Yaşam Büfesinde “Anıların Gücü”

“… Onu ilk defa Kuşadası’nda tanımıştım. Yetmişli yaşlardaydı. Hayran kaldım. Onun yanında asistan olmak isterdim…Diğerini Ağustos1999 da İsviçre’de IPM eğitiminde tanımıştım. Büyülendim. Onun yanında asistan olmak isterdim. Üçüncüsünü 2003 de Lizbon’daki ECPA toplantısında tanıma şansını bulmuştum. Onun yanında da asistan olmak isterdim…”

Merhaba

Bugün nedense anılara daldım. O andaki duygularımı da eklediğim yazılı arşivimden birkaç sayfa gözüme ve aklıma takıldı bugün. İlk sözünü ettiğim toprağı bol olsun Dr.F.Kern idi. İkincisi Dr.Sechser‘di. Üçüncüsü ise Dr.Urech‘ti. Son ikisine daha sonra değineceğim. Şimdi amacım birazcık Dr.Kern’ün yaşamımda nasıl bir köşe taşı olduğunu anılarla anlatmak. Kurumsal beraberlikler içinde üç kez onunla olma şansım oldu. Üç kez onun çıkardığı öğrenme yolculuklarından büyük haz duydum, zevk aldım. Bunların ilki, 1986 sonbaharında  adına kısaca BMC dediğimiz bir kurstu. Hani şu bizim bildiğimiz ünlü motor ve araba markası değil bu BMC.

Ne zaman böyle ilgisiz benzetmeler yapsam hep aklıma ormanda çıkan yangın geliyor. Ve o yangında karmaşayı önlemeye ve kaçışanları organize etmeye  çalışan aslan geliyor gözümün önüne. Verdiği emir netti “alfabetik sırayla ormandan çıkılacak“. Ancak bir de ne görsün en önde “bit” var. “Hayrola… Sıranı bekle..” demeye kalmadan ağzının payını alıyor. Bu fıkra burda yarım kalır; kalmak zorunda… Her neyse… Bu sizin bildiğiniz BMC lerden değil. “Basic Marketing Course” un kısaltması. Dört gün süren güzel bir öğrenme yolculuğu idi. O zamanlar bimer projeksiyonlar yoktu. Slayt makinasından tepegöze yeni geçiyorduk. Dr.Kern’in görsellerine hayran kalmıştım. Dr.Kern’in anlatımdaki sadeliğe bayılmıştım. Ve Dr.Kern, anlatımında tümüyle SSTC öğrenme yolculuğunun prensiplerini uyguluyordu.

Dr.Kern sunumuna şu soruyla başlamıştı: “What is the marketing (Pazarlama nedir) ?“. İşte SSTC nin yaşam büfesinde sıraya geçmek isteyenler için en güzel uygulaması. Yürekten inanıp da yapabilene ne  mutlu…

Aradan dört ay geçmeden bu kez Abant’ta BEC de buluşmuştuk. Bu kez de “Temel Entomoloji Kursu” içinde önderlik ediyordu. Bu kursa tüm ziraatçılar katılmıştı. Kurstan sonra çoğumuz dönüşe hazırlanırken bana dönüp “sen kal” dedi. Ben henüz iki yıllık bile olmamış bir garip “teknik danışman” dım. Bende birşey görümüştü. Böylece ilk kez “Eğiticinin Eğitimi” programı içinde bölüm müdürleriyle birlikte oldum. İngilizcemin yetersizliği edinmeye çalıştığım faydaları azaltıyordu. Bu nedenle herkesten daha fazla çalışmak zorundaydım. Böylece heveslerin farkını ve yetkinliklerin düzeyini gördüm. Görebildiklerimi yazmaya çalıştım. Sevgili Tarık’ın defalarca dile getirdiği gibi, eğitimin ya da öğrenmenin tutum ve davranışlara yansıması için yinelemenin ya da sürekliliğini sağlamanın ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışıyordu Dr.Kern yıllar önce. İşte o günlerden kalma notlarımdan kimi görüntüler:

dr-kern-speakers-training-course-1-18-subat-1987

dr-kern-stc-2-basic-questions-18-subat-1987

dr-kern-stc-3-learning-prosess-18-subat-1987

dr-kern-stc-4-preprataion-of-learning-prosess-18-subat-1987

Ve sevgili Dr.Kern, “eğitimin amacı, hedefini “nı şöyle açıklıyordu.

“… The objective of training, or of any transmission of information, is to achieve in the trainee (or listener or reader) an acceptance of the information and its transfer to improve knowledge and skill and to change attitudes and behaviours…“.

Helal olsun. Ancak bu kadar güzel tanımlanabilirdi. Bu tanımın içinde hedefe ulaşmak var ve hedef kitlenin kimler olabileceği var. bu tanımın içinde bilginin işlenmesindeki “bilgelik piramidi“nin anlatımı var. Bu süreçte “info” dan “knowledge” a geçiş var. Bu tanımın içinde “müşterinin kabul görmesinin sağlanması” var. Bu tanımın içinde bilginin “beceriye dönüştürülmesi” var ve asıl önemlisi bu tanımın içinde tutum ve davranışların değişmesi var. İşte konuşmacının bu amaçları gerçekleştirecek biçimde etkin olması, etkili olması gerekiyor. Tüm bu amaçların SSTC öğrenme yolculuğunun çerçevesi içinde ele alındığını söylemem gerek. Bu yolculuğa katılanlar bunu net olarak bilirler. Dr.Kern o kısa sürede bunları uygulamalı olarak öğretmeye çalıştı.

Yine yukarıdaki pdf sayfalarında göreceğiniz gibi Dr.Kern sunumunda Giessen Üniversitesindeki uygulamalı psikoloji çalışmalarına dayanarak “öğrenme süreci“nde 5 adım tanımladı. Özetle,

  1. Motivation: The listener (trainee) is being motivated to learn (Konuşmacının ilk işi katılımcının öğrenme hevesini geliştirmek olmalı) SSTC de biz bunu yapıyoruz.
  2. Definiton: Setting the objectives of the presentation ( Konuşmacı bu öğrenmenin amaçlarını, hedeflerini diğer bir deyişle bu öğrenmeden sağlanacak faydaları göstermeli) SSTC nin çaerçevesinde bunu açıkca ortaya koyuyoruz.
  3. Spontaneous assimilation: Transmission of the fundamental knowledge to activate the trainee (listener) to proceed to (Konuşmacı katılımcıyı eyleme götürecek olan temel bilgiyi doğal özümseme sürecini sağlayacak biçimde aktarmalı ki böylece..) SSTC nin dört gününde bu eylem sürecini oluşturuyoruz.
  4. Logical digession: understanding of the discussed principles by deepening of gained knowledge (ki böylece katılımcı kazandığı bilginin özüne inebilmesi ve mantığını kabul etmesi için konuşmacı tartışılan prensipleri iyi anlatmalı) SSTC nin son günündeki görevi katılımcı bu amaçla kendisi seçiyor ve becerilerini sergiliyor.
  5. Verification: Testing of the knowledge gained and application in new situations. This continuous (remembered) application is the long term objective in the learning process (Katılımcı kazandığı bilgiyi yeni durumlarda kullanıp test edecektir. Bunun için bilgiyi kendinde özgünleştirecektir. Böylece öğrenme sürecinin uzun vadeli sürecinde anımsanması ve koşullara uyarlanarak kullanılması sağlanmış olacaktır. Diğer bir deyişle birey öğrendiklerini içselleştirecek ve tutum ve tavrına yansıtacaktır.) SSTC öğrenme yolculuğundan ayrılırken katılımcılar “strateji tuvalleri“ni oluşturup beklenen taahhütleri dile getiriyorlar.

Bundan sonrasında sadece kurumların bu taahhütleri izlemeleri gerekiyor. Bu yöndeki heveslerin ateşini sürdürmeleri gerekiyor. Bunun da yolu yaşam büfesinde sırada kalmak isteyenler için SSFMWS (Satış Becerilerini İzleme Çalıştayları)” yapmak gerekiyor. Bu çalıştayları güncel ve önemli etkinliklerle şekillendirmek gerekiyor. Kişilerin sürekli olarak üç temel soruyu kendilerine sormayı alışkanlık haline getirmelerine yardımcı olmak gerekiyor..

Tüm bunların oluşumunda konuşmacının etkin ve etkili olması çok önemlidir. Dr.Kern’den bu eğitimi aldıktan on iki sene sonra Adana’da bir ilacımızın pazara sunulmasında moderatör rolümle sahnedeyim. Amacım yukarıdaki tüm aşamaları sağlayabilecek bir açılış konuşma yapmak. Daha sonra teknik bazlı anlatım olacak. Amacım izleyecilerde AIDA etkisi yaratabilmek. Konu buğday yaprak hastalıkları. Çiftçi koşullarında ilaçlı savaşımın kabulü yeterli değil. Bu nedenle katılımcılara iki kere “Ahaaa !” dedirtmeliyim. Önce soruna dikkat çekmeli; sonra da çözüme odaklanmalıyım. Dikkatlerini ilgiye çevirmeliyim. Daha sonra ilaçlı savaşım için; kuşkusuz bizim ilacımız için bir kullanımına dönük istek yaratmalıyım. Ardından da onları eyleme geçirmeliyim.

Bunun için önünüzde iki yol var: Ya Erdoğan gibi sesiniz yüksek çıkar; Çiçero gibi konuşursunuz ve konuşmanız bitince herkes sizi saatlerce alkışlar. Ya da Seneca gibi sakin konuşursunuz ve konuşmanız bitince her kes ayağa kalkar ve “haydi arkadaşlar ne duruyoruz; ilaçlamaya gidelim“. derler. Tercih sizin. Ben hep ikinciyi istedim ama doğruyu seçmem her zaman pek öyle kolay olmadı.

İşte o gün (9 Mart 1999) benim yaptığım açılış konuşmasının textlerini de aşağıda üç pdf sayfası olarak sizlerle paylaşıyorum.Belki birgün birisinin işine yarayabilir. Belki sayın Demirel gibi kısa cümleler kurabilmişim mi diye bakanlar olur. Belki üç adet slaytın görünümü sığdırdığım bu dokuz el kartımdaki ifadelerden kendilerince “sunum becerileri” adına bir fayda türetenler olur. Ben yazayım da “balık bilmezse hâlik bilir.” diye avunayım.

mc-lansman-toplantisi-1-bedeli-var-9-mart-1999

mc-lansman-toplantisi-2-deger-mi-9-mart-1999

mc-lansman-toplantisi-3-adana-ya-gelince-9-mart-1999

Tüm bunların temelinde SSTC öğrenme yolculuğunun faydalarına yürekten inanışın gücü yatıyor. Ya da “doğa boşluğu sevmez; ver ki daha iyileriyle yeri dolsun” inanışının etkileri…

Yolunuz hep aydınlık olsun.

Öykücü (mustafa@copcu.com)