Yaşam Büfesinde “Devenin Burnu”

“…Bir zamanlar dükkanında bir usta çalışıyormuş / Eli ağır işliyor, / Aklından ne düşünceler geçiyormuş / Bu sırada, açık pencereden o da ne ! / Kafasını sokmasın mı koca bir deve. / Süklüm, püklüm seslenmiş, / “Burnum buz gibi dondu da, / İzin ver biraz ısıtayım şuracıkta” /…”

PLN D&D Yolculuğunda “Farkındalık ve Piyon”

Merhaba

Bu sabah yürüyüşe çıkarken Ümit’den mesaj geldi cebime. Bostanlı sahilindeki yürüyüşte buluştuk. Hava günlük güneşlikti; ancak biraz ayaz vardı. Birazcık da hata bende, yelek giymemiş ve sadece ince bir eşıftmanla yola çıkmıştım. Üşüdüğümü hissettim. Eve döndük. Ümit’le kahvaltı ettik. Dün de Çeşme-Ildırı’da güzel bir öğle yemeğinde birlikteydik. Yemekte çektiğim bir kare fotoğrafı “C13XYZĞ Whatsapp Grubumuz” dışında facebook’ta paylaştığımda dostların seslerini sözcüklerde duydum ve çok mutlu oldum. Laf aramızda bu grubu isimlendirirken “Toplam 13 Copcu olduğumuzu ve X,Y ve Z olmak üzere üç nesilde buluştuğumuzu” anlatmak isitemiştim ki torunum Barış (16) “Z Grubumuzu” tarışmaya açtı. Farklı iki görüş de (sanırım) kısmen kabul gördü kü Barış grubun sonuna bir de “belirsizlik” anlamına gelsin için “Ğ” ekleyiverdi. Bu arada grubumuzun iç iletişiminde iki gün önce “Kitap, Hırsız ve Balık Üçlüsü” ile içiçe giren diyaloglarla sıcak mesajları paylaşma şansı kendiliğinden gelişiverdi. Bu sosyal medya etkileşimini ben de çok sevdim. Ara sıra frenlemek ve konuyu değiştirmek gerekiyorsa da (aksi halde “deepdiving” in bazen sınırları zorladığını hissediyorum) İrem dahil “Z Kuşağımızın” da görüş iletmesi ve Barış’ın zaman zaman öne çıkması geleceğe olan umutlarımı daha bir fazla artırıyor; “Devenin Burnu”ndan sonrasında yer daralsa da ülkemde… Bu diyalogları bir word dökümanında derlemek istiyorum. Eskiden mektuplarımı saklardım; bu kez de mesajları kalıcı kılıp zamanın akışında (farklı mekan ve ortamda) düşünceye konu olmasını diliyorum. “Kitap, Hırsız ve Balık” ne ola ki ?

Her ay kendime en az bir kitap satın alıyorum. Kasım ayı başında aldığım kitap Doç.Dr.Uğur Batı‘nın “Kendine İyi Bak” kitabıydı. Kitaptaki şu kısa öykü yanında “Yaşarken yaşayın ! İnsan yaşamını tamamlayıp öldüğü zaman, ölüm taşıdığı dehşeti yitirir. İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asla doğru zamanda ölmez” sözlerini düşünür oldum şükür ve şükranlarımla. Öyküye gelince…

Büyücünün biri bir fareye acır ve onu kediye dönüştürür. Fare kedi olmaktan mutlu olacağı yerde köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez de onu kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeya imkanı yok. Onu eski haline dönüştürüp der ki “Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sen de sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem”…”

“Cesaret ve Dönüşüm” sözcükleri buluşunca öncelikle hep Kral Arthur’un duası aklıma düşer. Bu kez de öyle oldu ve Kasım ayı sonlarında PLN’in yıllık toplantısına katılmam kesinlik kazanınca bu defa Kasım ayının ikinci kitabını aldım İskele’nin karşısındaki İş Bankası Yayınları satan yerden. Oraya mutlaka gidin ve hayatımda gördüğüm en güler yüzlü, en kibar kişi olan görevliyle tanışın. Herkes keşke öyle bir satıcı olsa. Hiçbir şey ilgimi çekmese sadece onun yüzünü görmek ve ağzından çıkacak birkaç sözcüğü duymanın tadına varmak bile yetiyor bana günüme renk katabilmek için. Kasım ayı sonlarına doğu Tim Hindle‘ın “Yönetimde Çığır Açan Fikirler ve Gurular” isimli derleme kitabı azıcık okudum ve hemen satın aldım (https://www.iskultur.com.tr/yazarlar/tim-hindle). Ve Aralık ayı geldi. Hangi kitabı alsam ki ?

Diye düşünürken D&R da bir seri dikkatimi çekti. İçlerinden “Felsefe” ile ilgili olanı elime alıp taradım, okudum ve çok sevdim. Hemen alıp eve geldim ve C13XYZĞ Grubumuza bir mesaj yazdım:

(Kitabın görseliyle birlikte)

MC (05.12.2016/20.09)>: “Merhaba, heray kendime en az bir kitap alıyorum. Bu kitap Kasım ayı sonlarına doğru aldığım ayın ikinci kitabı ve seçimimde PLN-Antalya beraberliği etkiliydi. Biraz sonra Aralık ayı için aldığım kitabın fotoğrafını göndereceğim ve … İyi akşamlar “ ve ardından ikinci mesajım>

Bugün D&R a uğradım ve bu kitabı aldım (50 Felsefe Fikri). Çok beğendim. Hem okuması kolay ve keyifli hem de mesajları (öğretileri) çok güzel. Üç tane daha alıp sizlere hediye etmek istiyorum. Kabul eder misiniz ? Selamlar (20.13)

ÜC > (20.16) “Ben isterim. Diğerleri istemezse diğer ikiyi de isterim. Birilerine hediye ederim“.

EC (20.17) > “Ben de isterim babacığım“.

MC (23.26) “Hayret bişe ! Keremgillerden (hatta İrem’den bile) ses çıkmadı. Nol’duki acep ? İyi geceler” (uykuya gitmeden son bir şans daha denemek)

KC (06.12.2016/10.12)> “Ben erken yattım dün akşam görmedim mesajları babacım. Benim kitap okuma alışkanlığım pek yok o nedenle ben istemiyorum. Teşekkürler”.

EC (10.37) > “Adam dürüst”.

ZC (10.40) > “Herşey yolunda, akşam ailecek fazlasıyla erkenciydik” (önceki mesajlara yanıt)

ÖZ (11.55) > “Dürüst olmak herşeyi halleder mi ?

MC (12.12) > “Bu konuda ve bu düzeyde “dürüst olmak” şu işe yarar: Ben yine 3 kitap alırım ve biliyorum ki başta Kerem olmak üzere pek çoğumuz tuvalette kitap (ya da gazete) okuduğumuz için Kerem’e üçüncü kitabı veririm.Buradaki dürüstlük bana ısrarcı olma ve okuma konusunda bir biçimde ısrarcı olma şansı (dürtüsü) verir. Önemli olan öncelikle mesaja yanıt vermektir. Hepinize teşekkürlerimle öpüyorum“.

KC(12.20) > “Teşekkürler, kitabı bekliyor olacağım. Sevgiler“.

MC(12.23) > “Teşekkürler. Ne anladık ? Hiçbir zaman “no way out” a kapılmayacaksın. Tıpkı “Martı”da dediği gibi: Yaşıyorsan bitmemiştir. Öpüyorum“.

ÜC (122.5) > “Hadi bakalım hayırlı olsun. Son bir gayretle kitap da dağıtılmış oldu, Üç kitap da. Bu bir pazarlama becerisi. Talep yaratmış oldunuz”.

ÖC (12.53) > “Etkileyebileceğimiz gruplar önünde dürüstlüklerimizin de belli sınırları olmalı diye düşünüyorum. Kitabın bu grupta bile pazarlayarak satılması düşündürücü“.

ÜC (13.37) > “Herşeyin bir sınırı olmalı bence” ve

Hemen D&R a gittim. Üç kitap daha alıp geldim. Masama koyup dört aynı kitabı aynı kare fotoğrafta görselleştirip yine C13XYZĞ Grubumuza gönderip altına şu mesajı yazdım:

MC (13.41) > “Kitaplar hazır. Ümit’e kafeteryada buluşursam biraz sonra; İrem’le akşam üzeri Bilge Danışmanlık’a giderken Kerem için vereceğim. Eğer Eray da bir akşam (veya üzeri ) eve dönerken bize uğrayabilirse  Red’ten kalan iki kadehi paylaşırken vermek sanırım uygun olacaktır. Öpüyorum“.

İC (13.42) > “Biz gezideyiz” (Öğreniyorum ki Pasaport-Pier’e gitmişler bir resim sergisini/galerisini ziyaret için sınıfca ders saatinde).

BC(13.42) > “Kitapların içeriği nedir ?”

ÜC (14.44)> “Aşk, kin ve nefret” (Hevesli çocukla dalga geçiyorsa da ÜC içindeki çocukla ve “big brother” olmanın etkisiyle bunu herkese, her zaman ve her konuda yapıyor)

BC (14.44)> “Yani başlıktaki gibi 50 farklı felsefi fikri mi açıklıyor yoksa daha bütünsel bir kompozisyonu var mı ?” (Helal olsun. Diyalogun en can alıcı yeri burası. Hem ignore ediyor hem de derine dalıyor. Üstelik SSTC deki “Müşteri Responslarının Ele Alınmasında” esas olan soru sorma becerisiyle).

ÜC (14.45)> “50 ayrı insanın aşkı ve Tanrı’yı bulma çabası” (Aslında yalan da değil).

MC (14.46) > “İşte bu kadar ! Bu bana yeter. Teşekkürler Barış. Ben de biraz önce babana “Barış’ın seveceği bölümler var (berber paradoksu gibi) o da sever” diyordum ki senin mesajın geldi. Önce bir tara ve dikkatini çekenler üzerinde görüşelim. Selamlar“.

BC (14.48)> “Tamamdır. Teşekkürler“. Biraz da Eren (16)’den katkı bekliyorum (nedense çevrimiçinde değil).

ÜC (14.48) > “Rica ederim. Her zaman beklerim…”Yine uyur kalırsın diye seni eve sokmuyorlar herhalde…”. Bu son yazdığım PC nın bana mesajıdır ey dostlar. Görün bakın” (Kafeteryada buluşmamızdan yaratılan espri ile diyalogun seyrini değiştirerek finali uzatmak istiyor).

ve bu araya ÜN İkilisinin çarşı alışverişi sözleri giriyor ki o da ayrı bir yazı konusu olur. Bu arada Çeşme’den Apo’dan bir mesaj gelir ve Çeşme’deki eve (ÜK iki eve) hırsız girmiş olabileceği endişesi diyalogun yönünü değiştirir. Bunun detaylarını ve devamında Ildırı’yı da C13 XYZĞ Grubumuzun özgün, özellikli, içten, açık ve keyif veren yazışmalarını yansıtan bir başka yazıma konu yaparım. Buradan çıkacak temel mesaj ne olabilir ?

İlk emir “oku” olduğuna göre; patronun (otoritenin) sunumunda son slayt “okuyun” olduğuna göre mutlaka yanında motive edecek yardımlar verilmeli ki uyarı ya da yönlendirme “gönüllü (mutual)” eyleme dönüşsün. Bu düşünceyle bir başka hedefe de aynı kitabın dörtlü görselini gönderdiğimde “ben de benzerini yapayım” geribildirimini alınca mutlu oldum.

Öğrenmek bir ihtiyaçtır. Açık ve aydınlık yollarda öğrenmelerinizle ustalık yolculuklarınızı her zaman keyifli kılsın. Kalın sağlıcakla.

Öykücü

NOT: Yazımın girişindeki anlatı, söz konusu son kitaptan alıntı bir Arap Şiirinden ilk kesittir ki ülkemin perişan (!) halinin oluşumunda başlangıçtaki tepkisizliklerin sonucunun nereye kadar uzandığını simgelemesi açısından benim için anlamlıdır. Meraklısı kitabı alır okur.