Mustafa COPCU » Blog Archive » YaÅŸam Büfesinde “Hayallerin Bedeli”

YaÅŸam Büfesinde “Hayallerin Bedeli”

“…Yoksullara, özellikle de kadınlara mikro kredi veren Grameen Bank’ın varlığı borçluların aldıkları krediyi geri ödeyeceÄŸi varsayımına dayanır (01.05.1985 de CINOS’lu olunca gördüğüm serbestiyi kuralsızlık gibi algılayıp insanların nasıl olup da ÅŸeytana uymadıklarına ÅŸaşırmıştım. Çünkü CINOS’un öncülünde kamu araÅŸtırıcısı iken yöneticinin üreticiye bakışında ikametgah ilmühaberi ve ekinde istenen yirmibeÅŸ belgenin bıktırıcılığına ya da caydırıcılığına alışmıştım). Bankanın pek çok klasik bankanın ilkelerinden farklı olan tarzı ve iÅŸleyiÅŸ biçimi, kredinin bir insan hakkı kabul edilmesiyle ortaya çıkmıştır (On yıl önce MAS5 deki panellerden birinde anlatılan öykülerden tanımıştım Prof.M.Yunus’u ve daha sonra iÅŸ arkadaşım DB’inin bu kara kuru Hintliyle çekilmiÅŸ fotoÄŸrafını görünce görüntüyü özlemle kıskanmış, gözlerde parlayan ışıkla beraberliÄŸe imrenmiÅŸtim). Krediyi almayı ilk hak eden taraf, en varlıksız kesimdir. Bankanın iÅŸleyiÅŸi (metodolojisi) “kiÅŸinin sahip olduÄŸu maddi varlıkların deÄŸerlendirilmesini deÄŸil, kiÅŸinin potansiyelinin deÄŸerlendirilmesini” temel alır. Grameen’in inancına göre “en yoksulların da dahil olmak üzere, bütün insanlara, sonsuz bir potansiyel bahÅŸedilmiÅŸtir”(Bu nedenle MAS’ı oluÅŸtururken More’la potansiyeli açığa çıkarmayı; Smarter’la da yetkinliÄŸi geliÅŸtirmeyi vurgulamaya çalışıyordum)…”

Merhaba

Sosyal Yenilik” yazarı olarak tanımlanan David Bornstein’ın “The Price of a Dream: The Story of Grameen Bank (Bir Hayalin Bedeli: Grameen Bank’ın Öyküsü” isimli kitabında (http://www.amazon.com/The-Price-Dream-Story-Grameen/dp/0195187490)BangladeÅŸ’te bir konuÅŸma yaptığını anlatır. Bu konuÅŸmasında,

“…Bankanın bu kırsal ekonomide tıkır tıkır iÅŸlediÄŸi açıkça ortadaydı; sonra bugün 70.000 köyde çalışan 20.000 elemanın görev yaptığı kuruma baktım da biraz düşününce gerçekten de gururdan göğüsleri kabarmış mavi takımlı 50 lerin IBM adamını andıran bir kültürü olduÄŸunu açıkça gördüm…Onların mavi yakaları yoktu, sarı giyiyorlardı tabii ama Grameen Bank’ı kuÅŸatan gerçek bir mükemmelliyet kültürü vardı ortada…Bu gurur bankanın faaliyetlerinin temelini oluÅŸturan ve çalışma tarzına yansıyan çalışanlarla müşterilerin paylaÅŸtığı inanç ve deÄŸerlerden kaynaklanıyor; örneÄŸin kredi alanlarla banka arasındaki kültürel uyum, saÄŸlanan hizmetlerle ilgili kurallar, öğrenme konusundaki tutumu, etik tavrı, yönetsel çıkarları ve oluÅŸturduÄŸu liderlik modeli…Bugün benzer mikro kredi hizmeti sunan bir çok banka olsa da  Grameen’i Grameen yapan kültürel özellikler karmasını bir baÅŸka banka asla taklit edemez. “Bizim burada iÅŸler böyle yürür” mantığı Grameen Bank’ın baÅŸarısına katkı yapan temel ve özgün kültürel özelliklerden biridir… “

Bu açıklamayı “Organizasyon Kültürü” konulu kitabın satırlarında okuyunca Ocak 2014 MOTES Toplantısında “Kurum Kültürü” ana mesajı etrafında konuÅŸma yaptığımı anımsadım. Aynı çerçeve içinde bir de Prof.Muhammet Yunus ismi bir kez daha karşıma çıkınca aklımın kıvrımlarına 2005 yılında Ä°zmir’de gerçekleÅŸtirilen “Mükemmeli Arayış Sempozyumu (MAS)” nun ana fikri düştü: “Kelebek Etkisi”. Sempozyumun panellerinden birinde hayran kaldığım yaşıtım iki kiÅŸinin 60 lı yıllarda ABD de okurken aynı odayı M.Yunus ile paylaÅŸmış olmalarının öyküsünün devamında cebindeki 42 doları Ãœniversite kampüsünün yakınlarındaki köydeki 28 çiftçiye dağıtıp, onları tefecinin elinden kurtararak kendi kaynaklarıyla bambudan tabure üretmelerine katkı saÄŸlamakla baÅŸlayıp sanırım 2006 yılındaydı ona Nobel Ödülü kazandıran “Mikro Kredi” konusunun 4 milyar dolara eriÅŸen potansiyelinin hayata geçmesine uzanan öyküsü günlerce gözümü yaÅŸartmıştı. Evimde akÅŸam yemeklerinde bu öyküyü COPCUlara zorla dinlettirmiÅŸtim. Memnuniyetimi örnek olsun diye otorite ile paylaÅŸtığımda ilginç ve sürpriz bir geribildirim verme/alma seansı yaÅŸamıştım. Bunu da daha sonra öğrenme yolculuÄŸuna malzeme yapmış ve “Ãœretici/Yönetici” iliÅŸkisinde sabrın önemini vurgulamıştım.

Naomi Stanford‘un “Organizasyon Kültürü” kitabının metodolojisinde kurumların kültürlerini analiz ederken kullandığı iç içe geçen üç aÅŸama görüyorum (http://www.goodreads.com/book/show/9868542-organisation-culture. Bu aÅŸamaları “Ä°klim KuÅŸağı, Alt Ä°klim KuÅŸağı ve Hava Durumu” analojileriyle akılda kalıcı kılmaya çalışıyor yazar. Grameen Bank’ı “Organizasyon Kültürü” açısından bakarken de bu üç aÅŸamayı şöyle tanımlıyor:

1.İklim kuşağı (ya da Bütünleştirme Perspektifi): Gerçek bir mükemmelliyet kültürü,

2.Alt iklim kuşağı ( ya da Ayrımcı Perspektif): Benzersiz yönetim kültürü ve

3.Hava durumu ( ya da Parçalı Perspektif): Tüm köy kültürünün yeni baştan yazımı.

Ä°ÅŸte bu üçüncüsü “yeniden yazmak” beni heyecanlandırıyor hem bugün Netdirekt‘e baktığımda, hem dünden yarına ABG/HG beraberliÄŸindeki çabalara baktığımda, hem de dünden önceki CINOS’un son evresindeki “F1/F2 ve Omurgalı Liderlik” ile “RAW DeÄŸerlerine” ve “DOD2 Gayretlerine” baktığımda Grameen Bank’ın “Köy Kültürünü Yeniden Yazma” ifadesine hayran kalıyorum. Bu yaklaşım biçimi hem bitki koruma alanında hem de biliÅŸim sektöründe “kültürü yeniden yazma” açısından benim için anlamlı ve önemli. Bu konu açılmışken kısa bir alıntı daha yapacak olsam…

“…Grameen üyelerine grup oluÅŸturmayı ÅŸart koÅŸar ve grup ortamının hesap verirlik ve mali disiplini ilerletme yönündeki sosyal baskısına güvenir. Ãœyeler disiplin ve kendi kendini yetkilendirmeye iliÅŸkin “16 Karar Seti“ni kabul ederler. Bu kararlar her grup toplantısının başında ve sonunda Grameen amentüsüyle – her daim disiplin, birlik, cesaret ve sıkı çalışma– birlikte tekrar edilir. Banka personeli üyelere yardımcı olacak ÅŸekilde eÄŸitilmiÅŸtir. Bir personel buradaki mantığı şöyle açıklıyor : ” BaÅŸkalarının problemlerini çözmeye kalkmadan önce, onların kendi problemlerini çözecek bir fikirleri var mı sorun ve öğrenin“. Bütün banka görevlileri köylerdeki üyelerini haftada bir ziyaret edip hem banka çalışanlarıyla köylüler arasında yakınlık  ve güven oluÅŸturmaya hem de sıkı çalışma ve disiplin ilkelerini yerleÅŸtirmeye gayret ederler. Her çalışan Grameen’in çalışma tarzını öğrenmek için bir ÅŸubede altı aylık bir staj eÄŸitimi alır…”

Bunlara bakınca Grameen’in belli kültürel özellikler taşıdığı kolayca görülebilir. Şöyle ki,

Bankanın bir amentüsü vardır (biz CINOS’ta buna Carta Nova mı derdik, anayasa gibi bir sözcüktü !). Bu amentüyü hayata geçirecek olan bir operasyon metodolojisi vardır. Ä°nsanlara (çalışanlara ve kredi alanlara) yönelik güzel planlanmış bir tutumu, yoksulları destekleme şöhreti ve borçlularla güvene dayalı iliÅŸkileri vardır. Buradan yola çıkan yazar “Organizasyon Kültürü“nün tipik karakteristiÄŸi olarak 10 özellik sıralar. Bunlar;

1.Bir öykü ya da öyküler: Tıpkı CINOS’taki gibi “Let Us Your Story” teÅŸvikleri ve ödüllerine bizim de ülke olarak dört konuda katılmamız gibi.

2.Bir amaç ve deÄŸerler kümesi: Tıpkı F2 deki “Omurga”lı beÅŸ soru gibi.

3.Bir strateji: Omurganın ana konularından biri olarak.

4.İnsanlara yönelik bir tutum: RAW testleri gibi.

5.Küresel bir bakış: Şirketimiz küreseldi ve global fiyat dengelerine bakıp da istediğimiz halde BMX in fiyatı düşük kalmıştı ya da maliyet hesaplarına ve beklenen katkı alt limitine (min %60) göre esnekliklerimiz varken ihalede fiyat düşürmeye izin verilmemişti global tohum firmaları ilişkilerini dikkate alarak.

6.Bir iliÅŸki ağı: Bu nedenle 2005 Mayısında Paris’in 90 km kuzeyindeki ÅŸatonun gün ışığı gören toplantı salonunda ilk gün ilk adım “KonuÅŸma Halkası”ndan hemen sonra “Networking” küçük becerisi ile sergilenmiÅŸti. Bundan daha önemlisini Grameen Bank’ın operasyon metodolojisinde net olarak görebiliriz. MAS5 de Mikro Kredinin Türkiye uygulamasını somut örnekleriyle açıklayan zamanın AKP milletvekili (bir daha seçilemedi) Prof.Aziz Akgül’ün de açıkladığı gibi;

“…Kredi alabilmeniz için topluluÄŸunuzdan (fukaranın fukarası mahallenizden beÅŸ kadın) kredi almaya niyetli dört arkadaÅŸ ya da tanıdık bulmanız gerekiyor. Her kredi isteyen, krediye uygundur kararından önce bir haftalık eÄŸitime katılır. EÄŸitim oturumlarında kararlı ya da samimi olmayanlar elenir. EÄŸitim sonunda her grup aralarından ilk önce kimin kredi alacağını belirler. Kredi verilen kiÅŸi, grupta kendisinden sonraki kiÅŸinin kredi alabilmesi için, geri ödemeye baÅŸlamalıdır…” ve kefil yok, senet yok, ipotek yok…Sadece niyet ve gerçekleÄŸe bakıp verilen mikro kredilerin %99.9 u geri ödenmiÅŸti. Binde birlik ödenmeyen de niyetten deÄŸil beklenmeyen doÄŸal aksaklıklardan (yaÄŸmur yaÄŸdı ürünler çürüdü ya da hasta oldu inek öldü gibi) olmakta…” Hani ütopya gibi deÄŸil mi ? Prof.A.Akgül bunları anlatıp da on yıl önce Diyarbakır’ta bini aÅŸkın kadına böyle kredi verildiÄŸini gözyaÅŸlarıyla anlatırken salonun arka sırlarından itirazlar yükselmiÅŸti. MeÄŸer itirazı yapanlar Buldan tarafından dokuma küçük esnafındanmış ve itirazları da “biz vergi verirken onlar vergi mi veriyor?” bakışına dayanıyormuÅŸ. Hani derler ya “koyun can derdinde kasap et derdinde”…Bu adımlarla (max.bin lira gibi) biraz nefes alabilen yoksulu kendine rakip görmüştü küçük esnaf… On yılda israfla mücadele konusunda atılan adımlar kar topu gibi geliÅŸti mi yoksa emekler de Aziz hoca ile birlikte silikleÅŸip yok mu oldu ?

7.Dijital ortamda yer almak: Hep öyleydik ve asıl somut olanı ÅŸimdi Netdirekt’te.

8.Ãœn: Bu nedenle “Reputation Management” baÅŸlı başına bir konu olarak ele alınıp en üst otorite bunun sorumlusu olurdu.

9.Bir müşteri önermesi: Bu nedenle rutin turlarla dağıtım kanallarında odaklanmış alışkanlıkların köy ve kahvelerdeki gece ve gündüz resmi olmayan sohbetlerle desteklenmesini hep istedik.

10.Ufku tarama yetisi: Stratejik Ajandamızın ana konularından biri de “shaping the future/geleceÄŸi ÅŸekillendirmek” idi. Ne yazık ki her ÅŸey apaçık görünürken ne “GökkuÅŸağı” filmim ne adına “Emergency Management” dediÄŸim zorlamalarım ya da “DevÅŸirme Güçler“le kritik süreçlerdeki (CI den NO ya geçiÅŸ; NO dan “S” e geçiÅŸ) açılımlarım “Kassandra Sendromu” dışında önemli bir etki yaratmadı.  YaÅŸadılar ve gördüler. Kendinden hoÅŸnutluÄŸun kaçınılmaz düşüşün en önemli nedeni olduÄŸunu acı çekerek hissettiler. Belki de hissetmeden mutlu mesut sona razı oldular. Öyleyse neden pek çoÄŸu mahkemelik oldular…

Åžimdi bir nefes alıp bugüne ve bize dönelim. Sevgili Sam’in Key West (Florida) ten gönderdiÄŸi torunu Virginia’nın (ki torunum Ä°rem’le yaşıt) fotoÄŸrafından oluÅŸturduÄŸum görselle yarınlara iliÅŸkin bir mesaj verelim.

Bugün 70 oldum. Binlerce şükür. Daha ne ister insan !

Yapabilene ne mutlu ! Önce “farkına varmak” gerek. Sonra kabullenmek ve inançla yola çıkmak ve “BaÅŸarı Formülüm”deki “2P”. DiÄŸer bir deyiÅŸle “Sabır ve Sebat” ya da “Ä°nat ve Tutku”.

Aydınlık yollardaki öğrenmeler ve ustalıklarla nice kurum kültürleri içinde başarının hazzını yakalamak umuduyla.

Öykücü