Yaşam Büfesinde “Fabrika Ayarları”

“…Allah melekleri yarattıktan sonra dedi ki “şimdi de yeryüzünde bana vekil olacak insanı yaratacağım“; ve meleklere insanlı dünyadan bir kesit gösterdi (bugünden mi, 1945 den ya da 1789 dan mı bilmiyoruz). Melekler şaşırdı. Çünkü birbirini öldüren, dünyayı kana bulayan insanı Allah’ın neden yaratmak istediğini anlayamadılar. Allah’a sordular. Allah, “buna sizin aklınız ermez (!); ben sizden daha iyi bilirim” dedi. İnsanı yarattıktan sonra meleklere insanın üstünlüğünü gösterdi. Bu üstünlüğü”bilim” olarak gösterdi. Şimdi bu bilgili insanın yapması gereken tek şey “Altın Kural“ı uygulamaktı; inanarak, gönülden ve eylemli olarak. Çağ modernleşti; insan daha bir vahşileşti. Tüm dinlerin ortak mesajı olan “Altın Kural: Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” idi ve bunun adı da bugün”Empati”. Ne yazık ki insan bugün empati yoksulu. Halbuki işin sırrı bu kadar basit. Ben de “Musto Dede” olarak diyorum ki;  konuda ne zaman sıkıntıya düşerseniz “Fabrika Ayarlarınıza Geri Dönün“…”

Copculaşmak (1965-2005): Muhtaç olduğun kudret… “Fabrika Ayarlarına Dön” yeter.

Merhaba

Masamın üzerinde iki adet laptop açık (Dell ve Asus). Biri (Asus) internet bağlantılı ve hem montaj filmlerimi blogum için yeniden kodluyor ve hem de iletişimimi sağlıyor. Diğeri (Dell) ise 2009 yılı başında MAS (Mustafa Artık Serbest) laşınca Kerem’in kullanmakta olduğu ve hemen, anında verdiği laptop ki Asus’dan daha iyi montaj yapıyor. İyiliği nedir ? derseniz; en basit editleme programı olan ve aslında serbest erişimli olmasına rağmen, $ vererek resmen satın aldığım AVS programında CPU su yetmedi (!) diye kolayca ve sıkça çökmüyor (crash olmuyor). Böylece simbiyotik bir dijital yaşamla hem birbirlerini tamamlıyorlar ve hem de tıpkı İngiltere sarayları gibi eskiseler de fonksiyonel olarak yerlerini koruyorlar kimi zaman çatıdaki çeyizlerim arasında sıralarını bekleyerek de olsa… Oğullarım (EKÜ Üçlüsü) bu yıl yenisini alalım diye özellikle yaş günümde ısrarcı oldularsa da “cost/benefit” açısından gerek görmedim. Değiştirmedim. Sağolsunlar. Allah razı olsun.

Masamdaki iki laptop

Bugün Cuma vaazını Almanya’da kırk yıl kalmış, emekli olup gelmiş İlahiyatçı Hoca Sayın İsmail Zengin verdi ; hem de yüz yüze, göz göze. (http://www.ismailzengin.de/hakkimda-2/ ). Böylece çoktandır özlediğim türde, yapıda, bir vaaz oldu. Çünkü uydu kanalıyla gelen dijital cuma sohbetlerinin son günlerde “Fabrika Ayarları” bozulmuştu. İsmail Hocanın konuşma konusu ve yaklaşımı yazımın girişindeki gibiydi. Camiye gitmeden önce Utku’nun “Çocuk ve Tablet” konulu yazısını okuyup görüşlerimi iletmiştim. Üstüne bu sohbet çok iyi geldi. Birkaç yıl önce de aynı hoca yaz tatiline geldiğinde yine böyle bir cuma sohbeti yapmıştı. O zaman da çok beğenmiştim. Sanırım yine blogumda söz etmiştim. Neden Zengin Hocayı sevdim ? Çünkü, öyküleri vardı. Öykülerle mesajlarını kalıcı kılıyordu. Öyküleri güncelle buluşuyordu. Örneğin kadının çantasını çalan kapkaççı; emeklinin maaşını çalan yan kesici; oğullarını öldüren baba ile bütünleşiyordu anlatımı. Aradaki temel mesaj da “aletler modernleştikçe insanlar ilkelleşiyor” ile vurguluyordu. Hocaya bir ileti gönderdim. Bakalım kontağımız gelişecek mi ?

Fabrika Ayarlarına Dönüş

Yukarıdaki fotoğraf beni internete bağlayan cihaz. Ne yaptıysam yeni aldığım (ve kırılmaz denen camını hemen, gecikmeden kırmayı becerdiğim) cep telefonumu wi-fi ile bu cihazın sinyallerine bağlayamadım. Kerem’den yardım istedim. Epeyce uğraştı. Her şey normal görünüyordu. Ancak yeni telefonum bu cihazı görmüyordu. Kerem kendi telefonunu bağlamak istedi. Onu da görmüyordu; ya da cep telefonları bu aleti görmüyordu. Pilini çıkarıp taktık; olmadı. Sonunda çözümü buldu Kerem. Çok da basitmiş. Cihazın programında bulunan “Fabrika Ayarlarına Geri Dön” bölmesini tıklayınca sorun çözüldü. Neden böyle bir gereksinim doğmuştu ? Neden cihaz fabrika ayarlarına geri dönmeyi istiyordu ? Fabrika ayarlarına geri dönünce ne oluyordu ? Biz de zaman zaman fabrika ayarlarımıza geri dönmeli miydik ? Bilmiyorum. Merak da etmiyorum. Sadece şunu çok iyi anladım ki özellikle iletişimde, ilişkilerde bir şeyler ters gitmeye başlıyorsa, bağlar zayıflıyorsa; taraflar geriliyorsa; beklentiler farklılaşıyorsa, ilgi, etki alanları değişip odak kayması yaşanıyorsa “Fabrika Ayarlarına Dönmek” çözümmüş; çareymiş. Bunu zaman zaman yapmalı ki hem beden hem de akıl sağlığına katkısı olsun. Mutlaka yapmalı ki Milton Erikson’un beygiri yoldan çıkmasın. Yapmak çok mu zor ? Hayır. Ancak “gereklilik algısını” duyarlı tutabilmek zor. “Hadi canım sende” ler baskın olursa genişleyen sınırlarda bir de bakmışsın ki “sihir” bozulmuş ya da “nazar değmiş”. Bu nedenle sık yineliyorum: “Sevgi bakım ister“. İşte tam bu noktada 21 Kasım 2005 e dönüp, “YEGEM”leşmem sürecinin ilk günlerinde, bir çatışma yönetimi sonrasında “Ben bu işten neler öğrendim ?” mesajıma otoritenin ne yanıt verdiğini paylaşayım.

…21.11.2005/14.13 (ki mesajımı gönderdikten tam 9 dokuz dakika sonra; biz buna “asap” diyoruz. Ne demek ola ki ? nin yanıtı da “as soon as possible / mümkün olan en kısa sürede >> Hız ve Hevesin göstergesi)… Belki de en güzel cümle “empowerment is power” diye düşünüyorum. Tabii “empowerment” in şartlarından bahsetmeden de olmuyor, * Alıcının potansiyel olması; * Alıcının receptive olması; * Alıcının competetent olması; * Herhalde nihayi hedefimiz bu işin Nirvana’sına (5.düzey) ulaşmak. Teşekkürler (for hearing me). T…

 …ve dünden (2005) bugüne bir mesaj olsun; “Fabrika Ayarlarına Dönüş” için bir örnek olsun için çok hızlı gelişen 2005 yılının Nisan-Mayıs aylarından bir iletişimi, yazılı paylaşımı buraya aktarıyorum sürekli şükür dolu dualarımla. Biraz giriş yapayım. Kerem ve Zeynep’in beraberlikleri birden ivme kazandı. Nisan ayının son günü nişan oldu; Mayısın ilk günü Urla’da buluştuk ve o anda doğaçlama olarak 12 Haziran 2005 (Nikah) için İzmir Atatürk Lisesi Marşı ile bir video çekimi yaptım. İşte 3-4 Mayıs 2005 tarihlerinde Mustafa >< Zeynep hattında paylaşılan güzelliklerin kayda geçmiş hali (aynen):

“Nişan’a katılanların yazılı memnuniyet görüşlerini “Feedback: Şampiyonların Kahvaltısı konu başlığı yaparak Z’e göndermişim ve gecikmeden 03.05.2005/16.50 de Z’den M’e gelen mesaj : Merhaba Babacım (Üç gün oldu nişan olalı ve “sername”nin güzelliğine bakın ki- Copculaşanlarda bu hep böyledir; istisnasız, %100) 30.04.2005 akşamı yemek ve servis bizi üzse de, genel olarak çok güzeldi. İlişkiler umduğumdan çok daha sıcaktı ve herkes umduğumdan çok daha neşeliydi. Nişan akşamı heyecanımdan ve tüm misafirlere eşit şekilde ilgi gösterme isteğimden; ertesi gün de yeterli zamanı bulamamamdan dolayı, 30 Nisan akşamı ile ilgili fikirlerinizi size soramadım. Sizce, “Kerem&Zeynep’in nişan töreni nasıldı ?” Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışsam da eksiklikler oldu, umarım bunlar sizi üzmemiştir. Tarık bey ve geceye katılan pek çok kişiden böyle güzel mesajlar almak Kerem ve beni çok mutlu ediyor. Aile içi sevgi ve saygımız böyle güzel bir seviyede olduğu için, inanıyorum ki bundan sonra yaşayacağımız her özel günümüz 30.04.2005 akşamından çok daha güzel olacak (gerçekten de oldu) . Ve dostlarımızdan gelen bu güzel mesajları pek çok kez daha okuyacağız, pek çok kez daha duyacağız. 01.05.2005 günü Urla’ya yaptığınız ziyaret de ayrı bir güzellikti. Ailem adına çok teşekkür ediyorum. Tüm sevgimle öpüyorum. Kızınız Zeynep.

…ve ertesi sabah (04.05.2007/09.24 M’den Z’e mesajın konu başlığı “Kader Ağlarını Örüyor” olup aynen şöyle: Sevgili Zeynep, Herşey çok güzeldi. Seni ve aileni kutlarım. Daha iyi olacağına inancım da tam. Özellikle 12 Haziranda ve sonrasında. Siz (Zeynep & Kerem) bize güzellikler yaşatacaksınız. “Ulu Rabbime şükürler olsun ki…” Nişan gecesinden biz Copcular çok mutlu olduk. Herkesten çok olumlu yanıtlar aldık. Hiç kimse aksayan konulardan tek bir kelime bile etmedi. Herkes sergilediğimiz güzellikleri gördü; hissetti ve iletti. Sıcaktık. Neşeliydik. Aynen senin dediğin gibi “umduğumuzun ötesinde”. Özellikle Kerem ve sendeki doğallık, yayılan güzellik herkesçe doğru algılandı. Allah nazardan korusun. Böyle güzel olacağını, daha baştan, seninle masa dağıtımı yaparken oluşan sıcaklıktan hissettim. Temel taşı: Sevgi ve saygının yanısıra “Niyet ve Zihniyet”. Siz bu güzelliklerle daha nicelerine ulaşırsınız. Ertesi gün Urla da ayrı güzelliklere sahipti. Ben ki yeni dostlara ısınmakta zorluk yaşarım; ama Varol’gillerle ve özellikle babanla yakınlaşmada “sanki kırk yıllık dost” gibiydik. Konuşurken, bakışırken ve dokunurken, tıpkı video çekimindeki, “İzmir Atatürk Lisesi Marşı” sonunda içtenlikle söylediğim gibi “Allah razı olsun”. Hepimizi ve özellikle ikinizi kutluyor ve sevgi ile öpüyorum. Babanız NOT: Dün gece Kerem’den haklı uyarıyı aldım ve yazımda hiç parantez kullanmadım. Teşekkürler Kerem” >> Daha ne ister insan ? Binlerce şükür. Dünden (2005) bu yana hem C11 den C13 olduk İrem (2006) ve Duru (2012) ile; hem de bu ve benzeri daha nice güzellikle şekillendi fabrika ayarlarımız ve biz buna “Copculaşma” dedik. Buna uygun bir de film eklemeye çalışayım.

Altı sıfır atıp da YTL kılınan paramızın 1 YTL si ilk anda banknot (kağıt para) olarak basılmıştı 2005 yılında . Sonra fabrika ayaralarına dönüldü.

İşte fabrika ayarlarına dönmek böyle bir şey. Hem sevginin ihtiyaç duyduğu bakımı sağlıyor hem de bilinçli, bilinen yollarla kopan, zayıflayan, yan yollara sapan, grileşen ilişki ve iletişimlere doğal, sorgusuz, karşılıksız çözüm üretiyor tıpkı internet bağlantımı sağlayan cihaz gibi.

Yolunuz açık ve aydınlık olsun. Hoşça kalın; sağlıcakla kalın; esen kalın.

Öykücü