“…Hikaye anlatıcısı bize umut verir ve umut evrensel bir arzudur…Özgün, duygulandırıcı ve etkileyici hikayeler anlatmak zorundayız; çünkü insanlarla ilişkiler kuruyoruz ve her büyük ilişkinin temelinde güven olmalıdır. Hikayeler güven inşa eder. Platon “Gel o zaman hikaye anlatarak rahat bir zaman geçirelim, hikayemiz kahramanlarımızın eğitimi olacak” demiş (MC: Benim bildiğim Platon aynı zamanda “Hayat oyun gibi yaşanmalıdır” demiş. Demek ki Platon’a her gün bayrammış).Hikayeler insanları kendi hayat hikayelerinin kahramanları olmaları için yeniden yaratır, esinlendirir ve yönlendirir. Hikaye anlatmak bir lüks değil, ekmek kadar zaruri neredeyse; o olmadan kendimizi hayal edemeyiz. çünkü benlik bir hikayedir. Sesimiz bir hikayenin kanatlarında bir kalpten diğerine ulaşır…”
Bizim evin halleri; Nezuş’un hünerleri ve C13 Plus 2018 Buluşmamız (Ümit’in yurda dönüşü ve emekliliği)
Merhaba
Bloguma başlayalı dokuz yıl oldu. Blog ismimi “StoryTeller/Hikaye Anlatıcısı (kısaca “Öykücü“) diye koyduğumda yaşadıklarımdan damıttıklarımı dillendirmekti amacım. Amacıma ulaştım ve hâla keyifle ve inançla sürdürüyorum. Ben “hikaye” yerine “öykü” demeyi yeğledim. Yine de aklım çoğu kez “hikaye” demeye doğru meyletti. Çünkü yeri geldi; dediklerimi deyip de yarım bıraktığım anlarda bazen “arif olan anlar“, bazen de “ötesi hikaye” demek istedim. İşte o anlarda “ötesi öykü” demek dilime ve elime uygun gelmedi; diyemedim. Bu ve benzer durumları ben “Hakim ve Müddeiumumi” sözcüklerini daha öz Türkçe kılmaya çalışırken “Müddeiumumi” yerine “Savcı” sözcüğü hemen yer alırken ve hem günlük hem de yazılı hukuk diline yerleşirken “Hakim” yerine nedense çok daha güzel, kolay ve anlamlı olan “Yargıç” sözcüğünün pek fazla yaygınlaşamamasına benzetirim.. Hâla “Hakim” yerleşik yerini koruyor. İşte buna benzer şekilde ben de “Öykü” yü seçtiğim için de o anlarda “ötesi hikaye” demekten vazgeçtim istemeye istemeye. Bu sabah kafeteryada yazmak için güne başlarken aklımın çerçevesinde Cumartesi gecemizin “C13Plus” güzellikleri ve yer yer yaklaşılan “Kırmızı İnce Çizgi” algılarım vardı. Daha sonra aklımda oluşan çerçevenin içine sevgili Prof.Dr.EEO dostumun Mayıs 2018 Kuşadası buluşmamız için dikkat çektiği bir konunun ilk sinyalleri düştü. Yetmedi sevgili UN’nun geribildirimlerde sıklıkla yer almaya başlayan “eski ama yepyeni” kavramı da araya giriyordu. Biraz sakinleşmek ve ilgi alanından, etki alanından “odak noktası“na arınabilmek için D&R’a doğru yürüyüşe çıktım. Dönüşte elimde iki kitap vardı. Bunlardan biri Mart ayı kitabım olarak seçtiğimdi; diğeri de aylık rutinlerimde yer alan ek kitapçıktı (Bütün Dünya). Bir süre D&R’ın deri taburesinde (puf demek daha doğru) oturup iki kitap arasından seçip yapmaya çalıştım. Bunlardan vazgeçtiğim “Pazarlama 4.0” idi. Neden yine ve bu saatten sonra “pazarlama” derseniz, yanıtım sadece “merak ve 3.0 dan sonra ne değişmiş acep ?” olurdu. Bay Kotler bu kitabında “Klasik’ten Dijital” e geçişin köprüsünü kuruyordu. Netgillerle beraberliğimde dijital esas olduğu için bu kitaba da bir göz attım. Cep telefonumla bir çizelgenin fotoğrafını çekip o kitabı raftaki yerine koydum ve Carmine Gallo‘nun yeni kitabını seçip satın aldım. Bay Gallo’nun bu konudaki TED konuşmasını izlerseniz ( https://www.youtube.com/watch?v=AFTPyvO6kcY), “Hikaye Anlatma” konusundaki şu cümleyi görürsünüz “Storytelling is the most underrated skill / Öykü anlatmak bugün hakettiği değeri tam bulamamış en iyi beceridir“. Bildiğiniz gibi TED konuşmaları genel olarak 14 ve en fazla 18 dakikadır. Bay Gallo’nun yukarıda linkini verdiğim TED konuşması 54 dakikadır ve bu konuşmanın esas amacı bilgi vermekten öteye eğiticidir, öğreticidir; özeldir. Onun konuşmasında dikkatimi çekenler “ikna” edici bir konuşmada, öykü anlatarak sunum yapmada üç esas olmalıdır. Bunlar “akıldan önce kalbe dokunan duygu; yeni bir şey öğreten öykü; içeriği akılda kalıcı kılmak için kullanılan yollar, usuller (Emotional / Novel / Memorable)” dir ve tek bir anahtar sözcük öne çıkar “Passion/Tutku“. Ben de yıllarca gerek SSTC ve gerekse diğer tüm öğrenme yolculuklarında ve öncelikle 2004 yılında Mısır’daki görev devir tesliminde “BEE/Passion” ikilisini işleyerek “tutku“ya ağırlık vermekteyim. En son BZMAE kuruluş günü kutlamalarında yaptığım çağrılı final konuşmanın sonunda “Dilek/Güç/Tutku” yu görselleştirmiştim. Ne söyleyecekdi bilmiyorum ama konuşmamdan sonra yanıma gelen sevgili dostum Erol bana dönüp “Tutku konusunda seninle görüşmek istiyorum” dedi. Görüşemedik. Mayıs başında Kuşadası’nda yapacağımız ellinci buluşmasında bu konuyu görüşmeyi isterim. İnşallah. Gelelim Bay Gallo’ya; kitaplığımda “TED Gibi Konuş” kitabı vardı Bay Gallo’nun ve neden şimdi “Hikaye Anlatıcısının Sırrı (The StoryTeller’s Secret)” ?
CINOS’lu yıllarımda ve özellikle SSTC Öğrenme Yolculuğu sonrasında (1987 den bu yana) “İkna” nın üç aşamasını anlatırım. Bunu Merih Hanımın öğretilerinden sonra (1997) hazırladığım bir video montajında “Üçün Güzelliği” olarak da öne çekmiştim (Etos/Patos/Logos). Vurguladığım ise, ikna için tek başına, ya da odak noktasında “Mantık (Logos)” yaklaşımlı akılcılığın yetmeyeceğidir. Mantığın öncülü olarak Güven ve Duygu’nun “Güvene Dayalı Empati” nin önemli olduğudur. İşte biraz önce aldığım kitabın tanıtımını yapan internet bilgilerinde “İkna” ya ait bu yaklaşımımın öyküsel boyutuna da dikkat çekilmektedir (https://www.ugurcemyildiz.com/hikaye-anlaticisinin-sirri-the-storytellers-secret/)
“…Aristoteles ikna için 3 anahtardan bahseder: 1) Pathos (duygu, hikayeler) 2) Logos (mantık, analiz) 3) Ethos (kanıt, inanırlık). Eğiten hikaye anlatıcıları, iletişim içeriklerinin yüzde 65’ini konularıyla ilgili derin duygusal ilişki geliştirmeye yarayan hikayelere (pathos) ayırırlar. Olgular ve rakamlar (logos) içeriğin yüzde 25’ini oluşturur. Kalan yüzde 10’luk kısmı inandırıcılığı güçlendirme amaçlı bilgiler (ethos) oluşturur.
- Dinleyicilerin beklentilerini ihlal eden (onları şok eden, şaşırtan) hikayeler daha etkilidir. İhlal aslında rahatsızlık verici bir şeydir. Ama eğiten hikaye anlatımlarında bu rahatsızlık olumlu sonuç üretir.
- Karmaşık konularda geniş kitleleri eğitmek için istatistiksel / bilimsel veriler en az etkili yöntemdir. Bunlar yerine gerçek (kişisel) hikayeler ve benzetmeler kullanılmalıdır.
- Çoğu başarılı girişimci müşterilerini eğitirken kendilerinin de sıklıkla karşılaştığı bir sorunu çözmek için ilgili ürün veya hizmeti nasıl tasarladıklarını anlatan samimi, özgün, detaylı hikayeler kullanır.
- Başarılı organizasyonlar iyi hikaye anlatıcılarına sahne verirler.
- Etkili eğitimciler ciddi hikayeleri komik olanlarla birlikte verirler. Mizah akılda kalıcılığı arttırır.
- Başarılı hikaye anlatımı için hikayeleri dinleyiciye göre uyarlamak gerekir.
- Organizasyonlarda hikaye anlatıcılığı kültürü destekler. Arzu edilen değerlerin insanlar tarafından daha derin hissedilmesini ve beklenen davranış modellerini kolay içselleştirmesini sağlar…
“… Bir ara tezkere bırakmadığıma pişman olmuştum. Ekim 1970 de Erzurum’dan döndüğümde İzmir’de işsiz bir ziraatçı ruh halindeydim. Halbuki Bakanlıkta beni destekleyen, birincilikle mezun oluşumu ödüllendirmek isteyen rahmetli M.Akuğur, İzmir’de telsiz telefonun başında tayin emrimi beklememi söylemişti. Aradan onbeş gün geçti. Basmane’deki Başkanlık’ta Allah uzun ömürler versin sevgili Demir İyriboz’un odasında bir cumartesi sabahı müjdeli haberi aldım. Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü’ne asistan olarak tayinim çıktı. Ve öğrenme yolculuğumun yeni bir dönemi başladı…”
Merhaba
Aradan kırk yıl geçti. Öğrenme yolculuğum hep sürdü. Yolculuklarımı sadece iki kurumun prensipleri çerçeveledi. İlki bir araştırma enstitüsünde onaltı yıl; ikincisi ise çok uluslu bir şirkette yirmi dört yıl… Öğrenme yolculuklarımı ödüller (TÜBİTAK) ve akademik yükselişler (Üniversite dışından doçentlik) süsledi. Öz geçmişime baktığınızda bu yolculukları hep SSTC ile ilişkilendirdiğimi göreceksiniz. Şimdi “MAS’lı Mustafa” olarak, “MASSGET“in gücüyle yeni bir döneme başlıyorum. Sağlığım elverirse bu dönemi, bir “Sosyal Sorumluluk Projesi (SSP)“nin heves ve heyecanlarıyla daha verimli kılmak istiyorum. Tıpkı S.Covey‘in “Sekizinci Alışkanlık” kitabının ekindeki ilk VCD filminde sözü edildiği gibi, “bir miras bırakmak” istiyorum. Allah nasip ederse, sağlığım elverirse… Öğrenme yolculuklarımın bir sayfalık tanıtımımı da “hakkımda” sayfasının ekindeki öz geçmişimden görebilirsiniz. Bu projenin internet bazlı etkinliklerinde bana Hostcini sponsorluk edecek. Teşekkürler Hostcini.
Ne yapmak istiyorum ?
Bugünlere gelirken, yaşam büfesinde sırada kalmaya çalışırken, ustalık yürüyüşümde gelişirken edinimlerim oldu. Öğrendim. Çoğu kez hem sevdiğim işleri yaptım ve hem de para kazandım. Şimdi öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum. Bilgimin zekatını vermek istiyorum. Bir miras bırakmak istiyorum. Bunun için MASSGET‘ in gücünden yararlanmak istiyorum.
Neymiş bu MASSGET Önce “MAS“ına değineyim. Türkçe baktığımda “Mustafa Artık Serbest” sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyor ve gerçekten beni, hayallerimi tanımlıyor. Kırk yıldır söylem ve eylemlerimde kurumsal çerçevelerin içinde yaşadım. Bu disiplinlerle aklımı ve yüreğimi şekillendirdim. Bitki hekimi oldum. Üst düzey yöneticilik görevlerim oldu. Yetkinlik geliştirmede roller edindim. Şimdi özerkliğimi kullanacağım. “Özerk” olmanın iki bileşenine önem veriyorum. Bunlar, “Özgürlük” ve bedeli olarak da “Sorumluluk“. Özgür ve sorumlu davranarak “MAS’lı Öykücü Mustafa” olacağım. “MAS“ın İngilizce karşılığı da bir başka güzel, bir başka anlamlı… Açılımı, “More And Smarter” demek. Türkçe karşılığı “daha çok ve daha akıllı” demek. Biraz açıklamayla amacımı netleştirebilirim. Amacım, “iyi yaptığımız şeyleri daha çok yapabilmek için kapasitemizi artırmak” ve “yapmakta zorlandığımız şeyleri de daha farklı yapabilmek için yetkinliklerimizi geliştirmek” için istekli olanların kendilerine yardım etmelerine yardımcı olacağım.
“MAS” ı açıkladım. Şimdi MASSGET‘in kalan harflerini anlamlandırmaya çalışayım. Kapasite artırmayı veya yetkinlik geliştirmeyi “Sağlık”, “Gıda”, “Eğitim” ve “Telekominikasyon” iş alanlarındaki uzmanların desteğiyle yapmaya çalışacağım. Bunlardan “Eğitim” yaklaşık yirmi yıldır SSTC (Selling Skills Training Course: Satış Becerileri Eğitim Kursu) tanımlı olarak uygulayageldiğim “öğrenme yolculuğu” içinde doğrudan “MAS’lı Öykücü Mustafa“nın yani benim sorumluluğunda olacak. Lütfen dikkat, benim inancıma göre en iyi eğitim, içinde “eğitim” sözcüğü olmayan eğitimdir. Daha açık anlamıyla benim SSTC çerçevesinde eğitim anlayışım yaşam büfesinde önce sıraya geçmek için yaşam becerilerini etkili kılmaktır. İşte SSTC bu çerçeveye sahiptir. Umarım birgün bu çerçeve içindeki öğrenme yolculuklarında sizlerle buluşuruz.
Tek kelimeyle MASSGET ne yapar ?
“Kolaylaştırır“.
Bunu somutlaştırabilmek için “kolaylaştırıcı koçluk” öğrenme yolculuğumda Sevgili Zeynep’i tanıma olanağı veren, “17 Altın Öyküsü“nü onun izniyle daha sonra anlatayım.
Yolunuz hep aydınlık olsun.
Öykücü (mustafa@copcu.com)…”
Ve aradan yaklaşık on yıl geçti. Yukarıdaki “hayal”im gerçekleşmedi. Bu hayalimi hedefim kılamadım. Çünkü hayalimi TOMBUL’laştıramadım. TOMBUL’un beş harfinin gereğini yapmak olanaklıydı. Ne var ki “O” nun açılımı olan “Ortak alınmış karar” kılamadığım için hayalim hedefim olamadı. Bunun yanında on yılda neler oldu ?
1.SSTC Öğrenme yolculuklarım özellikle Utku ile beraberliğimden sonra sürdü.
2.SSTC Öğrenme Yolculuklarımın yan ürünleri (Yönetim Becelerini Geliştirme gibi) oluştu.
3.Netgiller beraberliklerinde hem mum dibine ışık verdi ve hem de bu ışık ruhumu aydınlattı.
4.HAGEM, ZMAE ve diğer (Toplum Liderleri Geliyor) benzeri sosyal beraberliklerde boy gösterdim; doyuma ulaştım.
5.Bu yaklaşımlarım en çok da C13Plus beraberliklerinde kalıcı izler (başta ABİDE’m olmak üzere ID/Montajlar) bıraktı.
6.UN’nun son günlede birkaç kez yinelediği gibi “eski ama yepyeni” bakışını sağlayacak “odaklanma/ısrar” inançlarım güç kazandı.
İşin sırrı: İletişim Becerisi ki “Anlam Paylaşımı” demek. Bunun için “..aynı dili kullanmalıyız; iyi birer dinleyici olmalıyız. Bir de “Biricik” oluşumuzun etkisini kullanmalıyız. Ancak bunu farklılıkları derinleştirmek için değil; farklılıklarımız arasındaki benzerlikleri bulup çoğaltmak için kullanmalıyız” diyor iletişim uzmanı Haluk Görgen TEDxİstanbul konuşmasında (https://www.youtube.com/watch?v=34RsefZzs_Y).
Şükür ve şükranlarımla yetmiş üçü aşarken, yaşam gölünün karşı kıyısı görünürken ve emeklilikte en zor (ya da hüner) şey olan para harcamadan vakit geçirebilmenin (sıkılmamak, keyifli olmak, huzurlu olmak) yolunu “öykücü” olarak etkin kılarak geçiyorsa günler, daha ne ister insan. Yolunuz açık ve aydınlık olsun; öyküleriniz sizinle mezara gitmesin; kalın sağlıcakla.
Öykücü