“…Bir bilge kişi çok uzun süredir yolculuk eden ve açlıktan perişan olmuş bir grup insanla karşılaştı. Onlara tavsiyede bulundu: “Sıkıntı içindesiniz ama sakın fil yavrusu yemeyin.Yolunuz üstünde filler var. Onları avlamak isteyebilirsiniz. Ama bunu sakın yapmayın. Anaları pusuda bekler. Onların yavrularından uzak durun. Otla, yaprakla idare edin. Sözümü dinlemezseniz pişman olursunuz”. Topluluk yola koyulduktan az sonra bir fil yavrusu buldular ve biri hariç hepsi onu avlayıp yedi. O tek kişi kendilerine yapılan uyarıyı hatırlamış ve olaydan uzak durmuştu…”
Merhaba
Ülkemin bu hafta “son düzlüğe” girdiğini ve meydanlarda tek adam olarak boy gösterenlerin sınır tanımaksızın “gemi azıya aldıkları”nı görüp duydukça benzetmelerin neden daha çok hayvanlarla ilgili kavramlara döndüğünü pek iyi anlayabilmiş değilim. Öfkeden ağızlarından salya akarak acımasızca yalan dolanla sahnede kalmak için akıl ve beden sağlıklarını bile hiçe sayanlara bakınca yine Mesnevi’den bir öykü ile söze başlıyorum.
Bu ara yazılarımın sıklaşmasının nedeni Balçova Termal’de her gün tedaviye eşlik ettiğim için dört saatlik boş ve durağan bir zamanım olmasıdır. On iki yıl önce iktidar açlığından perişan durumda olanlar bugün fil yavrusu yemekten korkmuyorlar. Ağızları koksa da bu yeme lezzeti, bu doyumsuzluk onları son düzlükte gemi azıya almış gözü kararmış bir kulvarda korkulara boş vererek yarışa sokmuşsa da “atın ölümü arpadan olsun” diyorlar. Bu sabah yürüyüşe çıkmadan televizyonlardaki sabah haberlerine baktım ve Bolu’da kapatılan 2 gazete, Kanaltürk’ün iptal edilen ulusallık izni ve Kanat & İpek grubuna salınan MASAK ve yasa deyip de kendisi için özel çıkarılan yasanın sınırlarını aşmakta sıkıntı görmeyen TİB kararıyla kapatılan ve hiç kullanmadığım halde böylesi bir aymazlıkla İsviçre’li bakanı ( vimeo.com/89798167 ) bile gülme krizine tutturan Twitter yasağı yanında son düzlükte varlık göstermek için sahneye çıkanların “bu dünyadaki en mutlu kişi” şarkısına bakınca acaba hangimiz farklı dünyalardayız ? sorusunu sormaktan artık gocunmuyorum. Dün onların eline kargıdan tüfek tutturmuştum. Bugün ondan da vaz geçiyorum. Ne halleri varsa görsünler diyorum. Onların hiç birisi birinci olmak için yarışmıyorlar. Birinci olmayacaklarını ve birinci olmayana bir hiç verileceğini bile bile akıl çerçevesinde derlenip toparlanmak yerine havanda su döğmeyi yeğliyorlar. Beni bir tatmin edemediklerine göre varın siz ötesini hesaplayın. Yine yanacak gülüm keten helva.
“…Bir bilge kişi çok uzun süredir yolculuk eden ve açlıktan perişan olmuş bir grup insanla karşılaştı. Onlara tavsiyede bulundu: “Sıkıntı içindesiniz ama sakın fil yavrusu yemeyin.Yolunuz üstünde filler var. Onları avlamak isteyebilirsiniz. Ama bunu sakın yapmayın. Anaları pusuda bekler. Onların yavrularından uzak durun. Otla, yaprakla idare edin. Sözümü dinlemezseniz pişman olursunuz”. Topluluk yola koyulduktan az sonra bir fil yavrusu buldular ve biri hariç hepsi onu avlayıp yedi. O tek kişi kendilerine yapılan uyarıyı hatırlamış ve olaydan uzak durmuştu. Gece olup herkes uyuduğunda içlerinden bir tek o uyumamıştı, açtı. O sırada öfkeden gözü dönmüş bir filin geldiğini gördü. Fil önce onun ağzını kokladı, sonra diğerlerinin. Ve kokuyu alınca o etten yiyenlerin hepsinin teker teker öldürdü…”
Mesnevi’den bu öykünün hemen devamına getirilen ana mesaj derlemesi de aynen şöyle: “Ey halkın malını haksız yere ele geçiren, kendini sakın ! Zira o malların öcünü alırlar. Rüşvet yiyen fil yavrusu yiyordur. Ağzı kokar. Aynı onun gibi kibirin kokusu, açgözlülüğün kokusu, hurs kokusu yüzünden dualar reddedilir…“
Ne diyelim Allah ıslah etsin. Allah gözlerini doyursun.
Allah onlara ve öncelikle fareli köyün kavalcısına aydınlık yollarda akıl fikir versin.
Öykücü
NOT: Biraz önce bana bir ses kaydı geldi. Tavşanlı belediyesine telefon eden hacı amca köpeklerden korkuyor ve yardım istiyor. Belediye görevlisinin rahatlatmak için söylediklerine öyle güzel bir yanıt veriyor ki tıpkı limon satıcısının tezgahına gelip de limonları mıncıklayıp “bunlar erkek” deyince kafası atan limoncunun verdiği yanıt gibi. Hacı amcanın korkusu ısırılmak ve belediye görevlisi “rahat ol amca biz onları kısırlaştırdık” dediğinde o kadar içten o kadar doğal olarak korkusunu dile getiriyor ki SSTC nin temel kurallarını destekliyor. O ses kaydını buraya ekleyemem ama isteyene maille gönderirim.