Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “Seçenek Öldürmek

YaÅŸam Büfesinde “Seçenek Öldürmek

“…Bir gün yeni bir not bulunduktan sonra Eric’i yanıma çağırdım. Onu kucağıma oturtup sıkıca tuttum. BaÅŸta hafifçe çırpındı. Onu daha da sıkı tutup kulağına onun ne kadar uslu bir çocuk olduÄŸunu, bu davranışından dolayı bir problemi olduÄŸunu düşündüğümü fısıldadım. “Bana ne olduÄŸunu söylemek ister misin ?” dedim. Kucağımdaki çırpınışı giderek artı ve neredeyse boÄŸuÅŸmaya dönüştü. Eric’i siniri geçinceye kadar sıkıca tutmaya karar verdim. Onu sıkıca ama nazikçe tutmayı sürdürdüm. Birkaç dakika sonra çırpınmayı bıraktı ve sevgiye aç bir köpek yavrusu gibi hıçkırarak kollarıma sokuldu. Problemin ne olduÄŸunu söylemedi; fakat notları yazdığını itiraf etti. Ertesi gün üzerinde küçük bir açıklık olan bir kutu getirdim. Ona, bu kutunun “Eric’in Kötü Sözler Kutusu” olduÄŸunu söyledim. Bu kutuya atmak ÅŸartıyla istediÄŸi kadar kötü söz yazabilecekti. Sınfıta baÅŸka kimse bu kutuya bir ÅŸey atamayacaktı. Yazdığı tüm kötü sözleri buraya attığı sürece kutu yalnızca ona aitti. EÄŸer bu kuralı çiÄŸneyip bir baÅŸkasına not verdiÄŸini görürsem bu kutuya hemen el koyacaktım. Eric her gün kızgınlık dolu mesajlar ve korkunç kelimelerle kutuyu doldurdu. Eric’in kötü sözler kutusuna baÅŸladıktan iki hafta sonra Eric yanıma gelip kucağıma oturmak istedi. Kucağımdayken, sınıfta onun yapabileceÄŸi bir iÅŸ olup olmadığını sordu. Ona görev listesinde olmayan birkaç iÅŸ verdim ve bunları her gün yapmasını istedim. Tamamladığı her iÅŸten sonra onu övdüm. Ona yaptığı ÅŸeyin ne kadar önemli olduÄŸunu ve bana çok yardımcı olduÄŸunu söyledim. Bundan kısa bir süre sonra kutudaki sözler azalmaya baÅŸladı. YavaÅŸ yavaÅŸ azalan notlar sonunda tamamen yok oldu. Eric’in ailevi sorunları çözüldü mü bilmiyorum. Fakat biliyorum ki Eric’in içsel çırpınışlarına kulak vererek, ona başıboÅŸ duygularını ifade edebilmesi için bir fırsat vererek ve doÄŸru yaptığı ÅŸeyler için onu överek, ona huzur bulduÄŸu bir sınıf ortamı saÄŸlayabilmiÅŸtim. Onun için sınıf kızgın olmasını gerektirmeyen sevgi dolu bir yerdi artık…”

2004 Mısır (BEE / Tutku); 2005 Rio (Inovasyon / Öykü); 2006 Prag (Kaizen / IZF) ve 2008 St.Petersburg (Pruva neta)

Merhaba

Birkaç gündür kapanan hava dün gece yaÄŸmura döndü ve biraz olsun havanın (eskilerin deyimiyle) “uhuneti” gitti. Bu “uhunet” sözcüğü daha çok oluÅŸan bir iltihabın zonklamasını anımsatır bana. Åžimdi de bu anlam geçiÅŸi Bodrum’da yaptığım bir eÄŸitim toplantısının ana teması olarak seçtiÄŸim “enflamasyon” sözcüğünün çevresinde türettiklerime götürdü anılarımdaki yolculukta. CINOS’un üçüncü evresinde genç otoritenin mükemmel iliÅŸki yönetimi becerilerini sergilediÄŸi “tripod management” kavramı ile “S-ilaç+S-tohum-B-ilaç” üçlüsünde geliÅŸtirdiÄŸi fırsatın içinde yer almıştım. AyçiçeÄŸinin Ä°ngilizcesi olan “Sunflower“dan yola çıkıp “Üç Bacak Yönetimi Projesi”ne bir isim uydurmuÅŸtum: SynFlower. Trakya odaklı çalışmalara genç oyuncular katılmıştı. Hepsini kırmızı tulumlu yapmıştım. Hepsini SSTC Öğrenme YolculuÄŸuna çıkarmıştım. YaÅŸam Büfesinde “Sıraya Girme” adına SSTC ile hepsine ortak ÅŸans vermiÅŸtim. Dr.Kirkpatrick’in uyarısına kulak vererek dört aya yakın bekledikten sonra “Sırada Kalma Heves”lerini (EDA3) görebilmek için soÄŸuk bir kış günü Bodrum’da toplanmıştık. “Pazarlamadan Esintiler” baÅŸlığı altında Prof.Dr.Ä°.Kaya’dan da örnekler alıp bir haftalık “Ä°zleme Çalıştayı”nda “Spill-over Effect” yaratabilmek için de SynFlower çalışmalarını ÅŸekillendirme çerçevesine önem vermiÅŸtik. O zamanlar henüz S-Tohum’un ülke müdürü olan Bay Tilki emekli olmamıştı; toplantımıza kısa süreliÄŸine de olsa katılıp bizi onurlandırmıştı. Toplantı süresince yakın ilgisini sürdüren Bay Åžay ise kısa bir süre sonra ülke müdürü olacaktı. Onunla verimli beraberliklerimiz oldu; özellikle de F2 Çalışmalarını ÇeÅŸme, Bolu, Çorlu, Ä°zmir ve yine ÇeÅŸme olmak üzere yinelediÄŸimiz çoklu yolculuklardaki deÄŸiÅŸken iÅŸbölümümüzle. Ondan çok ÅŸey öğrendim. Özellikle de son ÇeÅŸme toplantısının finalindeki konuÅŸma halkasında Dr.Çetin’in eleÅŸtirel sözlerine verdiÄŸi esprili yanıt hâla kulaklarımda çınlamaktadır. Bu kadar profesyonel bir yaklaşım olabilirdi. Bir de CCL in bir kitapçığından derlediÄŸi “Geribildirim Nasıl Verilmeli” sunum dosyasıdır ki arÅŸivimin en deÄŸerli yerinde korumaya çalışırım. Nereden nereye geldi yazım; neden böyle oldu ?

Amacım bunları yazmak deÄŸildi. Amacım “seçenek öldürmek” baÅŸlığını atarken son zamanlarda aldığım(ız) kararlardaki piÅŸmanlıklarımı kapalı anlatımlarla dillendirmekti. Sabah ada yürüyüşüne biraz geç çıktık. Çünkü bir yanda oruç ve bölük pörçük uykularla yorgun düşen NezuÅŸ’a uyum saÄŸlamak bir yandan da dün gecenin yaÄŸmurundan sonra basacağımız toprağın biraz dha kurumuÅŸ olmasını beklemek. Yürüyüş sırasında rüzgar ÅŸiddetlendi. Arkamdaki tepedeki altı kanat, solumdaki tepedeki onlarca kanat, ileride ÇeÅŸme sırtlarındaki onlarca kanat ve yolun yarısında Bay Renato’nun önerdiÄŸi “nefes talimi (1/2/4)” yapmak için taşın üstünde mola verirken gözümün önündeki Karaburun dağında ufka mürtesimi (izdüşümü) düşmüş olan yüzlerce kanat sanki yüreÄŸimi buruyordu her dönüşünde. Biz de üretiyoruz ve sisteme veriyoruz; ne yazık ki bürokratik engelleri aÅŸamadığımız için “Yunt YokuÅŸu” çıkışında ürettiÄŸimizin karşılığını hâla alamıyoruz. Yerli Eric’in adamı olsaydık çoktan alırdık. BaÄŸlı olduÄŸumuz yerel otorite yerli Eric’in yandaşı olsaydı elimizden tutardı. Ä°kisi de yok ve birtaraf olamayancı bertaraf oluyoruz. Bu da beni “Cango’nun Tasması” kadar mutsuz etmeye çalışıyorken her seferinde “Bu iÅŸte de bir hayır vardır” tesellisi ile normale dönmeye çalışıyorum. Bir de buna “Kokreçci Kaktüs” ekleniyor zaman zaman ki iÅŸte oz zaman deÄŸmeyin artık keyfimin kaçısındaki karanlık sessizliÄŸime…Bunların hepsi birer “seçenek öldürme” becerisinden yoksunluÄŸun yansıması olsa gerek. Önce “Kokreçci Kaktüs” den (sadece bir yüzünden) söz edeyim mi ?

Ä°ki hafta sonu ÇeÅŸme’deki yalnızlığımızın sessizliÄŸi KIDZ Dörtlüsü ile yok oluyor ve biz de çok mutlu oluyoruz. Sunumları süslemek için ünlü kurufasulyemiz, özel iftarlık kıymalı yumurtamız, mantımız, çığırtmamız ve kulak çorbamızla tüm öğleden sonra mutfakta ikimiz uÄŸraşıyor olsak da bu bize acayip keyif veriyor. Çok şükür ÅŸimdilik yapabilecek güce ve inanca sahibiz. Ä°ÅŸte tam bu noktada yetmiÅŸli yıllarda on yıl birlikte yaÅŸadıktan sonra ebeveynlerimizle ayrı evlerde yaÅŸamaya baÅŸladığımızda oluÅŸan her pazar akÅŸam yemeÄŸi töreninden söz etmek istiyorum. Evlerimiz arasında beÅŸyüz metre var, yok. Her pazar akÅŸamı babam bizi kendi evinde yemeÄŸe çağırıyor. NezuÅŸ gitmekten memnun; ben pek fazla deÄŸilim. Bana zor geliyor. Yine de gönüllü mecburiyetle gidiyorum. Yolumuzun yarısında kasabın önünde bir kokeriççi var. “Paranla bok ye” bağırıyor (Kaktüsle iliÅŸkisi bu noktada ve baÅŸka bir açıklama yapmayacağım). Her seferinde çocuklar (Ãœmit ve Eray; 10-13 yaÅŸlar) kokoreç istiyorlar. Almasak “erkek çocuk bir yanı ÅŸiÅŸer” diye korkuyoruz. Alıyoruz. Bu sefer de babamlarda yemek yemiyorlar. Babam kızıyor. Ben zaten gitmekten dolayı mutsuzum. Annem ortamı yumuÅŸatmaya çalışıyor. Bir karmaÅŸa ki hemen her seferinde bunu yaşıyoruz ve yine yapıyoruz. Ä°ÅŸte “seçenek öldürmek” bu demek ki daha açıkcası “decide/karar vermek” demek.

Öyle anlar yaşıyoruz ki bir yanda bu kez ben bar bar bağırıyorum “On eylül abicim”…Yıl geçiyor; sonuç deÄŸiÅŸmiyor. Acaba Yunt YokuÅŸu için seçenek öldürürken hata mı yaptık ? Hibenin başımıza açtığı bir derde kendi kararımızla mı girdik ? Tıpkı Kokoreçcinin promosyonundaki gibi. Yoksa Yunt YokuÅŸu için Ber-Ank hattındaki gayretlerin sonlarında doÄŸru mu son bir adım atmadığımız için böyle oldu ? Bilmiyorum. Sadece yaptıklarımızın sonuçlarını görebiliyorum; yapmadıklarımızın deÄŸil. “Cango’nun Tasması” da canımı sıkıyor. Her sabah Cango da bizim yürüyüş arkadaşımız. Fırat’ın kurttan bozma ev köpeÄŸi bir keresinde Cango’yu boÄŸazından ısırınca Kerem saÄŸ olsun ona metal bir tasma aldı. Cango da tasmayı sevdi. Geçen hafta yürüyüşün yarısında Cango da bizimle beraber sabah jimnastiÄŸi yaparken tasmasını düşürdü. Aldım ve tekrar taktım. Halbuki takarken tekrar düşeceÄŸini düşünmem gerekirdi. Düşünmedim. Hata ettim. Düşmüş. Åžimdi artık tasmasız ve her sabah ona bakınca kendimi suçluyorum. Bana uyarılı bir mesaj gelmiÅŸti. Ben mesajı okuyamadım. Seçenek öldürmede baÅŸarılı olamadım.

Babamlarda yenen her pazar akÅŸam yemeÄŸi ve sonrasında babam yarı felçli gibiyken annem bir günde kalp krizinden ölüverdi. Babamla birlikte yeniden aynı evde, bizde buluÅŸtuk ve dört sene daha birlikte yaÅŸadık. Üç nesil bir arada sıkıntılı da olsa yaşıyorsa bundan en çok öğrenme nasibi alanlar en genç olanlar (ÃœEK) oluyor. Bu da büyük bir ÅŸans yaratıyor ( o anlarda bedeli zaman zaman ağırlaÅŸsa da).  Her akÅŸam biz beÅŸ erkek (babam ve ben, üç oÄŸlum) yatmazdan önce sonda takma iÅŸlemi yaparken babamın ellerimi tutuÅŸunu anımsıyorum ve bir alıntı olarak aÅŸağıdaki sözleri paylaÅŸmak istiyorum (belki de bu konuda ortak yaÅŸanmışlıklardır beraberliÄŸimizin sevgi ve mutluluklarını yaratan doÄŸru seçenek öldürmeler)…

“Yatma zamanı…Hepimiz yatmaya hazırlanıyoruz. OÄŸullarımdan birinin eline tutunuyorum, ona sıkıca asılıyorum ve bir tuhaflık hissediyorum, Ellerim…Babamın ellerine benziyor aynen !

Çok iyi hatırlıyorum, o derin çizgileri, kıvrımları. Kırılmış bir iki tırnağı, Çekiç yemiÅŸ baÅŸ parmağı, Morarmış…

Hatırlıyorum o kocaman ve sert elleri, Sanki bir marangozun elleri, Ama geceleri korkan bir çocuÄŸun ellerini tutan da, yine aynı eller bu kez nazikçe…

Bu eller ne kadar etkileyicidir, Minik bir çocuÄŸun gözünde, DiÄŸer babaların elleri daha temiz olabilir…

GeçmiÅŸte çok az düşünürdüm, Babamın eldiven içine sakladığı ellerini; kirin, yağın, pasın o ellere kiÅŸilik kazandırdığını…

Geçmişe dönüp buğulu gözlerle geleceğe  bakınca anlıyor insan, Benim de zamanı gelince , buruşuk ellerimdeki sevgi meşalesinin, oğlumun ellerine geçeceğine.

Lekeler, morluklar, çekiç izleri umurumda deÄŸil ! OÄŸlum ellerimi tuttuÄŸunda, sevgiyi hissetmemiz en önemlisi !”

Daha ne ister insan ! Yunt YokuÅŸu ya da Kokoreçci Kaktüs veya Cango’nun Tasması deÄŸil “seçenek öldürme”nin mutsuzlukları ; önemli olan sahip olduÄŸun deÄŸerlerin farkına varmak ve daha iyisi için kendini sorgulayıp yaÅŸam gölünün karşı kıyısına atılan kulaçlardan haz duyarak ustalaÅŸma gayretlerini inançla sürdürebilmek. Yapabilene ne mutlu !

Yolunuz hep açık ve aydınlık olsun ve inşallah bizim yerli Eric için de bir kötü sözler kutusu bulunsun, Allah onu  ıslah etsin  ve ekranlardan bize yansıyan günlük yaşamımızda huzur daha çok olsun. Amin.

Öykücü