Yaşam Büfesinde “Mamaanne”

“…Yapmaya değer hiçbir iş bir yaşam süresi içinde gerçekleştirilemez; onun için umut bizi korumalı. Doğru, güzel ya da iyi hiçbir şey tarihte hak ettiği yeri hemen almaz; onun için inanç bizi korumalı. Ne kadar erdemli olursa olsun yaptığımız hiçbir iş yalnız başına başarılamaz; onun için sevgi bizi korumalı…Şevkle çalışın. Protesto hakkınızdan asla vaz geçmeyin. Katılımcı olun. Yaşamı aktif yaşayın. Güçlü yönlerinizi ortaya koyabileceğiniz eylemlerde bulunun. Başkalarından verebileceklerinin en iyisini almaktan korkmayın. Bu kavramları kendi eylem ve hayallerinizle yeni bir düzeye taşıyın. Bu dersleri birer esin kaynağı olarak aklınızda tutun…”

Merhaba

Bahçe ve kuyu işleri yoluna girince çimleri biçtikten sonra çatıya çıktım. Kitaplarımı raflardan indirdim. Sezon temizliği yapıp yeniden yeni bir sıra ile yine raflara dizdim. Her temizlik sonrası genel çerçeve, liderlik, yönetim, pazarlama, satış ve kişisel gelişim gibi bir sıra oluşsa da bazen o andaki akıl ve ilişki yapıma göre önem ve önceliklerde küçük farklılıklar oluşuyor. Buna göre de göz hizasındaki raflara daha kolay erişebileceğim kitaplar giriyor. Bir de elimden hiç düşmeyenler var. Yazımın girişindeki iki renkli iki alıntı var. Mavili olanı din adamı rahmetli Reinhold Niebuhr‘dan (https://en.wikipedia.org/wiki/Reinhold_Niebuhr). Neden böyle bir yaklaşım aklıma düştü ?

Sınıf arkadaşlarım Sam ve Amcaoğlu arasında “Antalya-Florida hattında” hızlı internet erişiminin çerçevesinde global çıkar ağlarının yapısı var bugünlerde yine. Görünen köye kılavuz aramasalar da otoritenin de aynı yolun yolcusu olması, basiretsizliğin daniskasının arlanmadan yaşanması yaşam gölünün karşı kıyısının göründüğü bu günlerde daha çok ruhlarımızı sıkıyor olmasına isyanımızın artmasıdır “bais-i şekva”… Yerli dizilerimiz gibi sözlerimiz var ve kabullenilmiş çaresizliğimiz de… Sadece global olgularda değil gözümüzün önündeki günlük yaşamımızda da hep aynı hikaye. Geçen yaz sonunda apar topar yıkılan popüler “Fethi’nin Yeri”nde şimdi ve hâla bir harabe duruyor. Denizimizin en güzel koyunda bu yazı bizi daha bir fazla kirlilik bekliyor. Sabah yürüyüşünde sevgili Haydar arabasından inip “Mustafa abi bir dernek kurup burayı koruyalım” diyor içtenlikle. Niyetin saifyetine ve özverinin yüceliğine inanıyorum. Yıllar süren dernek (Türkiye Fitopatoloji Derneği) işlerinde yaşadığım sıkıntıları düşününce ürperiyorum. Dernek kursan da korumak için de olsa sahiplenemezsin. Sahiplenmeye kalksan başın beladan kurtulmaz. Herkes tatil yaparken kahrolursun. Sonunda cehenneme uzanan yoldaki taşlara baka baka günaha girersin. Sadece günaha girmekle kalırsan yine şanslısın demektir. Birkaç ay önce evimizin önünden teknenin motorunu çaldılar. Ne oldu ? Sonuç ? Sıfır. Bu sabah yürüyüş sonrası Bayram abilerin evinin önünü kalabalıktı. Adamın biri sahil güvenlikle konuşuyordu. Onun da komple teknesini çalmışlar (6,5 m ve 40 beygirlikmiş). Sahip olduklarını koruyamazken dernek kurup sahili korumaya kalkmak belki de bizim Don Kişotluğumuzun yeldeğirmenleri olur. Düşüncesi bile yüreğimi buruyor. Mavili kısımdaki “umut, inanç ve sevgi” üçlüsünün tümünü Nezuş’ta görmek olanaklı ve ben çok şanslıyım. Hoppala ! Neden konu bir daldan diğer dala atladı ?

Aslında aynı konu açılımla devam ediyor. Hafta sonu KIDZ Dörtlüsü konuğumuzdu. Önce biz MIND (Mustafa-Irem-Nezuş-Duru) Dörtlüsü olarak Alaçatı pazarına gittik. Bu dörtlünün bonusu da Bülent’di. Bir gün önce de Bülent’le marinada yer bulabilmek için özel bir genel müdür ziyareti yapmıştık. Sonuç belirsiz ise de sadece bu kadarcık gayretin karşılığında Cumartesi akşamı Ildırı Ali’de mükellef bir balık ziyafetine konduk. Gecesinde kızlar yine bizdeydi ve yine MIND Dörtlüsü olarak şöminede kestane kebap ziyafeti sonrasında iyi bir uyku çekmiştik. Pazar sabahı brunch’ımız da bir başka güzeldi. Krepleri İrem yaptı. Aynı gün kızlar (ID) deniz sezonunu açtılar. Hem de 10 ve 4 yaşlarına rağmen babaannelerinin mayosu ile hepimizi kahkahaya boğarak. Gelelim yazımın başlığına: Neden mamaanne ?

Duru, Nezuş’a her zaman “babaanne” değil “mamaanne” diyor. Bizim de çok hoşumuza gidiyor. Düzeltmeyi hiç istemiyoruz. Çünkü bana göre duble annelik ifadesi gibi geliyor (mumyanne gibi). İrem’in açıklaması çok daha mantıklı. İrem “Babaanne, Duru seni hep yemek yaparken, bize yemek yapmayı öğretirken, sizin evde hep senin yaptıklarını yerken ve onu beslerken düşünüyor. Ondan dolayı sana mamanın annesi anlamında mamaanne diyor” diye yorumluyor ki bu açıklama da ekstradan hoşumuza gidiyor. Çok iyi anımsıyorum; Barış da aynı yaşlarda amcası Kerem’e “amca” değil “dedeoğlu” derdi ve çok hoşumuza giderdi. “Dedeoğlu” ne güzel bir yakıştırma ! Bu keyiflerle Ali’de Bülent’le Kerem’in sohbeti bu kez bize (MN) dönüyor ve C13 olarak hepimizde dikkat çeken başarılı, inançlı, sevgi bağlarının nasıl oluştuğu gecenin konusu olarak ele alınıyor. Binlerce şükür. Üç oğul, üç kız ve beş torunla 1958 den bu yana keyifli birlikteliğimizde üç nesilden oluşan toplam 13 Copcularda bırakın kavga gürültüyü bir kez olsun yükselen ses, paylaşılamayan bir şey olmadı. Daha ne ister insan. Bülent soruyor: “Peki iyi güzel de nasıl oldu, nasıl becerdiniz ?“. Susup bekliyorum yanıtını da kendileri (Bülent&Kerem) bulsunlar, dillendirsinler istiyorum. Yapıyorlar da. Popüler bir sözü anımsıyorum: “Çocuklarınızı onların duyabilecekleri şekilde methedin” diyordu o söz ve ben şimdi tersine bir versiyonla “çocuklarımızın bizi duyabileceğimiz şekilde övmesi gururumuzu okşuyor; koltuklarımızı kabartıyor“. Uzun süren karşılıklı fikir sunumundan sonra başarının bileşeni olarak “Mustonun sabrı ile Nezuşun sevgisinin karması” gerekçe olarak kabulleniliyor. Binlerce şükür.

Yazımı John Deere’in CEOsu Hans W.Becherer’in “Öğrenilen Dersler Listesi“nden altı maddenin başlıklarını vererek bitirmek istiyorum.

1.Şevk duyma yeteneğinizi asla yitirmeyin > Nezuş hiçbir koşul altında heyecanını asla yitirmedi.

2.Protesto hakkınızdan vazgeçmeyin > Nezuş hiç vazgeçmedi. Bu nedenle çocukluğundan beri abilerinin ona taktığı lakaba uygun davranmaktan hiç sakınmadı.

3.İnsanlara her zaman kuşku duyma hakkı ile ellerinden gelenin en iyisini yapma şansı tanıyın > Nezuş bu şansı her zaman önce kendine tanıdı ve sınırları sürekli olarak zorladı; potansiyeli açığa çıkarmada engel tanımadı.

4.Her konuda cömert olun ve bunu yapmak için yarını beklemeyin > Nezuş’un bu aceleciliğini zaman zaman dengelemeye çalışsam da bugün sahip olduğumuz pekçok şey onun hızlı cömertliğinin sonucudur. Başta rahmetli annem ve babama verdikleri ki itiraf etmeliyim ki benden fersah fersah ileridedir.

5.Bir işi, herhangi bir işi yaparak güven oluşturun > Nezuşun eylemli girişimleri süreci bazen zorlu kılsa da her zaman güven oluşturmuştur.

6.Yararlı olmak için, çevrenize iyi insanları toplayın ve onlardan yapabileceklerinin en iyisini isteyin > Böylece Nezuş Çeşme’den Mehmet Ali amcayla İstanbul’lu Nur’u dün nasıl buluşturduysa ; bugün de Günseli’nin Vakko gelinliğiyle Kanadalı Meg’in düğününü buluşturmuştur.

Daha ne ister insan ! Sizin de yolunuz ve yoldaşınız hep böyle olsun ve sabahın yürüyüşünde sessizliğin seslerinde, kahvaltının keyfinde ve gecenin kollarında huzur, sağlık ve esenlik dolu olsun günleriniz, geceleriniz. Şunun şurasında ne kaldı ki…

Öykücü