Yaşam Büfesinde “Sahne ve Perde”

“…Sahneye çıktığın ilk anda, gerideki her şeyi unutursun. Her şey yok olur. O anda izleyiciyle aranda bir gerilim hissedersin, elektrikli bir hava. Seni sınıyorlardır, senden beklentileri sonsuzdur. Sahnede senin hissettiklerini seyirci de hissettiği an, senin her söylediğine seyirci inandığı an, işte o zaman aranızda müthiş bir bütünlük olur. Kimsenin engel olamayacağı bir bütünlük, kimsenin koparamayacağı bir bağ. Ve sen sahnede bu bağı, bu bütünlüğü hissedersin…Felsefe hocası 20 yaşına gelip hala liseyi bitiremeyen ama yetenekli olduğunu gayet iyi bildiği delikenlıya “sen tiyatrocu olmalısın” dedi ve yanına katıp Müşfik Kenter’e götürdü. Gence oyunda sözsüz bir rol verdiler. Sahnenin bir tarafından girecek ve tek söz söylemeden yürüyüp diğer ucundan çıkacaktı. Hepsi bu kadar. Delikanlı rolünü oyunun ilk gecesinde başarıyla oynadı ve salon kahkahalardan yıkıldı. Sonraki gecelerde de sonuç değişmedi. Delikanlı geçti, salon kahkahadan kırıldı. Delikanlının adı…..dı…”

(Not: Yazımı 31.12.2015 de yazdım. Ekine görsel koyabilmek için arayış ve hazırlık içindeyken gün geçiverdi ve aradan bir yıl geçip 01.01.2016 oluverdi zaman. Hava buz keserken Kerem’in sesi uzaklardan geldi. Isparta yollarında -11 C dereceyi gören yolculuğu sevgili Semih’in yeni yıla girerken vefat eden babasının töreni içindi. Allah rahmet eylesin; mekanı cennet olsun. Allah geride kalanlara uzun ömürler versin).

Merhaba

Yeni bir yılın arifesindeyiz. Nasıl bir yıl geçirdik ? Nasıl bir yıl yaşandı ? Henüz defteri dürülmemiş olan 2015 den akıllarda kalanlar (sanki) daha çok acılı anılar. Yaşam gölünün karşı kıyısına kulaç atarken yaşam sahnesinde kaçıncı perdeyi oynuyoruz ? bilinmez…Tam da bütünlüğü sağladığımız anda üç nesil bir arada ve de üstüne üstlük fiziksel olarak da Mavişehir’in çekim alanı içinde bulunmak kimsenin koparamayacağı bağımızı daha da güçlü kılıyorken ülkesel korkularla “C13 ün Z Kuşağı” için (ABİDE‘miz) yeni yıla hazırlıkta yüreğimiz pır pır ediyor. Planlar alt üst oluyor. Samsun-Tokat hattında olumsuz iklim koşulları bu akşam bizi aynı sahnede buluşturuyor. Buz dolabımızın üzerindeki Almanca yazı gibi “Glück für Unglück / Şansızlık İçinde Şans (ŞİŞ)” yaşıyoruz. Binlerce şükür.

Yazımın girişindeki mavili alıntı Leyla Gencer’in sözleridir. Bu sözler “Yaptığınız hazırlıkları unutun artık sahnede siz varsınız” bölümüne başlangıç olsun diye kitaba yazılmış. Rafımdan çekip aldığım kitabın adı da “Şimdi Söyleme Zamanı“. Yazarı Dr.Adnan Nur Baykal. Adnan beyin adını altı yıl önce okuduğum “Atatürk’ün Liderlik Sırları” isimli kitabıyla duymuştum. Bugün neden bu kitap tekrar elime düştü ? derseniz azıcık yeni yılın arifesinde aklımın alaboralarındaki es (sus) zamanlarındandır; azıcık da yakın yarınlarda olası yeni bir ustalık yolculuğuna koşullanmış olmamım “pre training” sürecidir.

Yaşam bir sunumdur. Yaşam Büfesi sıraya girmek adına 7/24 açıktır. Başarılar self servistir. Her şey sizin elinizdedir. Yaşam gölünün karşı kıyısına atılan kulaçlar sırada kalmak ve sırada öne geçmek içindir. Gün gelir sunum sona erer. Perde kapanmadan soru-cevap bölümü yaşanır. Son soruyu eli oraklı sorsa da öncesinde yaptıklarınız / yapmadıklarınız işinizi kolaylaştırır. Son bölümde izleyicileriniz de işin içine girer. Merak ettiklerini sorarlar ve iletişiminiz gelişir. Bu bölüme gelindiğinde ilk soruyu sormak nedense güçleşir. Bu nedenle ilk soruyu siz sorun ki sorma cesaretleri gelişsin.

Zor bir soruyla karşılaşırsanız ne yaparsınız ?

Orhan Boran‘dan bir anı. “Bir gazinoda çalışırken, ön sıralarda oturan ve beni durmadan rahatsız eden bir seyirci vardı. Sahneye laf atarken beni ne kadar üzdüğünü bilmiyordu. Sanırım yanındaki arkadaşlarına espri gücünü kanıtlamaya çalışıyordu. Bir ara “Orhan abi ! Traşı kesip köpek taklidi yapar mısın ?” diye seslendi. Ben de lafımı kesip ona döndüm “Kardeşim sen sahneye çıkıp ağaç taklidi yaparsan, ben de bacağımı kaldırıp sana köpek taklidi yaparım” dedim…”

Orhan Boran olursan senin sahnendeki etkin kabul görmüş olursa bu espriyi yapabilirsin. Hoş Orhan Boran değilsen o sahnede ne işin olur ki ? Yaşam büfesinde henüz sıraya girme gayretinde değilsen hangi perdeyi yaşadığının farkında değilsen sana pek sataşan da olmaz. Kitaptan başımı kaldırıp da pencereden dışarı baktığımda neler görüyorum ?

Hava durumu tahminleri tam gerçekleşti. Sıcaklık on dereceden fazla düştü ve ekran “buzlanma” uyarısı verdi. Sabah yürüyüşünde ayaza karşı kapşonları indirsek de yılın son gününde İzmir’e bile kar serpiştirmeye başladı. Uçak seferleri iptal olunca Eraygiller gidemediler. Elbet bunda da bir hayır vardır. Her şey nasip meselesi.

On ay önce etkinleşen ve sonuçsuz kalan Yunt Dağı Efsanesine Temmuz sonlarında el atmıştım. Ağustos ayında toplanıp “10 Eylül Abicim” mesajında buluştuk. Yoğunlaştık. Akropol’den Anıt Kabir’e uzanan seferlerimiz tekrarlandı. Zaman oldu umutlarımız rüzgara yelken açtı; hızlandık. Zaman oldu hüzünlendik. Yerelde dostluklarımız oldu paraya pula dayanmayan. Direkleri düzelttik. Telleri yeniledik.Bağlantıyı sağlamlaştırdık. Üretmeye başladık.  Kimi zaman parasal desteklere rağmen dost bildiklerimizin yerini Sezar-Brütüs Diyalogu etkisinde öğrendik. Yıl biterken milyon watı aşan üretimimizi “hilal-i ahmer” benzeri zorunlu konumla enterkonnekte sisteme verdik. Hızırdan haber beklerken umutlarımızı koruyarak yeni yılda umutlarımızı sararıp soldurmadan, enseyi karartmadan gözümüz yolda… Stopaj konusunda aklanmanın haklı huzurunu yaşıyoruz. Hızlı büyümenin bedelinde zorlansak da öyle olmasaydı böyle olmazdı. Bu arada kırk kiloya varan fitlenmeyle doksanın altında güler yüzle yola devam ediyoruz. Aman nazar değmesin.

Tüm bu gelgitlere Sunay Akın’ın deyimiyle “Fırça Darbeleri” diyebiliriz. Yaşam büfesinizde sıraya girme gayretlerinizde, yaşam gölünüzde kariyer kulaçlarınızda size özgün olan fırça darbeleri sizin stilinizi yansıtacaktır. Siz dönüp bir bakın neler görüyorsunuz ? Hangi izleri bırakmışsınız ? Neler kalmış sizden geride ? Çok şey kalmış olsun… Küçük şeylere ne kadar takılmış aklınız ? Takılmasın… Yüzünüzden eksilmiş mi yaşam sevinci ? Eksilmesin… Hepsi sizin elinizde.

Henüz hesabını kesmediğim için 31 Aralık’ın, bu kadar olsun sözlerim. Kenarından kıyısından ufak ufak yola revan olayım. Azıcık da yine Holiday Inn’den görsel bulup ekleyeyim ki PLN SSTC grubuna kısa mesajlarım sürekliliği korusun.

Nice yıllar aydınlık yollarda aklımızı başımıza derlememizi sağlasın ve hepimizi ülkesel stratejik cehaletlerin yıkıcı etkilerinden korusun. Umutlarımız sararıp solmasın (sera çalışmamızdan bir anı); ağzımızın tadı kaçmasın (Karadeniz tütün çalışmamızdan bir anı). Neden olmasın ?

Öykücü

NOT: Delikanlının adı Kemal Sunal’dı. Allah rahmet eylesin, duruşu yetiyordu yaşam büfesinde dertleri dert edinmemeye…