“…Bilgi edindim ama çok şükür dağıtmasını da biliyorum; hiç olmazsa sırtımda yük durmuyor. Benim çevremdeki insanlar ağlarken Allah beni hiç bir zaman güldürmesin. Bir şey var; hastalık ve çirkinlikler. Ben bunu derim; hastalıklar özellikle üzerinde önemle durursanız, kötü niyetli bir dost gibidir, arkadaş gibidir; seni terk etmez. Ama önemsemediğin bir gün kendiliğinden çeker gider (MM; 11.05.2018 Kuşadası https://www.copcu.com/2018/05/19/yasam-bufesinde-eski-ve-yeni/ )…”
Kılavuza gerek yok, köy görünüyor, sayılı günler tükeniyor ve “Yolun sonu görünüyor“. XIX Kafalıların incesi bugün sahadan çıktı ve soylu kalını da inşallah 15 Mayıs sabahı gözden ırak olacak… Videoyu “sünnetçinin vitrinindeki çalar saat” gibi düşünebilirsiniz; ancak meraklısına 1999 Aralık ayının ilk günü dikiş tutmayan Nogillerden nasıl ve neden (finansal manevraymış meğer) Synleştiğimiz ve ardıllarıyla neler yaşadığımızın öyküsüdür bu görseller ve ana mesaj: “Yaşıyorsan bitmemiştir”
Merhaba
“Cici Başkan(1)” Ziraat Mühendisleri Odası’nın yeni lokalinin açılışında kıyafeti, sevimli yüzü ve elindeki mikrofonla döktürmüş. Helal olsun; yakışır. Sınıfımızdan (EZM68) üç başkan çıkardık; kimi sağdan kimi soldan : Hüseyin, Orhan ve Yalçın. Kimi “Birlik” kimi “Federasyon” çatısı altına girdi. Bizim kuşaktaki (68) hoşgörü seksenlere doğru “P..bir” ya da “P..der” olarak kamu görevlilerinde bile uçlara savruldu ve sonuçları “Büloyu hapse“, “Üç Fidanı” dar ağacına götürecek denli yakıcı oldu. Peki ya yıllar sonra, şimdi ? Erzurum’un taşına bak… Asrın lideri için televizyonlarda ismen, yer ve zaman belirterek dillere düşen bir milyar dolarlık rüşvet bile “sürünün kılını kıpırdatmıyorsa“…; yandı gülüm keten helva ve “Yolun Sonu Görünüyor“. Musa kime söylüyor bunu, hangi yolun sonu, kime, nasıl görünüyor ?
Topla dağıt, bitsin ağıt ve Günahsız Eşek
Yazımın başlığını önce “Günahsız Eşek” koydum. Sonra değiştirdim. Beş yıl önce, 2018 deki buluşmamızın “Sohbet Gecesi” ana mesajını anımsadım. Sevgili Ersin (EZM68EEO / Prof.Dr.E.E.Onoğur) tarafından “Modifiye Strateji Tuvali(2)“nin dört karesine yerleştirdiği kavramlardan biri olan “Umursamamak / Önemsememek” etkisiyle daha önce bir yazıma renkli giriş konusu yaptığım “Eşekli Öyküler“den vazgeçtim ( https://www.copcu.com/2021/12/25/yasam-bufesinde-yesilin-kuklaları/ ). Şimdi yeniden EZM68MM‘in konuşmasından alıntı yapayım:
“…Hayatta en büyük kazanç, en büyük zenginlik insanların kalbinde yer edinebilmektir. Bizim Antep’te bir slogan vardır: Topla dağıt, bitsin ağıt. Bilgileri toplayıp başkalarına aktarabiliyorsak ne mutlu bizlere. İnancı gereği, serveti ve kültürü olduğu halde çevresiyle paylaşmayan bir insanla, heybesinde altın taşıyan bir eşek arasında hiç bir fark yok. Ama eşek günahsız; onu Allah öyle yaratmış. Fakat bizim iki ayaklılar günahkâr olduğunu bilmiyor, başka şeylerle kendini avutmaya çalışıyor. Halbuki insan, çevresindekiler mutlu olmadıkça kendini nasıl mutlu hisseder ! Hani bilgi edindim; evet, şükür ama dağıtmasını da biliyorum. Hiç olmazsa sırtımda yük olarak durmuyor. Benim çevremdeki insanlar ağlarken Allah beni hiç bir zaman güldürmesin…”
Demek ki aklın yolu bir. Yıllarca yazdım, söyledim ve inançla vurguladım: Bilginin de zekatı vardır. Ben “MAS(3)“laşınca ve özellikle 2009 dan bu yana Netgilli gençlerle gönülden ve “meccanen(4)” uygulamalı öğrenme ve ustalık yolculukları gerçekleştirirken “bilginin zekatını vermeye çalışıyorum“. Burada ara verip çatıya çıkıyorum. Andacımızı alıp geliyorum. Beş yıl önce sahnede bu sözleriyle düşüncelerini paylaşan EZM68MM‘in elli beş yıl önce andacımızda övgüyle yer alan satırlara bakıyorum ve neler görüyorum:
“…Gözünü budaktan, sözünü dudaktan ayırmayan mert bir Anadolu çocuğudur. Onda mangal gibi yürek vardır. Bu nedenle asıl soyadının Mangalyürek olduğunu bunun bir kelime mutasyonu ile Mertyürek’e dönüştüğü söylenir. Bu yaz (1967) stajının üç aylık kısmını İngiltere’de yapmış, üç valiz dolusu eşantiyon, bir sürü hatıra ve şahane bir İngilizce ile yurda dönmüştür. Eğlenceden hoşlanan Metin, dostlarında ciddiyet ve samimiyet arar. Gaziantep’in her şeyini, bu arada baharatlı yemekleri sever. Başkalarının şahsiyetiyle oynanmasına ve lüzumsuz şakalara tahammülü yoktur…”
Tam 63 yıl önce buluştuk. Beş yıl aynı potada (veya kasede) piştik (karıştık). Kimi zaman yetersizliklerin orta yerinde paylaşımlarla, genç olmanın enerjisiyle ağlanacak halimize güldük. Yolumuza çıkan engelleri fırsat olarak gördük. Altı ay bir çiftlikte ellerimizle (kazmalarla) havuz yaptık. Şimdilerde olduğu gibi ne asidine baktık ne de hijyen adına mikrobiyolojiyi önemsedik. Devirdaim bile etmeyen bulanık suda yüzdük. Hastalanma endişesi yaşamadık. Yüz kişiyi aşkın erkekler ve kırk kişiye yakın hanımlar olarak duvarı bitişik iki yatakhanede omurgalı sivrisineklerle birlikte yattık; uyuduk (uyuyamayıp mırnavladığımız geceler de oldu). Keyif dolu bir yarı yıldan sonra 55 yıl önce mezun olup yurdun dört bir yanına savrulduk. Kimimiz geçici (EZM68CK) veya sürekli (EZM68ŞK) olarak yurt dışını mesken tuttuk. Ve şimdi “Yaşam Gölünün Karşı Kıyısı” görünürken ve akıntıya karşı çektiğimiz küreklerdeki “Kol Gücümüz” zayıflarken görüşebilme özlemi ile doluyuz. Yirmi beşinci yılımızda (1993) rahmetli Lâtif (EZM68LÇ; Prof.Dr.Lâtif Çağlayan)in gayretleriyle Kuşadası’nda toplandık. O günlerin görüntüleri hâlâ bir ömre bedel. Sonrasında yıllar yılları kovaladı. Buluşamadık. On yıl önce 2013 de Antalya’da ve pekişen özlemle 2014 de Gaziantep’te ve 2017 ve 2018 yıllarında Kuşadası’nda toplandık. Sonra pandeminin kısıtlarında özlemleri “WhatsApp Grup” mesajları ve küçük gruplardaki kaçamaklarla görüştük. İnşallah seçimden sonraki beklediğimiz “çok güzel günler“in keyfiyle 22 Mayıs 2023 Pazartesi günü Konak Vapur İskelesi üzerinde buluşacağız. Bunu “Cici Başkan” organize ediyor. Ve inşallah o gün 2023 Güzünde EZM68 olarak geniş katılımlı bir buluşma programını kararlaştırmak için ilk adımları atacağız. Ve ben, EZM68MM’in 11.05.2018 deki “neyi umursayacak, neyi önemse(me)yecek…” çerçevesindeki “Modifiye Strateji Tuvali” sözlerine devam edeyim:
Kendine değer vermek
“…Bir şey var; Hastalık ve Çirkinlikler. Hastalıklar, özellikle üzerinde önemle durursanız kötü niyetli bir dost gibidir, arkadaş gibidir; seni terk etmez. Ama önemsemediğiniz bir gün kendiliğinden çeker gider. Hayatta zaten kendine değer vermeyen insanlar özellikle sağlık yönünden başkalarının kendisine değer vermesini bekleme hakkı yoktur. Biz hep şöyle deriz; sağlıklı, sabırlı olayım ki insanların çirkinliklerine göğüs gerebileyim ve beni takip eden insanları umutsuzluğa düşürmeyeyim. Bir ikincisi, insanlar kaybettikleri şeyler ne olursa olsun üzüleceğine sahip oldukları nimetler için şükrederse ancak ayakta kalabilir…”
Bu sözlerin ardından beş yıl geçti. Gaziantep ve çevre on ilde ciddi bir deprem yaşandı. Elli bini aşkın vatandaşımız yaşamını yitirdi. Depremin ardılları olarak, seçim atmosferinde yaşanmakta olan sıkıntılar sürerken ve üç ay sonra biz uzaktakilerin ilgisi ve destekleri azalmışken yukarıdaki sözlerin sahibi Antepli EZM68MM‘in şu anda hangi koşullarda yaşam mücadelesi verdiğini bilmiyorum. “Cici Başkan“a sordum ve aynen şöyle yazdı kısa mesajında:
“…Sevgili, Mustafa merak etme, MM,i, aradım, davet ettim. Çok memnun oldu. Uzun uzun sohbet ettikten sonra…. tüm sevgili dostlara selamlarını iletmemi söyledi…” Aleyküm selam MM.
Beş yıl önce, o gün, 11.05.2018 gecesi sevgili Ersin’le birlikte EZM68 lilerden konuşmak için sahneye ısrarlı davetimize sevgili MM icabet (!) etti. Konuştukça açıldı ve konuşmasını şöyle sürdürdü.
“…Her gün yepyeni bir gündür. Öğrencilik yıllarımızda izlediğimiz bir filmde bir şiir vardı. Natalie Wood’un bir filmiydi “Aşk…” (MC: Dinleyicilerden biri filmin tam adını söylüyorsa da ben video kaydındaki sözleri deşifre edemedim. Internetten baktığımda 1961 yapımı “Aşk Bahçesi” olabilir diye düşünüyorum). Kız çok güzel, oğlan da yakışıklıdır. Fakat ne hikmetse kız fakir olduğu için oğlanın ailesi (aşka) izin vermiyor. Kız kafayı yiyor, (hastalanıp) yatıyor. Oğlan vefakârdır. Her gün gider ziyaret eder. İyileştiği gün, ayağa kalktığında oğlana söylediği bir şey vardır: (William Worsdworth’un bir şiirini İngilizce söylüyor ve Türkçesiyle devam ediyor) “Ne sararan gülün yeşilliğini, ne batan günün tazeliğini hiç bir şey geri getirmez”. Bu nedenle üzülmeye pek değmez. Selamlar, saygılar..”
Alkışlar ve bitti derken MM sözlerini sürdürüyor (MC: Maharet iltifata tabiidir).
“…Bir de şöyle bir gerçek var. Birine seni seviyorum demek önemli değil, zor da değil. Önemli olan seviyorum dediğin kişiye, sevgiye kalbinde yer varsa senin gösterdiğin sevginin bir anlamı var. Hani Neyzen Tevfik, Atatürk’le birlikte Dolmabahçe’de bir ziyafette ney çalıyor. Herkes onu dinliyor. Alkol artıkça bir an kendilerine dönüyor, bakıyor ve ney dinleyen yoktur. Bir peçete alıyor; oraya hemen şunu yazıyor (Öykünün ve Dörtlünün tamamı5) “Neyzen’in neye meftun oluşu, nazarında şu içen eşeğe ıslık gibidir”. Değerini bilen insanlara hizmet ettikçe siz o kadar şevkle çalışır ve daha çok çalışmak istersiniz. Yeter ki emeğinizi, umudunuzu Allah boşa vermesin; sizi seven değil değerinizi bilen insanlarla karşılaştırsın ki hatta çocuklarımızı, torunlarımızı; onları sevdiğine Allah pişman etmesin. Allah’a emanet olun …”
O gün, o gece (11.05.2018) beraberliğin hazzı içinde sevgili EZM68MM‘in bu sözlerinin ne denli değerli anlamlar içerdiğini ben dahil hiç birimiz hissetmedik bence. Hatta montaj yaparken bile bugün içime işleyen derinliği tümüyle hissettiğimi de söyleyemem. Bu nedenle yazımın başlığını Modifiye Strateji Tuvali’nin bir karesinde yer alan “önemsemek” sözcüğünü esas alarak beraberliğe özlem duyan ve tee Anteplerden ses veren sevgili EZM68MM‘e ayırdım.
Sağlık ve esenlik içinde yolunun açık ve aydınlık olmasını ve dünya gözüyle görüşebilmeyi diliyorum.
Öykücü
1. Cici Başkan : EZM68OT (Orhan Tuncel)
2.Modifiye Strateji Tuvali (MST): Öğrenme yolculukları sona erince katılımcılardan “taahhüt” diğer bir deyişle “kendilerine yazılı söz veriş” isterim. Aslında bu EDA Piramidi (Eğitimi Değerlendirme Aşamaları) dediğim “çalıştaylarda” eskilerin (!) deyişiyle “kuvveden fiile” geçiş adımıdır. İşte bu MST’de dört kare vardır. Orijinalinde ben bu tuvale “VIP-ERIC” adını verdim. Açılımı da “Value Innovation Programs – Eliminate / Reduce / Increase / Create (Katma Değer Yaratan Yenilikçilik Programları- Yoket / Azalt / Artır / Yarat) olup, temeli “kendini sorgulamak” ve “yazılı söz veriştir“. (https://www.copcu.com/2020/03/12/yasam-bufesinde-fark-yaratmak/ ; https://www.copcu.com/2018/10/04/yasam-bufesinde-denge-gat/)
3.MAS : Yer ve mekana ve verilen mesaja göre üç farklı MAS açılımı vardır. Burada sözeü edilen Şubat 2009 daki MAS tır ve açılımı da “Mustafa Artık Serbest” tir.
4.meccanen: Para ödemeksizin, karşılıksız olarak, parasız
Neyzen’in dörtlüsü “Eşeğe ıslık çalmaktansa…/ Prof.Dr.Mehmet Cihangir-2018): “…Neyzen Tevfik. Sıfatı üstünde ney üstadı. Aynı zamanda büyük bir hiciv şairi. Saraya davet alır birgün. Ortada rakılı bir sofra. ?Çal neyini Neyzen derler, çal.? ?Ney çalmak? Üstada bu cehalete de alınır ancak ses çıkarmaz. Üfler neyine bir müddet. Ama gözüyle sofradakileri de gözetler uzun süre. Kimse çaldığı neyle ilgili değil. Akıl fikir içkide ve birbirleriyle muhabbette. Alınır üstad ve bırakır üflemeyi? Neyin sesi ayrılık hasretinden dolayı yanıktır? derler ya. Neyzen nedense bir türlü yanık sesi bulamaz. Sonra anlar nedenini. Toplanıp sessizce kalkar sofradan. Eşraftan biri hemen müdahale eder. Güya çalınan neyi dinlemekteymiş edasıyla ? Nereye üstad, ne güzel dinliyorduk? diyecek olur. İşte o vakit meşhur dörtlüsünü ifade-i kelam eder Neyzen: “Sanma ciddiyet ile sarf eylerim sanatımı. Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir. Bezm-i meyde süfehanın neye meftun oluşu. Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir.” Yani ? Sanma ki sanatımı ciddiyetle yapıyorum. Ney, elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir. İçki aleminde sefihlerin ney`e tutulması. Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir ?