Yaşam Büfesinde “Açı”

“…Bize gerekli olan aşıdan önce “açı” dır demiş Soner bey bugün ki köşe yazısında. Nasıl bir açı ? Dar mı, geniş mi yoksa dik mi ? Açının çeşitleri karar vericinin niyet ve zihniyetini yansıtır mı ?…”

 

Sınırların ötesinde stratejik üçgenler değişir mi ? Kısa, Orta ve Uzun vadeli programlar stratejik ajandada çatışır mı ? Yere sağlam basmak için gerekli beş destek ile stratejik ajandada yer alan beş temel alan benzer mi ?

 

Merhaba

Dün Çeşme adeta yaz gibiydi. Ildırı’da Erol’un levreği bir başka lezzetliydi. Yanında radika salatası harikaydı. Bahçede yemek Hüseyin ve Cem’in olağan üstü yardımları sonrası daha bir fazla keyifliydi. Araya sıkıştırdığım zaman diliminde Seyir Tepelerine uzandım. Komşu Şükrü şikayet etse de hiçbir sorun yoktu. Havuzlar beklediğimden daha az kirliydi. Arka duvardan sızan su yoktu. Bahçeler ter temizdi. Bahçıvan Mehmet çalışıyordu. Çit bitkisi selvilerde şekil budaması yapıyordu. Starliçe çiçek açmıştı. İçim huzurla doldu. Eve döndüm. Bizi korkutan kapı sökme işi ustasının elinde yarım saatlik iş oldu. Ustalar sadece ustalıklarını göstermediler ayrıca içeriden dışarı, dışarıdan içeri eşyaları da taşıdılar. O kadar çok dua ettik ki “borcumuz ne kadar ?” diye sorduğumda “Paranın lafı mı olur ...” benzeri sözlerle para istemeye utandılar adeta. Daha sonra düşününce ve Nezuş’tan birkaç kez eleştiri alınca ben de daha sonra verdiğim parayı az buldum. Bir vesile bulup bunu telafi etmeliyim.

Bugün sabah kahvesine Kerem geldi. Çok memnun olduk. Ümit burada olduğunda gün aşırı kahveye gelirdi. İnşallah bugün yeni bir gurbetliğin arifesinde Azerilerle hayırlı bir beraberliğin ilk adımlarını atıyordur. Duamın kritik yeri olan “… istediklerimizden hak ettiğimiz ve bizler için hayırlı olacak olanları nasip eyle…” kısmını bir kez daha yinelemek istiyorum. Tam 11 yıl önceydi…

CINOS’taki 24 yıl sonrasında emekli olmuştum. Kavram uydurup “MAS” derken “Mustafa Artık Serbest” demek istemiştim. Ancak serbestliğim bir ay sürdü. Önce Mart 2009 da Polen’le Afyon’da modüler SSTC den temel mesajlarla tatile küçük bir öğrenme yolculuğu eklemiştim. Ardında ABG ile danışmanlık beraberliğim başladı. Bir yıl olarak öngörmeme rağmen 28 ay sürdü. Ne zaman bitti ? Temmuz 2011 de Güneydoğu Anadolu’da pamuk tarlasında kırmızı tulumla bir ağacın altına sığındığımda sıcaklık 47 derece idi. Kendime sordum: “Ne işim var burada ?” ve iki gün sonra İzmir’e döndüğümde ABG dan ayrıldım. Güzel başladı, güzel bitti. Aklımda kalan en önemli konu patronun “7,5 tonun duble satışına bir maaş ikramiye vericem” demesine rağmen “dublenin triplesine erişen satışta bile” vermemek için nasıl yan çizdiği oldu. İşte buna bakıp yazıma eklediğim kolajın sonuna doğru…

“…İnsanlar ve şirketler birbirlerine benzer. İnsanlar ve şirketlerin hemen hepsi ne yaptıklarını bilirler (7,5 tondan 15 tona çıkması istenen satış). İnsanların ve şirketlerin pek çoğu nasıl yaptıklarını bilirler (Özel pazarlama promosyonu ile dublenin triplesine açılan yol). İnsanların ve şirketlerin pek azı neden yaptıklarını bilirler (dublenin triplesine bile söz verdiği ikramiyeyi vermek istemeyen patron)...”

Bu nedenle gelecek yazımda “Sütçünün Tebeşiri” başlıklı bir yazı yazmak istiyorum.

Yazıma eklediğim kolajın iki ham maddesi var: Birincisi Çerçeve Çalışmaları (F2 Paris / Mayıs 2005) ında “Omurgalı Liderlik”modelinin alt yapısını ölçülebilir değerlerle oluştururken CINOS’un son evresindeki “Stratejik Ajanda”nın beş sütunudur. İkincisi ise 2018 yılında Bornova ZMAEnstitüsü’nde özel konuşmacı olarak yaptığım konuşmanın son kareleridir ve…

Sözün özü; size hiçbir dilek verilmemiştir ki gerçekleştirmek için gerekli olan güç de verilmemiş olsun. Haydi size kolay gelsin; yolunuz açık ve aydınlık olsun. Sağlık ve esenlik dileklerimle.

Öykücü