Yaşam Büfesinde “3DbyD”

“…Bir ışık var uzakta. Un var, şeker var, helvayı karacak usta lazım. Artık usta da var. Bunu düşünerek, hiç düşünmeden telefonu çeviriyorum. Alışık olmadığımız bir çalışma ortamında kendimi buluyorum. İşte güzelliklerle dolu bir Ağustos yaşıyorum. Ortalık toz duman. Teşkilat şaşkın. Rakip firmalar şaşkın. Kurtuluş savaşı ilan edilmişti sanki. Ordunun başında Ege Ordu Komutanı Copcu paşa ve bana göre generalliğe aday T…n Ö…k albay (by İU; 13.11.1995)…Tüm kalbimle ifade etmek istediğim şey şudur: Kaybolmuş olan çalışma şevki ve hırsımızı, şahsınızın Bölge Müdürü makamına gelişinizle tekrar kazandığımızı ifade etmek isterim. Sektörün bu şanssız dönemi elbirliği ile atlatacağına eminim (İU; 19.04.1994)… Efendim ayrıca tüm arkadaşlar adına bizi fırsatları kovalamaya iten, araştırıcı yapımızı öne çıkaran, bazı oluşumlarda katkımız olduğunu hissettiren sözleriniz için teşekkür ediyorum (OG; 19.04.1994)

3DbyD vs 3DbyM Başarı formülüm dün ve…Bugün “koca koca baylar ve bayanlar “hadi canım sen de !”  diye düşünüp kırk yıldır tek bir soru soramadılar g*t korkusundan

Merhaba

Benim 3D“, ” Senin 3D” ni döver. Senin “3D” yeni mi ? İlk “3D” kimden gelmişti ? Kırk sekiz yıl önce ilk “3DbyD” den geldi. O, resmen “D” idi ama biz ona “Baba” diyorduk. İşte tam burada 12 Eylül sonrası Ankara’daki bir resepsiyonda yaşanan gerçek bir olayın fıkralandırılmış şeklini anımsadım. Ki o günlerde ben tozlu köy yollarında kırmızı tulumla “Satış Destek” çalışmaları yapıyordum. Soluklanmak üzere Aydın-Koçarlı’nın bir köyünde akşam üzeri kahve sohbeti yaparken, davul zurnayla konvoy geçiyor ve bağırıyorlardı: “Kurtar bizi Baba !”. Baba bizi kurtarabildi mi ? Baba’nın Kızı bizi kurtarabildi mi ? Baba’nın yolundaki türev “İkinci D” 2001 yılında bizi kurtarabildi mi ? Bugün “3DbyD” ile ortaya konan “Önemli, Çok Önemli ve Daha Çok Önemli” konular bizi kurtarabilecek mi ?

Bu sorudan önce şu Ankara’daki resepsiyona biz göz atalım. “Birinci D” nin ortaya koyduğu “3DbyD” nin sonuçları da fiyasko olunca 12 Mart muhtırası işe yaramamış; çatışmaların manipule edilmiş yan ürünüyle 12 Eylül yaşanmıştı. Bir süre sonra rahmetli Özal’ın devri başlamıştı. İşte bu duyarlı dönemde Ankara’da yabancı misyon sahiplerinin de katıldığı bir resepsiyon verir rahmetli Özal. Resepsiyonda küçük bir grup sohbet etmektedir. Bir yabancı diplomatik konuk “Sizin iki politikacınız vardı; biri romantik diğeri klasik, ne oldu onlara ?“. Bu sorunun sahibi rahmetli Ecevit ve Demirel’in akıbetini merak etmektedir. Söze ünlü kadın gazeteci girer (adının Leyla U. olduğu söylense de doğruluğunu konfirme edemem) ve konuşmaya şöyle başlar: “Romantik olanının “Roman”ı gitti; “tik”i kaldı”. Bildiğiniz gibi rahmetli Ecevit’in tiki vardı. Yüzlerde hafif bir tebessüm oluşurken hanım gazeteci sözlerini sürdürür: “Klasik olana gelince; onun da “Klas” ı gitti…” derken gruba rahmetli Özal yaklaşmaktadır. Özal bu tür konuşmaları sevmemektedir. Hemen yanındaki hanım LU’ı uyarır. “Aman ha !” der. LU sözlerini şöyle bağlar: “Klasik olanın da “Klas”ı gitti; kalanına biz “Baba” diyoruz“. Bu nedenle sözcük olarak “Baba“nın genel ve özel çok değerli anlamı vardır. O gün “3DbyB” diyebilirdim “Baba“nın “B“sini kullanarak; ancak bugünün “3DbyD” ile tam uyumlu olsun diye rahmetlinin adını kullanıp “3DbyD” dedim. Şimdi hızlı çekimle bugüne dönelim ve TV dizisi olan “Bugünün Saraylısı” gibi düşünüp “3DbyD” ile devam edelim ve bakalım neler göreceğiz ?

Burası çok önemli” sözlerinin kırk defa söylendiği bir günün ardılı olarak bugün yazmaya başlıyorum. Belki “VIP” belki de “CIP” konumundaki “byD” nin sözlerini kimler, ne kadar ciddiye aldı bilmiyorum. Özdil bugün “Üçün Güzelliğini” anlatıyordu yazısında. Ben “Üçün Güzelliğini” 1997 yılının Temmuz ayında İzmir’de Merih hanımın çıkardığı bir öğrenme yolculuğunda öğrenmiştim. Belli ki “Güncel D” yeni öğrenmiş ve sunumuna “Ana Mesaj” yapmış. Acaba dinleyeciler, izleyeciler, koca koca baylar ve bayanlar, “Burası Önemli (BÖ)”, “Burası Çok Önemli (BÇÖ)” ve “Burası Daha Önemli (BDÖ)” arasındaki “Önem Farkını” anlayabildiler mi ? Bence “VIP” den çok “CIP (Önemli Ticari Kişi)” konumunda sunum yapan “3D” yaratıcısı “Bay D” aradaki fark anlaşılsın diye “VIP (Very Important Points / Çok Önemli Noktalar)” için “Kırmızı, Yeşil ve Mavi” renkleri yerinde kullandı mı ? Bu “VIP” lere bakınca koca koca adamlar acaba “Kendilerini sorguladılar mı ?”. Bu sorgulama sonucunda “Farkındalıklarını geliştirdiler mi ?“. Farkındalıkları gelişince “Kurtuluş” için seçeneklerin daha çok olduğunu görebildiler mi ? “BÇÖ” noktalarda gerçekten seçenekler daha çok muydu ? Gelişmiş farkındalıklarıyla daha çok seçenekten daha doğru olanını seçecekler mi; seçebilecekler mi; kendilerini bu seçimi yapmaya zorunlu hissediyorlar mı ? Daha fazla seçenekten daha doğru seçimle daha iyi sonuç alacaklarına inanıyorlar mı ? Acaba BÖ, BÇÖ, BDÖ noktalarını anımsayıp da ülkemizin kurtuluşu için Bay D tarafından çizilmiş “3D Çerçevesi”ne inançları gelişecek mi ? Kırk sekiz yıldan bu yana benim “3D”ci tanıdıklarım neler yaptı; ne işe yaradı ?

Birinci D” olarak “Baba”yı tanıdığımda 25 yaşındaydım. Son 24 aylık yedek subaylık (95nci dönem) görevimi tamamlamıştım. Fakülteyi birincilikle bitirdiğim için Tarım Bakanlığı istediğim yere tayinimi yapmıştı. Bornova ZMAEnstitüsünde asistan olarak göreve başlamıştım. Maaşım 35 asli karşılığı 525 TL idi. Henüz ufukta “3D” umudu yoktu. Denge yoktu. Ben 525TL maaş alırken aynı görevi yapan sevgili MÖ, “D Cetvelinden” 800TL maaş alıyordu. Bu kadar da değil. Disiplin de yoktu. Rahmetli ve torpilli CS, yevmiye kadrosuyla çalışıyor ve 1.600TL alıyordu. Hiç kimse “Üçüncü D” olan “Değişim” ile bu haksızlık ortadan kalksın istemiyordu. Bana asıl zor gelen neydi biliyor musunuz ? Erzurum’da yedek subay teğmen olarak terhis olmazdan önce 1.250 TL maaş alıyordum ve Bornova’ya gelince maaşım 525 TL na düşmüştü. İşte daha 1970 yılında “3D” yoktu. Denge yoktu; Disiplin yoktu ve Değişim yoktu. Neyse ki “Baba” bu durumu değiştirdi. “Babalığını” gösterdi ve benim ilk tanıdığım birinci “D” idi. Onun adı “Demirel“di. Rahmetli Demirel (Birinci D) “70 sente muhtacız” dedi ve ertesi gün %70 devaluasyon yaptı. Yandı gülüm keten helva. “Cep delik, cepken delik;… kevgir misin be mübarek” (https://www.youtube.com/watch?v=5qD_RtK_B80). Bereket Baba (Birinci D) 657 sayılı personel yasasını çıkardı da bu “Değişim ile Denge ve Disiplin” geldi. Demek ki “3DbyD” nin sahibi 1970 yılında rahmetli “Baba“ymış. Bugünün “D” si görüntü olarak “Baba” yı hiç andırmıyorsa da 48 yıl sonra ikinci defa “3DbyD” yaşamak nasipmiş. Yaşıyorsan bitmemiştir…Bugünün “D” si “İkinci D” mi ? Hayır; “Üçüncü D“. Peki “İkinci D” kim ola ?

İkinci D” 17 yıl önce ülkesel vaziyet kötüye gidince ABD’den ithal geldi. “Birinci D” olan “Baba” nın acı reçetesinin üzerinden 31 yıl geçmişti. Hayırlı bir rakam. Siz de “31” sayısının hayırlı olduğuna inananlardan mısınız ? Gerçi bu 31 yılın orta yerinde 1994 de “Baba’nın Türevi” ya da “Baba’nın Kızı” “Baba’yı aratmayacak” bir reçete yazdı. Basından biri o günler için “Kadının biri Türk halkına tecavüz etti” diye yazdı. İşte bu tecavüzün içinde hangi “D” nin sunduğu hangi “3D” vardı şimdi anımsamıyorum.  Geçen akşam sevgili Kâmuran bey “Düdük Dediğim Dedik” demiş profesör bacımız. Demek ki onun da “3D” si buymuş. Ancak bildiğim %400 faizli bono olduğu; Doların 8.000 TL dan 42.000 TL na zıplayıp, 38.000TL dan yoluna devam ettiği ve %40 beklenen enflasyonun da %89 gerçekleştiğidir. Tüm bu önlemlere rağmen 8 ay sonra erken seçime gidildi. Zor koşullar gelenin elinde patladı. Çok geçmeden ABD’den ithal “İkinci D” geldi. On yedi yıl önce neler oldu ?

Neler olmadı ki ? Finansal disiplin olmadığı için 22 banka battı. “İkinci D” nin yüzüne baktığınızda aşağıdaki “Dolara Endeksli Yüzü” görürsünüz. “3D” formülüyle ABD den gelen bay Derviş (byD), para babalarının dayattığı acı reçete ile bugünün “D” sine kapı açtı. Kimi bilinçsiz ya da aynı yolun yolcusu politikacılar da işi kolaylaştırdı; çabuklaştırdı ve… Bugün düştüğümüz çukurda debelendikçe batıyoruz. Ne zaman ki “Kurbağa Fredy Öyküsüne” inanıp da çaydan kekten vazgeçeceğiz, işte o zaman belki üzerimize gelen kamyonun altında ezilmekten kurtulacağız. Olasılık “sıfıra yakın”. İtirazlar var “Karartma enseyi bu kadar” diye. Gel de karartma. “Bak bakalım o zaman neşeli geçiyor mu zaman… Haykırsan dünyaya, anlamazlar derdini”. Çaresizlik nerede biliyor musunuz ? “Beter ol” da diyemiyorum ki…

Bugünden farkı var mı ? “3DbyD” 2001 yılında: “Dolar, Dolmaz, Durmaz” by Derviş

Bugünün saraylısı” dizisini anımsadım. Ve “…Ata efendi, karısı Üftade hanım, kızları Feride, damatları Atıf ve torun Çetin ile İstanbul’da kendi hallerinde yuvarlanıp giden bir aileyken…” diye başlayan dizinin bittiğini sanıyordum. Meğer dizi günlük yaşama aktarılıp her gün her kanaldan gözümüzün içine sokuluyormuş. Saat 19 olup da sadece “Fox”lasam da “Bugünün Saraylısından” kurtulmak mümkün değilmiş. “Üçüncü D” nin ortaya koyduğu” 3D” nin güzelliğine hayran kaldım: “Denge, Disiplin ve Değişim”. Daha ne ister insan ? Kimi dengeleyeceğiz ? Burası Önemli (BÖ): Dengesiz olanı. Dengesiz olan kim ? Bu da sorulur mu canım ! Neyi disipline edeceğiz ? “Burası Çok Önemli (BÇÖ): Dengesizi dengelerken disipline edeceğiz. Disipline olur mu ? Kimin gücü yeter ? Kimi değiştireceğiz ? ” Burası Daha Çok Önemli (BDÇÖ). Haydi kolay gelsin. Madem ki bu “3D” by “D” den geldi. Bu iş olacak demektir. Bu sefer umut var bence. Ha gayret. Ama benim “3D” onların “3D”sini döver. Ben çok önceden “Başarı Formülümü” yazarken şöyle demiştim: “Üç deyi iki pe ile çarpıp üstüne dört he eklersen, on ese ulaşırsın” ve formülümü de şöyle şekillendirmiştim: (3D x 2P)+4H=10S Önceki yazılarımda, eklediğim kolajda bir bölümü görüleceği gibi öğrenme yolculuklarımda defalarca dile getirdim. İşin sırrı öncelikle “3D” de. Keşke “Üçüncü 3D” nin BÖ, BÇÖ, BDÖ olarak ortaya koyduğu “3D” nin açılımı “Denge, Disiplin ve Değişim” yerine “3DbyM” olarak benim “D”lerim olsaydı. Çok daha iyi olurdu. Benim “D”lerim neler ?

3DbyM” nin “Birinci D” si “Determination” yani “Kararlılık“tır. Keşke kararlı olsalar. Keşke sözleri ile eylemleri aynı yönde olsa. Keşke ISO nun ana kuralı olan “Yapacağını yaz; yazdığını yap” yani “Walk As Talk (WAT)” olsalar. Bu nedenle insanın da TSE si olmalı. “3DbyM” nin “İkinci D” si: Discipline ki bu konuda hem fikiriz. Çok güzel. Yukarıdaki sorularımı tekrarlayayım: Neyi disipline edeceğiz ? Kimi disiplini edeceğiz ? Kolaysa yap. Sözün kime geçiyor ? “3DbyM” nin “Üçüncü D” si: “Dedication” yani “Adanmışlık”. Sevdiğim sözdür: “Kekeme değilseniz, söylemek kolay yapmak zordur“. Tasarruf için adanabilseler; uçak yerine bisiklete binebilseler; yerli muz yiyebilseler…Belki o zaman tekrar “Ekmek Karnesi” görecek durumu yaşarız korkusuna gelmeyiz. İşte burada da Sezen Aksu’yu anımsıyorum: “Nerde bende o yürek” diyordu. “Üçüncü D” nin yüreğinde de benzer sorgular var mıdır acep (https://www.youtube.com/watch?v=kR0EX8XK-8I).

“Geribildirim vermek ve almak (istemek)” yöneticinin görevidir (İU/1994)

Konu işte bu. Son 48 yıldan anılar bunlar. Peki yazımın girişindeki 1995 ve 1994 den İU ve OG imzalı sözlerin bu yazıda ne işi var ? Çok işi var ? Yirmi dört yıl önce “Birinci D” nin türevi “Baba’nın Kızı” başbakanken girdiğimiz çukur aynen bugünkü gibiydi. Debelendikçe batıyorduk. Üstelik özel sektörün acımasız koşullarında ayakta kalmak, hayatta kalmak için çırpınıyorduk. Üzerimize gelen kamyonun farkındaydık. Bir şeyler yapmalıydık. Bölgesel satışın sorumlusuydum. Dört satışçım vardı (BT, İU, İS ve OG). Üçü “Usta Push’çular“dı. Bayi rafına ilaçları yığmayı, iknayı çok iyi biliyorlardı. Sistem de buna göre kurgulanmıştı. Senede 3 kampanya yapıyorduk. Dansözlü bayi gecesi yapıyorduk. Bayi gecesinde kampanya yapıyorduk. Gecenin ilerleyen saatlerinde alkolün de etkisiyle kampanyada gaza gelen bayiler aldıkça alıyordu. Büyük bayilere Soçi yolları açılıyordu. Her ne kadar otorite “Biz p*zevenk miyiz ?” diye sex çerçeveli bu kampanya koşullarına dirense de ikinci ve üçüncü kampanyalar da Soçi’den sonra, Küba ya da Singapur turları da açılıyordu. Satış pek zor değildi. Önemli olan ilaçları raftan tarlaya aktarabilmekti. Bu da bizim işimizdi. İşte 1994 krizinde Doların 8.000 TL dan 38.000TL na yükselişi nedeniyle satan pişmandı; satmayan da… Fiyatlar uçtu. Çiftçi ilaç alıp kullanmadı; ya da en ucuzuyla idare etti. Ben “Seferberlik İlan” ettim. İşte satışçım İU bir yıl sonra 1994 e bakıp mavili sözlerini içeren bir mektup, bir rapor yazdı bana. Girişteki kırmızılı kısım ise 1994 yılında, krizin göbeğinde yaşarken çalışanın amirine verdiği yazılı geri bildirim idi. Bu nedenle hep diyorum ki “Geri bildirim vermek ve istemek, almak yöneticinin, lider yöneticinin görevidir“. Hele bir de böylesi güzel sözleri duyunca “Kim tutar sizi”. Orada sözü edilen Dr.TÖ daha sonra kariyer basamaklarını hızla tırmandı. Önemli kuruluşlarda genel müdür oldu ve hâla sektörde çalışmasını sürdürüyor. Belki de İU ile Dr.TÖ şimdi “AS Çatısı” altında beraberler. Yolları açık ve aydınlık olsun.

Kriz yılları farkındalığınızı geliştirir, öğretir; öğrenmeye zorlar ve ustalaştırır (IU/1994)

Bu yılları düşününce diyorum ki;

*Kriz yılları öğretir; öğrenmeye zorlar (Burası önemli)

*Kriz yılları bütünleştirir; sınırları kaldırır, siloları yıkar ve asıl önemlisi (Burası Çok Önemli)

*Kriz yılları ustalaştırır (Burası Daha Önemli). Peki neyin ustası ?

3DbyM” olan “Kararlılığın, Disiplinin ve Adanmışlığın Ustası”. Önemli olan niyet ve zihniyet. Daha önemli olan “Niyetin Safiyeti”. Haydi yolunuz açık ve aydınlık olsun “3D Yolcuları” (Burası Daha Daha Çok Önemli)”.

Öykücü