“…1.Ne zaman yaşlanır insan ? 2.Kime zengin denir ?…Merhaba Sy…lı Dostlar. Gruptaki sohbetlere ve özellikle AE’in fotoğrafla yaptığı “kabul testi”ndeki ilgiye bakınca rahmetli (!) Steve Jobs’ ın on sekiz yıl önce Stanford Üniversitesi öğrencilerine mezuniyet töreninde yaptığı konuşmayı anımsadım. İzlediniz mi ? Bay Jobs’ın bu konuşmasının ana mesajı “geleceğe uzanan noktaları geçmişe bakmadan birleştiremezsiniz” idi. Peki Steve bey konuşmasına “neden aç kal, budala kal” adını vermiştir ? GT: “Aç kalın” derken sürekli meraklı olmayı, öğrenme iştahını kaybetmemeyi kastediyordu. “Budala kalın” derken de toplumun “imkansız” dediği şeyleri yapmaya cesaret etmeyi (17.06.2025)…; Bu yazımın amacı iki soruya beklediğim (ve vereceğim) iki cümlelik yanıtı kayda geçirmektir. Bu sorular: 1.Ne zaman yaşlanır insan ? ve 2.Kime zengin denir ?…”

Merhaba Dostlar
Neden S.Jobs’un konuşmasına yer vermiştim “S…alı Dostlar Grubu” kurulup da ilk mesajlar paylaşılınca ? Çünkü dünden anılarla güncelin sesleri yansıyordu sözcüklere. Sohbette en aktif olanı da bilişimci GT di. Bu arada Ankaralı AE bir fotoğraf testi yaparak grubun dikkatini çekmişti. Katılım, sohbetlerin geleceğine umut veriyordu. Kısa sürede dikkati ilgiye çevirmişti AE (*1). Aynı anda GT zamanlanmış mesajıyla bir gizem için yeniden dikkatimizi çekmişti. “Gizemi” beklerken ve Çeşme’de nanelerimdeki bal arılarını izlerken kimi noktaları açıklama gereği hissettim:
- Öncelikle paylaştıklarım Syngenta ve öncülleri (Ciba, Novartis) ile ardılları (!) bağlamındadır.
- Chan Amcanın Mavi Okyanus kitabına (İNSEAD’ a giden S..alı Talent’lar) bağlamında yer verdim.
- Jim Amcanın Good to Great kitabının gerekçesini açıklayacağım dedim; merak eden olmadı.
- Steve Amcanın “Aç kal, budala kal” sözleri için yorum beklerken şu soruyu sordum:
- Dr.Abraham Maslow’u nasıl bilirsiniz ? (<Öykücü)
- Jobs ve Maslow ne alaka demiş olsa bile zihinler, kimse yanıtlamadı (belki de umusamadılar)
Bu arada gruba yeni bir arkadaş ekleyince özelden (bire bir) eleştirel bir mesaj aldım. Grubun yapısına göre yeni arkadaşı tanımadığı için olsa gerek diye düşündüm. Bire bir açıklamaya çalıştım. Ancak gruptaki sessiz çoğunluğun kimilerinin de benzer düşüncede olabileceğini düşünerek gruba “Siloların Yıkılması” odağında ve dolaylı bir yolla en aktif üyeye seslenerek genel bir açıklama yapmak istedim:
“…Merhaba GT. İlk Şövalye filminde büyük, yuvarlak taş masanın üstündeki yazı Latince değil; İngilizce ve iki global birleşme ile NOlaşırken Cİgiller ve SAgiller ve SYNleşirken NOgiller ve ZEgiller DOD1 (*2) sürecinde ve kuvvetlerin ayrılığı yapılanmasının da tetiklemesiyle oradaki yazıyı anlamakta zorluk çektiler ve silolardaki yaşam tercihleri ya da “ben senden daha önemliyim” yaklaşımları kimi sıkıntılar yarattı. Bu nedenle (sanırım 2004de) Berlin’deki bir toplantının adı “Breaking Barriers” idi ve yer seçimi “Berlin Duvarının Yıkılışı” ile özdeşleştirilerek seçilmişti. Sonuçta her şey olacağına varıyor…” ve Ekim 2008 deki yıllık toplantıda “Yedi Fırtınacı” nın bir tek ortak mesajı vardı. Ne olduğunu hatırlayan var mı ?
ve… aradan birkaç gün geçti; yeni bir haftaya girerken ses gelmeyince mesajımı katkılı olarak yineledim:
“…Merhaba S..alı Dostlar. Çeşme’den selamlarımla iyi bir hafta diliyorum. S..ta’da birlikte çalıştığım meslektaşım Dr.MD’yi bilgilendirip grubumuza ekledim. MD’i özellikle Synflower Projesi’nden hatırlayabilirsiniz. MD’e hoşgeldin diyorum ve sohbetlerimize katkılarını bekliyorum. Bu arada iki sorum vardı geçen haftadan; herhangi bir yorum alamadım. Sorularımı tekrar ediyorum:
- S.Jobs konuşmasına “aç kal, budala kal” başlığı atarken sizce neye dikkat çekmek istemiş olabilir ?
- Dr.Abraham Maslow’u nasıl bilirsiniz?
- Ve görüşlere biraz daha açılım sağlamak için bu iki soruyu
- S.Covey’in Etkili İnsanların Sekizinci Alışkanlığı isimli kitabının ekinde verdiği on kısa eğitici filmin ilki olan “Bir iz bırakmak” taki “4L” ile ilişkilendirirseniz ne bulursunuz?
Not: Sözünü ettiğim videolar (3-4dk) lık da olsa WhatsApp ile gönderilemiyor. İsteyen olursa mail adresine WeTransfer ile gönderebilirim. Selamlar.
Birisi çıkıp da “ben istiyorum” diyecek mi ? Belki… Belki yirmi yıl geçmiştir aradan, yukarıda sözünü ettiğim kitabı D&R’ın rafında gördüğümde çok şaşırmıştım. Şaşkınlığımın iki nedeni vardı: Öncelikle yediyüz sayfaya yakın ve içerik olarak çok zengin böyle bir kitabın fiyatı on liraydı. İkinci olarak kitabın ekinde bir CD vardı. CD de on kısa eğitici film vardı ki ben sadece bu CD e yüz lira verirdim. Kitaptan hemen on adet aldım ve umut gördüğüm kişilere değıttım. Elimde son iki tane kalınca birini vermemek üzere “kim ister ?” diye yazdığım mesaja eski bir dost “ben isterim” dedi. Önce sevindim; sonra isteğin içtenliğini görebilmek için bekledim. Bir eylem göremedim. Büyük olasılıklı kitabı kendisine götürmemi bekledi. Evlerimiz arası üç kilometre ve beraberliğimiz en azından bir kahve içimi samimiyette. Gelip almasını bekledim. Gelmedi; almadı. Şimdi sanırım bu ikinci kitap Netdirekt’in kitaplığında. Buna bakınca kimsenin sözünü ettiğim filmleri “bana gönder” diyerek mail adresini ileteceğini sanmıyorum.
Bu sabah deniz kenarında yürüyüşümü yaptıktan sonra telefonuma baktım ve Utku’nun mesajını gördüm:
“…Günaydın Mustafa Hocam
Nezahat Ablama ve size güzel bir gün diliyorum.
Güne sizin yazılarınızı okuyarak başladım : Yaşam Büfesinde “Süs&Reklam” ve Yaşam Büfesinde “Atlas”. Görsel olduğunuzu hatırlayarak yazmak istedim, yazınızda da paylaştığınız gibi. Hatırladığım kadarıyla SSTC için xx milyon dolar bütçe ayıran bir şirket vardı, genel müdürden depocusuna kadar SSTC’ye katılmıştı; o şirket C.. mıydı ve miktar gerççekten de xx milyon dolar mıydı, diye size sormak istedim. Teşekkür ederim. Sağlık ve esenlikler dileklerimle. Saygı ve selamlarımla…”
Önemli olan konunun nicel boyutu değil; herkesin katılmasıydı ki böylece SSTC düşünce tarzı, bakış açısı ve asıl önemlisi kurumsal tek ses ve tutum olarak kurumun kültürünün en önemli bileşeni oluyordu.
Ve işte yanıtım:
“…Günaydın Utku
Evet C..’ydı ve ardıllarıyla da sürdü. Örneğin Eylül 2008 de S…ta’dan emekli olacağım kesinleşince Tohum’un genel müdürü SSTC almamış otuz çalışanına SSTC vermemi istedi. Ben de gönüllülerden dört yardımcı eğitmen seçip Mart-Ağustos arasında eğiticinin eğitimi ile yarısı Afyon’da yarısı Çanakkale’de gerçekleştirdim.
O dört eğitmenden biri olan İA bey 2006 da İsviçre’de benimle birlikte SSTC tazeleme eğitimine katılmıştı. Bugün S….o şirketinin genel müdürü.
Diğer üçü TÖ, VÇ ve KA hala kariyerlerini başarıyla sürdürüyorlar.
Gelelim sana…
Onlarla senin farkını vurgulamak için şu örneği vereceğim:
Film: PRETTY WOMAN
T.Gere, J.Roberts’ı operaya götürür ve çıkışta şöyle der:
Operaya ilk defa gidenler ya severler ya nefret ederler. Severlerse hep giderler; sevmezlerse farkı anlarlar ama asla ruhlarından içeri girmez.
SSTC i sürdürmek bir tek senin ruhundan içeri girdi; bu da benim “L4” (*3) üm olsun.
Yanıt gecikmez:
“…Çok teşekkür ederim Mustafa Hocam, deniz kokan paylaşımınız için. L4’ünüz hep benimle, ömrüm yettiğince sulamaya devam edeceğim, büyük bir mutlulukla. Saygı ve içten selamlarımla..”
Daha ne ister insan !
Ben yine “S…alı Dostlar Grubuna” ve Ocak 1999 da üçüncü yılına girmiş olan NOgillerde, erişilemeyen hedeflerin açmazında İlaç Bölümü toplantısına katılan Tohum Bölümü genel müdürüyle “İlaç & Tohum” bütünleşmesi arayışına ve zamana yayılmış olan ardıllarına…
- Bu arayış aslına tek bir otorite altına girmek değildi.
- Bu arayışta Boğazın serin sularına bakarak Malabadi Köprüsü’nden geçenlere teşvik yoktu.
- Sahrada iki bölümün hem müşteri seçimi kriterleri hem de yönetim sistemleri farklıydı; hiç kimsenin bütünleşmeye inancı yoktu.
Aradan zaman geçti. Nogiller Synleşti. Synleşmenin ilk evresi sancılı geçti. Radikal çözümler şarttı. Bunların başında da şirket merkezini İstanbul’dan İzmir’e taşımak gerekti. İstanbul ekibinin üst düzey yönetimi haklı olarak gelmedi. Gün oldu, devran değişti. Şirket DOD2 e geçerken global bir adım başladı: Çerçeve Çalışmaları / Omurgalı Liderlik”. İlaç ve Tohum beraberlik için ciddi adımlar attı. Üst yönetimin bu adımları sahraya da yansıdı. Ardından Tohum da Ege’ye geldi (Manisa).
Ve Ekim 2008 de Syngillerin yıllık toplantısı (2004 / Mısır; 2005 / Brezilya; 2006 / Çekya ve 2007 / Rusya’dan sonra) yeniden yurt içine taşındı. Bu toplantının beyin fırtınası yapılan bir gününe Prof.Dr.Acar Baltaş moderatörlük yaptı. İşte o gün yedi grup oluştu ve yedisi de sunumlarında “Tohum’la Birleşme” önerisinde bulundu. Ben onlara “Yedi Fırtınacı” dedim (*4). Linkini verdiğim yazımın ekindeki videoda bu fırtınacıları ve F1 ve F2 etkinliklerinde İlaç & Tohum beraberliğini görebilirsiniz. Ben emekli olduğumda birleşmişlerdi ve bir ara sanki Tohum, İlac’a baskın çıkmıştı (!). Sanırım şimdi yine ayrılar (!).
Ve gelelim yazımın amacı olan iki sorunun yanıtına:
1.Kime zengin denir ? : Çok şeye sahip olana değil; çok az şeye ihtiyacı olana… Sosyal medyada katar katar haberlere bakınca trilyon dolara sahip olan kişinin bile yüzünde en küçük bir zenginlik mutluluğu göremiyorum. Hep söylüyorum; çok parası olanın çok paraya ihtiyacı oluyor. Çok param yok ve çok paraya da ihtiyacım yok. Binlerce şükür ve şükranla, dualarla yola devam ediyorum.
2.Ne zaman yaşlanır insan ? Öğrenmeyi bıraktığınızda yaşlanırsınız. Öğrenmek temel bir ihtiyaçtır. Bu nedenle Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi’nin tabanındaki temel ihtiyaç olan “Yemek-İçmek“nin motive eden etkisini hep canlı tutmak için “Aç kal” diyordu Bay Jobs ve piramidin tepesinde yer alan “Kendini gerçekleştirme” ihtiyacını gidermek için Bay Covey’in “Üçüncü L”si olan Learn (Öğrenmek) nin teşvik edici etkisi için de “budala kal” diyordu Steve bey.
Sözün özü; Bu dünya GAT dünyası ( ver ki alasın; al gülüm ver gülüm dünyası) ve RAW laşmak için (cevherleşmek) için MAS mıyım ? sorusunun doğru yanıtı için iç sesinizi bulun; bunun için de kendinizi sistematik olarak sorgulayın. Unutmayın, güç sizde…
Yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Öykücü
(*1) https://www.copcu.com/2018/11/03/yasam-bufesinde-aid-for-a/
- “…Aynı dili konuşanlar değil, aynı hâli paylaşanlar anlaşırlar… İletişiminiz kadarsınız; iletişim “anlam paylaşımı” > 1. Aynı dil; 2.Dinleme; 3.Ötekileştirme: Farklı olun ama farklılığı derinleştirmeyin, farklılıklar arasındaki benzerlikleri çoğaltın… Behind independent woman is an open-minded father who trusted her and not the society ( Her bağımsız kadının arkasında topluma değil, kızına güvenmiş olan açık fikirli bir baba vardır:Sibel Y.)…”

(*2) https://www.copcu.com/2018/11/14/yasam-bufesinde-donusum-dod2-s4-0/
- Öğrenme yolculuklarıma köşe taşı yaptığım 1987 den anılarımı, mesajlarımı görsellerden çıkardım. Soru sormanın önemine değinecek isem de SSTC yi görselleştirmekten vazgeçtim. Şirketleri iki gelişme evresinde önce “ekip” derken 2005 Paris öğrenme yolculuğumu dillendirmeyi çerçevenin dışına çıkardım. Yine de yeri geldiğinde ya da aklıma düştüğünde Jim Amcanın “Otobüs Yolcuları” metaforu ile DOD1 in esası olan “ekip oluşturmayı” bağlantılı kılabilirim diye cebimde tuttum. Şirketlerin DOD1 (Do Or Die/Yapmazsan ölürsün: Ekip)” den DOD2 (Diffentiate Or Die / Farklılaşmazsan ölürsün: Performans)” e geçisi için kendilerini sorgulamaya örnek olarak 2013 yılında Netdirekt-Kerem Copcu’nun “Zirve ve Festival” görüntülerini öne çektim. Tüm bunlardan önce bugünlerde neler oluyor diye internete göz attım. Neler gördüm ?
(*3) https://www.copcu.com/2017/11/07/yasam-bufesinde-alinganlik-ve-olgunluk/)
- Yaşam Büfesinde sıraya girmiş, sırada kalmış, sırada öne geçme mücadelesini aşmış birisinin tek istediği Dr.Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidinin” tepe noktasındaki bay Covey’in “L4” dür, sadece ve sadece. Bu “L4” ise “Legacy/Miras” tır ki kavram şöyledir: “Leave A Legacy / Bir Miras Bırakmak“. Bu nedenle yetmişi aşan adam doğanın içinde bitkilerle iç içeyse meyvesini göremeyecek de olsa gider bir zeytin fidanı diker. Ben de bir miras bırakmak uğruna grupların özelliklerine göre bedelli veya beleş öğrenme ve ustalık yolculukları düzenleyerek, bunlara katılarak bir iz, bir miras bırakmaya çalışıyorum. Çok şükür ki sadece Utku’nun dikkati, ilgisi, isteği ve eylemleri (Utku’nun AIDA’sı) bile beni bunu yapmada motive etmeye yetiyor. O da üşenmemiş, kalkmış blogtaki yazılarımı bastırıp iki ciltlik kitap haline getirmiş. Teşekkürler Utku.Daha ne ister insan. Buraya kadar iyi güzel de yazının başlığındaki alınganlık nereden çıktı ?
(*4) https://www.copcu.com/2021/03/12/yasam-bufesinde-otorite-figurleri-2/
- Verimlilik artışı için onların dertleri birleşmek değildi. Birleşmekten çok sahradaki çalışmalarda, özellikle satış kanallarında “Bütünleşmek (Integration)” istiyorlardı. Saha elemanları ise bunun olanaksızlığını söylüyorlardı. Çünkü iki bölümün hem çalışma prensipleri farklıydı hem de dağıtım kanallarındaki hedef müşterileri seçmedeki ölçütleri. Örneğin mısır üretiminin önemli merkezlerinden olan Çine’de tohumun ana bayisi ile ilacın ana bayisi birbirinden dünyalar kadar farklıydı. Tohumun ana bayisi Zahireci Hasan, ilacın ana bayisi “İlaççı Hasan” idi. Seçimler işin doğasına göre çok doğruydu. İlacı Zahireci Hasan’a sattıramazdın. Tohumu İlaççı Hasan’a verirsen satılanın yarısını bile satamazdı. Otoritelerin sahneye çıkması güzeldi ama sonuç sıfırdı. Ben de fırladım sahneye; yine alt otorite figürlerini kızdırarak. Amacım zorlamaktı ve öyküm de “Kurbağa Fredy (*5)” idi. Bir ay geçti geçmedi ilk “Beyin Fırtınası”nı yaptık. Şu görüşler öne çıktı:
- *Çok maaş alıyor; genel müdürün işine son verelim.
- *İstanbul çok masraflı; şirket merkezini İzmir’e taşıyalım.
(*5) https://www.copcu.com/wp-content/uploads/2009/02/kurbaga-fredy.pdf