Yaşam Büfesinde “Programlı Olmak”

“… Bir portakal için iki kız kardeş tartışmaktadır. Her ikisi de portakalın tümünü yemek istemektedir. Bir türlü anlaşmaya varamadıkları için anneleri portakalı ikiye kesip her iki kızına birer yarım verir. Kardeşlerden biri portakalı yiyip kabuğunu atarken diğeri portakalın içini atıp kabuğundan reçel yapar. Anne bunu daha önce öğrenebilmiş olsaydı her iki taraf da isteğine tam olarak kavuşabilirdi.

…Restoranda iki kadın tartışmaktadır. Kapının açık mı yoksa kapalı olması konusunda bir türlü anlaşamazlar. Garson kız gelir ve sorunun ne olduğunu kibarca sorar. Birinin temiz hava almak için kapının açık kalmasını; diğeri ise cereyan yapmaması için kapının kapalı kalmasını istemektedir. Garson kız bir süre düşündükten sonra restoranın arka tarafındaki pencereyi açar. Böylece hem yemek yiyenlerin cereyanda kalması engellenmiş, hem de içeri temiz hava girmesi sağlanmış olur. Kadınların her ikisi de bundan memnun kalır…”

Merhaba

Yılın yarısını geçeli epeyce zaman oldu. Ömür akıp gidiyor. Farkında olup da keyif alabilenlerle ne mutlu. Ocak ayında hızla gelişmekte olan bir tohumculuk firması ile SSTC öğrenme yolculuğuna çıkmıştık. Yılların özlemiyle öğretirken öğrenme fırsatını bir güzel kullandık ve bir de öylesine bir hasret giderdik ki tadı damağımızda kaldı. Şubat ayında yeni bir yolculuğa çıkma hazırlığında iken yaşam büfesinde sıraya geçme çabasında birliktelik daha uzun vadeli “karşılıklı kazanma”ya dönüştü. Bu arada beş ay geçti ve bir durum değerlendirmesi yaptığımda pekçok güzellik gördüm. Global krizin ülkesel etkilerini, sektörel gelişmelerle minimize etme gayretleri içinde hedefler aşılırken bolluk zihniyetini ne kadar yaratabildiğimize baktım. Bu yaklaşımda neleri ne kadar paylaşabildiğimizi irdelemeye çalıştım.

Yukarıdaki satırları, Çeşme’nin serinleyen havasında ve dalga seslerinin eşliğinde bu sabahki okuma seansımda yeni başladığım bir kitaptan (Carl Lyons: Birlikte Kazanalım; Carl’ın kendi şirketi ReCreate‘i kurmadan önce ICI da üst düzey görevlerde bulunup “etik müzakere teknikleri” konusunda yöneticileri eğittiğini ve ilk kitabı Skilful Living (Becerili Yaşam) kitabını 2004 de yayımladığını görüyorum. Belki eski ICI lı dostlarım Carl’ı tanıyordur.) aldım. Amacım “Yaşam Büfesinde Programlı Olmak” mesajımı diyalogun kalitesi ve müzakere becerilerinin gelişmişliğiyle “karşılıklı kazanma” durumuna getirebilmek. Beş ay önce Eğirdir’de bir toplantı yapmıştık. Elma bahçelerinde yılın sıkıntılı geçeceği işaretleri vardı. Budamalar zamanında yapılamamış ve ilk ilaçlama geç kalmıştı. Yıl yağışlıydı. Yeni bir ilacın tanıtımında ana mesajımız “programlı olan kazanacak” idi. Öyle de oldu. Dün yine Eğirdir’deydim. Bahçeleri gezdim. Elmacılarla sohbet ettim. Bayilere konuk oldum. Danışmanların görüşlerini aldım. Uyarıları inceledim. Son elli yılın en yağışlı ilkbaharında kimilerinin karaleke hastalığını kontrol edebilmek için yirmiyi aşkın ilaçlama yaptığını gördüm. Zorlukların orta yerinde mutlu olabilenlerle mutlandım. Böylesi bir yılda iyinin kendini kanıtlama şansını bulmasına tanık oldum. Sevindim. Anladım ki gerçekten de “programlı olan kazandı; kazanıyor; kazanacak”. Ne mutlu programlı olabilene.

Şimdi bir öz eleştiri yapmak istiyorum. Elmacılara programlı olmayı önerirken,

Kendimiz ne kadar programlı olabiliyoruz ?

Programlı olmaya ne kadar hazırız ?

Programlı olabilmek için yetkinliklerimiz ne düzeyde ? Ve asıl önemlisi

Programlı olmaya ne kadar istekliyiz ?

Tüm bu soruların yanıtlarını aramadan önce programlı olmanın, bağımlı olmak, hesap vermek değil, karşılıklı bağımlılığın gücüyle güçlenmek olduğunu kabul etmek gerek. Bu da karşılıklı kazanma için disiplinli olmaya niyet olarak hazır olabilmek demek. İşte tam bu noktada yine İlk Şövalye filmindeki büyük, yuvarlak taş masanın üzerinde yazılı olan mesajı bir kez daha yineleyeyim:

We serve each other, we become free / Birbirimize hizmet ederek özgür kalırız”

Demek ki programlı olarak birbirimize hizmet etmekte olduğumuzu görüp, göstermek ve hissettirmek gerek. Bunu bağımlı olarak değil karşılıklı bağımlılık içinde gücümüzü daha etkili kılarak yapacağız. Kolay mı ? Değil. Olanaksız mı ? Kesin değil. O halde…

İnsanlar sağı solu belli olmayan varlıklar olduğu için onların duygularını, ihtiyaçlarını ve sezgilerini bilebilmek gerek. Bunun için diyalogta ve hatta bir adım ötesi olan zorunlu ve yararlı müzakere (pazarlıklı çatışma yönetimi) beraberliklerinde pozisyonumuzdan sıyrılabilmeliyiz. Sizi anlıyor olmam sizinle aynı fikirde olmamı gerektirmez. Bu nedenle müzakere beraberliğimizi verimli ve hasarsız geçirmeliyiz. Bunun ilk adımı da önce kendinizi tanımanızdır. Bu nedenle ister koçluk yolculuğuna çıkarken, isterse liderlik becerilerimizi geliştirmeye çalışırken L(SOTO) olarak kavramsallaştırmaya çalıştığım ardışık dört aşamanın ilki “Lead Self/Kendine Liderlik” tir. Bu inançla pekçok yazımda “medicine cura te ipsum/doktor önce kendini iyileştir” Latin özdeyişine vurgu yapıyorum.

İşte bu yaklaşımla sözlerime “ileriye dönük olun ama önce bir geriye bakın” derken size İsmet Hocanın (Prof.Dr.İ.Barutçugil / ismet@barutcugil.net) bir sorusunu iletmek istiyorum:

Hiç otobiyografisinizi yazdınız mı ? Yayınlamak için değil, sadece kendi bilginiz için ?

Ben blogumun “hakkımda” bölümündeki özgeçmişimi kendim için hazırlamıştım. Standartlara pek uymadığını görürsünüz; ancak bana benim önem verdiklerimi anlatır ve her aşamasında SSTC i görüyorum; görürsünüz. Daldan dala atlarken bu yazımla vermek istedğim mesaj programlı olun ki; kısa dönemli hedeflerinizin yanısıra, uzun dönemli planlarınız da dengeli olarak yaşamınızda yerini alsın. Böylece;

  • Etkili haftalık programlarla şu anda yapmakta olduğunuzdan %10 daha fazlasını elde edebilirsiniz. Asıl önemlisi bu küçük programla sizi beklenmedik bir şekilde yakalayan o küçük krizlerin sinyallerini de zamanında görebilirsiniz. Unutmayın ki haftalık programlar vicdanın güdümündedir.
  • Bir aylık plan genellikle kazanımlarınızı %15 kadar artırabilir. Otuz gün ilerisine bakarak fırsatları daha iyi görebilirsiniz. SSTC nin ilk adımı olan “çağrınızı SMARTik kılma” gayretinizi etkinleştirebilirsiniz.
  • Altı aylık bir plan sizi dinamik bir yönetici yapar. Böylece önünüzdeki pekçok görevden hangisinin sizin uzun vadeli amaçlarınıza daha fazla hizmet edeceğini anlarsınız.
  • Bir, üç ve beş yıllık planlar ise kariyerinizin ve yaşamınızın kontrolunu elinize almanıza yardımcı olur.

Bugünlerde “YPE için GSB ile EHP / Yüksek Performanslı Ekipler için Güncellenmiş Satış Becerileri ile Etkili Haftalık Programlar” öğrenme yolculuklarımı hızlandıracağım.

Sizin öğrenme yolculuklarınızda da yolunuz hep aydınlık olsun.

Öykücü (mustafa@copcu.com)