Yaşam Büfesinde “Beşi Bir Yerde 2009”

“…Yaşam büfesinde inançla sıraya geçtik.  Yeni yapılarımızla heyecanlıyız. Gelişmiş sistemlerle desteklere sahibiz. Üç temel soruya yanıtımız kesinlikle “Evet”… Ne yaparsak, nasıl yaparsak hızlı kazanımlar yaratırız ? Ne yaparsak, nasıl yaparsak uzun vadeli kurumsal stratejilere bütünleşik oluruz ?… Self servis olan başarılara erişmek için sırada kalmak için hevesliyiz…”

Merhaba,

Yukarıdaki sözcükleri bugün için yazıyorum. Ancak izninizle anlamlarını zaman içinde biraz geriye sarmak istiyorum. W.Churchill‘in sözüne güvenerek bunu yapıyorum. O diyordu ki “Ne kadar geriye bakarsanız; o kadar ileriyi görürsünüz“. Ya da daha güncel olsun için Apple‘ın CEO’su S.Jobs‘ın sözlerine bakarak: O da Stanfort Üniversitesi‘ndeki mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada şöyle diyordu : “Geleceğe uzanan noktaları geçmişe bakmadan birleştiremezsiniz“. Bay Jobs’un verdiği üç temel mesaj için bu linkle video kaydını izlemenizi kuvvetle öneririm (http://www.dailymotion.com/video/x3j81k_steve-jobs-ac-kal-budala-kal-alt-ya_people). Birkaç gün önce basında görüntüsü vardı Bay Jobs’un  ve kanserin pençesinde hızla çöküyor. Üzüldüm. Şifalar diliyorum.

Biraz geriye bakarak “yaşam büfesinde SSTC prensipleriyle sıraya geçenler“in kriz yıllarında nice başarılar edindiğini göstermeye çalışacağım. Onüç yıl önce ilk global şirket birleşmesi yaşadığımda henüz satışın bölge müdürlüğünün hazzını yeni hissediyordum. Zor günlerden geçmiştik. Doksandört krizinin yaralarını sararken bu birleşme göktaşı gibi düştü başımıza. İki bölge müdürü kuruma fazlaydı. Karar vericiler ilk anda kendi dertlerine düşmüşlerdi. Üst yönetimdeki ilk oluşumlar benim için umutsuzluk vericiydi. Karşı taraf daha etkin konumlar, daha güçlü siperler kazanmıştı. Karar vericim karşı taraftandı. Ayrılmaya hazırlanıyordum. Kısa sürede sürpriz bir şekilde durum değişiverdi. Şimdi karar verici bizdendi. Birleşmelerde bu sözün sevilmediğini biliyorum. Şimdi söylemek kolay. “Bizden ve Onlardan Olanlar” yaşam büfesinin yadsınamaz gerçeği… Karar vericiyle bir yıl önce tanışmıştım (1995). Üstelik Alev’le birlikte verdiğimiz dört günlük “Liderlik ve Koçluk Çalıştay (LCWS)” ında bizimle yaşam büfesinde öne geçmek için öğrenme yolculuğuna  çıkmıştı. Böylece yaşam büfesinde sırada kalmaya olan niyet ve zihniyetimi görmüştü; güveni tamdı. Karar verici düşündü: “Bölge müdürlerinden biri gereksiz. Onu ne yapalım ?”. Satış odaklı olan sektörümüzde son on yıldır “push/pull dengesi“ni bulabilme çabaları hakimdi. Biraz açıklarsam, “Ne yaparsak, nasıl yaparsak kampanyalarla rafları doldurduğumuz ürünlere son kullanıcıdan talep yaratabiliriz ?”.İşte tam bu noktada, “bugüne dönmek” ve  bir soru sormak istiyorum

Ey RJ09BBY (RJ=Re-Juvenation; 2009 da Gençleşen BeşiBirYerde’ler) bölgesel varlığınızın temel nedenini nasıl tanımlıyorsunuz ?

Tekrar geriye bakıyorum. İşte kriz bu arayış için bir fırsat yaratmıştı.Buna bir isim gerekliydi. Düşündü, taşındı ve ASM (Agronomy Services Manager=Tarımsal Hizmetler Müdürü)” demeye karar verdi. “Adil Süreç“in çalıştığını göstermek için bize (ben ve TÖ) ASM nin tanımı, kapsamı, sorumluluk alanları, beklentileri ve çalışma prensipleri gibi konularda görüşlerimizi sordu. Doksanaltı yılının sonbaharıydı. Marmaris’te bir tatil köyünde müşterilerimizle eşli olarak zor yılın ödülünün kutlamasını yapıyorduk. Herkes eğleniyordu. Bense ASM çalışıyordum. O günlerde G.Hammel‘in “Strateji Devrimdir” isimli kitabını (Türkiye’deki konferansının derlemesi) okuyordum. Kitaptan etkileniyorum. Diğer taraftan bölge müdürü olarak sahip olduklarımı yitirmenin tedirginliğini yaşıyordum. Yine bir sorum var:

Ey RJ09BBY’ler değişim sürecindeki yeni görevlerinizde ne tür tedirginlikler yaşıyorsunuz ?

Neden tedirginim ? Öncelikle “satış ve satış yönetimi” olarak “kârlılık merkezi“ydim. Şimdi “masraf merkezinin bir parçası oluyorum. Kaynağımı yitiriyorum. İkincisi bir ekibim vardı. Şimdi tek başımayım ve “gönüllü ekipler” yaratmaya çalışacağım. Üçüncüsü coğrafi sınırlarım ve belirlenmiş önceliklerim vardı. Şimdi ise belirsizliklerle yer ve öncelik çatışmaları yaşayacağım kesin. Bir diğer önemli konu da şu; önceden vitrinim vardı. Yaşam büfesindeki başarıları ölçmek daha kolaydı. Şimdi ise hem vitrini oluşturmak, hem vitrini kabullendirmek ve hem de ölçmede buluşmak pek kolay olmayacaktı. Olmadı da…

Ey RJ09BBY’ler değişim sürecindeki yeni görevlerinizin vitrinini nasıl oluşturuyorsunuz ? Zorluklarınız neler ve nasıl üstesinden geliyorsunuz ?

Marmaris’te yüksekçe bir yere oturdum. Müşterilerimin eğlenirken mutluluklarına imrendim. Karar verici onlarla birlikteydi. Eşim ve oğlum Kerem de onlarla birlikte eğleniyorlardı. Ben ise ASM’nin tanımına tek bir kelime bulmuştum: “Aktivist“. Bay Hammel, değişim sürecine bakıp aktivist için “statükoya kafa tutar, yıkmaya çalışır” diyordu. Benim de yıllardır aradığım buydu. Lütfen bir ayrıma dikkat: “Aktivist, anarşişt değildir. Aktivist, yapmak için yıkar”. Kendimi böyle görmek, böyle gösterebilmek için can atıyordum.

Ey RJ09BBY’ler değişim sürecindeki yeni görevlerinizde ne kadar aktivist olmaya hazırsınız; buna yetkinmisiniz ve asıl önemlisi isteklimisiniz ; hangi hayalleriniz var ?

İşte üç temel soru için üç anahtar sözcük: HAZIR OLMAK; YETKİN OLMAK ve İSTEKLİ OLMAK… Herşey sizin ellerinizde. Öyküme geri dönersem; ASMliğim çok kısa sürdü. Bir ay sonra İstanbul’da bir başka amaçlı bir toplantıya katıldım. Konuğumuz sevgili Xavier tanımı değiştiriverdi. Halbuki onun üstüne vazife değildi. Bunu gönüllü olarak yaptı ve kabul etmek gerekir ki gerçekten de iyi yaptı. Küçük bir tanım değişikliği büyük açılımlar yarattı. Bizi “tarımsallık” sınırından kurtardı. Adımızın MDM (Market Development Manager=Pazar Geliştirme Müdürü)” olmasını önerdi. Öneri kabul gördü. Mesleğimde en verimli yılları, en çok haz duyup kendimi en etkili hissettiğim eylemleri MDM olarak yaşadım. Hayallerimi TOMBULlaştırabilecektim. Sınır tanımadım. Malatya’nın kayısılarından, Giresun’un fındıklarına, oradan da Evciler’in elmalarına uzandım. Mesleğim kadar deneyimlerimle, kariyerimle, becerilerimle ve asıl önemlisi cesaretimle şekillendirdiğim “öykülerim“le çoğu kez baskıcı oldum. Belirlediğim “yön“de buluşmak için, fayda/masraf hesaplarında “sonuçlarla yönetmek” için, “potansiyeli açığa çıkarmak” ve SMART‘ik “üst sınır“ı oluşturmak için hep SSTC nin temel öğretilerini kullandım. SSTC nin iki mesajını sürekli göz önünde tuttum. Bildiğiniz gibi bunlar, “ancak ölçülebilen değerler gelişir” ve “bilmek yapabilmektir“dir. Şimdi bir sorum daha var:

Ey RJ09BBY’ler değişim sürecinde yaşam büfesinde self servis olan başarıları artırarak sırada öne geçme çabalarınızda SSTC nin hangi temel öğretilerini, günlük iş yaşamının alışkanlıkları şeklinde kullanmayı, etkili kılmayı ve kabullendirmeyi düşünüyorsunuz ?

İzninizle şimdilik bu kadar yetsin. Öykümü özetlersem, bugün için onüç yıl önceye baktım. RJ09BBYi kendimle özdeşleştirdim. Yapısal değişimleri, gerekçe ve beklentileri benzer gördüm. Yaşam büfesinde SSTC ile sıraya geçenlerin yine SSTC ile sırada kalarak öne geçme çabalarında algılara dikkat çekebilmek için sorular sordum. Yanıtlarınızı bilmek isterdim. Sizin sorularınıza göre sonraki yaklaşımlarımı daha etkili kılmak isterdim. Olaylar kadar, sonuçları ve özellikle hatalardan öğrenme öykülerimi iletmek isterdim. Umutla bekliyorum. Yeter ki siz isteyin…

Yolunuz hep aydınlık olsun.


Öykücü (mustafa@copcu.com)