Yaşam Büfesinde “Daralan Çember”

“…Güneşin etrafında dünyanın dönmesinden keyif alarak, rahibe kızlarıyla yaşayan Galileo, üzüm hırsızı tilkinin kurnazlığını düşünürken salonun ortasına sıçan köpeği görüp elindeki teleskopu bıraktı ve…”


Çeşme’nin Koronalı Günlerinde Dede Torun Sohbeti: Neden Galileo “Benim kızlarım rahibe” dedi.

Merhaba

Aradan on ay geçti. Şubat soğuklarında erken Çeşme’lendik. Mart korkularını Mayıs güzellikleri izledi. Yasaklar arttı. Özellikle yaşlıları koruma amaçlı kısıtlar eve hapsine dönüştü. Jandarma iki kere bizi deniz kenarından çevirdi. “Vur” denince öldüren işin esasından çok görüntüsüne bakan otorite asıl tehlikenin deniz kenarında olmadığını anlamadı. “Yasak hemşerim !” ağır bastı ve günün “Bekçi Mürteza“larına gün doğdu. Yine de Çeşme’de yaşama şansımız kısıtları bizim için minimize etti. Şükürler içinde C13 olmanın özlemlerini yaşadık. Bahçe kapımızdan ileri geçmedi elleri, kolları dolu gelen C13 ün “Y ve Z Kuşağı”. Sarılmayı, koklaşmayı, öpüşmeyi özledik. Özlemlerin ağırlığı kimi zaman sevgiyle beslenen sabırla belirgin bir mutsuzluğu yansıtmaktan geri durmadı. Yaz geldi. Havalar ısındı. Kumsal güzelleşti. Yasaklar kalktı. Beton bloklar nedeniyle çadırlar ve mangallar denizin dibine gelemedi. Bizimkilerin koruma önlemleri “Kemalpaşa Yaşamı”nı Çeşme’den üstün kıldı. Tuzları yağmur aldı gitti. Havuz yosunlandı; zeytinler yerlere döküldü ve Ümitgiller Çeşme’ye gelmedi. ABİDE‘mizin ilki olan “Aslıhan”ı korumak tüm keyiflerin önüne geçti. Sabırla emeğin ve bilginin korukları bugünlerde bir koldan Azerbaycan’dan, bir koldan da Kütahya odaklı Burdur çalışmalarından helvalanıp ağızların tadı arttı. Uzman danışmanlığın ve eylemli yol göstermenin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Bizim cephede ise diz protezi ve ardından stentli günler kimi ekstra önlemlerin önemini artırdı. Ada yürüyüşlerimiz azaldı. Daha dikkatli olmaya çalıştık. Düz yolda ya da denizin dalgasında düşmekten duyduğumuz korkularımızı önemsedik. Ve Çeşme’nin hâla baharı yansıtan güzelliklerinde Kasıma yaklaşırken kış hazırlıklarımızı tamamladık. Kalorifer için depomuz dolu; tüm kış yetecek şöminelik odunumuz sundurmanın altında; Mestin büyüme ve gelişme sürecindeki klimalar üç odamıza takıldı; jeneratörümüz tüm mahalleye yetecek kapasite ile kesintili günlere hazır ve her şeyin ötesinde sağlıklıyız; C13 olarak sağlıklıyız. Ne yazık ki tüm bu güzelliklerin yanında, yakınımızdaki “Çember Daralıyor”. İki gün önce Netgillerle NETsCOMAS Konuşma Halkası beraberliğim olacaktı. İptal ettik. Çünkü “Daralan Çember”in içine düşme olasılığının korkuları haklı olarak baskındı. Buna rağmen…

“EKÜmenlik Üçlüsü”ndeki “Big Brother” ın yükselen sesi yapılan hataları, yanlışları acı bir şekilde, filtresiz olarak masaya koyunca otorite masayı devirdi ve “Gel bakalım” dedi. İç ilişkilerinde kimler yanlışların bedelini nasıl ödedi, ödeyecek bilmiyorum ama “Uzman Danışman“ın “Eylemli Doçent” benzeri yüksek sesli yaklaşımları “Tabula Rasa”yı yaşattı. Dualarımız diyaframı sıkıştıran şişliğin kalbe zarar vermeden “Keyifli Yorgunluklar” ile yol, su, elektrik olarak geri dönmesi, kısaca “Smell Of Success (SOS)” ile Yaşam Büfesinde sırada ilerlemeyi sağlaması içindir. Öte yandan KSK’de aktif görev almanın bedeli yanında hafta sonunda özel uçakla Bilbao (İspanya) ya yapılacak sportif gezinin içine BC ve EC nin de girecek olması hem yeğenlere (ABİDE’nin iki erkeği) hem de idol gördükleri amcalarına keyif ve heyecan veriyor; bize de gurur. Daha ne ister insan. Tek sıkıntımız hızlarına yetişememek. Bereket Dede-Torun beraberliğine eğitim kadar keyif katmanın yollarını buluyoruz. Nasıl mı ?

Gerek MSMNun yan ürünü olarak ve gerekse bu olanakları taraftarı olduğu bir spor kulübü için kullanıyor olmanın yaşama aktarılması olarak ebeveynleri güz soğukları başlamadan yeni bir Göcek kaçamağına gidince Duru ile Çeşme’de mükemmel üç gün geçirdik. İlkinde online eğitim vardı ve Duru söylentilerin aksine ne saat 09.00 da derse başlarken, ne 7 saat aktif olarak dersi sürdürürken ve ne de saat 16.30 da İstiklal Marşı ile dersi o gün için sonlandırırken bir kez olsa oflayıp puflamadı. Hiç bir uyarıya gerek kalmadı. Derse zamanında girdi. Zamanında mola verdi. Zamanında bitirdi. Gece olunca babaanne Nezuş ile aynı yatağı paylaştı. Uykudan önce her zaman olduğu gibi iki masal için isteği vardı. İkisi de tilki ile ilgiliydi. Birinde ayı ile iş ortaklığı diğerinde ise bağın üzümleriyle mesaj aktarılıyordu. İkisi de Enstitü yıllarımda servis otobüsünün camına dayayarak elimdeki Erzurumlu Standart radyodan eve dönüş yolunda dinlediğim Bulgar Masalı idi. Bu masallardan önce eğitimin ev ödevi olan kitaptan Duru okuyor ben de araya girerek anlamayı etkinleştirmeye çalışıyordum. Kitabın adı: Galieo idi. Bu yaştaki çocuk için yazım dili biraz ağırdı. Çoklukla da “Geo ve Heliosantrizim” sözcüklerini anlamak ve hatta telaffuz etmek zordu. Laf aramızda “telaffuz” sözcüğünün öz Türkçe karşılığı yok mudur ? Duru ile gece ve gündüz bir başka özlenen güzellik olmuştu “Nezuş ve Musto Dede” için. Dijital ortamda yorulan gözleri Şok yolundaki sohbetle zenginleştirdik. İçine SSTC öğrenme yolculuklarının devamında “Peformance Appraisal” aşamasında “Sırada Kalma”yı ölçerken kullandığımız “Salona Sıçan Köpek” fıkrasını yerleştirdik. Böylece “Hata ile Ceza” ya da biraz daha ilerisinde “Suç ve Ceza” arasındaki “İlgi ve Denge” konusunu işledik. İşte tüm bunları yazıma eklediğim kolajda göreceksiniz. O kolajda asıl önemli olan…

Bahçenin henüz sararmamış çimlerine, mor çiçeklerin önüne küçük bir masa koyduk. Dantel örtümüzün üstünde küçük bir çiçek vazosu vardı. Benim vişne suyuma Duru sütle eşlik etti. Bana içeceğimi sordu ve verdiğim yanıta karşılık “Bana alkol gibi geldi” deyişi Duru’nun aklının ilk işaretiydi. Haklıydı. Vişne suyu içinde votka vardı. “Geo” ya giden yolda karşımıza çıkan “Ego” yu da ele aldık ve “Sen egoist misin ?” soruma “Hayır” dedikten sonra ikinci sorum olan “Paylaşır mısın ?” sözlerime tek sözcükle verdiği yanıtta Duru’nun aklının dışa vurumunu görmek olanaklı. O kareye dikkat edin ve şu net, kesin, yalın, vurgulu sözcüğü göreceksiniz: “Neyi ?” Bravo Duru’ya. Hemen “Evet” demedi. Öncelikle paylaşmaya konu olan şeyi bilmek istedi. İtiraf etmeliyim ki ben olsaydım hemen sazan gibi atlar ve “Evet” derdim.

Sözün özü; eğitim gözümüzün önünde. Online sistemde durumu uygun olan ebeveynler çocuklarıyla birlikte eğitimin içinde yer alırlarsa hiç bir zaman “Hadi oğlum, hadi kızım ders başlıyor” diye uyarmak gerekmeyeceği gibi öğrenilenler ekstralarıyla zihinlere yerleşecek ve kazanımlar artacaktır. Demem o ki; Dr.Maslow haklıdır ve sözlerine kulak vermek gerekir: Yaşamda her gün eğitim, herkes öğretmen ve her birimiz sürekli öğrenciyiz. Haydi ebeveynler biraz gayret; “Çember Daralıyor”

Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Öykücü