Yaşam Büfesinde “Görgülü Kuşlar”

“…Merhaba Dedeciğim,

Bugün senin bana hedeflerimi yazmam için verdiğin kağıda birşeyler yazarken aklıma bu yazıyı gelecekte okuyacağım geldi. Ben de dedim ki kendi kendime bu yazıyı sadece bir kağıtlığına değil de senin gibi bir bloga yazıp gelecekte kendime, kocama, çocuklarıma ve torunlarına gösterip okutmak geldi. Senin de bu konuda bana bir blog sayfası yapmak için yardım edeceğini düşünüp bu mesajı yazdım (07.09.2017 / 23.15)…”

Görgülü kuşlar 1 “Gördüğünü işler” > Dört yıl sonra İrem, Duru ile birlikte limonata nasıl yapılır ve nasıl satılır konusunu park arkadaşlarına uygulamalı olarak gösterdi (Ağustos, 2017)

Wooow ! Vay canına !

Merhaba

Bu mesajı düşündükçe bugün cuma namazında duaları karıştırdım; Tayyihat yerine Fatiha okudum. Bereket secdeleri şaşırmadım. Nezuş’a İrem’in yukarıdaki mesajını okudum. Okurken benim sesim tiredi, Nezuş’un gözleri doldu. Geleceğe olan umutlarımız zirve yaptı. Çok yakın bir zamanda ABİDE’ mizin erkeklerine ve hızla gelip herkesi zorlayan Duru’ya, bütünleştirici harç olarak beraberliklerin sürdürülmesini sağlayacak olan İrem’in bu içten sözlerine bayıldım. Tek harfine dokunmadım.  Cep telefonuma WhatsApp ile gruba değil de sadece bana gelen bu mesajı aynen buraya aktardım. Bu mesaj nasıl oluştu ? Nasıl bir öncülü vardı ? Hangi etkileşimle böylesi yazılı bir talebe dönüştü ?

İki gün önce, Çarşamba günü Çakmar üzerinden Aydın’dan dönüp de otuz yıl önceki anılarım depreşince çatıya çıkmıştım. Bundan önceki yazımda seçtiğim ajandamdan örneklerle anlattım. O yıllara ait notlarımı alıp bahçeye indim. Otuz bir yıl önce, 1986 yılı Eylül ayında İsviçre’ye giderken oğlum Kerem’e yazdığım mektuba dalmıştım. Kerem o zaman 5 yaşındaydı. Şimdi kızı Duru beş yaşında. Duru gerek C13 şemsiyesindeki sevgi bolluğu ile, gerek Copculaşırken Varolgillerden gelen genetik zenginlikle ve asıl önemlisi “Ablasının Kuzusu” olarak İrem’in öğretilerinde gerçekten tam bir felaket… Öyle ki elindeki makasla Nato’yu bile prenses yapabiliyor. Allah nazardan saklasın, ne sözlerine, ne görüşlerine ve ne de eylemlerine yetişmek öyle kolay değil. Neyse konum Duru değil; İrem.

Pazartesi günü sezonu kapatıp da KIDZ Dörtlüsü Çeşme’den İzmir’e dönerken Eylül güzelliğindeki son kahvaltıyı bizde birlikte yapmıştık. Kendisine bir bloknot ve kalemle birlikte babası Kerem’in 1993 yılında, İrem’le aynı yaştayken kendi kendine söz verdiği ve bu sözleri yazılı kılıp altına imzasını attığı mektubu İrem’e vermiştim birkaç gün önce. “Yazdın mı ?” diye sordum İrem’e; iyi bir takipçi olduğumu göstererek. İrem “Ben ne yazacağımı henüz netleştiremedim” dedi. Sonra bana dönüp “Ben de Barış gibi seneye Amerika’ya gideceğim” deyince; “Hah işte” dedim “Benim de senden beklentim sadece bu. Bu hedefi kendine yazılı olarak taahhüt etmelisin ve bunu gerçekleştirmek için gerekli adımları atmalısın. Amerika’ya gitmen için önce ne yapman gerek ?”. Yanıtı netti; beklentim olandı ve aynen şöyle dedi “İngilizcemi geliştirmeliyim“. Bu kısa anekdot bana TOMBUL ve SMART özellikli ardışık iki kavramı hatırlatıyor. Nedir bunlar ?

Otuzbir yıl önceki koşullarda, İsviçre’ye giderken hasta babam, çocuk Kerem ve delikanlı Ümit ile babama yardım ve derse yoğunlaşmış Eray’la, tüm yükü üstlenmiş olan Nezuş’a yazdığım mektubun Kerem’e ait olan paragrafı da aynen şöyle: “Sevgili Kerem, sen masum bir çocuk olmana karşın sorunlarımızın tepkilerine çoğu kez hedef oldun. Kızgınlıklarımda haksızlık ettiğimi biliyorum. Ortamdaki hırçınlıkların izleri sana da yansıyor kuşkusuz. Ev, okul, sokak, oyun ilişkilerinde dilerim annen, abilerin gönlünce yardımcı olurlar, gözlerinden öperim.”. O yaşlarda ve ilkokula başlama arefesinde Kerem’den bugünlere uzanan birkaç küçük yaşanmışlık vardır. Örneğin;

* “Çocuk olmak ne güzel (MC)” sözlerime ani tepkisi “Nesi güzel. Her önüne gelen vuruyor (KC)”;

* “Müjde bana Anatomi Atlası lazım değilmiş (İlkokulun ilk gününden eve dönen KC nun sevinci)”,

* “Servis ücreti çokmuş. Servisle okula gitmekte ısrar ediyorsan ben sana harçlık vermeyeyim, servisle göndereyim (MC)” ve KC den yanıt “Ben yürüyerek giderim” gibi. Gelelim İrem’e.

Çarşamba günü Kuşadası anılı (Mükemmel balıkçı Murat Kaptan ve Erol’un üçlü balık ziyafetinde) gezinin dönüşünde İrem’e bir mesaj göndermiştim; konunun takipçisi olmak, olduğumu hissettirmek ve beklentiyi sıcak tutmak için. Cep telefonumundaki mesajımı aynen aktarıyorum:

Merhaba İrem, bir de yazılı isteyeyim dedim. Lütfen en yakın zamanda 2018 hedeflerin, amaçların ve beklentilerin için sadece kendine söz verecek şekilde yazmanı bekliyorum. Gerek bir yıl sonraki gelişmeler ve gerekse on yıl sonra ulaştığın yerler bu söz verişin ardılları olarak bakalım neler gösterecek. Bu arada dün Duru’ya ayakkabı alışın da ayrı bir güzellik. Kutlarım. Sürpriz mi ? Hayır. Bu hafta bloğumda bir yazı yazıp ekine de 2012 den kimi kareler koyacağım. Bu karelerde sen 6 yaşındasın ve Duru sadece 3 aylık. Öylesine anlamlı ki; ilk sesler, ilk öğrenme yolculuğu ve “ablasının kuzusu” beraberliği müthiş. Geleceğe olan umutlarımı arttırıyorsun.Öpüyorum ve yazını bekliyorum MC/10.50″ ve o günün gecesi 23.15 de İrem bana aşağıdaki mesajı göndermiş. Binlerce şükür. Daha ne ister insan !

“…Merhaba Dedeciğim, Bugün senin bana hedeflerimi yazmam için verdiğin kağıda birşeyler yazarken aklıma bu yazıyı gelecekte okuyacağım geldi. Ben de dedim ki kendi kendime bu yazıyı sadece bir kağıtlığına değil de senin gibi bir bloga yazıp gelecekte kendime, kocama, çocuklarıma ve torunlarına gösterip okutmak geldi.Senin de bu konuda bana bir blog sayfası yapmak için yardım edeceğini düşünüp bu mesajı yazdım (07.09.2017 / 23.15)…”

Onbir yaşındaki bir çocuğun Copcu ve Varol kanlarını Kerem ve Zeynep’ten alarak C13 içindeki sevgi yumağında geleceğe bakışındaki güzelliğe ve temel değerlere (aile olmak) verdiği öneme ve ciddiyete bir bakar mısınız ? Ne demiş “….gelecekte kendime, kocama, çocuklarıma ve torunlarına (torunlarıma yazmak istemiş olmalı) gösterip okutmak…” Wooow ! Her biri birer anahtar sözcük.

Demek ki mesajım yerine ulaşmış; demek ki kendime kendimi anlatmak, içimi dökmek ve dertleşmek amaçlı blog yazılarım beklentim ötesinde bir ek fayda yaratmış. İşte bunun adı olsa gerek “spill over effect” ki TNR “Süt taşar etrafına bulaşır” olarak açıklamıştı bu deyimi.

Kerem yardımcı olursa, Burak bu yardımı hızlandırırsa pek yakında “Yaşam Büfesi” benzeri bir yapıda ve adını “Görgülü Kuşlar” koyarak; ilk yazısının “Görgülü Kuşlar, Gördüğünü İşler” başlığında olmasını isteyerek; İrem’in görüşlerini paylaştığı yeni bir platformda buluşmak üzere aydınlık yollardaki öğrenmelerinizin keyifli olmasını diliyorum. Bu beklentime hazırlık olsun için arşivimden 2013 yılına ait İrem’in bir öğrenme yolculuğu kaydından kısa bir montaj film ekledim yazıma. Benzer nice güzelliklerle yaşam büfesi önündeki kuyrukta ve yaşam gölünde atılan kulaçlarda keyifli ve doyumlu günler, anlar diliyorum.

Öykücü