“…Bir istiridye komÅŸu istiridyeye “İçimde cidden büyük bir sancı var. Ağır ve yuvarlak. Ondan dolayı eza ve cefa içindeyim” dedi. DiÄŸer istiridye böbürlenme karışık bir hoÅŸnutlukla ona cevap verdi: “Gökler ve denizler ÅŸahit olsun ki, içimde bir anı hissetmiyorum. İçeride de dışarıda da sıhhat ve afiyetteyim.” O sırada bir yengeç oradan geçiyordu. Her iki istiridyeyi de konuÅŸurken duymuÅŸtu. İçeride ve dışarıda sıhhat ve afiyette olan istiridyeye: “Tamam sen sıhhat ve afiyettesin. Ancak komÅŸunun içinde hissettiÄŸi sancı, gerçekte sınırsız güzelliÄŸe sahip bir inci“…”
İzmir’in Sakız’ında Pakistan’a veda gecesi; Pakistan Bursa’nın ardılı, Tacikistan’ın öncülü oldu; Bu hızlı deÄŸiÅŸimde “Talihsizlik İçinde Åžans” var mıydı ?
Merhaba
Yazımın giriÅŸindeki öykü Halil Cibran‘dan alıntıdır. Neden bu kısa öyküyü seçtim ? Buradaki “eza ve cefa” yı bir “talihsizlik” gibi düşündüm. İçinde geliÅŸmekte olan “inci“yi da bir “ÅŸans” olarak düşündüm. Son iki yazımla ve dün yaÅŸadıklarımla bağıntılı olarak yazmak istedim. Bugün ÇeÅŸme’de hava yeniden soÄŸudu. Dün yirmi dereceyi aÅŸan sıcaklık bugün on derece ve kuvvetli rüzgar var. Bu nedenle hissedilen derece sanki sıfır. Dün güzel havayı görünce İzmir’e gittik. Bugün de biraz önce Alaçatı’ya gidip cezamı ödedim. Sonra izin verilen saat diliminde deniz kenarı yürüyüşümüzü yaptık. Deniz iyice çekilmiÅŸti. Gökyüzü berraktı. Peki ya benim ruhum !
Tam ÇeÅŸmeli olalı bir yılı doldurduk. Dolu dolu bir yıl ÇeÅŸme’de yaÅŸadık. Korona kısıtlarına uyduk. Ancak büyük ÅŸehirde yaÅŸamak gibi deÄŸildi kısıtların verdiÄŸi sıkıntı. Sıkılmadık. Hatta İzmirli olmaktan daha keyifli geçti günlerimiz. Çünkü 1159 sokakta bıraktığımız “Mahalle Kültürü“nü yeniden yaÅŸadık; yaşıyoruz. Sadece çocuklarımızdan biraz daha uzak kalmanın özlemi zaman zaman ağır bastı. Yine de çocuklarımıza binlerce şükür ve şükran doluyuz. Çünkü her hafta birisi ziyaretimize geldi. Kimi zaman ikili ve hatta üçlü geliÅŸleri daha keyifli geçti. Hiç bir zaman ÅŸikayetimiz olmadı. Daha ne ister insan !
Dün İzmir’e gidiÅŸimizin birincil nedeni KİDZgillerde kahvaltı etmekti. Özellikle İrem’i çoktan beri görmemiÅŸtik. Keyifli ve uzun soluklu bir kahvaltı ettik. Lucy ile tanıştık. Kahvaltı sonrası evimizi kontrol ettik. Sezon sonu temizliÄŸi yapıp ÇeÅŸme’ye dönmüştük. Her taraf tertemizdi. Sadece banyonun birinde duvardan iki fayans düşmüş; kırılmış. Depremin ardıllarıyla olmuÅŸ olmalı. Onları süpürdüm. Bu kadarcık zarar için sigortaya baÅŸ vurmayı gerekli görmüyorum. Posta kutuma baktım. İçinden birikmiÅŸ olan aylık ödeme makbuzlarını aldım. Hiç oturmadığımız halde Kasım-Ocak ayları arasında “ortak alan paylaşım miktarı” olarak yetmiÅŸ lira gibi bir doÄŸal gaz ödemesi olduÄŸunu gördüm. Normaldir. Posta kutusunun kapağına “Size geldik. Evde yoktunuz. Muhtarda buluÅŸalım” çaÄŸrısı yapıştırılmış. ÇaÄŸrı 13 Ocak tarihinde yapılmış. Bir ayı aÅŸmış çaÄŸrıya gitmeyiÅŸim. Halbuki blok görevlisi Bilal’e talimat vermiÅŸtim. Bu tür çaÄŸrılar olunca bana haber verecekti. Bir ayı aÅŸkın süredir görmemiÅŸ olması mümkün deÄŸil diye düşündüm. Kendisine hafif sitemli mesaj attım. Yanıt verdi. Diyalogun ikinci adımında hatasını kabullendi. SaÄŸlık olsun diye düşünüp çaÄŸrı kağıdını alıp muhtara gittim. Trafik cezası imiÅŸ. Ceza makbuzunu açtım. Geçen yılın Aralık ayının ilk günü saat 16.29 da ÇeÅŸme otoyolunun Seferihisar kavÅŸağında 149 km/h hızla radara yakalanmışım. Halbuki ne kadar dikkatli davrandım. Araba sollamak gibi kimi zorunlu ve anlık durumlarda 132 km/h sınırını aÅŸtığım zamanlar mutlaka olmuÅŸtur. Ancak hele bir de sözü edilen yerde hız saptama cihazlarını bile bile ben bunu nasıl yaptım diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu olgu yazımın “ceza” kısmı ki son iki yazımda sözünü ettiÄŸim “GİU” nin bir benzeri. Neydi GİU ? Almanca bir deyim olan “Glück im Unglück” ya da Türkçe olarak “Talihsizlik İçinde Åžans (TİŞ)”. Tamam trafik cezası “talihsizlik” de, “ÅŸans” bunun neresinde ? Yanıt basit: Beyin ne ararsa onu bulur.
Dönüşte arabanın içinde NezuÅŸ’la ceza konusunu irdeliyoruz. Nasıl olmuÅŸtur ? Ona göre Netgilli Ali ile buluÅŸmaya giderken olmuÅŸtur. Bana göre Güzelbahçe’de Eraygillere giderken olmuÅŸtur. İlginçtir; cezayı kendime yakıştıramamakla birlikte içimde bir “Tüh Allah kahretsin !” ya da “Hay Allah, nerden çıktı bu ceza !” duygusu oluÅŸmadı. OluÅŸurdu. Bu kadar kolay kabullenmezdim. Kendime kızardım bile. Peki neden oluÅŸmadı iç dünyamda olumsuzluk ? İlk anda nedenini bilmedim; düşünmedim de. Eve gelince, ajandamın 01.12.2020 sayfasına bakınca nedenini daha net öğreneceÄŸime ikimiz de inanıyorduk. Rutinlerimdeki en küçük deÄŸiÅŸiklikleri bile yazmanın bir kez daha faydasını gördüm. Buradaki “fayda” neydi ? Aklı takıntılardan kurtarmak. Ajandamı açtım ve saat 16.00 da iÅŸaretlenmiÅŸ olan ÅŸu notu gördüm: “Gece görevinden çıkan Ç… geldi; 35 KSK 50 i bıraktı ve arabamı (+KK) servis için İzmir’e götürdü“. İşte “ÅŸans” bu ! Neden ÅŸans ? Çünkü “Aferin bana; 2020 yılında hiç trafik cezası yemedim” yargımı haklı çıkardı. Cezayı ben ödedim; ancak suçlu ben deÄŸilim. BaÅŸka zaman olsa bu durumu “Talihsizlik içinde ÅŸans” olarak görür müydüm ? Hayır, görmezdim. Neden ÅŸimdi, mutsuz deÄŸil, üstelik az da olsa memnuniyet gibi içimde bir kıpraÅŸma var ? Bunu birkaç açıdan açıklayabilirim. Önce küçük bir anı ve öykü.
Keyif için uykusuz geceler
Enstitü yıllarımda (1970/85) okey oyunu müptelası idim. Gece gündüz demez her fırsatta taÅŸ döşerdik. Hele bir de yaz gelince okey oynamak için tüm sınırları zorlardık. Kayın biraderim rahmetli Nezih abi Almanya’dan izinli gelirdi. Allah selamet versin diÄŸer kayın biraderim Nazım abi ve BaÅŸol’la dörtlüyü tamamlardık. Sevgili BaÅŸol camilik olunca kadroya aile dostu Muzaffer bey eklenirdi. Cuma akÅŸamı okeye oturur; cumayı cumartesiye baÄŸlayan gece boyunca sabaha kadar aralıksız oynardık. Cumartesi de gün ve gece boyu okey devam eder ve pazar günü öğleye doÄŸru hem bizim ve hem de eÅŸlerin dayanma gücü azalır okey tamamlanırdı. Pazar gününün devamında “haydi denize gidelim” teklifine kimse itiraz etmezdi. Çünkü okeyciler deniz kenarında iki gecenin uykusuzluÄŸunu az da olsa giderirlerdi. O günlerin “Uykusuz Geceleri“nin nedeni okeydi; keyifdi. Bazen de mesai saatleri içinde iÅŸimizden izin alıp (!) kahvenin birinde, kuytu bir köşede okey oynardık. Buna “kafa izni” de denirdi. İşte bunlardan birini Bornova’da “Çınaraltı”nda yapmıştık. Eve dönüyorduk. Benim altımda “Mavi Anadol”, Nazım abinin altında “Sarı Vosvos” eski yoldan Çınarlı’yı geçtik ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri binasının yanından bahçeler arası yoluna giriverdik. SaÄŸ tarafta bizi bekleyen trafik polisi ikimize de ceza yazdı. Yol girilmez deÄŸildi. Ancak giriÅŸinde “sola dönülmez” uyarısı vardı. DoÄŸrusu döner kavÅŸaktan dönüp geri gelerek o yola girmek gerekiyordu. Biz doÄŸru olanı yapmamıştık. Eve geldik. Biz yediÄŸimiz cezayı gülerek anlatırken üst komÅŸum, kiracımız olan Cahit de yediÄŸi cezayı aÄŸlayarak anlatıyordu. Cahit, Eshot’ta çalışıyordu. Aldığı maaÅŸ yetmediÄŸi için geceleri taksi ÅŸoförlüğü yapıyordu. Onun için ceza birkaç günlük kazancının gitmesi demekti. Ödemeler dengesi bozulmuÅŸtu. O anı hiç unutmam. Aynı ceza hem aÄŸlatıyor hem de güldürüyordu. Öykü bu; bu yaÅŸanmış bir durum. Peki dün gördüğüm ve bugün, biraz önce %5 gecikme zammı ile (302,40TL) ödediÄŸim ceza beni neden üzmedi ?
1.”Oh be !” ben suç iÅŸlememiÅŸim duygusu;
2.Cebimde hâlâ GDZ tartışması sonrası KC den gelen teselli bedeli olan sekiz yüz liranın altı yüz lirası duruyordu. Bu paradan ödeme yapacağım için suçlu Netgilli biri olsa da ödemeyi yapan da Netgilli oluyordu. Bu da bana koymuyordu. Üstelik kendim de ödeseydim koymazdı.
3.Arabamı servise ben götürseydim, servis bedeli olan bin sekiz yüz lirayı ben ödemiş olacaktım. Halbuki Netgilli götürdü ve periyodik bakım bedeli de bana ödül olarak sunulmuştu. Demek ki aldığım destek bin beş yüz lira imiş aslında. Allah bereket versin.
4.Bu kadar teselli yetmez. Otoyolun tam cezanın yazıldığı yerinde bir de Shell benzin istasyonu var. Dün dönüşte oraya girdim ve cezaya neden olan Netgilli arkadaşımın servisten aldığı hediye çeki ile yüz liralık bedava benzin aldım. Demek ki kazancım yine de bin altı yüz lira oldu. Kısa günün kârı az olur diye şükrederek eve geldim.
Aslında kısa günün kârı az olmadı; çok daha fazla oldu…
ÇeÅŸme’de komÅŸum Hüseyin depo temizliÄŸi yaparken bir küçük televizyon verdi: “Mustafa abi iyi bir televizyondur. Nezahat ablam mutfaÄŸa koysun; izlesin” dedi. “İstemem” desem de ısrar etti. Birkaç ay önceydi. Kerem telefon etti ve “Çok güzel bir televizyonda kampanya varmış. Size alıyorum” dedi. Televizyon koyacak yerimiz yok ki. Camlı bölmede Kerem’in evladiyelik Sony’isi var. Salonda Kerem’in Altınköy’den verdiÄŸi bir buçuk metreye yakın büyüklükte LG si var. Üst kat yatak odasında oÄŸlum Ümit’in satın alıp Bursa’dan gönderdiÄŸi LG Smart var. Alt kat yatak odasında Toshiba… Hüseyin’i kıramadım. Yine de bir yer bulurum. Ancak yeni bir receiver cihazı gerek. Hep gittiÄŸim ve sevdiÄŸim Çankaya’da sevimli genç elektronikçi İhsan’ı aradım. Telefonu uzun uzun çaldırdım. Cevap vermedi. Belki abisinin erken ölümünden sonra iÅŸi devam ettiremedi. Korona sıkıntılarında dükkanı kapattı. Keremgillerde receiver arayışımı dile getirince Kerem araÅŸtırma yaptı ve MM ÅŸirketinden bulunduÄŸunu öğrendi. “Ben size alayım” dedi ve gitti. BuluÅŸtuk. Almış; getirdi ve ÇeÅŸme’ye doÄŸru veda etmezden önce “Bazen abim gibi davranmak gerek” diye o kısacık anda yaÅŸadığı sıkıntıyı paylaÅŸtı. Stokta var görünüp de depoda çıkmayan reciever ve ilgisiz satıcı, vitrindeki receiver’ı almak isteyince alarmı sökemeyen beceriksiz satıcı ile yarım saat cebelleÅŸtiÄŸi için canı sıkılan Kerem’e teÅŸekkür ederek ÇeÅŸme’ye doÄŸru yola revan olduk.
Sözün özü; cezayı kabullenmek kolay oldu. Cezayı hak ediÅŸi bilmek algılarımızı olumlu etkiledi. Yazdığım anda anlamsız ya da önemsiz gibi görünen notların ne kadar deÄŸerli olabileceÄŸini bir kez daha öğrenmiÅŸ oldum. Ceza bir talihsizlikti (Unglück). OluÅŸunu açıklayan ve rahatlatan yazılı notlar aklı koruduÄŸu için bir ÅŸanstı (Glück). Demek ki her zaman “Talihsizlik İçinde Åžans (TİŞ)” bulmak olanaklı.
Yolunuzdaki engellerin içinde hangi kazanımların barındığını görebilmek umuduyla yolunuz açık ve aydınlık olsun; sağlık ve esenlik dileklerimle.
Öykücü