Yaşam Büfesinde “Kara Mizah”

“…Marx ve Engels’in dediklerini Lenin zaten anlatmış. Onun söyledikleri ise Stalin’de zaten var. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Tarihi de ortada. Aslında Stalin’in söylediklerini en iyi anlayan, en iyi uygulayan ve ifade eden de Mao’dur. Dört ciltlik “Seçme Eserler”de herşey var. Lin tarafından yayınlanan minik kırmızı kitap ise Seçme Eserler’in bir özetidir. Onu okuyun yeter, kaybedecek zamanımız yok…”

Merhaba

Bu kadar kestirme bir yol olabilir mi ? Amaca bu kadar kolay erişilebilir mi ? Öğrenmenin bedeli bu kadar hafif mi ? Dün hava pusluydu. Ruhumda hüzün vardı. Bugün bahara döndü. Güneş parladı. Isıtmaya başladı. Sabah yürüyüşüm biraz daha uzadı. Dönüşte sağa dönmenin keyfini yaşadım. Kahvaltı daha bir leziz geldi. Tartıya baktım. Yıl başında 66,7 den yola çıkmıştım. Adım adım 61,1 e  kadar inen disipline olma yolculuğum bir ara yeniden 61,4 e doğru kırdı dümenini. Hemen küçük oynamalarla bugün yeniden 61,1 ve mutluyum. Mutluyum çünkü yürüyüşüm daha bir hafif. Sürtünme katsayım düşük. Netdirekt’e her gidişimde test ediyorum. Sırtımda “Cevat Kelle” benzeri tam teçhizatla beş kat çıkıyorum ve nefeslenmeme bakıp kendime “aferin” diyorum. Patlayıcı aktifinden yapılmış küçük kırmızı fısfısı uzun süredir kullanmıyorum. Hatta artık yanıma bile almıyorum. Çok şükür. Bunca güzelliği yaşarken, hissederken yazımın girişindeki mavili alıntı neden bu denli ilgisiz gibi duruyor ?

Asus’ta bunları yazarken Dell son video kayıtlarımdan montaj yapıyor. Montajların bir kısmı bitince içinde seçip flexleyeceğim ve yazıma ekleyeceğim. Dün yaptığım “Tekxxxxlı Fkxx” konulu montajın öncülü olarak biraz önce “NÖY3 SSTC2 05 Telefonda İletişim” seçmelerini daha çok beğendim. İçinde hem “İnisiyatif Kullanmak (> Hata yapma olasılığını artırmak)” ve hem de “Rubigon’u Aşmak” sözcükleri geçiyor. Bu da beni bir sonraki adıma taşıyor. Yukarıdaki alıntı çok sevdiğim “Algılama Yönetimi” kitabından; sayın Ali Saydam‘dan. Kendisiyle birkaç küçük yazışmamız olmuştu on yıl kadar önce “MAS / Mükemmeli Arayış Sempozyumu” sonrasında. Birbirini bütünleştiren iki yönetim çerçevesine odaklanmıştım CINOS‘un üçüncü evresinde pazarlama müdürlüğünü devredip de “Yetkinlik Geliştirme Müdürü (CDM)” olarak uzatmaları oynarken (2005-2009). Bunlar “Algılama Yönetimi” ve “İtibar Yönetimi” idi. Birinde Ali bey diğerinde Kadıbeşegil bey idi odaklandığım uzmanlar. Her neyse ! Yine aynı soru yukarıdaki mavili kısmın bugün, güncel akıl çerçevemde ne işi var ?

Bunun yanıtı olarak yine Ali beyin kendi cümlelerini yazayım izniyle : “…Bugün komik görülebilecek olan bu analiz aslında kara mizahın ta kendisi. Yüzlerce gencin hayatı buna benzer ilkel çıkarsamalarla heba olup gitti. Biz de tam anlamıyla uçurumun kenarından döndük…” Seksenli yılları anımsatır Ali Bey ve ben de bugün özellikle ülkemin doğusundaki iç savaş, dün İstiklal’de patlayan canlı bomba, Ankara’da üç kez intihar saldırısı ve ikiyüze yakın ölüm, Suriye’den yola çıkan milyonların kimliksiz kalıntıları ve yaşadığımız kaos eşiğini aşmak üzere olan kontrolden çıkmış olaylar, acılar, kayıplar…Şimdi uçurumun kenarında değil miyiz ?

Ali beyin anlatılanlarına kulak veriyorum. Okuduklarımı bugünle kıyaslıyorum. Durup durup düşünüyorum. Onaltı yıl önce Şikago’da katıldığı Dünya Kongresi’nden Brad Ferran’ın sunumuna dikkat çeker Ali Bey. Bay Ferran Walt Disney’in İmaj Bölümü başkanı olup aynı zamanda Pentagon’a danışmanlık hizmeti vermektedir. İki iş arasındaki bağı görebiliyor musunuz ?

Pentagon’un general yetiştirmede sorun yaşadığı bir dönemdir. Tıpkı bizim bugünlerimiz gibi. Ustaları harcadık. Şimdi çırpınıyoruz. Üstelik beceriksizliklerimizi cümle aleme de deklare ediyoruz. Bu ne yaman bir çelişkidir ? Çok güçlü ordumuz var ve … Konuyu toparlayalım. Ferran bey liderlik eğitimi ve yönlendirme programını açıklarken bir örnek verir. Lider adayları eğitimleri boyunca pekçok ölçütle değerlendirilmektedir. Ancak iki parametre çok önemlidir. Bunlar; “Zeka” ve “Çalışkanlık” tır. İki değişkenin uçlarında,

* Zeki ve Aptallar;

* Çalışkan ve Tembeller bulunmakta ve dört kompozisyon (olasılık) ortya çıkmaktadır.

Birinci kare: Zeki ve Çalışkanlar;

İkinci kare: Zeki ve Tembeller;

Üçüncü kare: Aptal ve Tembeller;

Dördüncü kare: Aptal ve Çalışkanlar.

… ve işte soru: Peki lider adayları sizce hangi karedeki aday adaylarından seçiliyor olabilir ? Zeki ve çalışkanların bulunduğu birinci kareden mi; zeki ve tembellerin dağılımını gösteren ikinci kareden mi; aptal ve tembellerin yer aldığı üçüncü kareden mi yoksa aptal ve çalışkanların yerleştiği dördüncü kareden mi ?

Siz düşünün. Ben de iki gün önce (18.03.2016) üçüncüsünü gerçekleştirdiğim “Netin Öğrenme Yolcuğu (NÖY)” na ait kayıtlarıma dönüp grubun kompozisyonundan yarınlara ait bir takım yargılar ve olasılıklar bulmaya çalışayım. Yukarıdaki sorunun yanıtını bir başka yazımda aktarmaya çalışırım.

Bu arada Ali beyin bir anısını da aktarıp yazımı bitireyim. Bu anı benim 1997 Temmuzunda İzmir’de Merih hanımın çıkardığı öğrenme yolculuğundaki “maydenozun lohusa kadınlarda süt verimini artırdığına ilişkin haberin fantezi anlatımına fazlaca ağırlık vermem üzerine yaptığı bir uyarıyı” anımsattığı için buraya aldım. Ali Bey 1985 de dergi yayımcılığı pratiği konusunda eğitim almaya gittiğinde Hintli hocası Haresh efendi, Ali beyin “dünya ateşten toptu” benzeri uzun açıklamalara dayanamayıp isyan ettiğini ve tahtaya hışımla “Das geniale ist das Einfache zu finden / Dahiyane olan, basit olanı bulmaktır” yazmış. Einstein’a ait olan bu söz bizim CINOS’un son evresinde stratejik üçgenimizin bir köşesinde “Simplicity / Basitlik” olarak yer almıştı (diğer iki köşede “Mükemmellik” ve “Optimizasyon” yer alıyordu).

Gereği kadar sadeleştirebilmek bir beceridir bu gayretlerde tek sıkıntı defoların saklanamamısıdır ki bu da sizin “MAS”laşmaya götüren zorunlu bir yolculuğa çıkarır. Hayırlı yolculuklar.

Öykücü

NOT: Dün akşam karanlığı çökmek üzereyken telefonum çaldı. Baktım Utku. “Hayırdır inşallah” diye düşünürken “Mustafa hocam evinize kurye ile bir paket göndersem alır mısınız ?” diyordu. Yanıtım evetti ve bir saat kadar sonra kurye elinde iki paket getirdi. İçlerinden iki cilt kitap çıktı. Müthiş ! Sürpriz. Blogtaki tüm yazılarımı basıp ciltli kitap haline getirmiş. Helal olsun. Allah razı olsun. Ben bunu düşünsem bile üşenirdim. Emek vermiş; zaman ve değer vermiş; para harcamış ve de kapıma kadar göndermiş. Dört yıl önce Utku’yu yeni tanıdığım günlerde “Akademi” hayali vardı; bir ara kitaptan söz etmişti. Bugünlerde “Vakıf” konusuna odaklandığını görüyorum. Utku, umut ve tutku üç sözcük aklımın aynı bölgesinde buluşuyorlar. Allah heves ve heyecanlarını daim eylesin. Bu kadar isteğin, inançla ve tutkuyla zenginleşmesi sonucunda mutlaka hayalleri TOMBUL’laşıp hedefi olacaktır. Hiç bir dilek verilmemiştir ki gerçekleştirmek için gerekli güç de verilmemiş olsun. Yolu hep açık ve aydınlık olsun.