Yaşam Büfesinde “Belirsizlik”

“…Küçük çocuklar belirsiz durumlarda bırakıldıklarında hareket alanlarının belirlenmesi için çaba harcarlar. Neyin doğru, neyin yanlış olduğundan emin olamadıklarının sonucu telaşlı ve hırçın davranmaya başlarlar veya korkarak içlerine kapanırlar. Bazı yetişkinler de benzer biçimde davranırlar. Bu kişilere endişelenmemeleri için vereceğiniz öğütlerde pek başarılı olamazsınız. Belirsizliği yaratmanın ve sürdürmenin işletme için bir takım avantajları vardır. Hoppalaaa !… Is there anyone to bell the cat ? “

 

Covid bir yandan, mumu sönmeyen yalancılar öte yandan; Nol’cek memleketin hali… Neden yalan söyler insanlar ? Avarelin Avanesinin Aklı (3A) ile yola düzülen kervanın “Ben bilirim; ben bilirim” teranesini söyleyen kervancının peşine düşenlerin vay haline…

Merhaba

Bugün yaşanandan daha somut bir belirsizlik olabilir mi ? Tamam, ortada bir Covid sorunu var; peki ya “önlem” diye ortaya konulanlar anlamsızlığı ya da bunları koyanların tutarsızlığı…Belirsizliğin ve ek olarak beceriksizliğin yarattığı gerilim ve “ülser”. Kimin için ülser olma tehlikesi daha fazla ? Yerli ve milli Avarelin mi; yoksa ona bakıp da hayretten gözleri fal taşı gibi açılanların mı ? “Fal taşı” nasıl bir nesnedir ki gözlerin şaşkınlık ifadesini tanımlamakta kullanılıyor ? Bu soruyu kendime sorunca internete dönüp aradım ve doyurucu bir yanıt bulamadım. Her neyse ! Konu ne fal taşı ve ne de gözlerimizi fal taşı gibi açtıran beceriksizler; konu “belirsizlik” ve ilginç olanı da yazımın girişindeki son cümle: Belirsizliklerin şirket için yarattığı avantajlar.

Bu avantajlara değinmeden önce yeni milenyumun başlarında CINOS‘un üçüncü evresine geçerken (Synleşirken; lütfen dikkat: Sinleşmek değil) ilk defa Tarık Beyden duyduğum bir kavramdı “belirsizlik” ve bağlantılı olarak verilen öneri ya da yapılan uyarı da bir o kadar iz bırakmıştı bende: Belirsizlikleri riske çevirip riski yönetmek… Daha sonra gördüm ki yönetim ve liderliğin gelişme sürecinde bu kavram belirli bir yere sahip olarak kullanılmış… Kimi zaman “belirsizlikleri” riske çevirdiğimi bilmeden, daha doğrusu yaptığımı bir kalıba sokmadan “Alicante Horozu“nda olduğu gibi ben bunu bir kaç defa yaptım; hem de otoriteyi kızdırmak pahasına. Öyle ki “Neden kızdıklarını” bile anlamadım. Bunlara “Seferberlik İlanı” dedim. Bana bağlı olan olmayan “Proje Liderleri“nin görev alanlarına boş verip onları Fethiya’den Mersin’e iki haftalık tura çıkardım. Bunu bir de “Merkez ve Otorite” tam bir kaos yaşarken yaptım. O günlerde global birleşmenin sancılarında yakın gelecekte “Kim öle kim kala” konusunda tam bir “Belirsizlik” yaşanırken. Kimse duymasın ama buna biz Somalı taşra çocukları “Tavuk sersemken s***lir” diyecek kadar edepsiz yetiştirilmiştik. Bu kadar da değil. Bundan altı yıl önceydi…

Ülkesel kriz derinleşiyordu. Satış bütçesinin hiç bir hedefi tutmuyordu. Bölgesel satış ve satış yönetimi sorumlusuydum. Satmak da satmamak kadar sorundu. Çünkü çok hızlı ve yüksek bir enflasyon vardı. Yılın başında bir ihalede çok satan biz olmuştuk. Ancak dövizin iki kattan fazla değer kazanması en çok zarar eden de bizdik. Satış tek “kârlılık merkezi” idi ve buna rağmen çırpındıkça batıyorduk. Bir şeyler yapmalıydık. Bayilerin rafları ilaç doluydu. Satış şansımız olmadığı gibi çiftçi de yükselen fiyatlarla ilaç alıp kullanmıyordu. Yaz sıcakları baskındı. Bir gece yarısı satışçımdan bir mektup aldım. Çıkan bir bitki koruma sorununu işaret ediyordu. Bu bir fırsattı. Çözüm vardı; ancak yeterli, değildi. Daha iyisi Çukurova’daydı. Ege buna hazır değildi. Üstelik yeni çözüm pazar standardı olandan dört kat daha maliyetliydi. Her şey belirsizdi. Sorun ilaç kullanmaya değer miydi ? Çiftçi tarlaya girer miydi ? Bu bedeli öder miydi ? Destekçi bulabilir miydik ? Teşkilat yerinden kalkar mıydı ? Ya da bize engel olur muydu ? Medyatik olmak işe yarar mıydı ? Yoksa ters mi teperdi ? Merkez kendi derdine düşmüşken bizi görür müydü ? Tüm bu belirsizlikleri düşünüp taşındık ve Çukurova’dan 500 kg PL getirip yola çıktık. Tüm alt saha sorumluluklarını iptal ettim. Basel’ın da beklediği, yerli otoritenin de izlediği tüm ilaç hedeflerini bir yana bırakıp “Seferberlik İlan” ettim. Akhisar Tütün Otel’de karargah kurdum. Kırmızı tulumlu iki kişi (MTÖC) ve dört satışçı ile üç tim oluşturdum. “Belirsizlikleri Riske Çevirmek” için “Köy/Kahve/Tarla > Gündüz/Gece” ve “Değirmende Otuzbeşlik Odun Köfte” teşvikleri ile yaşadıklarımız “Kriz/Fırsat” ikilisinin gerçek bir örneği oldu. Bir yıl önce söz konusu PL den 150 kg satıp da yüz elli kere tarladan kaçan biz bu çalışmadan sonraki yıllarda hedeflerimizi hep ikiye katladık (3.500 kg > 7.000 kg; 7000kg>14.000kg). Ne yazık ki CINOS‘un orta evresine geçince (NOlaşmak) ve satışın sorumluluğunu devredince “Ownership” eksikliği nedeniyle bu başarı öyküsü üç yıl sonra geriye dönmeye başladı.

Sözün özü; gerçekten de kriz ortamları fırsat barındırıyor. Kriz yılları farkınızı, liderlik becerinizi, kişisel yaklaşımınızı, belirsizlikleri riske çevirme ve riski yönetme becerinizi, çatışma yerine bütünleşme niyetinizi gösterme, eyleme geçirme şansı veriyor. İşte bu anda da sorulacak soru: RAW mısınız ? Gelelim Dr.Donalg W.Cole‘un “Meslek İntiharı” kitabında sözünü ettiği belirsizliklerin şirket için taşıdığı avantajlara ki buna değinirken dikkatimi çeken “…belirsizliği yaratmanın ve sürdürmenin…” sözleri oldu. Demek ki kimi zaman belirsizlik bilinçli olarak yaratılıyor. Ülkemdeki Covidle mücadelede gördüğüm belirsizlik de acaba bu türden “Yaratılmış Belirsizlik” mi ? Bizim başta “Ne Biliim Kurulu” ve “Avarelin Avanelerinin Aklı (3A)” bu tür “Belirsizlik Yaratma Becerisi“ne sahip olabilir mi ? Yoksa “Belirsizlik Yaratmak” bir Allah vergisi mi ? Takma kafana (tokadan başka bir şey) ve şirket için avantajları konusunda Dr.Cole ne demiş ona bak:

1.Belirsizlik, yönetimin kendi yeteneksizliklerini yükleyebileceği bir araçtır. Wooow ! Gerçekten güzel demiş tee 1989 da; henüz bizim Avarelin beceriksizlikleri tavan yapmamışken…

2.Belirsizlik insanları endişeye sevk eder ve bu endişenin etkisiyle daha fazla çalışırlar: Doğru demiş Dr.Cole ve gerek “Okkanın Altına Gitmek (bell the cat)” üzere olan TPS için “Bağda Poster Şov” yaparken ve gerekse “Malatya’nın Maymunları“nı oynarken geceyle gündüzü ayırt edemiyorduk.

3.Belirsizlik (görev tarifleri farklı olsa da) aynı sorun üzerinde (kendiliğinden) çalışan pek çok insana sahip olmayı sağlar: Parantez içindekiler bana ait olmak üzere “MOB” dediğimi anlatmış Dr.Cole. Neydi MOB ? “Mutually OBligation” yani “Gönüllü Mecburiyet…

4.Belirsizliklerin çok olduğu bir sistemde, zor ve oldukça kestirilemeyen sorunlar astlara bırakılır: Issız adadaki aslan ve eşek gibi. Yeri ve zamanı gelince roller terse dönse de genel olarak otorite astlarına yıktığı bu sorunlardan hedefe yönelik sonuç çıkartması için astlara (İsaya da Musaya da yaranamayacak olan orta yöneticiler başta olmak üzere) döner, sırtını okşar ve içinden “Ya Allah !” diyerek yüksek sesle “Sen aslansın” der. Buna rağmen sen yine de eşekliği elden bırakmazsın ve “Ağam ısıtiysen iyi edisen ama s***ysen ayıp edisen” diyerek “Yaratıcılık” konusunda yola devam edersin. Nereye kadar ? Genç yaşta vefat eden (1930-1985) MIT’li Bay H.A.Shepard’ın deneyine bakınca geceyi gündüzüne katan ve belirsizliğin üstesinden gelen “Hırçın (Huysuz) Yaratıcı” sonunda ne ile karşılaştığını bilir misiniz ? Bu sorunun yanıtı için rahmetli S.Jobs’ın kariyer yolculuğuna ve çevresindeki sözlerine bakmanız yeter. Yine de “Shepard Deneyi“nden kısaca bahsedeyim. Dr.Cole‘un açıkladığı gibi;

“…Sorunların çözümünde saldırgan bir özellik gösteren kişi (1994 Pamukta PL li SMC; 1995 TPS li SMC; 1998 CHR lu PMC; 2000 CTR lı PMC vb) şirkette çoğu kez kaba ve aksi olarak nitelendirilir (Bu nedenle “Başı Kesik Tavuk Sendromu” yaşanan 1998 de MC nin ASA/ASK larında %15 lik pay “Üçüncü Şahışlarla İyi Geçinmek” için ayrılmıştı ve somut örneği de “Ne Biliim Kurulu”nda Dr.RF ile ilişki seslendirilerek dillendirilmiş ve fakat eyleme geçirilememişti. Otorite doğru/yanlış; haklı/haksız fark etmez, elini korkak alıştırmayacak ve eyleme geçmeden önce her zaman Prof.Dr.EEO’un odasında asılı levhadaki Almanca deyişi düşünecek). Birine “Huysuz” niteliğini yakıştırmak çok kolaydır. Sorunları böylesine saldırgan bir biçimde çözmeye çalışan bir yönetici kuşkusuz kural tanımayan birisidir (Hele bir de yönetici değilse ya da yetki ve sorumluluk alanları dışına çıkıyorsa). Bu konuda Shepard’ın yaptığı deney üzerinde düşünmek iyi olur. Shepard iki grup oluşturup onları çözmeleri için bir problem vermiş. Bu gruptan birinde yukarıdaki sözü edilen türde kural tanımayan biri bulunurmuş. Her durumda böyle kişinin bulunduğu grup soruna daha zengin ve daha ayrıntılı çözüm getirmiş. Deneyin ikinci aşamasında her gruptan birer kişinin çıkarılması istenmiş. Her seferinde kural tanımayan kişi grup dışında kalmış. Grubun onunla çalışmak zorunda olduğu süre zarfında sonuçlar çarpıcı derecede çözüm ortaya koyuyorken grup tercih yapmak durumunda kalınca, kendilerini görüş bildirmekte zorlayan o kişi olmaksızın yola devam etmeyi uygun buluyormuş (Buna bakınca gerek 1994 krizi ve 1996 global birleşmesi ile NOlaşırken; gerekse 2000 krizi ve ikinci global birleşme ile Synleşirken otorite ile bile çatışan ben nasıl oldu da PL, TPS ve CHR ve hatta Nevşehir’in patateslerinde CRS için zorladığım gruplarla 2009 a kadar birlikte olabildim; buna şaşıyorum)…”

Uzun lafın kısası; belirsizliklerin yarattığı ya da derinleştirdiği krizlerde farkı göstermek, üst sınırı zorlamak, yönü değiştirmek, MOB laştırırken yaratıcı enerjiyi açığa çıkarmak amaçlı çözümler için zorlayan ve bazen “bell the cat (*)” leşen huysuz adamın ustalık yolculuklarında hâla takipçileri varsa geleceğe umutla bakmayı sürdürmek gerek. Yoksa bizim “3A” ile belirsizliklerde bocalamak ve debelendikçe daha da bataklığa gömülmek işten bile değil. Bir yanda Covid için yapılması gerekenler, öte yanda kasacı, kutucuların, kucağa oturtmacıların doymak bilmeyen açlıklarını gidermek verilmesi kaçınılmaz olanlar için, ne yol, ne hastane, ne köprü ve ne de han hamam kaldı elde avuçta… Allah encamımızı hayreylesin. Fatih yerine gelen Selçuk’un geçen gün ana mesajı: “Tek başınasın” idi. Kabul etmek zor olsa da böylesi toplumsal bir sorunda çözümün bireyselliği doğru gibi…

İnşallah bize ve Avarelin avanesine “Allah doğruyu bulmak için AKIL; seçmek için İRADE ve sürdürmek için İNANÇ (GÜÇ) verir de bu belirsizlik bataklığından yönetilebilir risklerle esenliğe çıkarız.” İnşallah…

Öykücü

 

*Bell the Cat:

Once lived a cat- many rats in an old house- the cat eats one rat everyday- one day the most old rat organise a meeting- the most young rat give a suggestion to put a bell in the cat’s neck- then a rat asks that who will bell the cat ? – then all rats went silent .
 

Bureaucracy will have to be upgraded to understand how to manage commodity prices in a market economy if the government is to play in forwards and futures to ensure some price stability. Is there anyone to bell the cat?