Yaşam Büfesinde “Toplantının Gücü”

“… Yazılı anlatamam. Ama o kadar eğitici ve anlaşılır oldu ki %10 şov oranından vazgeçtim. Çok şey öğrendim. Bunu sürekli kılıp geliştireceğim. Gurur duydum; güç buldum…”

Merhaba

Ekte bir sayfa göreceksiniz. Çeşme çatıdan yazıyorum ve bugün tüm Copcular bir kutlama için Güzelbahçe’de olacağız. Daha dün ablamın kırılan kol ve omuz kemiği için koştururken içim pır pır ediyordu. Hoş sevgili Nezuş bana yapacak hiçbir şey bırakmadı. Desteklerimizi en akıllı şekilde kullanarak hem Karşıyaka’dan Yeşilyurt’a, daha uzman ellere ve gözlere götürdü ablamı hem de olası pekçok sıkıntıyı aştı. Helal olsun. Binlerce şükür. Bursa’dan Pınar’ın teklifleriyle yetişen Ümit’e; mesleğini ve ilişkilerini Özgen’in uzmanlığıyla Aydın’dan yetiştiren, yol gösteren, yolları açan Eray’a; hem verdiği kanla ve hem de Zeynep’in yakın destekleriyle hep yanımızda olan Kerem’e binlerce teşekkür ve şükür. İşte “Copculaşmak” bu; daha ne ister insan.

Nasıl bir haftaydı ? diye kendime sorduğumda, ablamın rahatsızlığından bile edindiğimiz pekçok öğrenme dersiyle çeşitli güzellikler görüyorum bu haftada.

  • Göynük’ün heyecanları sürüyor ve biraz önceki grup postalarımla bir adım daha ilerlediğimizi görüyorum. İşte AZM olarak üç temel amacımdan biri de buydu: SSTC çerçevesinde satış destek çalışmalarını daha etkili yapmaları için ABZiraatçıların kendilerine yardım etmelerine yardımcı olabilmek. Umutlarım artıyor.
  • Malatya ve Isparta’da zorunlu satış destek çalışmalarındaki paylaşımlar da kurum içi iletişimin gelişmesi adına umut veriyor. SSTC öğrenme yolculuklarını günlük işlerin bir parçası kılabilme çabalarını görmek güzel. Değişimin doğal sancıları yanında güzel günler olacağına inancım sürüyor. Yazımın başındaki sözleri bugün AZH olarak öğrenme yolculuğunu birlikte sürdürdüğümüz arkadaşım 2 Nisan 1997 de Antalya’da söylemiş ve geçtiğimiz hafta bu sözünde durduğunu gördüm. Ne mutlu ona ki o yaşında hala inançlarıyla güven odaklı olarak ilişki yönetimini etkili kılıyor.
  • Seralarda yaptığım çekimler ve montaj filmlerimdeki mesajların kurum içi SSTC izleme çalıştaylarının etkinliğini artıracağını hissediyorum. Kuzey sahra gücüyle çıkacağım SSTC ilk adım öğrenme yolculuğu sonrasında ikinci adımda algıları daha da gelişecektir. Nasip olursa tutum ve tavırlardaki değişimi birlikte göreceğiz.
  • Hafta başında E.Ü.M.F.Biyomühendislik Bölümünün düzenlediği VI.Biyomühendislik Günleri’ndeki “özel konuşmacı” konumumdan zevk aldım; gurur duydum. Çocuklarıma ve isteyenlere bunun montaj dvd sini vereceğim.

nolcek-napcez-130598

Biraz daha geriye baktım ve ajandamın tozunu alırken onbir yıl önceki bu günleri okudum (13.05.1998). Ekte isimleri kapatarak verdiğim defterimdeki sayfanın ana mesajını görmeye çalışıyorum. Ajandamın dışında o geceye ait yirmi sayfa not tutmuşum ve belki elli yerine “Nol’cek&Nap’cez” diye not düşmüşüm.  Ve işte algılarım:

  • Fırtına geliyor.
  • Otorite gecenin bir saatinde isyan edip “alın çantalarınızı gidin” diyebiliyor.
  • Otorite yardımcıları sürekli çatışarak sahra gücünün moralini bozuyor; SSTC almış olanların bu hazırlıksızlığı akıl alacak gibi değil; bozuk düzen hergün daha da laçkalaşıyor diye yazmaktan kendimi alamamışım. İşte bu noktaya bakıp bugün bu yönde de yapabileceklerim olmalı diye düşünüyorum.
  • Yine satır aralarında gördüğüm bir not da “testify ><testis” sözcüklerinin benzeşimi ki bugün bunun kaynağını bulamazsam açıklamakta güçlük çekerim. O günlerde Afyon’daki toplantı sırasında Oruçoğlu’nun soğuk  bahçesinde okuduğum kitabı anımsadım ve çeyizlerim arasından o kitabı aradım: Ken Shelton‘ın “Sahte Liderliğin Ötesinde /Beyond Counterfeit Leadership” idi.
  • Kitabı buldum ve Germiyanyalısı’nın tertemiz denizinin kenarında beyaz kumlarında sayfalarını hızla taradım; aradığım sayfayı bulamadım. Ancak bugün içinde bulunduğum ortama uygun şu sözleri buldum ve Göynük sonrası yazdığım elektronik postayla uyumunu gördüm. Aklın yolu bir ! Bakın Ken neler yazmış ?

“… Tiyatroya aşina herkesin bildiği gibi, dinamik ve gelişmeye açık karakterler, oyun boyunca sürekli bir dönüşüm gösterirler (MC: Başarıların self servis olduğu yaşam büfesinde SSTC öğrenme yolculuklarıyla sıraya girmek “dinamik karakter”in bir göstergesidir). Tipleme amacıyla yaratılmış karakterler ise daha durgun, daha durağan bir nitelik taşırlar (MC: SSTC açılışında sorarım: “neden geldiniz ?” kimilerinin yüzlerinde “git dediler geldim abicim” ifadesi vardır ve dördüncü gün sonundaki VTR de bunun hangi ölçüde değiştiğini birlikte gözleriz ve tekrar sorarız” dönüşte VIP-ERICi’ nizde neler var ?”). Oyunun başından sonuna dek hiç değişmezler. Belirli bir kişilikleri vardır, oyun boyunca her olay karşısındaki tutumları, her replikleri o baştan belirlenmiş kişilikleriyle uyumludur. Gerçek yaşamda da bu genellikle böyledir (MC: Nisan ayında ABG la SSTC ilk adım öğrenme yolculuğuna çıktık ve SMARTa göre yola çıkarken hedef belirlemeyi; kendine taahhütte bulunmayı öğrendik. İzleme çalıştaylarından birini de Mayıs başında Isparta pazarında gerçekleştirdik. Kabul etmek gerekir ki “vermeyince Mabut, Mahmut’un yapabileceği pek fazla birşey yok”; bu beceriksizliğe bir de isteksizlik eklenince karar vermede “adalet” yargısı sanırım otoriteyi rahatsız etmeyecektir). Bir yanda gelişen dinamik karakterler görürüz, öbür yanda ise durağan insanlar. Gelişen karakterler aynı zamanda başkalarına birşeyler öğreten karakterlerdir; çünkü öğretme eyleminin ta kendisi, hem onların bilgilerini geliştirir, hem de kararlılıklarını güçlendirir. Öğrencilerinin öğrendiğinden çok daha fazlasını öğretmenler öğrenir...”

Şimdi Ken’in satırlarına burada ara vermek istiyorum ve Göynük toplantısının hemen ardından Antalya’dan ayrılmadan yorum ve algılarımı gösteren iletimi paylaşmak istiyorum. Sıcağı sıcağına, algılarım zamanla yıpranmadan yazmak benim huyum ve bu iletişimlerime sürekli olarak “demir tavında döğülür” ün İngilizce’sini ekliyorum (striking while the iron is hot). Bakın geçtiğimiz pazar günü öğleye doğru “ABG Güney Sahra Gücü” nü yönetmek ve liderlik etmek rol ve görevindeki “dinamik karakter”li arkadaşıma neler yazmışım ?

“…

Merhaba …. Bey

Antalya’dan ayrılmadan sıcağı sıcağına algılarımı iletmek istedim.
Bence güzel, verimli ve yararlı bir toplantıydı. Güzeldi; çünkü;

  • Zaman, mekan ve zemin uygundu. Hazırlık ve çabalarınız için teşekkür ediyorum.
  • Sunum materyalimiz güncel ve yereldi.
  • ABG un “işleri kolaylaştırma” mesajının arkası doluydu.
  • ABG un sahrada pratik bir Ar-Ge yaklaşımlı çabaları takdire değerdi; farklılık gösteriyordu.
  • ABG adına “başarı öyküsü” anlatan şirket sahibi Faruk beyin samimi açıklamalarından, kendinden emin, titremeyen sesiyle müşterilerine seslenen Hasan Hüseyin’in sahnede duruşu etkiliydi.
  • ABG un “kabuk değiştirmekte olduğu” mesajını ileten Hakan’ın çalışmaları ABG un gayretlerini yansıtıyordu.

Tüm bunlar bana yarınların daha güzel olacağını ifade ediyor. Herşey sizin ellerinizde.

Gelelim alınacak derslere;

  • Dün Göynük’te “öğretmenin öğrendiği, öğrencinin öğrettiği bir süreci yaşadım.
  • İlacın ana firmasının görselindeki kesin ifadelerine bakıp da kimi tartışmalı konuları göz ardı etmemenin; daha bir esnek kalmamanın bedelini gördüm.
  • Öğrendiklerimizle eylemlerimizi daha etkili kılmalıyız ve

    • ……………ı tanıyan ve bizden iyi bilen müşterilerimize daha iyi kulak vermeliyiz.
    • Doz, kullanım şekli, Yaz/Kış farkı, Toprak farkı, Homojen atmada yardımcı madde (kum, gübre vs), Karıştırma aleti, Sulama, Bekleme, Solarizasyonla bütünleştirmek vb konularda “yere sağlam” basmalıyız; söylem ve eylemlerimizi bütünleştirmeliyiz. Promosyon malzemelerinde dikkatli olmalıyız.
    • Bu amaçla esnek olmalıyız; bilmediğimiz ve yönetemeyeceğim konularda iş ortağımızın görüşlerine daha bir fazla değer verip esnek kalmalıyız; inat ve ısrar göstermemeliyiz. Sürekli öğrenmeli; öğrendiklerimizi gecikmeden paylaşmalı (örneğin Cumartesi sohbetlerini biraz daha uzatarak ve özel öğrenme gündem maddesi yaratarak) ve yazılı belgelerle “kurumsal akıl arşivi“mizi “başarı öyküleri” mizle oluşturmalıyız.

Kabul görürse eğer bir önerim var. Dünkü tartışmaların ışığında ekte verdiğim görselin (………için hazırladığımın bir benzeri), broşür yerine olmak üzere ……… adet hazırlanmasının ve yarısının ……………konmasını ve yarısının da “değer vererek” dağıtılmasının (broşür gibi bayi sehpasına atılmış değil) “doğru kullanım”da yararlı olacağını umuyorum.
Takdir sizin.

Yolunuz hep aydınlık olsun.

Copcu

(*): Striking while the iron is hot (demir tavında döğülür)

…”

Şimdi Ken’in sözlerine biraz daha yer vermek istiyorum:

“… Girişimci ve yaratıcı organizasyonlarda, öğrenim döngüsünün bir parçası olarak, hata yapmak da teşvik edilir. Yenilikçilik ve girişimcilik ruhu, insanların yeni alanlara, yeni gelişmelere, yeni şeyler öğrenmeye giriştikleri takdirde hata yaptıklarını anlamakla ateşlenebilir. Yapılan hatalar gelişme döngüsünün bir parçası olarak görülür (MC: Hafta başında Üniversitedeki konuşmamda “hata” konusunu da dile getirmiştim ve dedim ki “hata yapmak başınızı derde sokmaz; ancak hatanızda ısrar ya da düzeltme yolundaki tavrınız başınızı derde sokabilir. Hatayı “mış gibi yaşamlarda yalan söylemek durumunda kalma” düzeyine kadar ilerletmiş ve yapabilecekleri konusunda iki örnek vermiş, iki yol göstermiştim. Ya W.Saphirenin yazısında gösterdiği “sözünden şereflice dönmenin kuralları”nı uygulayacaklar ya da “upclose&personal” filminde R.Redford’un, M.Pfeiffere söylediği “yalan söyleyecek kadar cesursan, gerçekleştirecek kadar da cesursun demektir” sözüne inanıp gerçekleştirme çabalarına güç katacaklar)… İyileşme sürecinin sağlıklı parçalarından biri de başkalarına birşeyler öğretmektir. Sizin ortaya koyduğunuz örnek, başkalarına kurumsal sorumluluğun ne olduğunu öğretebilir. Bu öğretimi çok çeşitli biçimlerde gerçekleştirebilirsiniz.. Tedavi kapalı kapılar ortamında gerçekleşmez… Özgün liderler, ilişkilerin ekolojisini iyi anlarlar…”

Herşey sizin ellerinizde. Siz yeter ki isteyin. Size hiçbir dilek verilmemiştir ki gerçekleştirmek için gerekli güç de verilmemiş olsun (R.Bach/Martı).

Umutlarımın arttığı süreçte hepinizin yolu aydınlık olsun.

Öykücü (mustafa@copcu.com)