Yaşam Büfesinde ” DANS Edebilmek”

“… Tosun’un haber vermeden sık sık odadan ayrılması Kerim’in canını sıkıyordu. Çünkü Tosun yokken çalan telefonlara Kerim’in cevap vermesi gerekiyordu. Bu durum hem Kerim’in çalışmalarını bozuyor hem de asabını. Ayrıca arayanlara ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu. Buna son vermesi gerekliydi. Karar verdi ve Tosun’un yanına gitti…”

Merhaba

Önceki yazımdan, Tosun vs Kerim öykülerine başlangıcımdan kalmış olan sözümü yerine getirmeye çalışıyorum. Tosun vs Kerim aynı odayı paylaşıyorlar. Kerim, Tosun’dan biraz daha kıdemli ve telefonla iletişimde pek fazla önlerde değil. Ancak Tosun’un çözemediği sorunlar olursa Kerim devreye giriyor. Tosun, son günlerde Kerim’e haber vermeden sık sık odadan ayrılır olmuştu. Kerim’in buna bir son vermesi gerekiyordu. Önceki yazımda böyle bir olaya nasıl yaklaşacağınızı sormuştum. Sağolsun Kerim’lerden bir kadim dostum bu sorumu hemen yanıtlamıştı ve bakın satırları aynen şöyleydi:

“… Agabey,

Ellerine saglik. Cok guzel olmus. Nasil yaklasirdim sorusunu paylasirsam, icimdeki Tosun herzaman bana bilmedigimi hatirlatti, ve ogrenmeyi surekli kildi. Kerim olmakta icindeki Tosun’u hep hatirlarken olabildi, olabiliyor. Hep paylasip Kerim’lik yapmaya calisiyorum, ancak surekli tekrarladigim sey, Tosun’un gozlerinin icine bakip, hazmettigini gormeden, anlatiyorum, anlatiyorum…Bir zaman sonra Tosun’un cok gerilerde kaldigini, kendi kendime konustugumu, ve Tosun oldugumu ve onumdeki Kerim’lere ulasmaya calistigimi goruyorum. Daha cok sabirla, Tosun’un hizinda yurumek gerekebilir ancak, yasam hizli akiyor….”

Bu kadar mı güzel olabilir. Helal olsun. Bu açıkyürekliliği gösteremeyenlere kapak olsun. Neler yok ki yukarıdaki satırlarda “içimdeki Tosun” gibi; dış görünüm, roller ve sorumluluklar Kerim’liği zorunlu kılsa da içindeki Tosun haykırıyor “Hey sağır mısın; beni duymuyor musun ?” diye feryat ederken Kerim’lik kulaklarını tıkamayı öğretiyor insana. Herneyse konuyu dağıtmıyalım. Yukarıdaki giriş satırlarından amacım, Kerim’in “DANS” etmesini öğrenmesine yardımcı olabilmek. Belki bir sonraki yazımda “kurumsal kültür”ün “güç mesafesi” boyutunda Tosun vs Kerim arasındaki DANSı bir başka bakış açısıyla irdelerim. Şimdilik DANS konusuna geri dönelim ki nedense aklıma hemen Al Pacino’nun “kadın kokusu” filmi takılıyor. Görmeyen gözlerden ötesini gören yüreğin gücüne takılıyor aklım. Yüreğinizdeki inancı geliştirebilirseniz, farkı anlayıp yapabilirsiniz. Sürecin özet görünümünü yandaki tek karede görebilirsiniz. Kuşkusuz bu sonuca ulaşmak burada görüldüğü gibi hemen dört tümceyle olmayacak. Vermek istediğim temel mesaj sorun çözmedeki aşamalar ve asıl önemlisi mesajın “ben” iletisiyle aktarılması. Böylece ortada bir suçlama olmaz; amacın bağcı dövmek değilse hasarsız olarak ve “adil süreç“le sonuca ulaşmak kolaylaşır. Bu yaklaşım bir bakıma 7 gün 24 saat açık olan yaşam büfesinde sıraya geçmek için SSTC öğrenme yolculuğuna gönüllü katılmış olanlarla paylaştığımız “AIDA” formülüyle “yaklaşım teknikleri” bölümünün bir başka ifadesi demek. Böylece Kerim’in kıvırması gerekmez; Tosun’un aklı karışmaz.Ne tür “geribildirim” versem acep diye Kerim bocalamaz. Aksi halde İsmet Hocanın kitabını açacak ve seçenekleri irdelemeye çalışacak olan Kerim’in ikilemlerinde yitirdiği zaman Tosun’un hep eleştirdiği zaman kayıpları yanında daha bir fazla olacak; daha bir fazla stres yaratacak. Bu noktada yine Bolton’ların ailecek kaleme aldıkları ve Teknoloji Holding’in bir eğitim hizmeti olarak Türkçeleştirdiği “İnsan Uslupları” kitabına dönüyorum. Bu kitabın yazılmasının bir tek amacı vardır. “Nasıl yapabilirim ?”  sorusunun yanıtının Tosun vs Kerim etkileşiminde bulabilmektir. Modern psikolojinin babalarından Dr.Jung, 1921 yılında yayınladığı kitabında dört tip insan tanımlamıştır:

  1. Düşünenler
  2. Hissedenler
  3. Yaratıcılar
  4. Yapanlar

Sanki ilk ikisi, boğazın serin sularına bakarak stratejisini oluşturan ya da salon efendisi olarak en iyi nutku atan Kerim’leri; son ikisi de Malabadi köprüsünden geçmeye çalışan, Torbalı’da ziyaretine gittiğimde bok küreyen Alpaslan’ı anımsatıyor bana ki o Alpaslan aslında Kerim iken güvensizlik nedeniyle Tosun’luğa çakılıp kalmıştı.Ardından da garibim battı gitti ki rahmetli Özal’ın dünürü bile olması onu kurtaramadı.Doksan sene önce Dr.Jung bu sınıflamayı Tosun vs Kerim‘lerin dış davranışlarında iç yapılarına göre yapıyordu. Kırk yıl sonra endüstri psikologuolan Dr. David Merrill de dört tip insan modeli oluşturucaktır ki onun baktığı dış etkileşimlerdir. Yani Tosun’un Kerim’den ya da tersi etkileşimi. Dr.Merrill’in dört tipini önceki yazılarımdan birindeki “Yüksek Performanslı Ekip“lere ait tek slaytın içinde görebilirsiniz.

Şunu hep anımsayın, ister çalıştığınız yerde, ister evde başarı ile mutluluk, davranış farklılıkları uçurumu üzerinden insanlarla ilişki kurmayı gerektirir. Zor zenaat.En iyi ilişkilerde bile çözülmesi gereken güçlükler vardır.  Bazı sorunlu ilişkilerde, insan sorunları gerek moralinizi gerek üretkenliğinizi ciddi ölçüde azaltabilir. Hayatta karşılaştığınız bütün sorunlar arasında, genellikle çözülmesi en güç olanları “insan sorunları“dır. İş sorunları ne denli güç olursa olsun, ben her zaman iş sorunlarını insan sorunlarına tercih ederim. İnsan sorunları kişisel olarak en büyük bedel ödememizi gerektiren sorunlardır; önemli oranda duygusal yıpranmaya yol açarlar; uykumuzu kaçırırlar.

İzninizle küçük ve gerçek bir öykü. Yıllar önce bir dostum banka müdürüydü. Bir müşterisine senet imzalatması gerekti. Müşterinin ayağına kadar gitti. Arabadan inip üst kata çıkmak zor geldi. Şoförünü gönderdi. Kısa bir süre sonra senetteki imzanın sahte olduğu anlaşıldı ve emekliliğine bir yıl kala müdür dostum bankadan atıldı. Tam o günlerdeki bir fotoğrafın üstüne şu yazıyı yazdığımı anımsıyorum: “Akılsızlar dünyanın en zararlı hırsızlarıdır. Çünkü onlar zamanımızı, sağlığımızı ve aklımızı çalarlar”. Bugün iş dünyasında da böyle pekçok akılsız var ki MASlaşıp mükemmele ulaşacaklarına yitirdikleri zaman, emek, para ve fırsatın hesabı yok. Şunu unutmayın ki Tosun vs Kerim ikilisinde birbirinden çok farklı yapıların yansıması söz konusu olduğunda,

  • İlişki kurmaları daha da zorlaşacaktır.
  • Daha sık birbirlerini yanlış anlayacaklardır.
  • Büyük olasılıkla birbirlerini daha az ikna edebileceklerdir.
  • Yalnızca kendileri olmakta ısrar edince birbirlerini daha çok kızdıracaklardır.

Daha dün benzer sıkıntılarını dile getiren başarılı, genç bir Kerim’in yakarışları yüreğimi dağladı ve yaşadığı stresin olası etkilerini düşündüğümde beni ürpetti. Allah korusun. Ben onu “yönlendirici” tipi içine aldım ve gördüm ki,

“…Yönlendirici harekete geçici ve sarsıcı bir insandır; başarıya endeksli bir kimsedir. Yönlendirici nitelikli Kerim, hedeflerini gerçekleştirme sürecinde diğer insanlarla aralarının açılmasına sebep olabilir. Çok fazla ısrarcı davrandıklarından zorlayıcı ve otoriter görülürler (laf aramızda Kerim’e de yakışır abicim). Fikirlerini ve hedeflerini gerçekleştirmeye çalışırken başkalarının hislerini ve haklarını görmezlikten gelip çoğu zaman dirence ve kırgınlığa yol açarlar…”

Düne baktım da olası gelişmeler şekillendiğinde iki ayrı kurumun iki ayrı ve fakat benzer özellikleri de fazlaca iki Kerim’in “ortaklaşa rekabet” in avantajlarını akıllıca kullanmada dört tipi de düşünmelerini gerektiriyor. Belki de yakın gelecekte “L.E.A.D. & Lead” öğrenme yolculuğunda önce “kendini tanımak” ve asıl önemlisi Tosun’larının gözünde nasıl algılandıklarını bilmek ya da öğrenme cesaretlerini geliştirmek amacıyla bir testten geçirmek en iyi başlangıcı oluşturacaktır. Bunun için de öncelikle kurumlarında “pazarlama” kavramına ağırlık vermeleri ve resmin bütününe bakarak ve çalışanlarına göstererek hayatta kalmak için rekabet ederken, krizin yarattığı fırsatlardan rekabet üstü olmanın yolunu, kendi kulvarlarını yaratmanın olanaklarını etkili kılmaları gereklidir. Sonraki yazımda buna değineceğim ve 15.09.1986 da Kuşadası Club Akdeniz’de rahmetli Dr.Kern‘ün önderliğinde çıktığım “pazarlama ustalık yolculuğu” öyküleriyle kritik mesajlarımı aktarmaya çalışacağım.

Böylece eşit olmayan Tosun’lara eşit davranma eşitsizliğini aşma çabalarınızda onlar kadar sizlerin de yolunuz hep aydınlık olsun yaşam büfesinde öne geçmeye hazır olan Tosun vs Kerim‘ler.

Öykücü (mustafa@copcu.com)