Yaşam Büfesinde “Yol Ayrımı”

“…Aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak bir gelecek için yüzlerce umut ışığı göremiyorum. Yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak kişiler de göremiyorum. Görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka bir şey olmayacak yüzlerce insan. O kadar sinirlendiniz. Bu anlaşılabilir bir şey…”

HBR ‘den Acar Hocaya mı kulak verelim yoksa rahmetli Jobs ya da Bill Gates’e bakıp da yoldan mı çıkalım ?

Merhaba

Yaz günleri başlarken kimi diğer dönüm noktaları da öne çıkıveriyor. Geçen sen bu vakitlerde “@BİDE” nin Erkekleri“nden Dr.Eray/Dr.Özgen oğlu torunum Eren‘in üniversite giriş heyecanları baskındı. İzmir Atatürk Lisesi‘nden sonra Sabancı Üniversitesi‘yle İstanbul günlerinin başlaması şükür ve şükranlarımızın odağında idi. Bu yıl da Müh.Ümit/Mimar Pınar’ın oğlu torunum Barış için İzmir Amerikan Koleji’nden sonra Hollanda Serüveni hazırlıkları yeni bir heyecan kaynağımız olmakta. Şükür ve şükranlarımızla dualarımız hak edilmiş ve hayırlı olacak olan kazanımlar için.

Neden Üniversite Öğrenimi ?

Yıllar önce Çeşme’de genç bir  İstanbullu aile vardı komşumuz: Orhan ve Sedef . Eşim Nezuş hep espriyle karışık anlatır Sedef’in öyküsünü. Sedef’in annesi babasına “Onca para verip de üniversite tahsili yaptıracağına kızına bir ev al. Evlenince memur maaşı kadar geliri, katkısı olur kocasına, ailesine” mealinde söylemiş ve baba da kızına bir ev almış. Sedef de üniversiteye gitmemiş. Neden hemen bu örnek aklıma geldi ? Bakıyorum da torunlarımın beş yıllık üniversite giderleri düz bir yüksek öğrenimden maaşlı çalışan olduklarında ancak on yıldaki toplam gelirleriyle başa baş olacak. Değer mi ? diyemiyorum. Çünkü yaşam büfesinde sıraya girmeye çalışmanın başka bir seçeneği yok gibi görünüyor bana da. Bizim zamanımızda bile “ekmek aslanın ağzında” sözü “ekmek aslanın midesinde” diye zorluğa vurgu için evrilmişti.  Peki 1963 yılında biz neden üniversiteye gitmek için çırpınıyorduk. Bunun iki ana nedeni vardı:

İlki yedek subay olarak askerlik yapmaktı. Yedek subay olmak önemliydi. Üniversite bitirdiğin halde yedek subay olamıyorsan “Sakıncalı Piyade” oluyordun. İşin esprisi bir yana gerçekten de yedek subay olarak askerlik yapmak iki nedenden dolayı önemliydi. Birincisi çavuştan dayak yemiyordun. Rahmetli babam ve o neslin erkekleri matah bir şeymiş gibi askerdeyken nasıl, neden, ne kadar dayak yediklerini ballandıra ballandıra anlatırlardı. Bu da bizim (en azından benim) gözümü korkuturdu. Yedek subay olmanın ikinci faydası da maaş alacak olmamızdı. Türlü çeşitli sıkıntılarla beş yıl süren üniversiteden mezun olup da hemen askere gitmek ve bir maaşa sahip olmak gerçekten de büyük bir olaydı altmışlı yıllarda bizim gibi kıt kanaat geçinen ailelerin çocukları için. Bu nedenle 1968 yılında mezun olunca hemen askere gittim. Polatlı’da geçen altı aydan sonra Erzurum’a gittiğim Mart 1969 da 750TL lık yedek subay asteğmen maaşı hazine gibi gelmişti. Hele bir de son 24 aylık askerlik kurbanı olarak son altı ayda yedek subay teğmen olunca aldığım 1.250TL maaş çok değerliydi. Eylül 1970 de askerden terhis olup da Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü’nde asistan olarak göreve başladığım 35 asli maaşın 525 TL olduğunu düşünürseniz yedek subaylıktaki 2.5 kat fazla olan maaşın değerini daha iyi anlayabilirsiniz.

Üniversite tahsili yapmanın ikinci nedeni da devlet memuru olabilmekti. Hele bir de üniversite tahsili sırasında burs alabilirsen devlet memuru olman garantiydi. Ben burs alma olanağına sahip olamadım. Ailemin yanında oluşum ve babamın bakkal dükkanı olmasıydı. Bursuz olup da devlet katında iş bulabilmek için çok çalıştım ve fakülteyi birincilikle bitirip istediğim yere tayin olabildim. Bu da bir bedeldi. Peki ya bugün neden üniversite tahsili gerekli ? Bunun yanıtında ne yedek subaylık ne de devlet memuru olma gerekçesi yok bence. Peki ya benimle torunlarım arasında yer alan “Yaşam Mimarları (EKÜ Trio)” için üniversite tahsili neden önemliydi ?Üçü de devlet memuru olmadı. Büyük oğlum Ümit “Yedek Subay Öğretmen” olarak Düzce’de uzunca bir askerlik dönemi yaşadı. Ortanca Eray’ın bir aydan kısa dönem askerliği ve Kerem’in hiç askerliği için her şeye rağmen üniversite mezunu olmaları önemliydi. Üniversite mezunu olmak kuşkusuz bizim toplumuz için gerekliydi; ancak yeterli miydi ? Ümit düz bir üniversite mezunu olsaydı CC’da 26 yıl çalışabilir ve üst düzey yönetici olabilir miydi ? Her şey bir yana CC’a girip de kendini kanıtlamak için fırsat bulabilir miydi ? Ümit gerek orta okul lise günlerinde ve gerekse üniversite süresinde Dişçi Hasan’ın laboratuvarında çalışmasaydı; Dalyan’da turistlere lokum satmasaydı; kuyumcuya çırak olmasaydı; Son Havadis Gazetesinde spor muhabirliği yapmasaydı; Kavaklıdere Nato Tesislerinde, tünellerde ıslak ve uykusuz geceler geçirmeseydi CC da müdürken bile Uludağ’ın tepesinden ovaya Damla’yı indirmek için ayağında hep çizme olmasaydı “Dokuz Eylül’ün Mühendisliği” yeterli olur muydu ? Copculaşmanın temel kurallarından biri de asli görevleri yan dallarla zenginleştirmek değil mi ? Kendime bakıyorum ve bugün için 15/51/74 ölçülerimde 1987 den bu yana SSTC ile zenginleştirilmiş gayretlerin de “Kariyer Yolculuğumda” aynı etkiye sahip olduğunu görüyorum. Peki ya “EKÜ Trio” nun diğer ikilisinde yüksek öğrenimin gerek yönü nasıl yeterli kılındı başarı yolculuklarında ?

Bugün Mest’leşen Eray ABD’de ve Los Angeles’da mesleğini, işini zenginleştirme çabaları içinde. Biraz önce Internette onu standın başında keyifli gördüm. Artan umutlarla yorgunlukları aşmış gibi göründü gözüme. Sıradan bir tıp tahsili içinde kalsaydı; İngiltere-İskoçya’nın çilek tarlalarında, Greenair’in Allahlık uçaklarında ya da otobüsle Avrupa yollarında çile çekmeseydi; 25 yıl önce yine ABD’de Cincinati’de yanık tedavi ustalığını, Kanada’da Prof.Muferash (adını tam yazamadığımın farkındayım) yanında öğrendikleriyle “COPCUs Tekniğini” geliştirmeseydi, Yedikule’den ısrarla İzmir’e gelme isteğini gerçeğe çevirmeseydi, geçen hafta Tayland’da Korelilerle yeni yolları açarken “trailblazer” olmanın yüklerine katlanmasaydı bugünler olur muydu ? Her şeyin bedeli var. Önemli olan sen şimdi, hemen şimdi hangi bedelleri ödemek için konfor alanından çıkmaya, biraz eza cefa çekmeye, uykusuz geceler yaşamaya hazırsın ? Unutmayın ki “Tutku(/Passion” nun temelinde yatan biraz eza cefa çekmeyi göze almaktır. Peki ya “BE İkilisi”nin, Barış ve Eren’in idolleri olan Kerem Amcaları için bugünler kolay mı gelişti ? Bugünlerin oluşumunda Manisa-Muradiye’nin tarım alanından yeni yeni okula dönüşen “Celal Bayarlı Makine Mühendisi” olmanın etkisi ne kadardır ? İşte belki “EKÜ Tiro” da sadece “Kerem’in Öyküsü”nde yazımın girişindeki mavili sözlerin etkisini görebilirsiniz. Her şeye rağmen şunu unutmayın ki “Okul size öğrenmeyi öğretiyor”. Bunu öğrendiyseniz ya da öğrenebilirseniz işte o zaman üniversite tahsilinin “Gerek Yönünü Yeter Kılabilirsiniz”. Kerem’in Öyküsünde biz ebeveynlerini geçmişte üzen bugünün başarı tohumlarının atıldığı açılımlar vardır. Bu açılımın yeri de “Internet Cafe”dir. O günün yaramazlıkları (!) bugünün “Beceri Tohumları” olmuştur. Onlar olmasaydı ve onlar olurken tüm karşı çıkışlarımıza rağmen inatla ve ısrarla bildiği yolda, kendi doğrularında devam etmeseydi ne Netgiller olurdu, ne Yunt Kanatları ve ne de Mistral’den uzanan Londra sokakları. Peki tüm bunlar “BE İkilisi” ne kimi mesajları aktarabilecek mi ?

Yazımın girişindeki sözlere biraz daha ekleme yaparak bitirmek istiyorum. Bir konuşmadan bir kısmını alıntıladım. Konuşma Lawrence Ellison’a ait ve 2000 yılında Yale Üniversitesi mezunlarına konuşuyor : Yale’i Sarsan Konuşma diye kayda geçmiş (https://www.forbes.com/profile/larry-ellison/#189a28f424c2https://www.kigem.com/sok-eden-universite-mezuniyet-konusmasi.html) .  On altı yıl sonra bir başka Amerikan Üniversitesi mezunlarına konuşması için bu kez sahneye Dr.Ellison olarak çağrılıyor. Tıpkı rahmetli S.Jobs’un 2014 (!) yılında Stanford Üniversitesi mezunlarına yaptığı konuşma gibi. Bay Jobs, Bay Ellison, Bay Gates, Bay Allan ve Bay Dell hepsi üniversite terk kişiler ve dünyanın en zenginleri. Ülkem için, ailem için üniversiteyi terk korkulacak bir konu. Tek gereken bence üniversite günlerini yan ürünlerle zenginleştirip doğuştan kazanılmış yetkinlikleri beceriye dönüştürmek ve öğrenmeyi öğrenmek.

Yolunuz açık ve aydınlık olsun “@BİDE”min genç erkekleri ve hemen takip etmekte olan “ID Kızları”. Her şey sizlerle çok güzel olacak.

Öykücü