Yaşam Büfesinde “Tortu”

“…Hamdık (1963), piştik (1968), yandık (2023); İlk beş yılın sonunda dört bir yana savrulurken salata kasesindeki karışım mıydık; yoksa potadaki bir bileşim mi ? Bugün geliştirdiğimiz diyalog piştikten beş yıl sonra oluşsaydı (1973) “network“umuzla dağları deler miydik ? >Altmış yılda “4K” gücümüzü geliştirirken hangi “köşe taşları“nda ya da “dönemeçler“de kritik anlar yaşadık; neler oyup da, neler koyup da geçti ve ne kaldı elimizde; aklımızda, yüreğimizde, ruhumuzda ne tür “Tortu“larla yaşam gölünde kulaç atmayı sürdürüyoruz ?…”

EZM68 Sözün özü; hamdık (1963), piştik (1968) ve yandık (2023); altmış yılda %26 fire verdik; Yaşam Gölünün karşı kıyısına geçenler üçü kız (%10), otuz ikisi (%90) erkekti. Manidar bir fark değil mi ?

Merhaba

Bu yazımın amacı EZM68 in özellikle “Excel Sayfası”ndaki veri ve bilgilerden son bir değerlendirme yapıp, “Bilgelik Piramidi“ne katkı vermek isteyenlerle seriyi sonlandırmaktır. Bakalım yan yollarda kaybolmadan, “Aydın Havası” olarak ya da “Sobalık olsun” diyerek kısa kesebilecek miyim ?

Önce görseli oluşturursam yazımın çerçevesini daha iyi çizebilirim. Bu nedenle bu kısa girişle yazıma şimdilik ara verip görsel hazırlığına gidiyorum. Bir gün sonra devam ediyorum. Sınıfımızın özet verilerini (data), bilgiye (info ve knowledge) dönüştürüp bilgeliği (wisdom) grubuma bırakarak bir video oluşturdum ve HAGEM (Havagazı Gençlik Merkezi)deki dört bölümlük konuşmamdan bir parça ekleyerek birazcık renk katmaya çalıştım. Ne var ki; bugün pek fazla keyfim yok; “Kaos Eşiği“nde olduğumu hissediyorum. Yazım da tatsız, tuzsuz olabilir. Kısa kessem iyi olacak.

4H > 4K > 4K

Önce ortadaki “4K” dan söz edeyim. Kimbilir Amerikan yardımının hangi faslı ya da şekli ile ülkemin tarımında bir akım başlamıştı altmışlı (!) yıllarda: “4K”. Eğitim kampları yapıldı; deniz kenarlarında azıcık da olsa tarımcılar dinlensin diye. Bunlardan biri de Gümüldür’de idi ve sınıf arkadaşım Orhan T. ve Hüseyin CE’le birlikte ailecek birkaç gün bizim de katılma şansımız olmuştu, yaz tatili gibi, Enstitüde çalışırken yetmişlerin bilmem kaçıncı yılında. Sanırım Ziraat İşleri Genel Müdürlüğüne bağlıydı ve illerde Teknik Ziraat Müdürlükleri yönetiyordu. İkinci Dünya Savaşının sıkıntıları sürerken “mal bulmuş mağribi” gibi ellili yılların başlarında Marshal Yardımına kanıp uçak yapmaktan vazgeçen, Köy Enstitülerini kapatan, külüstür cemse(*) lere tav olan otoritenin tercihleri içinde olsa gerekti ki tarımın bu “4K” ları, hiç bir iz, “tortu” yok aklımda.

Köy Enstitüleri için en azından sazıyla, sözüyle, imecesi ve emeğiyle “öğretirken üreten ve üretirken eğiten” sistemiyle marşlarını düşünüyorum ve

“Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine / Milletin her kazancı, milletin kesesine / Toplandık baş çiftçinin , Atatürk’ün sesine / Toprakla savaş için ziraat cephesine / Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz / Biz yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz”

ve “4K” dan hiç mi hiç bir kalıntı, bir tortu yok belleğimde. Buna rağmen biraz daha geriye bakıp ellili yıllardaki Amerikan Tarımındaki “4H” ile sözcük ilintisi dışında yapısal ve sistemsel bir bağını görmeye çalıştım. Göremedim. Belki de ben beceriksizim ya da “beyin aradığını bulduğuna göre” aradığımın hayrı yok…

Buna rağmen Amerikan Tarımındaki “4H” benim “başarı fomülüm“ün ana bileşenlerinden biri hem de orijinal anlamıyla.

H1 (Head) Akıl

H2 (Heart) Yürek

H3 (Hand) Emek

H4 (Health) Sağlık

Bir cümlede toparlarsak; her ne yapıyorsan aklınla, yüreğinle, emeğinle ve sağlıkla yap (ister tarımda, ister şirket yönetiminde ya da yürüttüğün bir projede). İşte biz de bu Amerikan yaklaşımını “4K” olarak kendimize uydururken

K1 : Kafa

K2 : Kalp

K3 : Kol

K4 : Kuvvet olarak çevirmişiz.

İyi güzel yapmışız da ne aklımızı, ne yüreğimizi, ne gücümüzü ve ne de sağlığımızı koruyamamışız. Aradan yıllar geçti ve bugün eskisinden çok daha batık durumdayız tüm “K”larda.

Peki ikinci “4K” !

Bu konudaki açıklamayı Mümin Sekman’ın “Başarı Bilgesi (Kahramanın Kaderi Arenada Yazılır) isimli kitabından bir alıntı yapacağım (https://medium.com/@Muminsekman/ba%C5%9Fari-bi%CC%87lgesi%CC%87nden-se%C3%A7meler-1f78b5eadac).

“…Hayatta dört büyük kudret kaynağı vardır: Kafa gücü, Kol gücü, Kalp gücü ve Kasa gücü. Dört dörtlük bir hayat, dördünü de ustalıkla kullanmayı gerektir…” Şimdi Bay Sekman’a ara verip EZM68 e soralım: Pişip (1968) de yollara düştüğümüz, devlet ya da özel sektörde yol aldığımız, yurt içinde ya da yurt dışında yuva kurup ana baba olduğumuz ve bugün, 2023 de dede, nine olduğumuz altmış yıllık süreçte bu dört kudretin hangisinde daha fazla başarılı olduk ? Kol gücü ile ziraatçıların pelivanı mı olduk ? Kasa gücüyle milyoner mi ? Ya da akıl gücüyle bir bilge veya kalp gücüyle güzelliklerin, iyiliklerin önde geleni mi ? Yüreğimizde, ruhumuzda, aklımızda ve ellerimizle ne tür tortular kaldı ki bugün bizi,

*Entellektüel gelişme (yapmak > olmak: yolculuğunda bilgi dağarcığımıza neler yerleşti ?)

*Estetik gelişme (olmak > bir iz bırakırken yaptıklarımıza, eserlerimize ne tür güzellikler kattık ?)

*Etik değerlerimize bağlı kalmak ( emek/yemek dengesinde bedel öderken etik değerlerimizden ödün vermek zorunda kaldığımız anlarda neler yaptık ?)

*Teknik becerilerimizi geliştirirken bizden sonrakilere bohçamızda neleri miras bıraktık ?

*Ekonomik birikimlerimizi altmış yılda ne kadar artırabildik ?

Bakalım Mümin bey nasıl devam ediyor sözlerine,

“…Kafa gücü akılla çalışır. Kol gücü, bedenle. Kalp gücü duygularla. Kasa gücü parayla. Dört dörtlük başarı, bu dört güç aracının “doğru karmasını yapmakla” mümkündür. Sosyal başarı otomobilinin dört kritik tekeri bunlardır…

EZM68 olarak beş yıllık beraberlikten sonra pişerek yola çıktığımızda 136 kişiydik. Kimimiz acele etti (Kemal Bektaşer) karşı kıyıya geçmek için, kimimiz ciddi hastalıklara direndi ama gücü yetmedi (05.07.1995 Lâtif Çağlayan gibi), kimimiz de bugünlere kadar dayandı ve yakın zamanda aramızdan ayrıldı (İbrahim Ödemiş, Esen Akyunt gibi). Toplam 35 arkadaşımız (ki 3 ü kız, 32 si erkek > 3/32=~%9) aramızdan ayrılmış (35/136=%29) ve hepsini rahmetle ve özlemle anıyorum. Yaşam Gölünde kulaç atmayı sürdürenlere de sağlık ve esenlik içinde keyifli günler diliyorum.

Stajdan sonra son sınıfta “yüksek” olmak için tercihlerimize göre (!) bölümlere ayrıldığımızda 41 kişiyle Bağ-Bahçe Bölümü birinci sıradaydı. Bu bölümde kız öğrenci sayısı (ve oranı) en yüksekti (12=%29). Öte yandan birbiriyle hiç ilgisi yok olmasına rağmen pişip de yanarken aramızdan ayrılanların oranı da yine bu bölümde en yüksek olmuş (13/41=%32). Şimdi art niyetli birileri “meyve ve sebzeyi yıkamadan yediler ve ilaç zehirlenmeleri nedeniyle aramızdan ayrıldılar” dese ben ne yanıt vereceğim ?

Kelebek Etkisi (https://www.copcu.com/tag/kelebek-etkisi)

Mükemmeli Arayış Sempozyumu (MAS 2005)nda Prof.Muhammed Yunus örneği ile yakınlaştığım “Kelebek Etkisi” için Google’a “copcu kelebek etkisi” yazıp arama yaparsanız 2009 yılında Ocak-Mart ayları arasında blogumdaki altı yazım öne çıkıyor. Neleri yaptım ya da yapmadım da bugün Karşıyakalı ve Çeşmeli Musto Dede olarak “C13” ile birlikte mutlu, mesut ve bahtiyar yola devam ediyorum (şimdilik) sağlık ve esenlik içinde kulaç atmayı sürdürüyorum.

Şimdi kendime döneyim ve 1968 den 2023 e Sekman’ın “4K” sıyla bir değerlendirme ve hatta bir özeleştiri yapayım ve “MAS Sorgulaması (**)“nı yapayım:

1.Neyi iyi yaptım ? Enstitüde sorumluluk alanım dışındaki pekçok konuda doğrudan veya dolaylı olarak araştırmaların içinde oldum (örneğin rahmetli müdürüm Dr.C.Saydam‘ın doktora konusu olan Solgunluk hastalığı etmeni olan Verticillium dahliae fungusunun sporlarının sporofora bağlanışındaki zerafete vurulup bamyadan zeytine etmen arayışı ve yayımlamak gibi). Özel sektöre geçip de Teknikten İnsan Kaynaklarına uzanan 24 yıl içinde hiç de görevim olmadığı halde SSTC Öğrenme ve Ustalık Yolculukları gerçekleştirmek gibi.

2.Neyi yaparken zorlandım ? Atalete sessiz kalmakta zorlandım. En kritik süreçlerde kendi derdine düşmüş olan üst düzey otoritelerin sessizliğine dayanamayıp da “bir gün anlayacaksınız ateşin yaktığını, taşın sert olduğunu” yazıp da gelen tepkilere her zaman “pick-up positives, ignore negatives / olumsuzu duymazdan gel, olumluyu yakala ve kullan” temel SSTC öğretisine uymak da kimi zaman zorlandım. Olumsuzu duymazdan gelsem de içimdeki fırtınlarla sessizliğin çığlığında 2000 Nisanında by-pass’tan kaçamadım.

3.Neyi farklı yapardım ? Akademik kariyer olarak daha fazlası için farklı bir şeyler yapar mıydım ? Hayır. Enstitüde adıma yeni açılan laboratuvarda ve spor yapısındaki güzelliğe vurulduğum Yanıklık Hastalığı etmeni Pyricıularia oryzae ile daha fazla yol almak ister miydim ? Hayır. Enstitü ve CINOS geçişleri için “tamam mı; devam mı ?” sorular ve yanıtlarının tam zamanında verildiğine inanıyorum. Sadece rahmetli Dr.Kern gibi yetmişin üstünde bile yılın altı ayında dünyanın dört bir köşesinde SSTC başta olmak üzere BMC, BFC, BEC (***) gibi öğrenme yolculuklarını vermek için kendimi yabancı dilde daha fazla geliştirmek isterdim.

Sözün özü; EZM68 yazı serimi tamamlarken, “ham” olarak buluşmamızdan tam 60, beş yıllık beraberlikte aynı potada piştikten 55 yıl sonra nice yangınlar atlatarak bugünlere kavuştuk. Bugün karşı kıyıyı gözden kaçırmamak için aklımdaki bilince ve yüreğimdeki inanca bakıyorum ve daha fazlasına gereksinim göstermeyen kasa gücümdeki özvarlığı sürekli destekleyen “MEKÜNPlus (C13) Kudreti“ne şükredip şükran duyarak kollarımdaki kulaç gücü ile yola devam ediyorum. Daha ne ister insan !

Öykücü


(*) cemse “GMC” nin tam okunuşuymuş meğer ve “GMC” > General Motor Company olarak efsanevi CEO (Jack Welch)‘unun başarı öyküleri ile daha sonra gündemime girecekmiş meğer

(**) MAS Sorgulaması: More And Smarter > İyi yaptığın şeyleri daha fazla, yapmakta zorlandığın şeyleri daha farklı yapmanın yollarını bulmak için 3 temel soru

(***): Dr.Kern‘ü 1986 yılında tanıdım ve “Temel Pazarlama Kursu (BMC)“na katıldım; üç yıl sonra “Temel Entomoloji Kursu”nda ve eklentisi olan “TTT (Train The Trainer / Eğiticinin Eğitimi Kursu)” de yer aldım ve ben onu çok sevdim. Cibalı olmadan birkaç yıl önce (1984) Dr.Kern, “Satış Becerileri Eğitimi (SSTC)” ve “Temel Fitopatoloji Kurs (MFC)”ları vermiş ki kurs notlarından çok yararlandım.