Yaşam Büfesinde “Beklentileri Aşmak”

“…Morgta açılınca kafası, doktor beyler beyin gördüler/İndirince ten kafesine neşteri, doktor beyler yürek gördüler/ Yürekte ne gördüler derseniz, yürekte memleket gördüler, Dünya gördüler, bir de dost gördüler / Ama bu işte doktor beyler doğrusu geç kaldılar, çok geç kaldılar…Yeşil deniz gibi gözleri vardı/Beyaz tüyleriyle bir küme kardı/Ağzını süsleyen sedef dişlerdi/Baygın nazarı ta ruha işlerdi…”

Balkanlar 3 – Ohrid Tekne Turu- Kartal Bakışlarla Tazelenmek

Merhaba

Bugün (1 Haziran) yaz rutinimiz olan sabah keyfimiz yeni biçiminde başladı. Beş gün sonra Ramazan olacaksa da umuyorum ki yaz boyu sürdürürüz Allah nasip ederse biz bu rutini. Belki bugün biraz Balkanlar’ın etkisinden sıyrılır ve Çeşme günlerime dönerim çatıya kapandığımda. Yine hızlandı Utku ile yazılı iletişimim. Bu kez odağına Atatürk oturdu. Balkanlar öncesinde pek fazla dilimize düşmezdi Atatürk ve ruhumuzun, yüreğimizin derinliklerinde bir emanetini koruma cesareti göstermemiş olmanın ezikliği ile “Huşu” ile korunurdu. Selanik ve Manastır’da adeta ona dokunmak gibi gelen hislerimle ruhumun dışa dönüklüğü hâla otobüsün camından dışarı bakarkenki fluluğunu koruyor. İyi olur, iyileşir inşallah ! Bundan da C13 adına ve özellikle “ABİDE” için bir mesaj çıkarmalıyım ve bir yönlendirmeye katkım olmalı diye üstüme bir vazife çıkarıyorum… Bugün ne oldu ?

Günlük üç keyfimden ada yürüyüşü ile sabah kahvaltısı arasına deniz girdi. Bundan böyle kahvaltı öncesine denizlenmek girince karnımdan önce ruhum doymaya başlayacak demektir elimdeki kitapla. Bugün yine Sunay Akın vardı elimde ve yazımın girişindeki iki şiir parçası da onun aktardıklarıyla Halim Şefik’in “otopsi” şiiri ile Nâzım Hikmet’in Deniz Harp Okulunda öğrenciyken ablasının kedisi için yazıp da tarih öğretmeni Yahya Kemal’e verdiği şiirdir. Bu şiiri alan Yahya Kemal şiirin iyi olup olmadığını görmek için gider kediyi görür ve “Sen bu pis, uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsan şair olacaksın” der. Bir yanda Manastır’daki kartal bakışlar; diğer yanda vatan hainliği damgasıyla memleket hasreti içinde yitip giden bir ömür ve mavili kısım ise Ankara’da bir çukura düştükten kısa bir süre sonra İstanbul’da ölen Orhan Veli’ye yazılmış olan şiir… “Kafa ve Yürek” ve “Beklentileri Aşmak” nasıl buluştular bu sabahın ada yürüyüşünde ve ne demek istiyorlar ?

Yazıma yine Balkanlar’dan “Ohrid Tekne Turu” odaklı bir film ekleyeceğim. Başına ve sonuna da Atatürk’ün kartal bakışlarını koyacağım ve filmin başlangıç alt yazısı olarak da ilk önce “Kartal Bakışlarıyla Tazelenmek” yazacağım. Ohrid’teki neşemi ülkeme döndüğümde neden sürdüremiyorum ? sorusunu düşününce hergün gelen şehit haberleri ve orta oyuncularının sahnedeki rolleri ve beklentilere erişmeyen sözde gayretleriyle kararan ufuklarımız… Tüylerini yolan kartalın öyküsünü çok önceleri yine bir yazımda anlatmıştım. Tekrar anlatmayacağım. “Tazelenme”ye yürekten inanıyorum ve bir gün mutlaka bu arınmayla ülkem safralarını atacak; hıyanet ve dalalet içinde olan otoriteler hak ettikleri yere varacaklardır. Bence Allah’ın sopası vardır ve “O” artık işini aşağı dünyaya bırakmamaktadır. “Biraz daha sabır ve sağ duyu gerek” diye kendimi avutmaya çalışırken günün dalga boyuna indirgiyorum bakışlarımı silkinmek için kendi odağımda neler görüyorum ?

Geçen yılın Kasım ayında bir karar verdim. Kendimce sözde update (güncelleme) yaparken upgrade (bir üst düzeye çıkmak) de yapıyorum sandım. Onur beni uyardı. Haklıymış. Pişmanlıklarıma (teknenin çalınan motoru, Yunt Dağına kanat açarken sözleşmede neden “anahtar teslimi” yok konusunda ısrarlı olmayışım vb) bir yenisini ekledim. Üstelik diğerlerinde kayıp “to make a gain/bir kazanç sağlamak” tan yoksun kalmak diğer bir deyişle elinde var olmayana kavuşamamak gibi bir”satın alma/karar nedeni”ne sahipken bu kez pişmanlığımın etkilerinin daha çok “fear of the lost / kaybetme korkusu” ya da “to avoid a pain/dertten sakınmak”ağırlıklı olacağını bilememek oldu. Uzun lafın kısası elimdekilerin değerini kaybetmeden anlayamadım ve kendi özgün ve özerk irademle aldığım kararla hatalı bir değiştirme kararı verdim. Daha sonra da adına “OGS” dediğim (ama bu OGS hani ormanda  çıkan yangında aslanın alfabetik sırayla çıkın uyarısına rağmen en önde yola koyulan bitin dediği gibi “bu sizin bildiğiniz OGS değil; bizim lisedeyken söylediğimiz OGS ki meraklısına özel olarak söylerim) bir değer yargısına vardıran bir kararın hâla pişmanlık etkisi altındayım. Üstüne üstlük rüzgarlı havada ıslık çalıyordu ve bereket ki ilk sinyali verdiğimde Onur beyin ekibi gereğini yaptı. Artık ıslık çalmıyor ve sadece, ara sıra arya söylüyor bir üst düzeye gitmemek için direnirken. Biliyorum ki bulmaca gibi oldu. Bu kez böyle kalsın ve belki dün Fransa’ya Bay Carlos’a yazdığım iletiden hemen sonra bugün beni arayan ve yarın bekleyen ekip söylediklerimden bir ders çıkarır da “üçgen parça” ya dönüşmeden Türkiye ilişkileri içinde “can sıkıntısı” giderilir. İşte düne kadar Balkanlar turunda “Beklentilerimi Aşan” Shino Tur ve ” strike while the iron is hot / demir tavında dövülür” sözüyle hızlı geri dönüşü ile beni sevindiren Murat bey ve ekibi de inşallah Çeşme komşum LT ın sahibesi gibi kurumsallaşma yolculuklarını hızlandırırlar. Neden olmasın ki ?

Biz “Kartal Bakışların” beklentilerini aşabildik mi ? Sanmıyorum. Gelecek nesillere güçlü bir Atatürk sevgisi aktarabildik mi ? Sanmıyorum. Umutlarımız azaldı mı ? İktidardan umudum yok; muhalefet kanadının baş oyuncusunun da artık altı okun kavramlarını bile Atatürk bakışıyla anladığını, savunduğunu sanmıyorum. Peki, o halde ! Enseyi karartmalı mı ? Kuşkusuz hayır ama…

“Huşu ve Umut”la, “Basiret ve Rivayet” le “Beklentileri Aşan” gayretlerle dünden alacağımız güçle ve bugünle yarına uzanan noktaları birleştirebilmek için yolunuz hep açık ve aydınlık olsun.

Öykücü