde anlatacağım ya da soranlara yani merkalısına ). Böylesi güzel bir önsözle Ä°ÅŸGüdü’ye ayrı bir deÄŸer katan Bay Covey’e bu alıntılarımla teÅŸekkür ediyorum. Åžimdi kitabın sonlarına doÄŸru olan bir diyalogu yazıma Tosun vs Kerim kavramımla alacağım.

Neden bundan , bu öykülendirmeden yarar umdum ?

Dün akÅŸam üzeri Sevgili Mine ve Ä°smail’in oÄŸlu Sevgili Arda’nın nikah kokteylinde eski dostlar bir araya gelince özlenen bir sohbet geliÅŸti. Bir saatlik sürenin nasıl geçtiÄŸini anlayamadım. Eskimeyen dostlukların çerçevesi içinde kurumsal gizliliklere özen göstererek mesleÄŸimiz adına ve bireyler olarak oluÅŸan durumlara açıklama getirmeye çalıştık. Sohbetin bir yerinde öyle bir olgu ortak odaÄŸa yerleÅŸti ki aÅŸağıdaki diyalogun “7/24 açık olan yaÅŸam büfesinde self servis olan baÅŸarılara ulaÅŸmak için SSTC öğretileriyle sıraya geçmiÅŸ olanların sırada ustalaşıp öne doÄŸru ilerlerken” önlerine çıkacak benzer fırsatları daha iyi deÄŸerlendirmelerine katkılar saÄŸlamayı amaçladım. Biraz uzun olacak. Umarım iÅŸe yarar.

Tosun’un birkaç ay önce baÅŸvuruda bulunduÄŸu bir kurum Tosun’u görüşmeye çağırmaktadır. Tosun, randevusuna doÄŸru araba kullanırken çok heyecanlıdır. Tosun olarak herÅŸeyi doÄŸru yapmak için baskı altındadır. Çünkü baÅŸarısızlığı bu fırsatın yitirilmesidir; kendisi için önemi büyüktür. Görüşmedeki performansı gelirini, kariyerini, kiÅŸisel geliÅŸimini, hatta kendine özgüvenini etkileyecektir.

Ä°ÅŸveren (Kerim) ise boÅŸ yer için doÄŸru kiÅŸiyi bulma ihtiyacının baskısı altındadır. Yapacağı seçim, yetenekli Tosun’u tanımak ve cezbetmek konusunda yeterliliÄŸini gösterecektir (o da sonuçta birileri için bir Tosun’dur). Åžirketteki diÄŸer Tosun’lar (ve hatta Kerim’ler) ne tür bir Tosun’la çalışacaklarını görmek için merak ve tedirginlik içinde beklemektedirler. Dolayısıyla Kerim’ler görüşmeye her zaman, Tosun’un ne kadar parlak bir aday olduÄŸunu göstermeye hazırlıklı olarak geleceÄŸini ve Tosun’un kendisini en iyi aday olarak kanıtlayacağını bekleyerek girerler. Tosun en küçük bir zayıflık belirtisi gösterirse iÅŸinin biteceÄŸini bilir.

O halde, her iki taraf da iÅŸini doÄŸru yapsa iyi olur- hemen ÅŸimdi ve ne olursa olsun ! Åžimdi tekrar Tosun’un görüşmeye gitmekte olduÄŸu ruh haline geri dönelim.

Tosun, Kerim’in doldurmak istediÄŸi kritik pozisyonu düşündükçe strese giriyordu. Åžirketin satıştan sorumlu kıdemli baÅŸkan yardımcısı düşük performansı nedeniyle iÅŸten atılmıştı. Åžu an ki CEO iki yıl sonra emekliye ayrılacak ve yeni alınacak kiÅŸi CEO nun yerine aday olabilecekti. Bunun anlamı açıktı; bizim Tosun satışları yükseltirken, ÅŸirkette bir aksama olmaması ve yönetim kurulunun güvenini kazanması için birkaç yıl içinde güçlü bir liderlik sergilemesi gerekiyor demekti.

Tosun’la görüşme yapacak olan Kerim de yönetim kurulu baÅŸkanıydı.

Bir yönetim kurulu başkanıyla görüşüyor olsaydınız kendiniz için ne anlatırdınız ?

Arabayla görüşmeye gitmekte olan Tosun’un içini “ne yapacağım ben ÅŸimdi ?” kaygısı kaplamış; avuçları terlemeye baÅŸlamış; tedirginliÄŸi tavana vurmuÅŸtu. Bir yandan direksiyonu yumrukluyor, diÄŸer yandan da kendi kendine konuÅŸurken motivasyonun yükseltmeye çalışıyordu. Lobide beklerken kendine gelen Tosun, bu görüşmede Ä°ÅŸGüdü’nün tüm prensiplerini uygulamaya karar verdi ve… önce egosunu kapıda bıraktı (1).

Önce şöyle düşündü: Satıştan sorumlu bir baÅŸkan yardımcısı aramaları, bir çözüm gibi görünüyordu. Tosun’un bilmediÄŸi tek ÅŸey, bu çözümün neyi amaçladığı ve ÅŸirketin hangi fırsatları yakalamasına yardım edeceÄŸiydi. Tosun’un elinde deliller ya da çözümün nihai katkıları konusunda bilgi yoktu. Dolayısıyla önce çözümü öteleme (2) ye karar verdi (Bunun çok zor bir karar olduÄŸunu anlayın. Çünkü burada çözüm, Tosun’un kendisi ve insanın kendisini ötelemeye kalkması her babayiÄŸitin harcı deÄŸil).

Åžimdi gelelim diyalogun geliÅŸmesine ve lütfen bu diyalogtaki aÅŸamaları “7/24 açık olan yaÅŸam büfesindeki self servis baÅŸarılara eriÅŸmek için sıraya geçmeye çabalayan SSTC öğrenme yolculuÄŸuna çıkmış Tosun ve Kerim’lerin” dört yoÄŸun gündeki adım adım geliÅŸmelerine göre bakın ve özellikle “soruların gücü“nü hep anımsayın.

Kerim: GeldiÄŸin için teÅŸekkür ederim. Tosun, iÅŸ geçmiÅŸine baktım ve etkilendim. Biraz daha kendinden bahseder misin ? (Lütfen dikkat: Rahmetli Aziz Nesin’in resmedildiÄŸi bir kare karikatür anımsarım. Hani bizim milli iÅŸaretimiz vardır; baÅŸ parmak, iÅŸaret parmağı ile orta parmak arasına girer ya iÅŸte orada baÅŸpamak yerine bir hıyar yerleÅŸtirilmiÅŸ ve altında da ÅŸu sözler vardı: “Her uzatılan hıyara tuzu bendedir diye atlama“. Bizim Tosun da bunu çok iyi biliyor ve SSTC e göre görüşmede yönetimi ele almaya giriÅŸiyor).

Tosun: Peki, bilmek isteyeceÄŸiniz herÅŸeyi anlatacağım. Ancak kendi hakkımda ayrıntılara girmeden, söyleyeceklerim konumuzla ilgili olması bakımından, birkaç soru sormama izin verir misiniz ? (Bravo Tosun’a; SSTC nin birinci prensibi için hiç beklemedi; doÄŸrudan dalıyor).

Kerim: Lütfen buyurun sorun.

Tosun: Satıştan sorumlu baÅŸkan yardımcılığı, ÅŸirketinizde hayli önemli bir mevki. Bu mevkideki son kiÅŸi kovulmuÅŸ. BaÅŸarılı olmamı ve satışla ilgili bazı sorunları çözmemi bekliyorsanız bu sorunlar hakkında biraz bilgilenmem yararlı olur. ÖrneÄŸin ÅŸunu merak ediyorum: gereksiz ayrıntıya girmeden, düşük performans dolayısıyla gündeme giren konuların tam olarak neler olduÄŸunu söyleyebilir misiniz ? (Bravo Tosun’a; merak yaratıyor (3) çözümü ötlemeyi elinden gelidÄŸince incelikli biçimde yapmaya çalışıyor ve Kerim hayli mantıklı görünen üç-dört önemli konuyu açıklıyor).

Kerim: Satış kadrosu yaptığı iÅŸlerin hesabını vermekte zorlanıyordu. Önceki baÅŸkan yardımcısı satış fırsatlarını gözden kaçırıyordu. Satıcılık yeteneÄŸi genelde zayıftı ( Bunlar ilk akla gelenler -ki biz buna “top of mind” diyoruz- olsa gerekti ve Tosun, baÅŸka sorunlar olup olmadığını da sordu. Kerim, kısa bir duraksamadan sonra birkaç madde daha ekledi). Satış elemanlarının iÅŸten ayrılması artmıştı. Çalışanlar mutsuz ve moralleri düşüktü. Satış bölümü üretim bölümüyle iÅŸbirliÄŸi yapamıyordu.

Tosun: Bu konuların içinde en önemli olanı sizce hangisiydi ?

Kerim: Bence en büyük mesele, satıştan sorumlu baÅŸkan yardımcısının satışçıların üzerinde çalıştıkları fırsattan kopuk olmasıydı ( Wooooow ! Åžimdi Tosun, eski Tosun’un fırsatlardan kopuk olduÄŸunu kanıtlayacak kimi kanıtlar-soyut (4) bulması gerekiyor).

Tosun: Olan bitenden habersiz kaldığını gösteren ne gibi şeyler yaşadınız ya da fark ettiniz ?

Kerim: Son yıl boyunca büyük satış fırsatları konusunda raporlar almaktaydım; ama hiçbirinden yararlanamadık. Ona bu fırsatları nasıl değerlendirdiğimizi sorduğumda, hiçbir açık yanıt alamadım. Her defasında bir sürü şey söylüyordu, ama işlerin denetiminde olduğu izlenimini hiç edinmedim.

Tosun: Bu anlamlı. Ä°ÅŸe hakim olmadığını gösteren baÅŸka ne gibi ÅŸeyler vardı, sıkça gördüğünüz ? (Tosun, daha fazla kanıt toplamaya çalışırken Kerim’in gözlerini izliyordu. Bu konuÅŸmadan Kerim’in büyük yarar saÄŸladığını anlıyordu. Kerim, satışçılardan ve müşterilerden duyduklarıyla CEO nun gözlemlerini de aktardı.Ancak verilen kanıtların çoÄŸu soyuttu. Tosun, biraz da somut kanıt bulmalıydı).

Tosun: Bu söyledikleriniz ne yapılmaması gerektiÄŸini anlamama gerçekten yardımcı oluyor ve bazı beklentilerinizi açıklıyor. Merak ettiÄŸim birÅŸey daha var; satıştan sorumlu baÅŸkan yardımcısı fırsatları deÄŸerlendiremediÄŸinde ne oluyor ? (Aferin Tosun’a somut kanıt arıyor).

Kerim: Yardıma ihtiyacı olan satış elemanları, destek bulamayacaklarını düşünüyorlar. Bazıları ÅŸirkette yeni olduklarından, yapabileceklerinin ayrıntıları hakkında bilgi sahibi deÄŸiller. Satışı gerçekleÅŸtirmek için yardıma ihtiyaçları var. Bu da fırsatları deÄŸerlendirmede hız kaybetmemize neden oluyor. Ä°ÅŸimizde müşterilerin heveslerini yitirip ilgilerini kesmeleri çok kolay (eski baÅŸkan yardımcısının denetimsizliÄŸinden kaynaklanan birkaç olay daha anlatan Kerim, yeni ve yine soyut kanıtlar veriyordu. Bu nedenle Tosun’un somut kanıtlara ulaÅŸması için sorgulamayı sürdürmesi gerekiyordu).

Tosun: Peki, hızınız kesilip müşteriler sizden uzaklaştığında, sonuç ne oluyor ?

Kerim: Çok fazla fırsat kaçırıyor ve yeni müşteri kazanamıyoruz. Ayrıca satış elemanlarımız gereksindikleri desteÄŸi göremediklerini hissettiklerinden, iÅŸten ayrılanların sayısı artıyor (Ä°ÅŸte beklenen an geldi; Tosun’un somut kanıtlara ulaÅŸma olanağı geliÅŸti. Kerim’in verileriyle yitirilen satışların ve elemanların etkisinin ~5mTL olduÄŸunu  birlikte hesapladılar. Åžimdi ikisi de kanıtlarıyla sıkıntının boyutlarını hesapladıklarına göre,iÅŸin kazanç getirecek yönlerini araÅŸtırmak için diyalogu sürdürmeli Tosun).

Tosun: Bu bilgiler bana çok yardımcı oldu. Bu kadar ayrıntıyı benimle paylaÅŸtığınız için teÅŸekkür ediyorum (“teÅŸekkür”ün daha önce açıkladığım anlamını bu vesileyle bir kez daha açıklıyorum: “Senden birÅŸey aldım; deÄŸiÅŸtim; onu kullanacağım”). Åžimdi konuyu biraz deÄŸiÅŸtirelim. Diyeleim ki bu iÅŸe tam uygun birini bulabildiniz. Herhangi bir konuyu gözden kaçırmamam için, bu kiÅŸiden ÅŸahsen beklediÄŸiniz sonuçların ne olduÄŸunu söyleyebilir misiniz ? (Tosun, Kerim’in söylediklerinden yeni bir liste hazırlar. Eksik kalan bir ÅŸey olup olmadığını birkez daha sorgulamak ister ve listeyi okuyup “eklemek istediÄŸiniz birÅŸey var mı ?” diye sorar. Aferin Tosun’a hem “adil süreç“i çalıştırıyor hem de adeta koçluk becerileri de sergileyip etkin dinlemenin pekiÅŸtirmesini kullanıyor. Bu iÅŸi biliyor abicim. Tosun bu özetleme ve odaklamayla sözlerini şöyle sürdürüyor ).

Tosun: Ä°ÅŸe alacağınız kiÅŸi, saydığınız bütün bu beklentilerden sadece birini yerine getirebilse, sizin için hangisi olmazsa olmaz bir gerekliliktir ? (Bravo Tosun’a getirinin en vurucu olanında buluÅŸmaya çabalıyor. Kerim bunun üzerine listedeki konulardan birini seçiyor ve Tosun da sorularıyla kanıtların derinliÄŸine eriÅŸmeye çalışıyor).

Tosun: Bir yıl sonra, bu kiÅŸinin kendisinden beklediÄŸiniz ÅŸeyi gerçekten size verip vermediÄŸini hangi kriterlere göre belirleyeceksiniz ? (Hey Tosun ne oluyor ? Sanki ÅŸimdiden performans yönetiminin ASKlarına giriyorsun. Sakın Rubigon’u geçmeyesin ! Kerim biran duraksar. Kısa bir sessizlik olur. Bir dakika düşünür. Tosun’un bu sessizlik baskısına dayanması da SSTC nin bir diÄŸer temel kuralını etkili kullandığını gösterir. Kerim kendi algısına göre göstergelerini sıralar. Tosun, yeni kanıtların peÅŸindedir ve sorularına devam eder).

Tosun: Bu iyi bir göstergeye benziyor. Bu kiÅŸinin baÅŸarısını ölçmek için baÅŸka neye bakardınız ? (Tosun’un çabası yeterli kanıt topladıktan sonra, somut kanıtlara ulaÅŸmak için soyutları aramak ve sorgulamak için ve devam ediyor).

Tosun: Bu bana gayet mantıklı geliyor. Ä°ÅŸletmenizde bütün bu sonuçları elde ettiÄŸiniz takdirde, bugün yapamadığınız neleri yapmanıza olanak saÄŸlayacak ? Bunu anlamama yardım eder misiniz ? (Bu sorusuyla Tosun kanıt niteliÄŸindeki birkaç ÅŸeyi betimler. Önce parasal görünmeyen verilerin karşılığını Kerim’le birlikte hesaplar. Gelirlerde ~10 mTL lik bir artış olacağını saptarlar etkiyi ve zincirleme etkileri hesaplar (5,6) Ä°ÅŸte ÅŸimdi sarı ışıkta yavaÅŸlama (7) anının geldiÄŸini görür Tosun ve …).

Tosun: Merak ediyorum, bu sorunların üstüne gitmenizi daha önce engelleyen neydi ? (ben lisedeyken edebiyat hocamız rahmetli Zeki Baran bu yaklaşıma hüsn-ü ricat derdi. Åžimdi  Tosun rolündeki Bay Dave Marcum bunun adını “sarı ışıkta yavaÅŸlamak” demiÅŸ ki sen yeÅŸile dönecek diye gaza yüklendiÄŸinde kırmızıya dönüşüyle duvara toslamaman için sana öneride bulunuyor).

Kerim : Hımmm. İlginç bir soru (ve bir süre sessizliği yeğler Bay Kerim). daha önce ağzımız yandığı için, sanırım satış elemanlarına tüm yetkiyi vermekten çekindik. Bu satışların bazılarını onaylama yetkisini başkan ayrdımcısına vermiştik; ama o da işin uzağındaydı. Ayrıca şirketin başkanı operasyonal yaklaşıma odaklandığı için satıştan sorumlu başkan yardımcısının sorumluluğunu artırması gerekiyor (Tosun vs Kerim beraberliği bir saate yaklaşmaktaydı. Kerim saatine bakıp gülümsedi).

Kerim: Bu bizim ÅŸirketle ilgili ilginç bir görüşme oldu. Sizinle ilgili mülakata ne zaman geçeceÄŸiz ? (Kerim’in aklı başına gelmeye baÅŸladı).

Tosun : Bana istediğiniz herşeyi sorabilirsiniz. Artık işletmenizin şimdiki ihtiyaçları ve uzun vadeli hesaplarınız açısından ençok hangi deneyimlerimin yararlı olacağı hakkında daha fazla şey söyleyebilirim (Tosun bir yarım saat daha konuşup oradan ayrılır).

Görüşmeden sonra Tosun, şöyle düşündü. EÄŸer zamanı boÅŸa harcıyor olsaydı Kerim kendisine bir saat soru sormasına izin verir miydi ? Soruların çoÄŸunda Kerim düşünmek zorunda kalmıştı. Bu sorgulama öncesinde kazançla kayıp arasındaki öykü üzerinde Kerim’in pek fazla düşünmediÄŸini anlamıştı Tosun. Tosun bu kısa süreçte geçmiÅŸte ne olduÄŸunu ve gelecekte neler olacağını umduklarını daha iyi kavramıştı. Bu fark yaklaşık 15 mTL li buluyordu. Tam bu noktada Tosun kendine bir deÄŸer biçmiÅŸti. Åžu soruyu kendine sordu: “15 mTL kazandırabilecek birine kendisi Kerim olsa kaç para verirdi ?“. Ayda 80-90 bin TL mi diye düşündü. Tosun ÅŸu aÅŸamada bile sorduÄŸu sorularla Kerim’in iÅŸletmesine deÄŸer katmıştı. Sonunda iÅŸ Tosun’a teklif edildi; ama beklediÄŸi ücret olmayınca Tosun teklifi nazikçe geri çevirdi. Kerim’giller ısrarlarını sürdürdüler. Ancak Tosun’u ikna edemediler ve iki yıla varmadan Kerim’gillerin ÅŸirketi battı.

Ve ÇeÅŸme’de akÅŸam oldu. Alaçatı’nın gecesine gitti pekçok kiÅŸi; NezuÅŸ da  Bugün güzel konuklarımız da vardı ÇeÅŸme’de. Sevgili AÅŸiyan Baran gibi. Onunla sohbet güzeldi. Genç yaÅŸta giriÅŸimciliÄŸin güzelliÄŸine hayran kaldım. Ä°liÅŸkilerine katkım olsun için Murat’ı, Hulusi’yi aradım; Harranova’ya uzandım; Mahir ve Bülent’le görüştüm. Murat ve Hulusi’i özlemiÅŸim; (kuÅŸkusuz beni Söke’de pamuk tarlasında bırakıp da ÇeÅŸme’ye denize giden Eyüp ve sevgili Suat da özlediklerim arasında) ikisi de özlem ve sevgi dolu dostluklarıyla sıcak ilgi gösterdiler. MeÄŸer AÅŸiyan, Murat’ın seralarını gezmiÅŸmiÅŸ. Kaya yününden hindistan cevizi yününe geçmesi Murat için pek kolay görünmese de bir de bakarsınız ki 1994 de olduÄŸu gibi iki kat pahalı bir çözüme geçtiÄŸi sezonun sonlarında gecenin bir yarısında telefon edip “yaktın beni Mustafa abi” diyebilir. Çünkü yeni çözümle artan ikinci el pamuklarını toplamaya yetiÅŸememiÅŸti mevcut işçileri ve kendisine daha önce verim artışı konusunda uyarıp da daha çok toplama işçisi getirmesini önermediÄŸim için sitem ediyordu bana. Ne günlerdi be ! Aynı günlerde Söke’nin HESgilleri (H: Hulusi) de nylon altına pamuk yetiÅŸtirme fantezisiyle ustalık yolculuklarında ilerliyorlardı. Ben ilk adım olarak bugün bu görüşmeleri çok olumlu buluyor ve sevgili AÅŸiyan’ın ABT (AÅŸiyan Baran Tarım; 0242 322 32 74; baran@ab-tarim.com ) olarak hızla geliÅŸip tarıma katkılarının mükemmel olacağına inanıyorum.

Başarılarında yolunun hep aydınlık olmasını diliyorum.

Öykücü (mustafa@copcu.com)