Yaşam Büfesinde “Bay Başkan”

“..Bursalı Terzi Sadık (BTS) yaşını başını almış, olgunlaşmış, usta bir terzidir. Bir tek ideali vardır: Terziler Birliği Başkanı olmak. Bunun için son on yıldır yoğun bir uğraş vermektedir. Ne var ki bir türlü başkan olamaz. Nice ajanslar, nice danışmanlar onu başkanlığa taşıyamaz. Bir gece boş bulunup bir söz verir: “Allahım, ben başkan olursam kendimi düzdüreceğim (bağışlana; daha hafifini bulamadım)”. Bu kez dileği yerine ulaşır ve başkan seçilir. Ne var ki BTS’ın verdiği sözü tutmaya niyeti yoktur. Çünkü Bursalı olsa da onun bu tarakta bezi yoktur. Başkan olur ama işler yolunda gitmez. Kimse onu dinlemez. Yapmaya çalıştığı hiçbir iş başarılı olmaz. Herşey eline yüzüne bulaşır. Kimse kendine yardımcı olamaz. BTS mutsuzdur. Çaresizdir. Bir hocaya akıl danışır. Hoca der ki “Sen bir söz vermişsin. Sözünü tutmamışsın. Sözünü yerine getirmezsen senin başkanlığın başkanlık olmayacak”. BTS sözünü anımsar. Ürperir. Yine çaresizdir. Sözünü yerine getirmeye karar verir. Bu işi Bursa’da yapamayacaktır. İstanbul’un yolunu tutar. Galata Köprüsü üzerinde kör bir dilenci görür. Ona derdini açar. Kendini tanıtmaz. Sadece bu işin gerekçesini anlatır. Kör dilenci kabul eder. Köprünün altına inerler. Dilenci görevi yerine getirir. BTS palamarları toplayıp giderken kör dilenci : “Güle güle git Bursalı Terzi Sadık” diye arkasından seslenir. BTS şaşkındır. Kör dilenci kendisini nasıl tanımıştır. Geri döner ve kör dilenciye sorar: “Bursalı olduğumu nereden anladın ?” Dilenci…. diye cevap verir. BTS ikinci sorusunu sorar: “Peki terzi olduğumu nereden anladın ? Dilenci…. diye cevap verir. Dayanamaz ve son soruyu da sorar BTS: “Peki adımın Sadık olduğunu nereden anladın ?” Dilenci…. diye cevap verir…”

Merhaba

Ben bu fıkrayı yirmi senedir anlatırım. Gerek SSTC öğrenme yolculuklarında ve gerekse “Güçlerin Evriminde” bu fıkranın her zaman yeri, önemi ve anlamı olmuştur. Dün video kayıtlarıma bakarken bu fıkrayı son Avrupa turumuzda Hollanda lale bahçelerine doğru yol alırken anlattığımı ve rehberimiz hanımın da bunu otobüste tüm yolculara “iletişimin önemi” çerçevesinde üstü kapalı olarak ilettiğimi gördüm. Fıkranın verdiği temel mesaj: “Beden Dili“dir. Sözcüklerden çok jest ve mimiklerin, ton ve vurgunun önemini anlatmaktadır. BTS fıkrasının yirmi yıldır anlatımında gerekçe bir başkadır. Ancak o gerekçeyle anlatmak kimi dinleyicilerde (örneğin Sami eniştem gibi olanlarda) tedirginlik ve hatta kızgınlık yaratmaktadır. Bu nedenle fıkranın bu anlatımında BTS’ın gerekçesini “başkan olmak” hedefi olarak yazdım.

“Bay Başkan” nereden çıktı ?

Kırk yıl önceydi. Askerlik sonrası Gaziantep’li genç bir dost İzmir’e gelmişti. Arkadaşım ve eşine refakat eden eşim onları yine Erzurum’dan dostumuz olan rahmetli Aydın Erten’e götürmüştü. Sevgili Aydın o zamanlarda Gültepe belediyesi başkanıydı. Aydın’ı çok severdik. Gaziantepli ya da daha doğrusu Kilisli olan arkadaşım Çiftçigüzeli’i bir kitap yazmıştı. Kitabın adın “Bay Başkan”dı. Kitabın kahramanı rahmetli Necmettin Erbakan hocaydı. MC hükümetleri dönemiydi. Hocanın (sanırım odalar birliği) başkanlığı kaybettiğinde koltuğundan kalkmadığını, kapıyı kilitlediği ve çatıyı delerek odaya girenlerin hocayı koltuğundan ayırmakta ne denli güçlük çektiğini anımsıyorum da bugün fıkra gibi geliyor bana. Arkadaşım kitabında rahmetliyi yere göğe sığdıramıyordu. Belki bu yandaş yapı nedeniyle arkadaşım yetmişli yılların ortalarında TRT de dış yayınlarda önemli bir göreve de getirilmişti. Sağsa Allah selamet versin, kulakları çınlasın dostumuz Mehmet Cemal Çiftçigüzeli dünyalar iyisi, şen şakrak bir arkadaşımızdı. Onun kitabına konu olan “Bay Başkan”lık bugünlerde oynanan tiyatro oyunun da konusu. Biri çıkıyor bas bas bağırıyor: Başkan yaptırmecez ! Öteki cevap veriyor: sen kim oluyorsun da …” Cambaza bakarken biz cambaz malı götürüyor. Ana konular gözden ırak tutuluyor. Yıldıray’ın kardeşi gözyaşı bakanı da “yapma abicim zarar veriyorsun” benzeri laflarla dikkati dağıtacak yeni bir cephe açıyor. Böylece her gün bizi 7 Hazirana yaklaştırıyor. Öte yandan bizimkiler sessizlik sürecinde “doing yourself/kendin çal kendin oyna” vaziyetinde şiş de kebap da yanmasın diye arazi oluyorlar. Bu gidiş gidiş değil, Allah sonumuzu hayreylesin.

Dilencinin yanıtları nedir ?

BTS geri dönüp sorduğunda aldığı yanıtlara şaşırmaz: Doğru diye düşünür ve bir sonraki soruyu sorar. Acaba BTS bu soruları sorduğu için pişmanlık duymuş mudur ? Acaba “keşke sormasaydım” diye düşünmüş müdür ? Acaba BTS bu sorular ve aldığı yanıtlardan sonra bir ders almış mıdır ? Aldığı dersi başkanlığını etkili olarak yerine getirmede kullanmış mıdır ? Acaba BTS ın sözünü yerine getirmiş olması onu başarılı bir başkan yapmış mıdır ? Beden dilinin kendine oynadığı oyuna ve kendini maskeleyememiş olmasına nasıl bir tepki göstermiştir kendi iç dünyasında. Bundan sonra BTS çevresine bakarken huzursuz mudur ? Çevresi onda bir değişiklik olduğunu sezinlemiş midir ? Bu görevi yerine getirmiş olması onda bir iç huzuru yaratmış mıdır ? BTS yeni bir alışkanlık kazanmış olabilir mi ? Bu sözünü yerine getirmesi BTS ın yaşamında “ikinci dönemeç” olmuş mudur ? Tüm bu sorulardan amacım “soru sorma becerilerinin ve hevesinin gelişmesidir”. Soru sormak beki risktir. Yanıtlar çoklukla beklenen şekilde olmayacaktır. Geribildirim olumsuz eleştirelere döüşebilecektir. Ancak sormamak çok daha tehlikelidir.

Dilencinin ilk soruya yanıtı: “Tıpış tıpış gelişinden istemeden verişinden anladım” olmuştur. Dilenci kördür ama akıllıdır ve haklıdır. BTS kendi ayağıyla gelmiştir. Buradaki “tıpış tıpış” sözü de geçen seçimde kendini, yerini, rolünü ve etkisi bilmez bir siyasetçinin söylediği sözdür ki az kalsın tam tersini yapacaktım böylesi bir aymazlığı duyunca. Dilencinin ikinci soruya yanıtı ise daha anlamlıdır: “Böylesine tepsi gibi döt ancak terzide bulunur” diyen kör dilenci Allah için hem açık sözlüdür ve hem de haklıdır. Fıkranın bu kısmını özellikle “güçlerin evrimi“nde “Satış Gücü“nün “Sahra Gücü”ne dönüştüğü ikinci evre için vurgularım. Genç meslektaşım, deneyimsiz iş arkadaşım, proje yürütücüsü sevgili Hakan, Bursa bölge müdürü sevgili Necdet’i de cc yaparak (mesajını bilgi için ona da göndererek) bana bir mektup yazar (1997). Mektubunda der ki “Diğer firmaların bölge müdürleri odalarından çıkıp müşteri ziyaretleri yapıyor; bizimkisi ise masasından ayrılmıyor ve ben de onun yardımı olmadan hem T.. fabrikasına hem  de Karacabey T… e giremiyorum”. İşte bu yapıdaysan ve biz de “sahra gücü” yaratmaya çalışıyorsak BTS ın ikinci sorusunun yanıtı olan “Böyle tepsi gibi…” karşıdan kendini gösterir. Sözlerinden önce seni ele verir görüntün. Şimdi bugünün saraylısına gelirsek Allah için hakkını vermek gerekir ki pek çok aktif siyasetçiden çok daha eylem adamı ve onun SMART’ının “A” sı çok yüksek. Hırstan daha öteye ihtiras düzeyinde zarar verecek kadar yüksek. Aslında korkularımız da bu yüzden.

Peki dilenci BTS ın adının “Sadık” olduğunu nasıl bilmiştir ? Bu sorunun da mantıklı bir yanıt var. O da bu yazımın gizemi olsun.

Yolunuz hep aydınlık olsun.

Öykücü