Yaşam Büfesinde “1000 ÜSTÜ M KÖK L”

“…NOT: Dün (17.03.2014) İzmir’den manzaralara bakınca, Bay Yılmaz’ın yoğunlaştırmalarına takılınca Çeşme’nin güzelliğinde bile ruhumun şıkıştığını hissettim. Bunaldım. Yine Lise günlerime döndüm. Fuar’da palmiye ağaçlarının gövdelerine çivilenmiş posterlerdeki bir tiyatro oyununun ismini anımsadım. Rahmetli M.Karaca’nın “Karaca Tiyatrosu”nun bir oyunuydu ve ismi de “Hükümetin İşine, Fakirin s….e” karışılmaz gibiydi. Ne karışmaya çalıştığımız bir hükümet işi var ne de balkonlarda toma suyu içenler fakir ama bir şeyler oluyor anlamakta zorluk çektiğim. Siyah elbiseli adamlar babalarının eviymiş gibi ev basıyorlar; otoyol sefalarına zorbalıkla konuk ettiklerine eziyet ediyorlar; yüzlerinin nuru gitmiş olanların kılı kıpırdamıyor; utanma, arlanma duyguları körelmiş olanlar bunların öbür dünyaya kalmayan hesabını nasıl verecekler acep ? diye düşünmüyorlar mı ? Küçük bir şaka yaptığımda Dr.VA, “dirty mind” demişti. Şimdilerde aklı temiz tutmak çok kolay değil. Ekranın üst köşesinde “AA” ı gördüğümde her zaman aklıma “Anadolu Ajansı” gelmiyor artık… Üzülüyorum. Kahroluyorum. Mart ayı sonunda irfanından hoşnut İzmir’im bence yine gereken dersi verecektir. Sevgili Birgi kısa mesajında “yüreğini karartma Mustafa bey” diyor ve biraz su serpiliyor yetmişe bir kala daha bir fazla yorgun olan yüreğime…https://www.copcu.com/2014/03/15/yasam-bufesinde-p-paydasinda/ )

Kurumsal değerlerimizi oluşturup korurken, geliştirirken bu kadar becerikli olup da ülkesel değerlerimiz için neden bu denli eblehiz; neden yerli görünümlü yabancı uyruklu ve becerikli kişilerin insafına bırakılıyoruz ? Neden ? Neden ? Neden ?

Merhaba

Yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış. Ben de iki anahtar sözcükle (copcu ve ulama) arama yaptığımda dokuz yıl önceki bir yazım çıktı ve o yazının başlangıcını yazımın girişine kopyaladım. Alışageldiğim gibi yazıma uygun bir görsel bulmak, oluşturmak da istedim. Arşivimdeki iki farklı video kaydı her nedense aklımın kıvrımlarında buluştu. Bunlardan ilki, 4 Mayıs 2015 günü Netgillerle “Değerlerimiz” konulu sohbete ait “Konuşma Halkası”; ikincisi ise pandeminin etkileri ve korkuların zirve yaptığı 2020 yılının Aralık ayından. İkincisi sayın Memduh Bayraktaroğlu‘nun videolarından biri ki; ana mesajı “hesap verecekler” idi. Şimdilik hayalden öte değil hesap vermek.

Kurumsal ve Ülkesel Değerlerimiz

Netgillerle 2009 dan bu yana beraberim ve 2013 den bu yana da bu keyifli beraberlikte biraz daha eylemliyim: Koordinasyon. Bu gönüllü ustalık yolculuğunda beni mutlu eden kendi kültürlerini özerklik ve özgürlükle yaratan Netgillerde “Bilginin Zekatını Verebilmek” oldu. Görselin bir bölümünde “Netgillerin Değerleri” olarak “4UPs (Foraps)” alt yazısını göreceksiniz. Kısacası açıklaması şöyle:

1.Upgrade: Mutlaka bir üst kulvarda gelişerek yola devam edeceğiz.

2.Upcreate: Mutlaka gelişirken, değişip dönüşürken yaratıcılığımızı kullanacağız.

3.Update: Mutlaka yapı, sistem ve çalışanlarımızı güncelleyeceğiz.

4.Upskills: Mutlaka tüm bu büyüme, gelişme, değişme ve dönüşme evrelerinde yetkinliklerimizi eğiterek becerilerimizi artıracağzı; daha etkili, daha verimli olmak için kendimize yatırım yapacak, kısaca, baltayı bileyeceğiz.

Memduh bey üç yıl önce “Global Gelişmeler” ve “Kaçınılmaz Değişim İhtiyacı”ndan söz edip de ülkeme bakıyor ve “Zenginlik ile Bağnazlık” etkileşiminde gördüklerini yorumluyor. Genç adamın istifa etmediğini, affını istemediğini, doğruca kaçtığını vurguluyor ve “hesap verecekler” diye ısrar ediyor. Bağnazlığı da sadece yöneticilere değil halkın kendisine indirgiyor. Bence haklı. Bugünlerde internette yayılan bir görselde gördüğüm “batan geminin mallarını” düşünüyorum. Seçimden hemen önce sahnelerdeki bir bağnaz “G***rda öyle bir petrol bulduk ki koy traktöre kullan” sözlerini gösteren videoya bakıyorum da “Debreli Hasan” bile martini böyle atmazdı. Kantarın topuzu kaçsa da halk seçimini yaptı ve bir sonraki seçime kadar kaanın oxuruğu, siyahdenizin gazı, tokkun tekerleği vb hızlı gelişmeler bence uykuya yatacaktır: Uyusun da büyüsün…

İngiliz casus Lawrence’in öyküsünü okuyunca nasıl organize hazırlıklar, amaca dönük uzun vadeli yatırımların nasıl “rasyonel zeminde” yapıldığını görüyorum. Dün dünse, bugün bugünse neler benzeşiyor zihnimde. Ülkesel akçeli işler sorumlularının kariyer yolculuklarına hayran kalıyorum. Beni korkutan 2023 yılında ülkelerin özerklik ve özgürlüklerinin askeri güçle değil global finansal ilişkilerle sağlandığını, korunduğunu ve kollandığını görüyorum. Bu durumda ülkemin doğusunun çevre koşulları ve kültürüyle yola çıkan ve bugün İngiliz şimşeğinin kuralları bizi “Kaos Eşiğinden” çıkaracak mı; yoksa kendimizi gayya kuyusunda mı bulacağız ? Korkuyorum. Güvenmiyorum. Otorite bile “tuu kaka” dediği kişiyle bugün “aynı yolda yürüme, aynı yağmurda ıslanma, aynı şimşekle aydınlanma, aynı gök gürültüsüyle haykırma” için yan yana durup tükürdüğünü yalıyorsa; durum gördüğümüzden daha vahim !

Ne diyor Bay Şimşek ?

Heteredoxluktan vazgeçiyoruz. Epistemolojik kopuş söz konusu değil. Tek seçenek “Rasyonel Zemin”. Haydi bastır !

Bay Şimşek gözünü kaparsan gündüz sadece sana gece olacak; olumsuzu duymazdan gelirsen nereye kadar ve birileri “sağır mısın, birader ? diyecek… Bağnaz da olsa halk, Açlık Sınırı, Yoksulluk Sınırı, Kıdem Tazminatı, Emekli İkramiyesi, Kaos Eşiği, Kırılma Noktası, Çarşamba Pazarı, Çıfıt Çarşısı gibi ikili sözcükler aklımdan çıkmıyor. Döviz almış başını gidiyor. Peki sözlerine başlarken sıraladığın dört temel değeri uygulamada gerçekten de uygulayabilecek misin ?

1.Şeffaf olmak ve Mayıs ayı enflasyonu sepetini bilememek; şeffaflık bunun neresinde ?

2.Tutarlı olmak ve dün dündür; bugün bugün diyorsa otorite nasıl tutarlı olunabilir ki !

3.Öngörülebilir olmak ve sadece dövizin şaha kalkışında bakınca nerde duracağını, nasıl durdurulacağını kim öngörebiliyor ki ?

4.Normalara uygunluk ve uyabilseydik eğer bugün AB kapısından bu kadar uzaklara düşer miydik ? Mülteciler bile bizden hızlı giriyor AB ne ve biz bu gidişle sadece “Mülteci/Sığınmacı Deposu” olma yolunda öngörülebilir oluruz.

Kader / Keder (https://www.copcu.com/2017/07/06/yasam-bufesinde-kader-ve-keder/)

Bence; coğrafya değil kader; bunca kollektif hainliğin yarattığı keder; bugün dünden daha beter; sabır sınavının sınırları nereye kadar ?

“…Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında; sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın, hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa…demiş ki suya: “Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol…” Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa “Al” demiş “Yüreğim sana armağan…” Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca , kopmamacasına…Zamanla su, buhar olmaya; ateş kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı… Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su…Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları…Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu; birgün gelmiş, suya varmış yolu. Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın. Ve anlamış aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını…Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla…”

Yazımın başlığı ne demek ? Bu sorunun yanıtı yazımın sonuna eklediğim ikinci videoda görülüyor ise de dolaylı olarak yardımcı olsun diye iki küçük fıkrayı (öykü, olgu) yazayım:

1.Tali bey, terfi edip şef olmuş ve herkes ona “Şeftali” diye seslenmeye başlamış. Bu örnek masum olanlardan; tebessüm ettirir.

2.Foxlu sunucu Portakal’ı bir izleyicisi tongaya düşürmüş; sunucu da bunu haber yayınında dillendirmiş. İzleyicinin adı “Fenasi” imiş ve soyadı da “Kerim“. Bay Portakal kişinin adını ve soyadını birlikte söylediğinde oluşan ulamanın farkına varmamış ve daha sonra hem kızarmış hem de çok kızmış.

Bu ikisine bakarak “Liseli Gencin Korktuğu Formül”ü dillendirirken siz de dikkatli olun ki bugün yaptığımız seçimlerle batan geminin mallarıyla baş başa kalınca hepimiz aynı gönüllülükle haykırıyoruz: 1000 üstü “M kök “L”.

Meslektaşım, 16 yıl birlikte çalıştığım EZM67OY (Komser Osman) nın şu sözünü hiç unutmuyorum: G*t kısmetten çıkınca, uçkur kırk yerinden koparmış.

Bir Tayland atasözüyle yazımı sonlandırayım: Karanlıkta yapılan yakında gün yüzüne çıkar (ki umarım onların aleme çıkacak yüzleri olur)…

Allah sonumuzu hayır eylesin…

Öykücü