Yaşam Büfesinde “Kör Alan”

“…Visibilia Ex Invisibilibus > Gördüğümüz ve dokunduğumuz herşey görünmeyenlerden kaynaklanır…; Kimsen o ol. Ya da olman gerektiği gibi ol. Kişi kendi gerçekliği olmadan, kim ya da ne olduğunu nereden bilebilir ki ? Hiçbir şeyden korkma. Ölümden bile…Yeter ki yaşarken ölme. Ölümün en güzel tarafı bir kez daha öldürememesidir. Siz biricik bir dünyada bin kere ölmeyi tercih etmedikçe… O nedenle kendini tanı. Değerini bil. Hayatı gör. Dünyayı yaşa. Yaşadıkların hoşuna gitmezse bakış açına bir bak. Bilincini değiştir. O zaman dünya senin için değişir…”

Bize öykünü anlat (NetMotes 12.2012) Mr.MR den kesitler

Merhaba

Onbeş gün kadar önceydi. Haftanın ilk iş günüydü. Çeşme’den İzmir’e gelmiştik. Ümit’in programı değişmiş ve Türkiye’ye gelişi ertelenmişti. Şimdi Tac.lanınca, Pak.lanma günlerine oranla eve dönüşü daha uzun aralıklarla oluyordu. Bu da hepimizi azıcık da olsa üzüyordu. Yaşlar ilerledikçe ödenen bedeller artıyordu. Öte yandan yılların birikimleriyle dayanma güçleri de azalıyordu. Artışlar ve azalışlar “al gülüm ver gülüm dünyasında denge” sağlamada işleri zorlaştırıyordu. En azından yüreğimizde… İkinci kazan aşure hazırlıklarımızı yapmıştık. Kimse istemedi ama biz yine durunamadık ki. İzmir’e gelişimiz geçiciydi. Çeşme’yi öylesine bırakmış, kapıyı filleyip gelivermiştik (rahmetli annem öyle derdi ya da biz Soma’da öyle derdik “kapıyı kilitlemek” yerine ki sanırım kapının kanatlarını bir iple bağlayıvermek demekti; herkesin birbirine güven duyduğu ellili yılların mahalle kültüründe). Cumartesi gelip pazar geri dönecektik. Ümit aradı. “Dönmeyin ben yarın Türkiye’ye geliyorum. Görüşelim” dedi. Sevindik. Sevinçle İzmir’de kaldık. Sabah yürüyüşünü keyifle yaptık. Yasemin’de kahvaltı ettik. Yürüyüşün dönüşüne geçmiştik ki önce “Siz nasıl buluştunuz ?” sevinciyle başlayan telefon görüşmemiz “Kent’te buluşalım” a dönünce donup kaldık. Bu telefon geldiğinde biz Bostanlı sahilindeki Kent Restoranın önündeydik. Ne var ki bizi çağırdıkları “Kent Hastanesi” idi. Sonu malum. Binlerce şükür ki şimdi Ümit benim 16 yıl önce yaşadığım sürecin aynısını sağlıkla yaşıyor. Hızla iyileşiyor. Yakında yaşamı rutine dönecektir. Üstelik kendine dikkat ederse yaşamı eskisinden daha konforlu olacaktır. Bunun için SWOT’unu yeniden yazmalı ve “Stratejik Tuvali”ni yeniden oluşturmalıdır. Bilemedikleri, yetemedikleri olursa biz “Johari Penceresi”nde buluşmaya her zaman hazırız. O pencerede neler var ?

Beş gün önce (04.11.2016) Egepark’a gittiğimde (gözlük onarımı için beklerken) D&R’dan kendime Kasım ayı kitabımı aldım. Doç.Dr.Uğur Batı’nın “Kendine İyi Bak” isimli kitabında bölümleri süslediği öykülerin hemen tamamını biliyor olsam da bildiklerimi sunduğu çerçeveyi sevdim. Bir kısmını ayak üstü okudum. Sadece yazımın girişindeki Latince deyiş bile satın alma kararı vermeme yeterli oldu. Bir de HAGEM1 den HAGEM2 yoluyla zihnimde HAGEM3 hazırlıkları yaparken bu kitabın omurgasını daha çok seviverdim. İlk üç adımın ortak paydasının bilinçli ya da subliminal (bu da yeni bir suçlama unsuru olarak yasa koruyucuların tarihçesinde yerini aldı. Ne günlere kaldık Allahım. Sen bizim aklımıza mukayyet ol) “Nosce te ipsum / Sen kendini bil” olduğunu gördü gözlerim. Böylece;

*HAGEM1 (10.05.2016) da “Farkındalık” başlığı altında “Satrançta hangi taş olmak istersiniz ?” soruma verilen yanıtların ışığında; 1.Kendinizi sorgulayın > 2.Sahip olduğunuz değerlerin farkına varın > 3. Farkındalığınızı geliştirin dedikten beş ay sonra;

*HAGEM2 (18.10.2016) de “Özgüven” başlığı altında “Hayatta en çok değer verdiğiniz şey ?” soruma yanıt birinci sırada “Kendime değer veririm” beklentimin ışığında “kendinle ve çevrendekilerle barışık olmak için düşünce, duygu ve davranışlarınızı, kararlılıkla, disipline ve adanmışlıkla (yüksek inanç, tutku) şekillendirmelerine dikkat çekmiştim.

*HAGEM3 için henüz ortada fol ve yumurta yokken, kendi kendime gelin, güvey olurken, sabah yürüyüşlerimdeki düşünce ekzersizinin eksenine oturan “Motivasyon” ve “Piramidin neresindesiniz ?” soruma özgün yanıtları aldığımı hayal ediyorum. Hayal ve hayat birbirine çok yakın kavramlardır ve ne yazık ki hiç bir zaman birbirlerine dokunamazlar diyordu geçen gün dizinin birinde.

Gelelim “Kör Alan”a. Onbir yıl önce güzel bir Mayıs haftasında, Paris’in doksan kilometre kuzeyindeki ormanlık bir şatonun gün ışığı gören salonlarında “Omurgalı Liderlik” öğrenme yolculuğuna çıktığımda çok heyecanlıydım. Ülkemdeki üç seçilmişten biriydim. Mükemmel bir yolculuktu. Öğretmek için öğrenmiştik. Yurda dönüşte Çeşme, Bolu, İzmir, Çorlu, Adana gibi pekçok yerde farklı roller (bazen lider, bazen yardımcı, bazen kolaylaştırıcı) üstlenerek ve vererek mükemmel yolculuklar yaptık. Çeşme Sheraton’da yerlere yayılıp da “personal shield” dediğimiz kendi geçmişimizin öğretileriyle geleceğimiz için beklentilerimizin sinyallerini verdik. İşte bu öğrenme ve asıl önemlisi “öğretirken tekrar öğrenme” yolculuklarımda ben “Johari Penceresi”ni çok sevdim. Bu pencerede buluştuğunuzda içtenlikle, dürüstçe geribildirim alabilmek için sizin de (benim de) dürüstçe kendiniz için anahtar şeyleri paylaşabilmeniz istenmekteydi. Bunu yapmak cesaret ister. Yapmazsan astın, üstün ya da eşdeğer görevdaşın neden sana seni dürsütçe anlatsın ki. Unutmayın bu dünya GAT Dünyası; yani “ver ki alasın”. İşte “Kör Alan” . Benim hakkımda benim bilmediğim ve senin de bilmediğin alan ki bunu nasıl aydınlığa kavuşturabiliriz ?

HAGEM3 de ya da bu ayın sonuna doğru bir meslektaş grubu toplantısında (olur da konuk olursam; nasipse) “içten yanmalı motor” benzeri “motivasyon” için havuç mu yoksa kırbaç mı sizi güdüleyen ? sorusuna bireysel yanıtları irdelemeye çalışırım. Bunun için pekçok kez test ettiğim şu soruların içten, dürüst yanıtlarını “kodlanmış isimlerle (sadece kendileri bilecekler ve kendi değer yargılarını diğerleyile kıyaslayacaklar) almayı umut ediyorum. Bunu için bir rol, bir görev seçecekler. örneğin ben kendimi MAS13 olarak kodlasam ve rol olarak “dedeliği” seçsem ya da görev olarak “netgillerde koordinatörlüğü” seçsem ve ben kendime sorsam:

1.Ne yapıyorum ? > “Current”

2.Ne yapmalıyım ? > “Must”

3.Ne yapabilirim ? > “Can”

4.Ne yapmak istiyorum ? > “Wish”

ve bunları birbirlerinden ayrı olarak değerlendirip de algılarımı, kendime bakışımı, kapasite kullanımımı, yetkinliklerimi beceriye dönüştürmemi vb 1-10 arasında değerlendirip de ölçülebilir kılsam neler çıkardı ortaya ? Örneğin “Yaptıklarım mı ?” Sadece “4” yani “devede kulak” Yapılacak daha çok şey var… Yapmalı mıyım ?  O da aslında “9”. Daha fazlasını yapmak zorundayım. Ama neden yapayım ki ? Mecbur muyum ? Kim mecbur ediyor ? O önce kendine baksın ve beni nasıl mecbur edebilir ki ?… Yapabilir miyim ? Elbette hatta tamamını “10”. Ama yapmıyorum işte. Var mı diyeceğin ? Ya da tam tersi yapamam, denedim yapamıyorum. Oyum “3”. Bu nedenle gelişmem gerek. Eksiğim şunlar. Beklentilerim bunlar. Bunun için şu yetkinliklerimi beceriye dönüştürmeliyim ve bu nedenle de … Yapmak istiyor muyum ? Notum “10” Elbette istiyorum. Ama yapmıyorum. Çünkü değmiyor, yaptım da ne oldu ?…Ya da istemiyorum ve notum “2”. Çünkü… Satır arasında kulağıma çalınan ve aklımda kalan bir fısıltı var geçen günden tam da buraya yazılıp analiz edilebilecek. İsmi lâzım değil. Beş yıl önce aynı bölgede hızlı atılımlar yapan Bay X in bir yıl sonra şirketten çıkarıldığını duydum. Sanırım fazla oynak geldi; tıpkı CINOS’un ikinci evresinde kurtulabildiğim OG gibi. Kuzeyden gelip de aynı yörede disiplini ilişkiler geliştirip de en başarılı olan Bay Z nin bu yıl neden en başarız olduğu gibi ki yukarıdaki dört sorunun hangisi nedeniyle bu durum ortaya çıkmıştır ? İşte bu “Kör Alan”ı aydınlatmak için başarılı yönetici etkili geribildirim verme/alma becerisiyle “Johari Penceresi”nde buluşurken polası çatışmaları DANS ederek başarıyla atlatabilmelidir. Bunun için sabır ve cesaret gerekir ki sizce “olgunluk nedir ?”.

Nice kör alanları başarıyla aydınlık kılmanız için ustalık yolculuklarınız hep aydınlık yollarda sağlık, esenlik ve keyifle geçsin.

Öykücü