Yaşam Büfesinde “Neden mi ?”

“…Sünnetçi vitrinine neden çalar saat koymuştu ? Öğretmen küçük Ali’ye 6 dan 1 çıkınca 5 kaldığını neden öğretemedi ? Aç adam fırının vitrinindeki ekmeklere bakıp bakıp fırıncıya ekmekler seninse neden yemiyorsun diye neden sordu ? Parkta banka uzanmış yaşlı adam pantolonun fermuarını açıp neden üstüne gazete koymuştu ? İnsanlar ve şirketler birbirlerine benziyorsa neden sorusunun yanıtını neden pek azı biliyor ? Uykusuz geceleri yaşamalarına rağmen yeni bir atılım arifesinde kişiler ve kurumlar neden RAW Sorgusu yapmazlar ? Kırk yıl önce, orijinal SSTC de neden sorusundan kaçınırken yetkinlikten beceriye dönüştüren ustalık yolculuğunun öğretmeni bugün neden, “neden”e odaklanıyor ? Kırk yılda ne değişti de bugün “neden” için “neden” daha fazla cesuruz ? Dostça bir uyarıdan sonra neden son yazımı yeniden taslak haline getirdim ? Korkularıyla neden yüzleşemiyor insan ? Neden, neden, neden ?…”

Merhaba

dan daha yakın ilk sözcük bulabilir miyim ? Sadece sorulardan oluşan bir blog yazısı yazabilir miyim ? İlk anda dağınık görünen soruları bir sıraya sokabilir miyim ? Soruların aslında yanıtlarını içinde barındırdığını herkes görebilir mi ? Böyle bir yazı okunur mu ? Bir fikir verebilir mi ? Bir çerveve oluşturabilir mi ? Bu kadar kapalı uçlu soru ile ilk paragrafı oluşturmak yeter mi ?

  1. Hatalarından gerçekten de öğreniyor mu insan ? Yoksa “laf ola beri gele” mi ?

Ne zaman hata yapar insan ? Kendi hatasını affetmeyenin tüm hataları neden affedilirmiş ? Bir hata affedilirse ikinci hata lüks mü ? Üçüncü hatada yolcu yolunda gerek diye düşünüp masasını toplamalı mı işgören ? Hata ne zaman “yanlış” düzeyine çıkar ? Hatada bilinçli olarak ısrar zaman kazanmak mı; bıktırmak mı ? Fayda ekli sorularda ilk cümlenin sonuna nokta koyup soru sormak gerektiğine göre, bu yazımda kullanmamak mı gerekir ? Hataları nasıl yeni bir çerveye oturtabilirsiniz ?… (https://www.copcu.com/2016/12/05/yasam-bufesinde-kazanma-kaybetme/)

2. Deniz manzaralı koltukta bir hanımın yumuşak dokunuşları mı ?

Hangi soruların etkisi altındayım ? Dün deniz manzaralı modern kliniğin hanım hekimi beni koltuğa oturtmaya çalışırken direnişimi gören patron neden en küçük bir taviz vermedi ? Bir şeyler değişip gelişirken ben neden yıllardır dost diş hekimimde ısrarcıyım ? Tutkuyla oluşan inancımı neden yıkamıyorlar ? Kanal tedavisi işe yarayacak ve gece karanfilinden kurtulacak mıyım ? Yoksa, implant işkencesini gördükçe yakın gelecekte geceleri bardağa konan damak seçeneğinden kaçış yok mu ? İki hafta sonra Almanya dönüşünde diş hekimimle yeniden buluştuğumda beni neler bekliyor ? İyi düşününce iyi olur mu ? Yoksa böyle bir yaklaşım bir avuntu mu ?

3. Feribot mu yavaşladı ?

Benzin fiyatı arttıkça feribotu tercih etsem de nereye kadar ? Feribot fiyatı da sessiz sedasız 35TL olunca trafiğin az olduğu saatlerde yine körfezi dolaşmak daha mı tasarruflu olur ? Üç beş kuruş bireysel tasarruf uğruna az da olsa ek benzin tüketimi bana yakışır mı ? Mantıksız görünse de Ramazanla Kurban arasında iki ay varken neden Kurbanla Ramazan arasında on ay var ? Bu da soru mu şimdi ? Desenizde buradan yola çıkarak bu açıklamadan sonra ne yazacağımı nerden biliyorsunuz ? Üçkuyular-Bostanlı arasını öğle vakti 20 dakikada alan feribot neden 21.30 da Bostanlı-Üçkuyular arasını 35 dakikada aldı ? Kaptanın canı mı öyle istedi ? Dün gece Çeşme’ye dönüş gece yarısına bir kala vardığımda neden o denli fazla yorgundum ?

4. Yayımdan sonra neden yeniden taslağa dönüşür yazı ?

Editör ne iş yapar ? Yazılarımın bir editörü olsaydı beni nelerden kurtarır ya da bana neler kazandırırdı ? Editör metne şekil verdiğine göre ben bana ait özgünlükten koparmasını ister miydim ? İçerik planlama, düzenlemeyi editör yapacaksa klavye başındaki bana düşen görev ne ? “Edit” sözcüğü İngilizce “düzenle” demekse dar anlamda redaksiyonla eş anlamlı mıdır ? Olsa ne fark eder, olmasa ne fark eder ? Neden “WIRIP” diye başladığım yazımın başlığını daha sonra değiştirdim ? Yazının ekindeki video bir nişan yüzüğü taktıktan sonra neden birden yön değiştirdi ? Korkularım neden depreşti ? Seksene az kala, elek duvara asılıyken neden külleri üflemeye kalkıyorum ? Farkında değiller mi ? Farkında oldukları halde sessizlikleri çaresizlikten mi ? Hangisi doğru ? Hangisi zamana, mekana, kişiye ve konuya daha uygun ? “Cesaret, korkmamak değil, korkup yeniden yapmaktır” ise ben cesur muyum ? Korkularım kimi zaman umutlarımı aşarken kimi zaman yaptıklarım arı kovanına çomak sokmak değil mi ? Tedavi hastalıktan daha çok acı verecekse hastalıklı kalmayı mı yeğlemeli insan ? Çiçero’dan kalma “Quae nocent docent” sözüne inanıyorsam acıların üstüne mi gitmeli ?

5. Hoca neden fiyatını yükseltti ?

Pazarda hindisini satışa çıkarıp üzerine 5 akçe fiyat yazan hoca yanıbaşındaki tezgahta ne gördü ? Hindisinden küçük, süslü püslü olan bu kuş neden 10 akçe ediyordu ? Bunu sorduğunda nasıl bir yanıt aldı hoca ve neden hindisinin fiyatını 15 akçeye çıkardı ? Hocanın bu tutumunu görseydi asrın lideri van minüt diyerek fahiş fiyatla mücadele timini gönderir miydi ? Hocanın fiyat artışına verdiği yanıt makul ve mantıklı mıydı ? Hocanın gerekçesini haklı görürseniz “Güneşin Karanlığında” dizisinde duvardaki balık panosu altındaki yazıya ne dersiniz ? “Ağzımı kapalı tutsaydım burada olmazdım” diyen balığın pişmanlık sözlerinin benzerlerini yakın çevrenizde görüyor musunuz ? Bazen ardarda dile gelen sözcükler sanki tutarlı bir sıra izliyormuş gibi görünüyor mu size de ? Hocanın hindisi, Lincoln Lawyer’in duvar panosu ve SSTC nin “başarılı satışçı nasıl birisidir ?” sorusu arasında ortak nokta nedir ? “Ağır ol da molla desinler” sözünün ana mesajı sadece “yavaş ol” demek midir ? “Kısa kes Aydın havası olsun” diyen alıcı, satışçının hangi özelliğinden şikayetçidir ?…..(https://www.copcu.com/2021/02/23/yasam-bufesinde-basiret/)

6. Nereye kadar ?

Nasıl oldu da bir günde, bir anda özel sektöre geçmeye karar verdim ? Tübitak Ödülü sonrasında kariyerimde hızlı bir ilerleme olmasına rağmen neden ayrılma kararı verdim ? Erzurum’un soğuğunda atletli tır şoförlerine özentimle Alev’in elindeki görseli etkinleştiren ortak hevesim neydi ? Alev, elindeki Bond çanta ile kontak anahtarını SSTC nin temel öğretilerinden biri olan “etkili görsel kullanımı kuralı”na göre etkili kılmış mıydı ? Yoksa ben ayrılmaya dünden teşne mi idim ? Ayrılınca neler oldu ? Ayrılmasaydım neler olurdu ? Ayrılınca neler olmadı ? Ayrılmasaydım neler olmazdı ? Bu dörtlü sorgulamaya “kartezyen düşünce tarzı” dendiğini kimden, ne zaman, nerede öğrendim ?

CINOS’un ilk evresinde araba kullanma sevdamda doyuma ulaştım mı ? Gönen yollarında Gazanfer Bilge’nin otobüsleri yerine kendi aracımla gitme keyfimin bedeli neydi ? Emekli olan Ayhan, profesör olan Emin Amerikan Tipi tütünlerde yaptığımız çalışmaları nasıl anımsıyorlardır ? Tahirova’da konaklama yerine neden Yıldız Kaplıcalarında keyifli geceler geçirmedik ? Bu soruya verdiğim yanıtlar gerçekçi mi yoksa bahane mi ? Empati yapmak bu demek mi ? Alman Çiftliği ötesindeki benzinlikte ikram etmek için aldığım 216 sigarası son bir kez tellendirdiğim miydi ?

Kendine dur diyememek, deli dana gibi her yöne saldırmak kırkından sonra firmacı olunca bir kanıtlama çabası mıydı ? Beş gün evde yolunu bekleyen beşli neden kapıda hazır dururlardı ? Bit Pazarı Kültürlü ergenliğin sadece ben mi farkında değildim ? Nezuş’un 1986 da yaptıklarını başka kim yapabilirdi ? Ben yapabilir miydim ? Hayır desem yalan söylemiş olur muyum ? “Arabanın tekerleği kırıldıktan sonra yol gösteren” neden çok oluyor ? Kırılmadan çekilen dikkatler neden işe yaramıyor ? Küllenmiş acıları üflemek, varsa alttaki koru harlandırmak ne işe yarar ? Sessizlik farkında olmamak demek mi ? Zaman her şeyin ilacı mı ? Beklemek sorunları çözer mi ? Konuşmak ne işe yarar ? Konuşmak çok işe yararsa neden konuşmaktan korkuyoruz ? “Sözler uçar, yazılar baki kalır”sa yayımdan sonra yeniden taslağa dönerse yazı söz gibi uçup gitmiş olmaz mı ?

7. Hangisi daha zor ?

Rahibeyi sırtından indirmemek mi ? “İn !” desen de iner mi rahibe ? Rahibe sırtından inmezse ne olur ? (https://www.copcu.com/2009/02/04/yasam-bufesinde-inancin-gucu/). “Hafıza-ı beşer nisyan ile malûlse” ben unutma hastalığına bağışık mıyım ? Neden unutamıyorum ? Unutmak istemediğim için mi; yoksa unutma becerisinden yoksun muyum ? Olanakların yetersizliğinde, seçenekler daha azken “nush ile uslanmayanı tekdir etmek” bugüne dek daha etkili bir yol muydu ? Bugün nush (nasihat) neden işe yaramıyor ? Aslında işe yarıyor da bizde mi iş kalmadı ? Herkese “İnanırsanız inandırabilirsiniz” diye talkımı verirken biz salkımı mı yutuyoruz ? Kabahat bizde mi ? Kimi zaman “al atını gör tımarını” deme noktasına geldiğim CINOS’taki ilk yılımda enstitüme geri dönmeyi düşünmedim mi ? Alsancak Stadında kalecinin tepindiği yerdeki çimleri canlandırmak için sırtımdaki tulumbada ne vardı ? Değer miydi ? Aynı tulumbayla Kızılcabölük’te şekerpancarında ilaçlama yaparken Köy Ziraatçısı Şahin bana hangi soruyu sormuştu ? Sorusuna verdiğim yanıttan sonra neden firmacı olmak istememişti ? Ben Uşak’ta, yetmedi İsviçre Les Barges’da evden uzakta kâh ilaçlama kâh ilaçlamayı öğrenme yolculuklarında çırpınırken geride bıraktığım evimde neler oluyordu ? Ben zorluklardan kaçıyor muydum ? Yoksa “el mahkum” durumların çaresizliği ya da çare yetersizliği yüreğime nasıl dokunuyordu ? Neden İsviçre’nin fondülerinde sunulan nefis şaraplarından bir yudum bile tatmadan yurda dönmüştüm ? Yürüdüğüm yoldaki engellerin öğrettiklerinin bedeli bu kadar mı olmalıydı ? Dünün “kırılma noktaları”nın külfetleri bugünün nimetlerini nasıl yapılandırıyordu ? Kayıp sandıklarımızın hangi kazançların öncülü olduğunu kim bilebilirdi ? Tevekkülü bilmeden kabullenmiş miydik ? Kafamıza dank etmesinde esas etken neydi ? “Taşın sert olduğunu, ateşin yaktığını” anlamak için yaşamak gerekliyse daha sonra tarih neden tekerrür etti ? Bizim gibi köklü sevgili ilişkisi ile ve ardından “ortak kader”in bütünleştirici etkisiyle evlilik yolunda ilerlerken askerliğin son gününde hangi şans kapısı açılmıştı ? Kapıyı açmakta yardımcı olan ellerden sonra “Boynuz kulağı nasıl geçti ?”. Denize özlem ve kariyerde tıkanma algısı artarken İsviçre seyahati sonrasında son anda karardan vazgeçmekle hangi iç kapılar Pakistan’a kadar uzandı ? Tüm bu sorular “no gain without pain” sözünü doğruluyor mu ?

8. DNSZ’e hangi seslilerle nasıl anlam kazandırırsınız ?

İkisi de aynı ince sesli olursa ne olur ? Bugün bir sufinin elinde yetişmiş beni bile dinden soğutan “i”li DNSZ’lerle cennetin aynı koğuşunda buluşmayı kim ister ? Ben ister miyim ? Nankörlerin arkasında saf tutmam diyerek camiyi terk ettiğimden bu yana ne değişti ? Hiç bir şey değişmediyse, değişmiyorsa, değişmeyecekse ne yapmalı; nasıl yapmalı ve asıl önemlisi neden yapmalı ? Üç yıl önce, henüz pandemiyle tanışmamışken ajandamın 24 Nisan tarihli sayfasına neden DNSZ’in beş halini yazmışım ? Neden bu paragrafta sözünü ettiğim tek noktalı, ince sesli harfle anlamlandırıp da karşısına “inanç fukarası” yazmışım ? “Görmüşüm kurs, almışam terbiye” diyerek aklına kazınmışlara uymayan her şeye karşı çıkan Bekçi Mürteza mı yoksa yerli ve milli avarel mi daha akıllı ? Aslında akıldan uzak, hangi daha sert bir sözcük bu kıyaslamada yer almalı ? Devam edersem karşıma neler çıkacak ?

Biri yuvarlak diğeri ağzı yukarda iki kalın sesli ile DNSZ’e anlam kazandırdığınızda her zaman neye hazır olursunuz ? Sevmek mi güzel yoksa sevilmek mi ne dersin ? Şimdi bu son soru “seçmeli mi oldu yoksa açık uçlu mu ?”. Altında don yokken bir de ağzında fermuar yoksa alttaki kemiksiz mi yoksa üstteki kemiksiz mi hangisi patron olur ? Allah’ın bir lütuf olarak verdiği iki kemiksizi bugün doğruluk yolundan sapmış kimler, nasıl kullanıyor ? Gerçekten de “hiç insaf kalmamış mı ben-i ademde ? Rahmetli Kelle Ali (ZM68AK) ‘nin dediği gibi DNSZlar “güpe gündüz dikerler mi adamı Acıbadem’de” ?

DNSZ’e anlam katmak için araya giren ağzı yukarda ve çift noktalı aynı ince ünlü girerse kimin geçmişinden şüphe duymak yerinde olur ? Dünü olmayanın bugünü olur mu ? Bugünü olsa da onun gününden bir hayır gelir mi ? Bir de utanmadan başkasının cemaziyel evvelinden söz edenin bilinmeyen cibilliyetine ne demeli ? Dünü olmayanı anlatmak için kullanılan ağzı yukarda sesli harfi iki kere kullanarak bugünlerde gündemi yönlendirmek isteyen kim ? Agro dilinde “ağzı yukarda” ne demek biliyor musunuz ?

SRTK Dörtlüsünü noktalı ağzı yukarda ile seslendirirseniz ortaya ne çıkar ? Amerikan filmlerinde çok kullanılan bu sözcük “fahişe” ya da “or*sp*” kadar uç sınırda olmasa bile camiyle geziyle ilişkilendirip de gençlerimize, genç hanımlarımıza bu sözü söylemek kimin haddine ? Yakışıyor mu ? Şimdi şekerin tadı kaçmışken, süt yirmiyi aşmışken, elektrik yakıp, su boğarken üstteki kemiksizle böyle bir edepsizlik yapmanın zamanı mı ? Yürüyüş ritmini sağlamak için verilen komutta olduğu gibi “siz ananızdan, siz babanızdan talim terbiye görmediniz mi ?”

Biz DNSZ’i seslendirmeye devam edelim mi ? Neyin binlercesi var diyordu Serdar popüler şarkılarından birinde ? Şimdi alfabenin ilk kalın sesli harfiyle, çift noktalı yuvarlak sesli yer alırsa DNSZ kime denir ? Yanmasın diye kazı bile çevirmeyi gerek görmeyenlerin alt kemiksizleri sallanırken üst kemiksizleri kendini tutabilir mi ? Amerikalı Mary ve Lucy liseyi bitirdikten beş yıl sonra zengin Lucy’nin çiftliğinde hasret giderirken diyalogları nasıl başlamıştı ? “Neler yaptım ?” diye kendinle öğünen Lucy “Tüm şu gördüğün yüzbin hektar çiftlik benim, çalışarak kazandım biliyor musun ?” dediğinde Mary neden “pek ala pek güzel” demişti ? Lucy sahip olduklarıyla öğünmeyi sürdürdükçe Mary her seferinde aynı sözcükleri “pek ala pek güzel” demeyi neden tekrarlamıştı ? Bunun cevabını Lucy’nin sorduğu sorunun yanıtında görebilecek miyiz ? Mary Fransa’da “Zerafet Okulu”na gittiğini söyleyince Lucy neden aptal aptal bakıp da “Size orada ne öğrettiler ?” diye sormuştu ? Mary’nin yanıtındaki zerafetin esamesini bugün “kaybetme korkusu (Fear of The Lost)” yaşayan yerli ve milli avarelde görebiliyor musunuz ? Mary “hadi ordan or*sp*” demek yerine pek ala pek güzel demeyi öğrettiler” dediğinde Lucy bundan bir ders çıkarmış mıydı ? Mabut vermemişse mamut ne yapsın ? Serdar’ın şarkısında binlercesi var dediğinden bugün sahnelerde kravatla görünenler gece yatağa yattıklarından nasıl uyuyorlar; uyayabiliyorlar ?

DNSZ’i seslendirmede sona kalan nedir ? Aralarına alfabenin ilk ve ikinci ince sesslilerini korsak bugünun “Sürtük” sözcüğüne denk düşen hangi sözcüğe ulaşırız ? Haddini bilmemek nasıl bir şeydir ? Haddini bildirmek seneye mi kalmıştır ? Bugün ilgi alanımda olan ve yakın yarınlarda etki alanımda olup da sandığa atacağım bir oyla densizlikler son bulacak mıdır ? Üstüne binemese de atı alıp bu kez okyanusu aşacak mıdır ? Tüm bu sorular akla ziyan değil mi ? Değer mi ? Sürmenaj nedir ? Peki ya sürklase ne menem bir şeydir ? Akıl uçup giderken mi karşı tarafa sınıf bindirilir ? Ya da karşı tarafa sınıf bindirmek için üst kemiksizi sürtükleştirirken mi akıl uçup gider ? Bu ikili arasındaki ilişki çift yönlü gidiş dönüşlü müdür ? Yoksa sebep-sonuç ilişkisi net değil midir ? Sürmenaj olan üst kemiksiz, sürklase olan alt kemiksizle sınıf bindirmeye mi çalışmaktadır ? Ankara’nın Dikmen’i kemiksizlerden vazgeçmezsem ne yapacaksın sen beni ? Beni sevmenden neden korkuyorum biliyor musun ? Sana bakınca neler görüyorum ? Güneşi seviyorum diyorsun ve güneş çıkınca neden gölgeye kaçıyorsun ? Yağmuru seviyorum diyorsun ve neden yağmur yağınca şemsiye açıyorsun ? Şimdi anladın mı beni neden sevmenden korkuyorum ? Rahmetli Esengül’ün şarkısındaki gibi “seni sevmek için ölmek mi lazım ?”.

9. Kaos eşiğinde yaşamanın sonuçları ne olur ? (https://www.copcu.com/2014/03/15/yasam-bufesinde-p-paydasinda/)

Kaosta bile bir düzen, bir disiplin varken ülkemde neden düzensizlik içinde düzenler ve düzülenler katar katar artıyor ? (https://www.copcu.com/2009/07/01/yasam-bufesinde-kaos-disiplini/). Neden hiç kimse ışığı yakıp da isyanlarını dile getiren Temel’in “Organize olalım arkadaşlar” sözüne itibar etmiyor ? “Körün tuttuğunu öptüğü” alacakaranlık kuşağında neden hep düzülen Temelgiller oluyor ? Altılı masa çatlarken, pentagonvari köşeli çeteler oramıza buramıza koyarken biz neden ve nasıl düzülmekten hoşlanan bireyler haline geldik ? Su yavaş yavaş ısınmaktan vazgeçip de hızla kaynarken neden hâla üstümüzde ölü toprağı varmışcasına seyirciyiz ? Kelebek etkisiyle kaostan çıkılır mı ? Kaostan çıkmaya çalışırken rollar-coaster’da dibe vurup yüze çıkacağız, hem de daha yükseğe diye beklerken dibi boylar mıyız ? Debelendikçe batmamak için ne yapmak gerek ? “Fraktalis Yönetim”, kaos ve “Kelebek Etkisi” aynı potada pişerse sonu hayra alamet olur mu ? Bunca soru akla zarar değil mi ? Zararın neresinden dönülürse kâr diyorlarsa çark etme zamanı gelmedi mi ? Zilleri kim çalacak ? Çanlar kimin için çalacak ? Yine güneş doğacak mı ? Son başlangıçta gizliyse eğer biz neden yirmi senedir bu kahrı çekiyoruz ? Vakit tamamsa Abbas gerçekten de yolcu mu ?

Kıssadan hisse ya da sözün özü olarak ne yazabilirim ? Sorularla dert anlatılabilir miymiş ? Soruların yanıtları kendi içinde var değil miymiş ? Ağzını kapalı tutmakla, soru sorup susmakla ve not alıp dinlediğini hissetirmekle neler olabilirmiş gördünüz mü ? İsviçre’nin dağlarında iki sözcükle “seninle bir dakika” mutlandırmış mıydı onu ? Bir daha gitmediği gibi ruhunda gitme isteği var mıydı ? Arşın elindeyken neden Halep öyküleriyle uyutmaya çalıştı bunca yıl ? Satılmadık yer kaldı mı ? Dikilmedik yer kaldı mı kulağımızın arkasından başka ? Nereye kadar ? Bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım ? Ne kaldı elimizde ? Avuçlarımda sıcaklığını hissettiğim şey ne ?

Sağlık ve esenlik içinde açık ve aydınlık yollarda gelecek günlerin daha güzel olması için “bunlar daha iyi günleriniz” diyen ve buna bir de bugünlerde sürtük sözcüğünü de ekleyen umutsuzluk girdabından kurtulmak sadece ve sadece sizin elinizde değil mi ?

Öykücü müyüm ?


147 Açık uçlu + 113 Kapalı uçlu = 260 toplam soru > Neden (60) + Ne (42) + Nasıl (14) + Hangi (12) + Kim (11) + Nereye (5) + Ne zaman (3) = 147 Açık Uçlu Sorudan sonra okuyanda nasıl bir algı oluşacak ?