Yaşam Büfesinde “Kültür”

“…Öğrenilen ve paylaşılan değerler, inançlar, davranış özellikleri ve semboller toplamıdır…Nesilden nesile aktarılan sosyal bir mirastır…Öğrenilen tavır ve hareketler olup, toplumun ortak yaşama biçimidir…Sonradan öğrenme yoluyla kazanılan ve geleneklerle varlığını sürdürebilen toplumsal bir yaratmadır…Bir grup tarafından paylaşılan, öğrenilmiş anlamlardır…Belirli toplumların belirli problemlerle baş etme yoludur…Kural ve sorumlulukların biraraya getirdiği bir bütündür…Paylaşılan bir değerler bütünü, inanışlar, tutumlar ve davranış biçimleridir...Grup üyelerince paylaşılan düşünce kalıplarıdır…Grupların veya toplulukların sahip oldukları değerler ve tutumlar doğrultusunda geliştirdikleri, paylaştıkları ve geleceğe taşıdıkları davranış biçimi veya bir şeyleri yapma yoludur…”

 

Merhaba

Dün bizimkileri Alaçatı pazarının yakınındaki gölge bir alanda beklerken bir yazı yazdım. Adını da “Yaşam Büfesinde Utanç Müzesi” koydum. Sonra silkindim ve yayımlamaktan vaz geçtim. Kutulara, kasalara, havuzlara, saatli kucaklara fazla takıldığımı anladım. Ruhumu gereksiz boyutta etkileyen olumsuzluklardan sıyrılmak istedim. O yazı arşivimde taslak olarak yerini koruyorsa da şimdilik orada mayalanmasını sürdürsün. Bu pazar sabahı Çeşme yine bir başka serin ve ürpertiyle çatıya kaçıverdim. Geçen haftamı düşündüm. AZİM Grubuyla öğrenme yolculuğu üçüncü adım çerçevesini ve belki de Hazirana ertelenecek olan buluşmaya ait test konusunu biçimlendirmeye çalıştım. Diğer yandan NetTeras’ta dikkatimi çeken sektörel kalabalığın anlamını ve görünenin ötesini hayal ettim. Akşama beklenen özel konuğun ve kuvvetle olası gündemin ana konularında alınması beklenen eylem kararlarının takvimini merak ettim. Ast üst ilişkileri şekillenmeden dakka bir gol bir etkileşimli Or&Ar ikilisini ve bir de umutvar görünen İstanbul yaşamında OrArSa Üçlüsünün iletişim ve etkileşimindeki kültür çatışmalarını tahmin etmeye çalıştım. Coğrafik uzaklıkla yeni bir kültür oluşumu ve hatta kültür çatışması kuvvetle olası olan dörtlü için SEK destekleriyle NetMOTES benzeri bir başlangıçta üç temel sembolümle yer almalıyım ve … (DORSAR veya DORKSARS).

İşte bu tek kelime (Kültür) beni hem bu yazım için kitaplığıma yöneltti ve hem de MOTES‘lerden seçmelerle bir görsel hazırlamaya doğru koşullandırdı. Elime düşen kitap Dr.İlknur Akıner‘in “Satılık Kültürler: Liberal Mimarlar, Muhafazakar Mühendisler (2005)” oldu (http://www.idefix.com/kitap/satilik-kulturler-dr-ilknur-akiner/tanim.asp?sid=F3E3YZMLMK6KE3J3NJGR).

Yazımın girişindeki tümceleri de onun kitabından kültür tanımları olarak cımbızlayıp, ödünç aldım. Yakın günlerimizde istanbul’da hız kazanacak olan yeni bir yapılanmamızın pekçok boyutu “kültür çatışmaları” açısından önemli olacaktır. Geçen MOTES’lerden birini özellikle “kurum kültürü” olarak biçimlendirirken amacım “müşterinin bizi algılayış biçimi” olarak kültüre dikkat çekmekti. Şimdi ise konu daha çok coğrafik uzaklık taşıyan kendi iç ilişkilerimizdeki kritik iletişimlerimizdir. Bu nedenle yazımı fazla uzatmadan Dr.Akıner’in inşaat sektörünü ele alarak yaptığı araştırma ve incelemeleri detaylandıran kitabından birkaç çarpıcı ana mesajla MOTES’imizden bir görüntüyü birleştirip bugünden bir seslenişime şekil vermeye çalışacağım.

Yukarıdaki tanımlardan kültürün karakteristiklerini sıralayacak olursak neler ortaya çıkar ?

1.Kültür öğrenilebilir : Kalıtımsal ve biyolojik temelli değildir; öğrenilebilir ve deneyimle kazanılır.

2.Kültür paylaşılır: Tek bir bireye özgü değildir.

3.Kuşaklararası geçiş yapar: Birikerek artar ve sonraki nesillere aktarılır. Çoğalan bir birikimdir.

4.Semboliktir: Birşeyleri temsil etmede kullanmak üzere insan kapasitesine dayanır. Simgeleyecidir.

5.Kalıplaşmıştır: Bütünleyen unsurları vardır; birbirine bağlı pekçok unsurdan oluşan bir yapısı vardır.

6.Uyarlanabilir: Bunu yapmak insanın doğal becerilerindendir.

7.Sınırlayıcıdır: Ait olduğu toplumu bir takım ölçütler içine sokarak sınırlar.

Sözün özü kültür, “bir toplulukta zihnin ortak programlanmasıdır”. Ne yazık ki 1997-2000 yılları arasında CINOS‘un ikinci evresinde “NOlaşırken” bunu yapamadık. Hem de yıllarca bir arada yaşayıp da son birkaç yılda rakip olan yakın arkadaşlar olma şansımıza rağmen bu global birleşmeden sonra ortak kültürü oluşturabilmek için yeni kurumun kimyasını oluşturamadık. Üstelik sadece ülkemizde değil tüm dünyada bu ortak kazanda kaynama sağlanamadığı için sadece dört yıl sonra üçüncü evreye geçip iki İsviçreliye bir de İngiliz ekleyip Synleştik. Ne günlerdi ! En büyük kazancım “quae nocent docent > yaralayan şeyler öğreticidir” oldu.

Dr.Akıner’in kitabının 134ncü sayfasında üç milletten yaptığı örnekleme bence çok anlamlı ve problem çözmede başarı ya da başarısızlık açısından önce yapının temellerine inip kültürel farklılıkların önemi kavranmalı. Dr.Akıner diyor ki:

“…İsviçreliler madalyonun her iki yüzüne de bakarlar.Örneğin taze havaya bayılırlar ama hava akımından korkarlar. Çok bilinen Murphy Kurallarının kendi versiyonlarını icat etmişler ve buna Müllers Kanunu demişler. Buna göre: “Herşey kötüye gidebilir ama biz herşeye hazırlıklıyız”. İnşaat sektöründe meslek grupları arasında bir anlaşmazlık çıktığında ulusların problem çözmeye kültürel bakışları:

* Fransız, bu sorunu hiyerarşide en üst düzeye kadar götürür, problemi kendi kendilerine çözemezlerse üst yöneticiler devreye girip hakemlik yapar.

* İngiliz, bu meslek gruplarını kurslara gönderir, kişisel becerilerini geliştirmeleri gerektiklerini düşünür; çünkü iş anlaşmasını öğrenmek zorunda olduklarına inanır.

* Alman, ise bir danışman tutar. Çünkü ona göre çok açıktır ki sorumluluklar ve görev tanımları doğru dürüst yapılmamıştır…”

Evet…”Biz, Netdirekt olarak, tüm internet servislerinde müşterilerimize kesintisiz kolaylık sağlarken” kendi içimizde özellikle yeni yapılar ve yeni projeler beraberliklerinde olası iletişim sorunlarımızı aşarken hangi yöntemleri kullanacağız ? Şurası bir gerçek ki sözü edilen kalıpların hiçbirini değil. Kuşkusuz onlardan öğreneceğiz, düşünce tarzlarımı geliştireceğiz ancak “SSTC nin Temel Prensipleri” ve özellikle “Dinleme Becerileri” ile “Müşteri Responslarının Ele Alınması” hünerleri bize yol gösterici olacaktır.

Başarı formülümdeki “2P” nin (Patient & Persistent > Sabır ve Sebat) alt yapısında “Güven” oldukça, “Niyetin safiyeti”ni korudukça tüm ustalıklarımızın hep aydınlık yollarda gelişeceğine inanıyorum; tıpkı bugüne kadar olduğu gibi. Yolunuz hep aydınlık olsun.

Öykücü