Yaşam Büfesinde “Bereketli İkna”

“…Çeşme otellerinde gece bir başka güzel oluyor…NC Amerika’da Alper’in düğününde, günlerden salı ve SSTC nin üçüncü gününün gecesinde odama çekildim (30 Kasım 1999). Gece yarısına doğru telefonum çaldı ve karşımda “Ahmet Çalışkan”…Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü ? Haziran 1998 de Malatya’dan fax çektiğimde meğerse gemiyi terk etmişmiş ( ya da ettirmişlermiş). Hal hatır sormaktan, günceli duymaktan öte değildi iki yıl sonra gelen bu telefon. Ne var ki; ertesi gün olduğunda, İstanbul’dan sertifika versin diye otorite beklenirken bir de ne görelim ikinci global birleşme ilan edilmiş ve biz İsviçreli “Cibalılar”, İngiliz “Zenecalılar”la kanka olmuşuz… Demek ki bir gece önce gelen telefon bu haberin öncülüymüş. Bu anı Çeşme’de Altın Yunus Otelinde pazar günü başlayan SSTC Öğrenme Yolculuğundan bir pasaj…”

Tabula Rasalı (Björk)(*), Gelibolulu Bereketli İkna (Cornucopia 2002 > 2021; https://www.copcu.com/2013/10/31/ yasam-bufesinde-imovatik-ikna/; https://www.copcu.com/2014/04/09/yasam-bufesinde-oykulerin-ikna-gucu/)

Merhaba

Çeşme Otellerinde geceler bir başka güzel oluyor (hoş evimizde de aynı güzellik ömür boyu sürüyor; burada söylemeye çalıştığım “Çeşme Otellerinde İş Toplantılarının Gecelerinin Güzelliği” ki bu güzellik anlayışı bana özgü olsa gerek. Çünkü Kuşadası’nda 1986 yılında Dr.Kern‘ün “Temel Pazarlama Kursu (BMC)” öğretisinde Cibalı üç kişiye göre güzellik ellilik mezar kazıcısı kuzey Avrupa ülkesi kocamış hatunlarını gece odaya atmakla güzel oluyordu. Onların Çeşme otellerinin bu güzelliğini anlamaları pek olası olmadığı gibi belki de “bedava sirke baldan tatlıdır” sözünün bir yansımasıdır bu tür “komşunun tavuğunun kaz görünmesi” ki > “Ben anlamam toptan tüfekten / Ben anlamam taştan yürekten / Anlamam akıntıya kürekten / Bunları boş ver naber aşktan ). Neden şimdi 22 yıl öncesinin bir Kasım gecesine (30.11.1999) döndü aklımın ibresi ? (Ne yapsaydı yani bugün freni boşalmış kamyon gibi beton duvara çarpacak şekilde bayır aşağı gitmekte olan ülkemin HANsızlar(*)ıyla ensemi mi karartsaydım daha fazla…

Aradan yaklaşık iki sene geçti ve 25 Aralık 2002 gecesi yine bir Çeşme Otelinde (Sheraton) odama çıktığımda sehpanın üstünde bir dergi gördüm: Cornucopia... Yine bir SSTC yolculuğu ve bu kez dördüncü gününün gecesi. Ertesi gün genç CEO (Ahmet Çalışkan) gelecek ve sertifika verecek. İkinci global birleşmenin üstünden iki yıl geçmiş ve DOD1 (Do Or Die / Yapmazsan Ölürsün) in kuralları içinde hedeflere ulaşılmış ve hatta aşılmış. “Başarının Hazzı (Smell Of Success / SOS)” nın keyfi içinde “Satışı Eğlence Yap“manın ustalıklarını hevesle öğreniyoruz. İşte o gece odamdaki derginin dikkatimi çeken adından etkilenip hemen üç slayt hazırlamışım. Sadece dergi adı değil aynı zamanda bir tanıtım sayfasında gördüklerimi “slogans, titles & similarities” başlığı altında slayta aktarmışım (severim ben böyle şekilsel dikkat çekicileri ki yazımın ekindeki videonun bir karesinde bunları göreceksiniz). Peki, peki anladık…Ne alaka Çeşme’deki otelin odasındaki derginin adı ile Kasım 2021 de ülkemin görüntüsü arasındaki bağıntı ?

Cornucopia

Bir dergi adı olmakla birlikte Latince iki sözcükten türetilen “cornu copia” anlam olarak “Bereket Boynuzu” demekmiş. İngilizcesi de güzel “Horn Of Plenty (HOP)“. Buradaki boynuz yanlış anlaşılmasın Esra’nın programındaki konularda olduğu gibi bir alın çıkıntısı değil daha çok bir “kap, kaçak, kase” demek. Demek ki o zamanlar meyveleri ve hatta çiçekleri boynuz şeklindeki bir kabın içine koyuyorlarmış (ki yine slaytlarımdan birine bu görüntüye ait bir resim koydum). Peki neden “Bereketli İkna“.

Bereketli İkna (Convince)

Hep söylerim SSTC öğrenme yolculuklarında yeri geldikçe. Müşterinin altından girip üstünden çıkarsın (ayıp gibi anlaşılsa da SSTC almamış (ya da alsalar da huylarına veda edememiş ve becerikli satışçılar -örneğin OG gibi olanlar) müşteriyi ikna edip on yerine yüz kilo ürün satarak “ikna” ederler ve sonra da kaçıp satış müdürünün odasına sığınırlar (bu somut bir anıdır ve yeri geldiğinde bir gün anlatacağım). İşte buradaki iknanın karşılığı da İngilizcede “persuation” dır ki müşteri kabul eder; ancak ayıp olmasın diye ya da senin manipule ettiğin baskı altında neyi kabullendiğini pek idrak edemeden. Öyle ki Gölmarmara’daki Oturkalk tarıma istiab haddinin (taşıyabileceği yük) üstünde mal verirsin ve sınırı aştığı için promosyon olarak ana oğulu Singapur’a götürürsün ve orada da yalnız bıraktığın için kaybedersin; ta ki hayvanat bahçesi müdürü telefon edip de akşam sayımında iki canlının fazla çıktığını bildirinceye kadar farkına bile varmazsın… İşte “Bereketli İkna” İngilizce “convince”in karşılığıdır ki farkı daha iyi öğrenmek isterseniz Prof.Dr.Reha Oğuz Türkkan‘a kulak verebilirsiniz.

“…Amerika’da “Tecrübi Psikoloji” eğitimimin ötesinde 20 yıl boyunca uygulamaları yakın takibe aldım. Çok şey gözlemledim ve öğrendim. Artık aile içi münasebetlerde, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde, pazarlamada, reklamcılıkta, politikada ve diplomatik müzakerelerde ikna işine girişenlerin bunu daha bilinçli / bilimsel olarak yaptıklarında nasıl hatırı sayılır başarılar kazandıklarını gözlerimle gördüm; okudum, araştırdım (https://www.kitapyurdu.com/kitap/ikna-ve-uzlasma-sanati/127491.html&manufacturer_id=768).

Gelibolu Sahilleri

Ne zaman grubumuzda (ZM68) Gelibolu ile ilgili bir konu dile gelse hemen hepsinde sevgili Cihan’ı görüyorum (ZM68CK). Belli ki benim nasıl “Çeşme” göbek bağım varsa, Cihan’ın da benzer bir bağı ya da tutkusu olsa gerek Gelibolu ile… Neden şimdi şak diye (ya da pat diye) Gelibolu yazımın satırları arasına giriverdi. Yanıt basit: Cornucopia buna neden oldu ? On dokuz yıl önce Çeşme-Sheraton’un odasındaki sehpanın üstündeki “Cornucopia“nın acaba güncelinde neler var diye baktığımda pek çok konu içinden “Shores of Gallipoli” ilgi alanıma girdi. Linkini verdiğim (https://www.cornucopia.net/blog/On-the-Shores-of-Gallipoli/) yazıdan kısa bir pasaj almak istiyorum:

“But thousands of towns around the world were shattered by Churchill’s recklessness. Most are forgotten by all but their families and local historians. Among them is the town of Hawick, Cornucopia’s own ‘home from home’ in the Scottish Borders. This touching song written by Alan Brydon in 2015 to mark the centenary, recalls the 132 Hawick men who died in Gallipoli, 84 of them on one terrible day, July 12, 1915. Here it is sung by Euan Robson and Graeme Tinlin of the Hawick band Western End. ‘Never since Flodden (https://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Flodden ), 400 years before had Hawick experienced bereavement on such a large scale…’ And as they say, ‘making more martyrs makes no sense at all…’

Ve şarkıyı yazımın ekindeki videoda kullandım. İşte o şarkıdan bir kıta;

“…And soon they arrived at the Dardanelles Gate / Every eye open yet blind to their fate / Mustafa Kemal’s men were lying in wait / On the shores of Gallipoli…” > Ne diyor ?Kısa sürede Çanakkale Boğazına geldiler / Gözlerini kör eden hatalarını gördüler / Mustafa Kemal’in askerleri siperde bekliyordu / Gelibolu Sahillerinde”

Nereden nereye ?

Çeşme otellerindeki gecelerin güzelliğinden (SSTC nin gece çalışmalarıyla, öğrenmenin adım adım ölçülebilir gelişmesiyle, satışı eğlence yapmanın hazzıyla “Bereketli İkna“nın öncül ve ardılları olan uzun geceler); Ahmet Çalışkan’nın gelgitleriyle; Sehpanın üstündeki bir derginin bugünü düne bağlayan ve Gelibolu ile güncelleyen izleriyle Çeşme’de bulutlu ve ılık bir Kasım Cumartesinden “Helalleşme (tabula rasa)” yi unutmadan yola devam eden (yaşıyorsan bitmemiştir) öğrenme ve paylaşma yolculuklarıyla selam ve sevgiler; yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Öykücü


(*):HANsızlar: Hır, Ar, Nur yoksunları ki bana hep Diyarbakır / Süne Mücadelesi / ZMKBaşkanı Zir.Yük.Müh.İsmet Uğur (ZM67İU/CINOS’un ilk evresinde satış müdürümdü rahmetli İsmet)’un anlattığı kısa bir öykü aklıma gelir / Elindeki menemen tavasıyla koşturarak kaçan ve “Bunların hepiciği pusht...” diye bağıran müstahdem gözümde canlanır / Aradan 40 yıl geçmiştir ve HANsızlar için söylenecek söz “Bunların hepsi OC dur...” olabilir ki utanmaz adam, elimizde tonlarca domates kalmışken “üç yerine bir domates yersin” diyecek kadar nursuzluktan öte izansızdır…

(**): tabula rasa (https://www.youtube.com/watch > Björk Guðmundsdóttir (21 Kasım 1965), bilinen sahne adıyla Björk, İzlandalı şarkıcı, şarkı yazarı, aktris, albüm yapımcısı ve DJ. Kırk yılı aşan kariyeri boyunca elektronikpopdeneyselklasiktrip hopIDM ve avangart tarzlarını kapsayan geniş bir alanda etkiler ve türler üzerinde kendine özgü eklektik bir müzikal tarz geliştirdi (https://tr.wikipedia.org/wiki/Bj%C3%B6rk) >

Björk’ü dinleyince Sinéad ve Loreena’ın sesi çınladı kulaklarımda:

  • İrlandalı şarkıcıyı nedense bir başka seviyorum: Sinéad O’Connor (8 Aralık 1966, Dublin ) İrlandalı şarkıcısöz yazarı ve besteci… 2017 de ismini Magda Davitt olarak değiştirdiğini duyurarak bir röportajda “ataerkil kölelik adlarından azade, ebeveynlik lanetlerinden azade” olmak istediğini söyledi.[19 Ekim 2018’de kendi Twitter hesabında İslamiyet‘e geçtiğini ve adını Şüheda Davitt olarak değiştirdiğini duyurdu. Ardından, 2019 yılında soyadını da Sadakat olarak değiştirdi ( v=mYbZw04ba78)https://tr.wikipedia.org/wiki/Sin%C3%A9ad_O%27Connor).
  • Kanadalıyı da sevdim: Loreena Isabel Irene McKennitt (17 Şubat 1957), Kanadalı vokalist, arpist ve piyanisttir. Özellikle güçlü ve duygulu sesiyle yorumladığı Kelt şarkılarıyla ve ünlü şiirleri Kelt müziğinin yapısına uygun bir biçimde besteleyip seslendirmesiyle tanınır. Ayrıca birçok unutulmuş anonim halk müziğini modern bir anlayışla yeniden diriltmiştir. Dünya çapında 14 milyondan fazla albüm satmıştır.