Yaşam Büfesinde “Anır(t)mak”

“…Dünyaya gelen eşek anırmadan gitmez…; Kuyudan kurtulan eşek ıssız adada aslanı neden bağırttı ?…; Amasyalı Ahmet’in stilini babası uygulayınca ne oldu ?…Paramız pul olurken, aspiratör ve ütü ile oyalanmak sadece çapsızlık…; Saman ithal olunca altından su yürütmek artık gizli kalmıyor…;HANSsızların hainliği bunaklarca destekleniyor…; Modifiye Eşekler anırmayı sürdürüyor…; Anırsalar da anırmasalar da elhamdülülah biz doğru yoldayız (20.12.2021-Fox) diyor; vardır bir bildiği…”

Aslan Kuyruklu Eşek (https://www.youtube.com/watch?v=DiJdqe_e09U) ten mesajlarla, anılarımdaki eşekli öyküler

Merhaba

(Aşağıdaki satırları 20.12.2021 günü saat on dokuza kadar yazmış ve yine taslak olarak bırakmıştım. Ne zaman ki, Fox’ta Bay Tepeli’nin sunumunda “anırsalar da anırmasalar da...” sözlerini duydum; kulaklarıma inanamadım. Doğruluğundan kuşku duydum. Doğruymuş. Gözlerindeki öfkeyle birlikte kendi sesinden duydum ve gördüm. Utandım. Onun adına utandım. Kendi adıma utandım. Esef ettim. Doğru sözcükleri seçmek ve kullanmak için diploma gerekmiyor ki… Yüzümü yere eğdim. Kulaklarımı tıkamaya çalıştım. Vicdanım isyan etti. Nedense her dönemde TÜSİAD birazcık uyarıda bulunsa hemen hepsi için kötü oluyor. Doğruyu kabullenmek bu kadar zor mu olur ? Bu gidişle ne yeşili durdurabilirsiniz; ne enflasyonu, ne de 4.253TL ile bile yoksullaşması hızla süren aç insanları… Yazıklar olsun. Allah akıl fikir versin. Bu ne biçim Nas’a inanıştır ? Adına “Politika Faizi” demişler. Devlet (!) “Nas” a dayanıp bunun oranını düşürüp (en son %14) Merkez Bankası bankalara borç veriyor. Bu arada on yıl vadeli hazine bonosu satan devlet %23 faizle para toplayıp borç alıyor. “Çayın taşıyla ağacın kuşunu vuran” kimileri anında %9 kazanç sağlıyor (!!!). Kendi kendini soyduran devlet ! Ali Babanın Kırk Haramileri bile bu kadarını yapamadılar…20.12.2021 / 21.30) Haydi çocuklar uykuya ve Yattım Allah kaldır beni… ve en uzun gecenin sabahında (21.12.2021 10.00) bir de ne göreyim ? Aman Alllah ! Olmaz böyle şey; yoksa rüya mı ? ....)

Bir haftadır yazıyorum. Bugün yazdığımı yarın beğenmiyorum. Redakte ediyorum. Odaklanamıyorum. Yoğunlaştıklarım sınırları zorluyor. Yetmiş yediye bir ay kala korkularım artıyor. Yasal ve etik değerlerin baskısında duraksıyorum. Yazdıklarımı taslakta bırakıyorum. Son taslağın adı “Modifiye Eşekler” idi. Kelile ve Dimne’den eşekli bir öyküye (fabl) de yer vermiştim. Bu öykünün animasyonundan kareler seçmiştim. Kareler arasına Vitamin’in “Türkiş Kovboylar” şarkısından parçalar eklemiştim. Anılarımdan bir fotoğrafla eşekli öykülerde bir açılım yaratmaya çalışmıştım. Tabldot kuyruğundan kaçırmak için söylediğimiz eşekli şarkının arşivde yer almasını istemiştim. Bu anının yer ve zamanı için “Amerikan Barakası“nı anlatmıştım. Lamarinalı “Amerikan Barakası” ndan “Amerika’da Barınma”ya geçtiğimi geç anladım. Öyle ki şeyini şey ettiğimin şeyinin sahibiyle bile organik bağ kurmuştum. Kendime dur diyemediğim için okyanus ötesine geçmiştim. Konu konuyu açınca Şeyhî’nin “Harnamesi” yazıya girivermişti. Ziya Paşa’nın “Terkib-i Bend” di de çerçeve içine girince “altın (zerduş)” anahtar sözcük oluverdi. Altın, yeşil ve yandaşları birbirini çağrıştırdı. Varlık içinde yokluk olasılığının korkuları yeniden içimi kapladı. Hep şükrettiğim varlıklarıma sevinemedim. “Bais-i şekva bize hüzn-i umumidir Kemal; kendi derdi gönlümün bizzat gelmez yadına” sözleriyle Namık Kemal yakarışlarıma eşlik etti. Bir girdabın içinde debelendiğimi gördüm. Silkelendim. Vaz geçtim. Taslakta bıraktım. Şimdi yeniden klavyenin başına geçtim. Bakalım bu kez eşeksiz olabilecek miyim ?

İki gündür Çeşme’de tam bir kış havası var. Ayaz düzeyinde soğuk ve fırtınalı. Sık sık elektrikler kesiliyor. Bereket büyük oğlum Ümit’in taktırdığı jeneratörümüz arızasız çalışıyor. Jeneratörümüzün gücü yüksek (16KWA) ve her şeyimize yetiyor. Allah razı olsun. Ne var ki; benden beşyüz metre ötede oturan Ümitgiller elektriksiz duruyorlar. Kemalpaşa yerine bu kış Çeşme’de kalmaları ikimiz için destek ve moral oluyor. Pandemi seçimlerimizi şekillendiriyor. Korkularımız nedeniyle Karşıyaka’ya dönmeyi şimdilik düşünmüyoruz. Çevremiz sakinleşti. Kalabalık aramadığımız için bu bir şikayet değil. Şimdilik her şey yolunda. Aklımız zaman zaman İzmir’de kalan Copcularda. Ortancaların Mest Plus gayretlerinin bereketi için duacıyız. Küçüklerin NetPlus olanaklarına rağmen spor odaklı ekstralarının korkuları için duacıyız. Bu fırtınada yarın Polonya’ya olacak yolculuk için duacıyız. Ancak Allah akıl fikir vermiş ve dualarımızdan önce gayret gerekiyor. Ne Çin işi Japon işi bunun adı tek adam işi. Adına model deseler de bu gidiş gidiş değil. Bunun sonu hüsran. Peki bu hüsrana sahip olduğumuz ekstralarla ne kadar hazırız ? Haydan (olmasa da) gelen huya giderken bilinmeze yolculuk sürüyor. Bunamışların desteğinde HANSsızlar haince inat ediyorlar. İç içe üç daireye (çember, halka, elek) bakıyorum ve ne görüyorum ?

Elek elek içinde…

Dıştaki büyük çember (daire !) “ilgi alanım“. Melek, Kanada’dan gelebilecek mi ? Çıkış engellenmese de Türkiye’den uçak gitmezse nasıl gelecek ki ! Amerika’da barınanla, Amerikan Barakası arasında bir ilişki var mı ? Laf olsun torba dolsun. Amacım etki alanımdan uzak durabilmek. Neden ? Öylesine saçma şeyler oluyor ki akıl sağlığını korumak kolay değil. Bunamışların desteğinde HANSsızların deneme tahtasında 128 e eklenen söğüşlemelerle (dilden yanaktan) akıl almaz bir soygun yaşıyoruz. Göz göre göre ve de karşıt güçler sadece iç mekanda etkisiz söylemlerle vaziyeti idare ediyorlar. Kızgın bir adamın karşısında sakin bir başka adamın duruşuna sözüm yok. Ancak diğerlerini el ele kol kola sokakta görmeliyim ki aç ve yoksulların yanında en azından tok da olsalar üşümeyi paylaşsınlar. Böylece nereye gittiğini bilmeyen, buluttan öteye geçemeyen ve yandaşlarının perisferinde akla ve mantığa uygun olanı göremeyen inatçı adam belki “nedamet” getirir. Umutsuz vak’a ! Bugün medyada Aselsan’ın katarlandığını görünce Kemal amcanın dikkat çektiği diğer üç stratejik öneme sahip kuruluştan belki vaz geçerler. Olmayacak duaya dediğim amin. Kim korkar hain kurttan…

Ortadaki çember “etki alanım” ki burada da çapsızlığım söz konusu. Her şey ayan beyan (ap açık) ortada. Çok geriye gitmeye gerek yok; iki ay öncesine bakmak yeter çapsızlığı görmek için. Diyelim ki bankada yıllık yüzde onbeş faizli yüz liram vardı 2020 Ağustosunda ve implant dişlerle ağzımızı mecburi düzene sokmak elli liraydı (%25). Günler günleri kovaladı. Acıdan kaçınırken, hazdan da uzaklaştık (Dr.Stronk‘un altı temel dürtüsü iki ana gruba ayrılıyor: Hazza yaklaşmak ve Acıdan uzaklaşmak). Bahanelerimiz hazırdı. Plavix bunlardan biriydi. Doktor raporuyla kestik. Yine de iki adım ötemizdeki, dost Ahmet’in ihracat odaklı mükemmel sağlık tesisine gidivermedik. Atalet ve ağza diş çaktırma korkaklığı. Bugün gitsek bankadaki paranın %75 ini vermemiz gerekecek. Biz yine gitmeyiz bu gidişle. Sebebi basit atalet ve tembellik. Demek ki etki alanımda da eylemsizim ben. Yaştan desem; ne seksenlikler var yeni bir model uygulamadan doğru yolu biliyor ve yollanıyorlar. El kızı Yellen bile işin sırrını biliyor. Bizimkiler nebatata bakarken yelleniyorlar. Ara sıra yastık muhabbeti ya da pamuk eller cebe dese de aynı yolun yolcuları, hayvan terli yemiyor. Çünkü bunu isteyenlerin niyet ve zihniyetine güvenmiyor kendi ekürileri (*) bile.

Ortadaki üçüncü halka “odak” noktamda EKÜTrio var. Üçünün de işleri yeşilli. Çokamelli saklı genç tüyo vermişti. Herkes ciddiye almadı; dalga geçti. Aslında sözlerinde ince bir ironi vardı. O almayın yanarsınız demiyordu. Alın da on onbeş liraya satarsınız diyordu. Az bile söylemiş. Yeşilin nerede duracağını kimse bilmiyor. Durmaz da zaten. Onsekizi geçtiği anda kurdan vazgeçip, rüştünü ispatlayıp başına buyruk olacak. Kim tutar onu… Tutmaya niyet edenlerin eli yanıyor. Yine de ne yaptıkları belli olmadan yalpalayıp duruyorlar.

Neydi ne oldu halim

Yola çıkarken söylemleri netti. Şu sebep bu sonuç diyordu tek ses. Sebeple sonuç arasındaki bağı koparmaya niyet etti. Buna göre ne pahasına olursa olsun sebebin sonuca etkisini adım adım, gıdım gıdım azaltmaya karar verdiler. Kimilerinin “Aman ağam yapma, etme ! Eyleme ! Aksi söz söyleme !” uyarılarına kulak tıkadılar. Hem istenmeyeni, akla mantığa uygun olmayanı yaptı; hem de aksi söz söyledi. Dilin kemiği yok tamam da kemiksiz olan tek şey de dil değil ki…! Bu ilişki öyle tek bilinmeyenli basit bir denklem değildi. Aradaki etki ile tepkinin çok daha fazlası için ikinci değişken pusuda bekliyordu. Bunu giden yolcu terminalindeki çokamelli bile biliyordu. Madem niyetin faizi düşürmekti (kör dilencinin bile bildiği) bedeli ne olursa olsun. O zaman neden beş defa sana ait olmayan yeşili sattın ? Kaçınılmaz sonuç olan devaluasyonu durdururum mu sandın ? Etkisi olmayacağını bilmiyor muydun ? Bilmiyorsan söylemediler mi ? Yazık olmadı mı beş milyarlık kaynak kaybına ? Belki de el mahkumdu ! Ödenmesi gereken borçlar vardı; ya da dostların ödemeleri vardı. Nereye kadar ? Bu yıl ödenmesi gereken yüzyetmiş milyar yeşillik dış borç taksidimiz varmış Usta Erhan’ın dediğine göre. Peki kaynak ? Pamuk eller cebe diyorsa da örnek olması gereken iş adamı nebatatlı yeni bakan, belli ki onda da cep delik, cepken delik (kevgir misin be kardeşlik). Nice turfa müneccim gökte yıldız ararken önündeki çukuru görmezmiş. Peki, benim odağımdaki çukur ne ?

Önümdeki çukur

Odağımdaki yeşillenmenin dertleriyle dertlenince yine dağıldım. Ortadaki halkaya geçtim. Ben asıl kendi yeşillenme(me)lerimin kaygısına bakmalıyım. Elle gelen düğün bayram dese de çapsızlıklarımın yansıması, beklentiye ulaşmaya ekstraların stokları yavaş yavaş eriyor gibi geliyor bana. Spor aşkının bedelinin ne olduğunu çok daha zenginlerin akibetinde gördük. Bir zamanlar Altınordu’nun efsanevi başkanı vardı: Candoğan Amca. En son Alaçatı yolunda çok büyük bir at çiftliği yapmıştı dillere destan. Sürdüremedi. Başkalarının eline geçti. Şimdi de bizim odağımızda benzer spor sosyal ağı var. Nereye kadar ? Göreceğiz. Üstüne söz söylenebilir mi ? Hayır. Kendiliğinden kırılma noktasına gelmeden durma kararı verilebilir mi ? Sanmıyorum. Allah ıslah etsin.

Eşek Kuyruğu ve Tabldot Kuyruğu

Fakülte yıllarımda cebimdeki harçlığa göre öğle yemeğinde üç seçeneğim olurdu. Eğer o gün 150 kuruşum varsa tabldot kuyruğuna girerdim. Cebimde 75 kuruş varsa Kumrucu Mustafa’dan kumru yerdim. O gün öğle yemeği için cebimin bütçesinde ödenek yoksa evden getirdiğim yarım ekmek arası peynir ve domatesi yerdim. Üçüncü seçenek için önemli olan kuytu bir yer bulmaktı; gözden ırak. Her neyse ! Tabldot kuyruğuna geleyim. Kuyruğa erken girerdik. Beş on dakika (daha da uzun süre) beklerdik. Zıpırdık; edepsizdik. Bir türkü tuttururduk: “Eşeğin kuyruğundan çorba yapmışlar. Çorbalı dağlar, eşek ölmüş ağlar. Vah eşeğim vah vah, deh eşeğim deh deh…” Kimilerinin midesi bulanırdı. Tepkiye girerlerdi. Amacımız bu tepki miydi; sıradan kaçırmak mıydı ? Amaçsızdık besbelli… Maksat zıpırlık olsun (du). Hadi biz çocuktuk; top oynadık acıktık… Peki ya şimdinin k**ının kılı ağarmış adamların patavatsızlıklarına ne demeli ! Bir kör döğüşüdür gidiyor.

Yazımı bir gün daha geciktirince sürpriz yaşadım. Yeşilin ani düşüşüne şaştım kaldım. Belli ki amcam beni şaşırtmayı seviyor.

Saçmalıklar Diyarında “Anır(t)mak”

Benim bir amcam var; dik kulaklı. Anırmayanlardan. Onun bir emmi oğlu var. Kendi halinde halim selim biri. Bu zıt karakterlere bakınca akrabalık bağlarına hayret ediyorum. Her önüne gelen “DNA isterim” diyor Esra’nın programında. Aynı soydan (!) gelen genetik yapı bu denli açılım gösteriyorsa DNA nasıl güven veriyor ? Emmi oğluna gaipten sesler geliyor. Ya da saflığı aptallık düzeyinde olmalı ki ona malum oluyor ertesi günün olguları. Emmi oğlunu dün bir kuyrukta gördüm. Önce “Nimet Abla” kuyruğu sandım yeni yıl arifesinde normaldi bir zamanlar. Meğer yeşillenme ya da yeşillenmekten vaz cayma kuyruğu imiş. Dün akşam üzeri 1000 yeşilini satmış emmi oğlu. Yaklaşık 18bTL geçmiş eline; çok sevinmiş. Çünkü üç ay önce bu paranın yarısına almışmış yeşillerini. Üç ayda yüzde yüz kazanç; Nas’ın yasakladığı faizde bile olmaz; olmuyor zaten. Ondan kaçan kaçana. Bu sabah yeşilin dibini görmüş. Şaşı gözlerle bakmış. Bu düşüşe akıl sır erdirememiş. Yeşil mi bu kadar kırılgan; yoksa otoritenin sözleri mi bu denli etkili; bilememiş. Yeşilin ilk tırmanma hareketinde gidip 18bTL ile yine yeşil almış. Bu kez eline 1500 yeşil vermişler. Herkesin elindeki (kendine). Vay canına ! Bu yeşil nasıl bir meretmiş ? Bir gecede %50 kazanç sağlamış. Bana söylediği miktarlar bu kadar ama; emmi oğlu kirli çıkıdır. Belki elinde sözünü ettiğinin bin katı ya da milyon katı yeşil vardı. Deme yahu ! Bu nasıl iştir (git donunu değiştir). Sı*tı Cafer bez getir; sulu sı*tı tez getir. Şimdi emmi oğlu bu gece (en uzun gece) rüyasında kulağına söylenecek sözlere göre ne yapacağına yarın karar verecekmiş. Saçmalıklar diyarında emmi oğlu istihare namazı (**) kılıp yatacak, çocukluğundan beri okuduğu yatak duasıyla:

Yattım Allah, kaldır beni / Nur içine daldır beni / Can bedenden çıkmadıkça / İmanla uyandır beni / Yattım sağıma, döndüm soluma / Melekler şahit olsun dinime imanıma / ….

Sözün özü;

  • Fuzuli (!): Mey Biter Saki Kalır, Her Renk Solar Haki Kalır, Diploma İnsanın Cehlini Alsa Da Hamurunda Varsa Eşeklik, Baki Kalır” (https://tr.pinterest.com/pin/635007616186993835/; http://okulsiirleri.com/eseklik-baki-kalir-fuzuli/). Fuzuli’ye kulak verirsek diplomaya fazla önem vermemek gerek…
  • Ziya Paşa: Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma? Zer-dûz pâlân ursan eşek yine eşekdir. Özü kötü olan insanlara hiç giydiği üniforma [makam, yetki] soyluluk verir mi? Altından yapılmış semer vursan eşek yine eşektir. Ziya Paşaya kulak verirsek ne oldum deme ne olacağım de ! Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı. Emmi oğluna mı kalacak ? Yeşilim yeşilim yeşilim aman, yeşil yaprak altında üşüdüm aman !

Allah saçmalıklar diyarında anır(t)anlardan korusun; aklıma mukayyet olsun. Doğru yoldan ayırmasın; Veleddalin amin (sapıkların yoluna değil) ! (***)

Öykücü


(*) Eküri: Ahırdaşlık

(**) İstihare namazı, kişinin bir şey hakkında bilgi edinmesi için kıldığı namazdır. Yatmadan önce kılınan namaz, Allah’ın kendisi için bir işi hayırlı kılıp kılmadığını öğrenmek maksadıyla kılınır. Ancak kişi belli renkler ve durumlarla bunun gerçekliğini öğrenebilir (https://www.milliyet.com.tr/ramazan/dini-bilgiler/istihareye-yatmak-nedir-istihare-namazi-duasi-ve-kilinisi-6408869)

(***) Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanların yoluna ve sapıkların yoluna değil.(Fatiha-7)> (https://www.islamalimi.com/veleddalin-amin-ne-demek/)