Yaşam Büfesinde “4E ler”

“… Onun eski ve yeni “4E” si olduğunu bu ayın başında öğrendim. Sanırım global krizin pençesindeki büyük şirketlerin lider kadrosu için görüşlerini güncelliyordu. “Kazanmak” isimli kitabını da çok sevdim. Her ay onun iki sayfasını özüme kazımak istercesine dikkatle okuyorum. Benim de yıllardır değişmeyen “4E” kavramım var meslektaşlarım için, sektörümdeki çabalarımız için…”

Merhaba

Bu hafta yazılarım biraz aksadı. Hoşgörüle. Mazereti olmaz ama; bir haftaya Malatya’nın kayısılarını ve Isparta-Eğirdir’in elmalarını sığdırınca sayfamı biraz ihmal ettim gibi oldu. Bugün bu yazımı “bitki hekimleri” kategorisi içinde kaleme almak istiyorum. Biraz ağırlıklı olarak tarımsal savaşımdaki meslektaşlarıma dönük mesaj bombardımanı olur diye diğer okuyucularımın affına sığınıyorum.

Son yazımı geçen hafta cuma günü Malatya Altın Kayısı Oteli’nde yazmıştım. Yıllardır özlediğim dostlarımı gördüğüm için mutlu ve umutlu döndüm Malatya’dan. İnşallah yaz sonlarına doğru tekrar Malatya’ya gideceğim. Belki bu kez gözümü karartır ve Nezuş’u da götürürüm. Geçen hafta Malatya adeta yaz gibiydi. Tam da kayısının çiçeğe gireceği bugünlerde soğuyan hava inşallah bir don tehlikesi yaratmaz. Allah korusun. Video kayıtlarıma baktığımda, pazarın zorlaşan koşullarında bile kayısıcıların ve dağıtım kanallarındaki iş ortaklarının gözlerinde parlayan ışık çabalarıma güç katıyor. Hepsinin yolunun aydınlık olmasını diliyorum.

Malatya toplantısının sonundaki sohbet sırasında yineleyerek “ne kaldı aklınızda ?” sordum ve beni mutlu eden iki ifade emeklerimin boşa gitmediğini gösteriyor. İnşallah yakın zamanda sevgili Men….in “vallahi gi…….. Mustafa abi” sözleri için gereğini yaparım. Tıpkı onbeş yıl önce Alaşehir’li pideci İsmail’in sevgili İbrahim’e fısıldayarak söylediği gibi “Mustafa abinin acelesi vardı herhalde; pijamalarla yola çıkmış”. Ya da yirmi yıl önce Menemen-Gerenköy’deki bakkalın dediği gibi “ha şu astronot kılıklı herif mi ?”… İşte bu benzeri sözleri haketmenin sembolü olan görünümü yıllar sonra Malatya’da sahneye koymak özlemlerimin ve “dibini aydınlatma” ısrarındaki çabalarımın temeliydi. Çok şükür.

İki gün önce Eğirdir-Mavi Göl Otel‘de yorgun günün sonlarına doğru elmacıların gözleri de böyle pırıl pırıldı. Toplantıda yüksek sesiyle öne çıkan elmacı Raşit’i grubun nasıl algıladığını bilemem ama yemekteki sözleri beni yazımın başlığı olan “4E” kavramıma götürdü. Bu vesileyle yandaki görselde kapak sayfasını gördüğünüz “Harmanyeri” dergisinin 2001 yılına ait sayısındaki “Programlı ol ve Kazan” başlıklı yazıma değinmek istiyorum. Isparta İl Müdürlüğü’nün “Isparta’da Tarım Gazetesi“nin eki olarak dağıtılan bu dergide ekteki pdf sayflarında görülen görüşlerimi dile getirmiştim.

programli-ol-ve-kazan-s1

programli-ol-ve-kazan-s2

Aradan sekiz yıl geçmiş. “Ne değişti acaba ?” diye kendime soruyorum. Bitki koruma pazarındaki rekabetin yeni boyutlar kazandığını görüyorum. Elmacıların “4E” adına ne kadar geliştiklerini değerlendirmeye yetkin değilim. Ancak amaçlarının “4E” e daha fazla uyabilmek olduğunu görüyorum. Şimdi “MAS” adına danışmanlık yaptığımı AgroBest Grup (ABG) un listesine baktığımda sadece elma karaleke hastalığıyla savaşım için onüç ilaca sahip olduğunu görünce portföy zenginliğine şaşırıyorum. Bu zenginliği Eğirdir-Kovada Vadisinde “Pazar Geliştirme Müdürü” olarak kazandığım deneyimlerle Çanakkale-Evciler’de “Ürün Grup Müdürü” olarak gördüğüm güzelliklerle bütünleştirerek “programlı ol ve kazan” deyişimi bugün daha güçlü söyleyebiliyorum.

Yemek sırasında elmacı Raşit “bak Mustafa abi; bu yıl karaleke çok olacak” diye gözlemlerini aktarıyor. Otuzbeş yıllık deneyimlerini bilgiye çevirerek Aralık-Ocak ayındaki sıcaklıklara bakıyor; elma dallarındaki çatlamaları anlatıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor “Mustafa abi bak bakalım bu yıl kimin, hangi tarihte kullandığı göztaşı daha etkili olacak ?”. Bu sözlerle beni sınıyor Raşit. Aslında Raşit, elma karalekesiyle ilaçlı savaşımda bir dönemdeki (X) ilacının etkisinden çok bütünleşik, doğru programın etkisinden söz etmek istiyor tıpkı benim gibi. Toplantıda her zaman olduğu gibi “üç doğru“dan söz etmiştim.

  1. Doğru teşhis
  2. Doğru seçim
  3. Doğru kullanım

Örneğin karaleke mücadelesinde sadece ABG un onüç ilacı varsa ve reçeteli sistem yaygınlaşarak etkinleşiyorsa programı doğru oluşturmada “doğru seçim” ve özellikle “zaman” faktörüyle “doğru kullanım” konusu daha bir fazla önem kazanıyor demektir.

Şimdi tekrar elmacı Raşit’in sözlerinin bende uyandırdıklarına dönmek istiyorum. O tarihlerde “erken uyarı” çalışmalarına bakış daha bir kuşkuluydu ve kabulünü geliştirmek öyle pek kolay olmadı. Bir başka yazımda değindiğim gibi sistemin olası hatalarının olumsuz sonuçlarını giderebilecek ekstra özelliklere sahip fungisitler de pek fazla olmadığı için sıkıntı biraz daha derinleşiyordu. İşte o tarihlerde sanırım Samsun ZMAEnstitüsü önderliğinde (veya Dr.TD in) bir yaklaşım ortaya atılmıştı. Bunun adı da

Sigorta + Uyarı” idi.

Anlamı da sorunlu yıllarda (!) ya da yerlerde erken uyarıdan önce bir fazla ilaçlamayı göze almak; elma ağaçlarında fizyolojik uyanmadan önce “sıracalı dallar“ı göztaşı ilaçlamasıyla korumaktı. İşte elmacı Raşit’in dediği de sanki buydu. “bakalım kim sigorta ilaçlamasını zamanında” yapmış ki sonraki ilaçlamalarda beklenen etki en üst düzeyde olabilsin.

İşte bu nedenle dün “SZM” bugün “AZM” olarak “kurum/meslek/kişi” sorumluluk üçgeninde emeklerimizin daha verimli daha etkili olması için aynı sözleri ve doğrular adına tüm bütünleşik çabalar için sizleri peşinen kutluyorum.

Gittikçe zorlaşan mesleğimiz adına “yolunuz hep aydınlık olsun” diyorum.

Öykücü (mustafa@copcu.com)