Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “Kayınbiraderim Der ki…”

YaÅŸam Büfesinde “Kayınbiraderim Der ki…”

“… Temel namaz kılıyormuÅŸ ancak; secdeye varıp dualarıyla namazı sonlandırırken başını saÄŸa çevirip selam verdikten sonra başını bu kez sola çevirip aynı selamı yinelemenin nedenini merak ediyormuÅŸ. Hocaya gidip sormuÅŸ ve aldığı yanıt şöyle olmuÅŸ “OÄŸlum Temel” demiÅŸ hoca ” saÄŸa selam veriyorsun; çünkü saÄŸ omzunun üstünde sevaplarını yazan melek var. Aynı selamı sola da  veriyorsun; çünkü sol omzunun üstünde de günahlarını yazan melek var.” Temel anlamış ve gerekçeleri kabul etmiÅŸ. Namaza durmuÅŸ. Rüku, secdeyi tamamlamış ve selam vermeye gelince eskiden yaptığı gibi başını saÄŸa çevirmiÅŸ ve “Essalamün aleykem ve Rahmetullah” demiÅŸ. Başını sola çevirmiÅŸ ve “….” demiÅŸ…”

Merhaba

Bugün İsviçre’den döndük. Elektronik postalarıma baktım ve umduÄŸumu bulamadım. Demek ki en umutlu olduÄŸum da gönül kapısını kapamış. SaÄŸlık olsun. Ben beklemeyi sürdüreceÄŸim. Odağımda sadece “vermek” var; “almak” adına hiçbir beklentim yok. Belki bir aksilik olmuÅŸtur. Belki de tüm kurumsal sınırlara “copcu” ulaÅŸmasın diye özel bir fire-wall koymuÅŸlardır. Ancak “damdaki adam” baÅŸlıklı yazıma sevgili Hasan Latif’in bugün okuduÄŸum içten yorumları beni mutlu etmeye yetti. Allah razı olsun; yolu hep aydınlık olsun. MeÄŸer ne güzel ÅŸeyler yapıyormuÅŸ; ne güzel sosyal sorumluluk eylemleri varmış. Mutlaka geri dönüşü olacaktır. Yine baÅŸa dönersem bugün yanıt beklediklerim yaÅŸam için, para için yapmak zorunda oldukları asıl iÅŸleri yanında hangi toplumsal katma deÄŸerleri yarattıklarına baksınlar ve ona göre gelecek günleri ÅŸekillendirme savlarını güçlendirsinler; inandırıcı kılsınlar. Allah yardımcıları olsun.

Yarın torunum Eren (sol baÅŸtaki) bir operasyon geçirecek. Dualarımızla saÄŸlıklar diliyoruz. Mutlaka çok iyi olacaktır. Yine de yüreÄŸimiz pırpır ediyor. İnÅŸallah iyileÅŸip Güzelbahçe’de aÄŸaçlara takmadan o isme yazılı özel uçurtmasını da uçuracaktır.

Åžimdi gelelim yazımın baÅŸlığına… Yazımın baÅŸlığını “YaÅŸam Büfesinde Kayınbiraderim der ki...” gibi koyuÅŸumun birkaç nedeni var. İlk nedeniyle, İsviçre seyahatimde Simgeli Yıldırım’la yakaladığım mükemmel sohbet ve iletiÅŸim ağı fırsatının nasıl heba olduÄŸunu anlatmak istiyorum. İkincisi ise yukarıdaki satırın arkasındaki anlamı vurgulamak istiyorum. Gerçekten kayınbiraderimden söz etmek istiyorum. Yoksa sevgili Orhan Boran’ın bir zamanlar standp-up’ında yer alan kayınbirader tiplemesi deÄŸil benim ele aldığım.

Kayınbiraderimin çok sevdiÄŸim iki sözü vardır. Birincisi, “hiçbir say boÅŸa gitmez.” der. Buradaki “say”ın “emek” demek olduÄŸunu açıklamanın gereksiz olduÄŸunu sanıyorum. Gerçekten haklı. Bugüne dek hiç bir emeÄŸim boÅŸa gitmedi. Buna “CopculaÅŸmak” kavramı da dahil; “baÅŸarı formülümdeki 2P” de dahil. Mutlaka bana fazlasıyla geri dönüşü oldu. Öncelikle sabır gerek ve de biraz da inanç ve ısrar. Kimi zaman geri dönüşler aynı zaman, zemin ve mekanda buluÅŸmayınca “sebep-sonuç” iliÅŸkisini kurması zor olsa da mutlaka geri dönüşler verdiÄŸimden fazlası oldu. Binlerce şükür. Kimi zaman delik kovaya su doldurmaya çalışmamı yadırgasalar da akan sularla sulanıp geliÅŸen çiçekleri görmek bile verilen emeÄŸe deÄŸdi.

Kayınbiraderimin ikinci sevdiÄŸim sözü de bu yazının ana mesajını oluÅŸturuyor. Der ki “eÅŸeÄŸe eÅŸek demezsen; eÅŸek, seni eÅŸek sanır”. Bu sözün ne kadar doÄŸru olduÄŸunu da İsviçre gezisindeki NezuÅŸ’un iliÅŸki yönetiminde gördüm. Yapabilmek güzel. Buna biraz dolaylı olarak deÄŸineceÄŸim.

Bologna’dan baÅŸlayan İtalya, Fransa ve İsviçre günleri çok güzel geçti. Gezinin ilk ve son günü çok yoÄŸun ve yorgun geçse de Lady Travel’a teÅŸekkürler. Öylesine güzel bir gruptu ki kiÅŸileri tek tek seçsek bu uyumu saÄŸlayamazdık. Kimi isimleri deÄŸiÅŸtirirken kimilerini aynen yazacağım. Kimilerine blog adresimi verdim. Okurlar mı bilemem; okurlarsa her tür geribildireme hazırım. Kırk kiÅŸi sekiz gün birlikte yaÅŸayınca mutlaka birbirimize etkilerimiz oldu; iyi ya da kötü. Rehberimizi AyÅŸenur her açıdan mükemmeldi. Elinde ve dilinde kadife gibi yumuÅŸak ve çelik kadar sert bir eldiven vardı. Bilgi birikimi yanında grubu kurallar çerçevesinde tatlı-sert tutabilmesi ve arızasız bir haftayı tamamlamada çok baÅŸarılıydı. Kutlarım AyÅŸenur.

Doktor ağırıklıydı ve de çoÄŸu anestezi uzmanı olunca beraberlik neÅŸ’eliydi. Yeni ismiyle Dr.Temel gezinin gülüydü. Hep güldü ve güldürdü. NezuÅŸ’la eÅŸ-gelin-kayınvalide odaklı tartışmalarına kimi zaman gruptan da katılımlar oldu. Bir diÄŸer dost da ; meÄŸer sevgili arkadaşım, meslektaşım Prof.Dr.E.D. nin eÅŸiymiÅŸ sevgili Tülin hanım ve çevresine ışık saçtı. Sosyal sorumluluk adına yaptıklarını duydukça gurur duydum. Bunca emeÄŸinin karşılığı mutlaka saÄŸlıklı günler olarak geri dönecektir. Yolunuz hep aydınlık olsun sevgili arkadaşım.Tüm gezi boyunca iÅŸini de idare eden Aziz’in telefonu kimseyi (beni ve NezuÅŸ’u) rahatsız etmedi. Çünkü telefonun zilini iki kere çaldırmadı. Telefonda konuÅŸurken sesi hep alt perdedendi. KonuÅŸma süresi hep kısaydı. Rehberin konuÅŸtuÄŸu ana denk gelen telefon sesinde telefonu açmadı; çaÄŸrıyı kabul etmedi. Helal olsun. Hatta ben kimi zaman telefon trafiÄŸinin arası açılınca merak etmeye baÅŸlamıştım. Beraberindeki Turgay (!) da dert ortağıydı; problem çözücüydü. Onun telefonuyla Ümit’e ulaÅŸtım; bozulan kamerayı onardı. Helal olsun. Doktor HaÅŸim ve eÅŸi Gül sanırım İsviçre’nin güzelliklerini yeni nesle taşıma gayretine girdiler. İletiÅŸimimizin geliÅŸeceÄŸini umuyorum. Nasip meselesi.

Åžimdi gelelim yazının baÅŸlığına neden olan kısa öyküye. Zürich’te bir akÅŸam vakti. Hava güzel. Otelin bahçesinde oturuyoruz. AkÅŸam yemeÄŸine eÅŸlik eden İsviçre’nin Merlot’uyla başım biraz hoÅŸ. HerÅŸey bana bir baÅŸka güzel görünüyor. Aklım Türkiye’de deÄŸil. Ruhum ferah. Fırsat buldukça yeÅŸile ya da göle bakıp sırt çantamdaki kitabımı okuyorum. Bu kez yol arkadaşı olarak seçtiÄŸim kitabım, W.Isaacs‘ın “Diyalog ve Birlikte Düşünme Sanatı“. Bu kitabı 13 Aralık 2006 da EBSO’da düzenlenen “Liderlik Zirvesi“nden çıktığımda satın almıştım. O günü de dün gibi anımsıyorum. Sanırım sevgili Aker ve Göbekli’nin birlikte düzenledikleri son toplantı idi. Vestel Spor’u çalıştıran Ersun Yenal konuÅŸmacıydı. İzmir’den Ankara’ya tayin olan R.Gökmen konuÅŸmacıydı. Güzel bir toplantıydı. Kitabı ikinci kez okuyuÅŸum iki sene öncenin ilkbaharındaydı (Nisan 2007). Tekrar anjio olmuÅŸtum. İstirahat ediyordum. Torunum Barış’la MaviÅŸehir parkında kitabı okuyordum. O yıl sonunda MAS (Mustafa Artık Serbest)lacağıma kesin gözüyle bakıyordum. Hazırdım. Tüm hazırlıklarımı BHM (Bitki Hekimi Mustafa) odağında bir sosyal sorumluk çalışması içinde ÅŸekillendiriyordum. MeÄŸer kısmette bir yıl daha SZM olmak varmış. Aslında laf aramızda 2004 yılının sonunda pazarlama müdürlüğünü devredince MASlaÅŸmaya gerçekten hazırdım. Son dört yılda SZM olmayı düşünmemiÅŸtim. Otorite P.Drucker‘ın öğretilerine kulak vermiÅŸ ve beni dört yıl daha kurumsal çatıda tutmayı yeÄŸlemiÅŸti. Kötü mü yaptı ? Kesinlike hayır. Çok teÅŸekkürler sevgili TA. Bu nedenle geçen gün satır arasında, dolaylı olarak duyduÄŸum bir otorite baÅŸ yardımcısının “sen benim neler çektiÄŸimi bilemezsin” benzeri bir serzeniÅŸin hiçbir ÅŸekilde benim için uzatmaları daha da uzatma konusuyla uzaktan yakından dolaylı bile olsa bir ilgisi yok; olamaz. Çünkü tıpkı ünlü beyitte dendiÄŸi gibi “Bais-i ÅŸekva bize hüzn-ü umumidir Kemal; Kendi derd-i gönlümün billah gelmez yadıma” geçen yıldan ÅŸikayetim yol üstünde otururken görünmez adam olma sondromuydu ki yazık oldu yapılabileceklere ve yapamadıklarımıza. Belki de diyorlar ki “hesabı var turnanın otuziki deliÄŸi var zurnanın“. Ne diyelim ! SaÄŸlık olsun… EÄŸer kiÅŸi gerçekten bu söyleminde bir sıkıntıdan söz ediyorsa önce kendine o üç temel soruyu sormalı. Hangi üç soru mu ? Bu yaklaşımı 4 Mayıs 2009 da Üniversitede yaptığım “YaÅŸam Büfesinde Sıraya Girmek” konulu konuÅŸmamda herkes için dile getirdim. Dileyene kaydımı veririm dedim ama talep olmadı. Belli ki uzak durmayı yeÄŸlemeleri kurumsal ortak kararları. Her neyse. Gelelim Zürich akÅŸamına.

Güzel bir ortamdayız. BeraberliÄŸimize gezimizdeki bir aile de katıldı. Tanışma ve hoÅŸbeÅŸten sonra konu ÅŸeker hastalığına, kiÅŸinin sorumluluk bilinciyle doktorların yönlendiriÅŸine geçti. Adı Simgeli Yıldırım (SY) olan arkadaşımız düşüncelerini sıralamaya baÅŸladı. Åžekerden dolayı kulakları iyi iÅŸitmediÄŸi için olsa gerek (!) dinlemeye özen göstermeden kendi doÄŸrultusunda sohbeti geliÅŸtirdi. Doktor İhsan örneÄŸiyle kötü et veren kasabı yandaÅŸlarıyla birlikte nasıl gereksiz yere beyin ameliyatına aldıklarını öykülendirdi. GüvensizliÄŸini sergiledi. KonuÅŸması ton ve renk olarak güzeldi. İnanç ve dinsel temalarla zenginleÅŸtiriyordu. Zarf iyiydi; mazruf biraz sıkıntı yaratsa da… Ortak zemine dönebilmek adına tek bir soru sordum “kitap okur musunuz ?“. Amcam ne olduysa bunu sanki hakaret gibi algıladı. Tüm sözlerinin kendine ait olduÄŸunu ve hatta ne ÅŸiirler yazdığını söyledi. Gereksiz bir savunmaya geçti. Bir zamanlar Kars’ın genel müdürü olduÄŸuna döndü.  Ortam gerilmeye baÅŸladı. Grubumuza grubun neÅŸ’e kaynağı Dr.Temel de katıldı. Çocuk eÄŸitimde banyo pratiÄŸine deÄŸindi. Grubumuza sevgili Erdinç’in eÅŸi de katıldı. Sohbetin ana temasıyla “Tanrının DoÄŸum Günü” kitabının ikimizin ortak yerinde bulunduÄŸunu görünce arkadaşımın eÅŸinin kitap okuma tutkusunu bir baÅŸka sevdim. Diyalog (anlam akışı) ta roller ÅŸekillenmeye baÅŸladı. Tam da David Kantor’un dört oyunculu sistemi ortaya çıktı (Hamle yapan / Muhalefet eden / Kenarda duran / Taraftarlık eden). HerÅŸeye raÄŸmen güzel gidiyorduk. Ancak nasıl olduysa SY bu kitap isminden sonra konuyu anlamsız ÅŸekilde tarikat ve Fethullah hocaya getirince NezuÅŸ’un tepesi attı. Sesi yükseldi. Tanrı ve din konusunda farklılık gösteren, kiÅŸiselleÅŸen doÄŸruları bu beraberlikte konuÅŸmak istemediÄŸini öylesine kararlı ve sert biçimde ortaya koyduk ki… Görmek gerekirdi. DoÄŸrudan SY’ı uyardı ve susturdu. Yazık oldu diyaloga; mükemmel bir fırsatı yitirdik. Neden bu noktaya geldi diyalog irdelemek gerek. Güzel bir case study olur. Ancak benim çıkardığım mesaj ÅŸu ki “Aferin NezuÅŸ’a; tam da abisinin sevdiÄŸim ikinci sözünün baÅŸarılı bir uygulaması“nı gerçekleÅŸtird. Birileri dikkatli olsunlar; bu günlerde piyango onlara da çıkabilir…

Yine de yiten fırsata; daha sonra kaçan gözlere,verilmeyen selamlara üzüldük. Her işte bir hayır vardır. Gelelim benim çıkarımıma: Hakedilen yanıtı herkes er ya da geç mutlaka alacaktır. Bu, bugün hala ısrarla yapmaya çalıştıklarımdan dolayı benim için de geçerlidir bu uyarı. Razıyım ve hazırım.

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

Öykücü (mustafa@copcu.com)