“…Halk, anlamını kavrayamadığı kimi yabancı sözcüklere, o sözcüğün ses yapısına uygun yakıştırmalar yapar. Bu yakıştırmalar zamanla yaygınlaşır ve aslını unutturup onun yerine geçer. “Kazın ayağı öyle değil” deyimi de böyledir. Bu deyimin anlamı şudur: “Sen öyle düşünüyorsun ama yanılıyorsun”. İyi de bu tanımla kaz ayağı arasındaki bağlantının mantığı ne ? Bir bağlantı mantığı aramak gerekli mi ? Bir Fransız Türkologun dediği “Türkçe’ye hayranım; son derece mantıklı bir dil” demiş. Buna göre bir mantık ilintisi olması gerekmiyor mu ? Aslında deyimde geçen kazın ayağı ile gerçek kaz ayağı arasında hiç bir mantık bağlantısı yok, sadece ses benzerliği… Zamanla kazın ayağına dönüşen ilk yakıştırma Arapça “kazâyâ” dır. Kazâyâ, “kaziyye“nin çoğuludur. Kaziyye ise “iş, konu, sorun, dava” demektir. Deyimin aslı “Kazâyâ öyle değildir” ve “işin, konunun aslı ya da sorun, öyle sizin dediğiniz gibi değildir” demektir…Bırakın “Kazın ayağı öyle değil” olarak kalsın ve siz öncülünü bilirsenin bir gün yeri gelir “AHA” dedirtirsiniz…”
Merhaba
Yazımın girişindeki alıntı on yedi yıl önceden; Bütün Dünya’nın Ocak 2001 sayısından ve Orhan Velidedeoğlu tarafından yazılmış. Bugün yeni bir haftanın başlangıcı olan pazartesi günü, biraz önce Netin’de çok yararlı ve keyifli bir toplantı gerçekleştirdik. Adına MOTES (Marketing Technical Sales- Operational Excellence / Pazarlama Teknik Satış Etkinlikleri İyileştirme) dediğimiz toplantımızı ekiple kahvaltı masasında, sofrasında yaptık. Çok güzel görüşler paylaştık. Katılımcıydı. Gençler bambaşka !
Aylık, rutin ve düzenli yapılmasını planladığımız MOTES toplantılarının amacı “Bilgi paylaşımı; Öykü paylaşımı ve yol ve yönde sürdürülebilirliği güçlendirmek“tir. İkincisini 9 Nisan 2018 de yapmayı planlıyoruz. İkincisi daha da anlamlı olacak. Çünkü Netin “Performans Yılı / Disiplin Kültürü” olarak tanımladığın 2018 yılı hedeflerine uzanan sürecin ilk çeyreğini tamamlamış olacak. Böylece ekip hem kendi içinde hem de SİGD (Satış İş Geliştirme Direktörü)-AE’nin sorumluluğunda kurucu ortaklara bilgi vermenin bir adım ötesinde “Bilgi Yönetimi Becerisini” yansıtacaktır.
“Kazın ayağı öyle değil / Kazâyâ öyle değildir” neden şimdi, burada gündeme düştü ?
Bugünki toplantıda “sadece ölçülebilen değerler gelişir” ana mesajını paylaşırken görüşümü desteklesin diye dün Çeşme-Çatı-Çeyizlerimden 1998 yılı ajandamı alıp getirdim. Toplantı sonunda herkesin incelemesi için toplantı salonunda bıraktım. Henüz dijital sistemlerin ağırlık kazanmadığı ve otoritenin sizden istemediği bir “kendini ölçmek” ve “ustalık yolunda ölçülebilir değerleri, değerlerle gelişmek” gayretimi göstermeye çalıştım. Her günüme ait notlarımı gösterdim. Her günümü dörde bölerek dört yarım çeyreğin ve bazı günler geceleri de kaplayarak 6/4 gibi %50 ve hatta 8/4 gibi %100 lük emek artışlarının olduğu günleri somut veriler ve öykülerle kalıcı kılma çabalarını ortaya koymaya niyet ettim. Rastgele bir sayfasını açtım (03.07.1998). Bu sayfada neler gördüm ?
Bir gün önce (02.07.1998) Alaşehir’den yola çıkıp İzmir, İstanbul üzerinden Çorlu’ya gelip Burç Otelde konaklamışım. Bu günümün 2/4 ü yolda geçmiş; 1/4 ünde toplantı hazırlıkları yapmışım; 1/4 ünde DVT sunumu yapmışım seçilmiş bir gruba; Sunum sonrasında gecenin ilerleyen saatlerine kadar da (2/4) yemekli-alkollü müşteri ağırlamasında yer almışım. Yorgunluklarım sinyal vermeye başlamış. “One A Day” almışım ve parantez içine de kırmızı (uyarı) kalemle şöyle yazmışım: “Eskiden senede bir gün şarkısını söylerdik; şimdi günde bir tane almalıymışım der EC/AİB ve gerenti verirler yan etkisi yok diye”. Meğer gecenin bir yarısında yattığımda hissettiğim sıkıntılarım iki sene sonra yaşayacağım “by-pass”ın öncülleriymiş. Demek ki “kazın ayağı öyle değilmiş“. İki seçilmiş üretici (Sedat ve Vedat) “Silivri TKK ile de görüşün; bizden bahsedin; ikna edin; onlar da alsınlar” demişler yemek sırasında ve bunu da yeşil renkli (fırsat, umut, çözüm, hedef) kalemle defterime yazmışım gecenin bir yarısında otel odamda soda ile geçer belki diye umut ettiğim hazımsızlık gibi sıkıntıları yaşadığım uykusuz bir gecede. Ya ertesi sabah ?
ZOBşk. İsmail beyin farklı ilaçlarla ilaçlanmış tarlasını incelemeye çıkmışım BHG ve üretici/satıcı etkileyicilerle (03.07.1998). Üçyüz dekarlık bir buğday tarlasında “LSFA/Geniş Parsel Uygulaması” demo tarlasında beş ilacın karşılaştırmalı görüntülerini değerlendirip “daha o günlerde satılıvermişiz” diyerek kontrolsuz gücün olası olumsuz etkilerine dikkat çekmişim. Kırmızı/Yeşil karması, Çözüm ama kontrol dışı kalırsa sorun olma olasılığı yüksek görünüş, ilişki ve iletişime önem vermeleri için dört kısa mesaj yazmışım:
1.Eskiyen ayları ne yaparlar ?
2.Kör alıcı / kör satıcı;
3.Yaşıyorsan bitmemiştir (R.Bach/Martı Jonathan);
4.Hiçbir şey göründüğü gibi değil ve o gece yine sunum yapmışım yeni bir gruba (ki içlerinde sevgili dostum Prof.Dr.A.Çıtır da vardı). Ve işte o günün de kendimi ölçme gayretlerimin nicel ağırlıkları:
* TKK Ziyareti (1/4);
* Tarla inceleme (1/4);
* Yazışmalar (1/4);
* DVT sunum (1/4) ve
* Müşteri ağırlama (1/4) < Yarın dönüş yolculuğum var; yol uzun ve erken yatsam iyi olur diye yemeğin bir yerinde ayrılmışım.
Şimdilik bu kadarcık yazı ile yüksek hızlı internet bağlantısından yararlanarak yayımlayıp hemen paylaşayım. Çünkü biraz sonra sevgili dostum Prof.Dr.E.E.Onoğur ile Albatros Kafeteryada buluşmak için Işıkkent’ten ayrılacağım. Daha sonra yazımı tamamlayacağım.
Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Öykücü